kontra yapıldığı takdirde karşıdakini izlemeyi keyifli hale getiren durumdur. misal:
- abi, çocuk bekliyorum.
+ ooo, baba oluyoruz haa?
- yok abi biz olmuyoruz, ben baba oluyorum. (veya bu noktada salağına yatıp "sen de mi baba oluyorsun abi diye de sorulabilir)
... ... ... (derin bir sessizlik ve soğuk bakışmalar)
+ hayır oğlum lan. ben yani... şaka olsun diye... neyse
a haberde yayınlanan yüzde yüz saçmalık. gülenle ilgili video yayınlayacağız dediler, bekliyoruz bakalım. seçim sürecinde yayınlanan ve bazılarının doğruluğu başbakan tarafından da doğrulanan yüzlerce videoyu montaj deyip kestirip atan adamlar nasıl olup da video ile iddialarını kanıtlayabilecekler merak ediyorum hakikaten. http://haber.stargazete.c...nu-gorecegiz/haber-879349
az önce recep tayyip erdoğanın kayserideki açılış töreninde söylediği söz. "bir bakanın konuşmasını yasal olarak dinlemek de yasaktır, bunlar onu da yaptılar" dedi. arkadaş, dinlemelere montaj dedin, dublaj dedin. yasal olmadan dinlemişler de dedin. şimdi diyorsun ki yasal olarak da dinlediler. e kardeşim ortadaki ses kayıtlarını kabul etmiyorsun. ama dinlendik diyorsun. hem de yasal olarak. o zaman neyi dinledi lan bu herifler? olmayan bir konuşmayı yasal olarak mı dinlediler? mantığı çözebilen varsa beri gelsin.
zaman gazetesinde takip ettiğim iki yazardan birisi olan ihsan dağının oğlu, uluslararası ilişkiler bölümü öğrencisi. geçen gün gördüm kendisini, deri ceket üzerine giydiği bosna hersek polisi şapkası ve kış günü taktığı güneş gözlüğü ile çok şık görünmekteydi. ben de hemen oradan uzaklaştım tabi. ehe, ehe.
bir tarafta tck madde 304'ü ihlal edenler yerleşmiş devletin kadrolarına, bir taraftan pkk terör örgütü kadro taleplerinde bulunuyor, diğer tarafta kadrolardan yeterince pay alamayan bir örgüt devletin tüm sırlarını ifşa ediyor, bir taraftan ecdadın türbesine terör örgütleriyle işbirliği içinde saldırma kararı alınıyor, bu örgütlerle önceden beridir devletin dış politikayı paylaştığı anlaşılıyor...
akp döneminde gerçekleşmiş durumdur. yıllar sonra vatana ihanete örnek olarak okutulacak durumdur. Allah bu aziz milletin başını eğdirmesin, şehitlerimizin yüzü suyu hürmetine, gerçek alimlerimizin yüzü suyu hürmetine bu millet, muzaffer eylesin.
istanbul mitingi sırasında gerçekleşmiş durumdur.sosyal medya için, bizim gizli görüşmelerimizi ifşa ediyorlar, buna hakları yok. böyle bir hakları olmadığı halde bizi dinliyorlar, dedi.
tabi sonrasında da montaj, dublaj vs gibi argümanları devam ettirdi. yalnız tuhaftır, o zaman gerçek kayıtları neden açıklamıyor? madem bunların hepsi düzmece, sayın başbakan neden o zaman gizli görüşmelerinin ifşa edildiğinden dem vuruyor her mitingde?
cevabı son yılların türkiyesinde tekrar verilmiş olan soru. kullanılan malzeme ise siyasal islam olmuştur. temelleri çok eskiye dayanan siyasal islam, ne bu temelden, ne de bunun gerekliliklerinden zerre kadar haberi olmayan insanlar tarafından kullanılarak islam yozlaştırılmıştır.
bugün geldiğimiz noktada, siyaset ile arasına mesafe koymak bir yana dursun; siyasilerle yatıp kalkan sözde alimler peydah oldu. halbuki mevlana celaleddin-i rumi, fihi ma fih'de şöyle söyler: "alimlerin en kötüsü, beyleri (iktidar sahibi olanları) ziyaret edendir." maalesef bugün "hoca" diye adlandırılan pek çok insan, beyleri ziyaret etmekle kalmamış; aynı zamanda çıkarları uğruna onların paspası haline gelmişlerdir.
bir başka mesele de islam ahlakı ile uzaktan yakından alakası olmayan insanların islamı siyasi bir malzeme olarak kullanmalarıdır. islam ahlakı kul hakkı yemeyi yasaklar. hele beyt-ül mal'e yanlışlıkla zarar vermenin bile getirdiği sıkıntılar vardır islam'da. üstelik islam dini, yahudilerde olduğu gibi sadece din kardeşlerinin değil; bütün insanların malını ve mülkünü güvence altına alır.
bir grup insandan, üç beş tanesi çürüktür diye hepsine çürük muamelesi yapmak da bu ahlaka aykırıdır. batan gemiyi; içinde 99 tane hırsızın, katilin olduğu bilindiği halde, sırf 1 tane masum için kurtarmayı göze alanların dinidir islam.
islam'da adam öldürmek sadece çok özel şartların aynı anda vuku bulması halinde mazur görülebilir. islam dini insanları öldürmeyi değil, onları kazanmayı emreder. mevlana bu yüzden "ne olursan ol, gel" demiştir. bu sözün sırrı, karşıdakinin bütün hatalarını kabul etmek ve ona göz yummak değil; bu hatalarını düzeltmesi için ona fırsat vermektir. ve unutmayın ki öldürdüğünüz, yaraladığınız ya da incittiğiniz insanları kazanamazsınız. onların hatalarında ısrar etmelerine neden olduğunuz için de vebal altına girmiş olursunuz.
islam dini hoşgörü dinidir. bunu hep söyleriz. çünkü hz peygamber(sav) ve onun peşinden giden mü'minler, sadece ibadetlerini yerine getirmeleriyle değil, aynı zamanda kalpleri fethedici güzel ahlaklarıyla da meşhur olmuşlardır. islam dini, bütün insanları kuşatan büyük ve yüce bir ahlak anlayışının içinde gizlidir. bu yüzden yunus emre "bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil" demiştir.
şimdi bakıp da tüm bu değerlerden ne kadar uzaklaştığımızı görünce şaşırıyorsunuz değil mi? şaşırmayın. eğer islam dini, yapılan her türlü haksızlığa fetva almak için kullanılırsa, bunun için de sahte alimlere iktidarın cömertliği karşılığında danışılırsa; elbette o islam, islam olmaktan çıkar. o zaman yolsuzluk, "iyi niyetli" olur, hibe olarak adlandırılır. o zaman haksızlık "hakkın yerini bulması için yaptık" denilerek örtülebilir. yapılan her eyleme Kur'andan cımbızla seçilen ve eylemin kendisiyle alakası olmayan ayetlerden kılıf uydurulabilir. ya da yapmacıktan paylaşılan bu ayetlerle gönüller kandırılabilir.
işte bu halde, yapılması gereken tüm bu ahlak dışı davranışlardan sırtını çevirmek, yapanları da en azından kalbinle buğz etmektir.
akplilerin şimdiye kadar eleştirdikleri bazı şeyleri, kendilerinin de yapması durumudur. bunun en son örneği de stv binası önünde yaptıkları protestodur. hani sokağa inmiyordunuz lan? hani sokağa inenler teröristti? çapulcuydu? bu ney o zaman? http://www.samanyoluhaber...kasyon-7995-video-haberi/
haa, o zaman size de şunu söylemek şart oldu: "bunlar çapulcuuuu, bunlar teröriiist, bunlar anarşiiist." "bunlar haşa hz peygamberimize ilah diyerek Allah'a şirk koşuyorlaaar." (bkz: la ilahe muhammed)
ayrıca bu akplilere din dersi falan vermek lazım. yoksa böyle kafalarına göre arapça cümleler kurarak dinden çıkacak cahil sürüleri.
peşin peşin not: cemaatçi değilim. 10 yıldır akpye yalakalık olsun diye mhpye chpye ve başka gruplara atmadık iftira bırakmayan samanyolu da görsün aradaki farkı. kaç senedir bize etmediğiniz hakaret kalmadı, topyekün bizi dinsiz ilan ettiniz. gıkımız çıkmadı. bakın iktidar partisi aleyhinde iki program yapınca ne hale geldiniz. görün siz de iki yüzlülüğünüzü. kurban olduğum Allah'ın sopası yok. her iki tarafı da kendi hatalarında çürütüyor işte.
okumayacağınızı bildiğim için kısa kısa alıntılar yapayım:
"direkt olarak kişilerin üstüne atış yapmayınız."
"sadece açık alanda kullanıma uygundur. kapalı alanlarda yangına sebep verebilir."
"gerekli tedbirler (sağlık ekibi vs.) alınmadan kullanılmamalıdır."
yanlılığını bdpnin aldığı oy oranından anlayabileceğimiz anket. anket işinin bu kadar ayağa düşmesinden rahatsızım, yoksa bence olması gereken sonuç o.
ama akıl var mantık var, bdp nasıl yüzde 4.7 alır? ayrıca bakıyorum da mesela tokatı mhp almış. belli ki eyüp eroğlunun kasetinden dolayı böyle bir sonuç çık(arıl)mış. tokat açık ara farkla akpnin. tokatta akrabaları bulunan biri olarak ondan büyük oranda eminim.
bizim millet olarak bir türlü anlayamadığımız, özümseyemediğimiz konu. çok da önemlidir aslında. ama bizdeki zihniyet şu: protesto=devlete karşı gelme. bu çok yanlış bir algı. çünkü her şeyden önce modern demokrasilerde devlet ile hükümeti birbirinden ayırmak gerekiyor. ayrıca demokrasinin kelime anlamının "halkın gücü" olduğunu bilmek de yeterlidir. yani demokrasi, halkın yönetimidir ve devlete karşı gelmekten daha sıkıntılı olan şey, halkın isteklerine duyarsız kalmaktır.
demokrasi, çoğunluğun dediğinin olması da değildir. örneğin isviçrede minarelerin yasaklanmasıyla ilgili bir karar referanduma götürülmüştü. http://www.bbc.co.uk/turk...91129_swiss_minaret.shtml bu karar tartışmalı olmakla birlikte, buna benzer referandumlar demokratik açıdan sıkıntılıdır. çünkü böyle bir şeyi halk oylamasına sunduğunuzda halkın ufak bir kısmının özgürlüğünü, çoğunluğun kararıyla yok etmiş ya da kısıtlamış olursunuz. modern demokrasilerde en büyük problemlerden birisi de budur zaten. çoğunluğun istediği her şeyin olması gerektiği yanılgısına kapılmak.
elbette iyi bir demokrasi, meşruiyetini çoğunluktan alır. ama meşru bir yönetimin tek şartı çoğunluğun desteği değildir. bir defa unutmamak gerekir ki, her modern demokrasinin olmazsa olmazı; her şeyin üzerinde hukukun bulunmasıdır. hukukun üstünlüğü ilkesi bu bakımdan çok önemlidir. ve bu sayede, çoğunluğun azınlığı ezmesi önlenir. ayrıca belirtmek gerekir ki, daha modern demokrasiler oluşmaya başlamadan çok çok önce hukukun üstünlüğü ilkesinin kabul edilmesi süreci başlatılmıştı magna carta ile. ve bu, aynı zamanda demokrasi yolundaki de ilk önemli adım olarak görülür.
peki demokraside protestonun yeri nedir? öncelikle protestodan ne anlaşıldığını sorgulamak lazım. aslında pek çok çeşidi vardır bunun. belli bir ürünü almamaktan tutun da, eline silah alıp sokağa çıkmaya kadar çok geniş bir yelpazesi vardır protestonun. elbette bizim bahsettiğimiz protesto tipi, hukuk kurallarının içerisinde kalan protesto tipidir. ve mümkün olduğunca da barışçıl ve çözüme odaklı olmalıdır. örneğin şeriat için protesto yapılmaz. ya da komünizm getirmek için protesto yapılmaz. bunlar devrimci faaliyetlerdir. ama bu yine de bir grup komünistin bedava eğitim için protesto yapamayacağını, ya da şeriatçı bir kesimin baş örtüsü yasağının kalkması için protesto yapamayacağını getirmemeli akıllara.
peki neden önemlidir protesto? eğer halkın belli bir kesimi, hak ve özgürlüklerinin çiğnendiğini düşünüyorsa ve bu konuda yargının adaletli davranmadığını, ya da kendi sorunlarının görmezden gelindiğini düşünüyorsa; hükümete baskı kurmak ve bu konuyu gündeme getirmek için protesto yapabilir. pek çok şekli vardır bunun. örneğin ülkedeki esnaflar, kendilerine uygulanan yüksek vergi oranlarına tepki göstermek için yürüyüş düzenleyebilirler. onların mağduriyetleri, toplum içinde azınlık olmalarından dolayı hükümetin ilgisini celbetmemiş olabilir o zamana kadar. fakat böyle bir eylemle bu esnaflar, toplumsal bir farkındalık yaratabilir, medya kanalıyla hükümete baskı kurabilir ve hatta hükümete geri adım bile attırabilir. sadece kendi haklarını korumak için de değil, doğudaki töre cinayetlerini ve bebek evliliklerini protesto edebilirsiniz, hatta hayvan hakları için yürüyüşler yapabilirsiniz.
iyi güzel de, ana caddeleri kaplıyorlar, izinsiz yürüyüşler yapıyorlar, bizim özgürlüklerimize mani oluyorlar? işte bu kısım demokrasinin en can alıcı kısmı. demokrasi sadece bir devlet rejimi değildir, aynı zamanda da toplumsal bir kültürdür. eğer toplum, her katmanıyla demokrasiyi tam anlamıyla sindirebilmişse, o zaman bu sıkıntı da kolayca çözülür. hiç bir dükkan, saldırganlar yüzünden günlerce kepenk indirmek zorunda kalmaz. eylem alanından, eyleme katılmayanlar da rahatça yürüyüp geçebilir. kimsenin özgürlüğü engellenmez. polis de müdahalede bulunmak zorunda kalmaz. sadece zorunda kalmamak değil, polisin görevi zaten protestoların çığırından çıkıp başka insanların malına ve canına zarar vermesini engellemek olduğu için, böyle bir görevi icra etmeye de gerek kalmayacaktır. ama şunu da söylemek gerekir. gösterilere izin verip vermemek hükümetin keyfiyetine bırakılmaz hiç bir gerçek demokraside. protestolar çoğu zaman mevcut hükümete yönelik eleştiriler içerir zaten. dolayısıyla bu anlamda hükümetin iznine tabi olmak diye bir şey yoktur. izin verme olayı, eylem yapacak grubun kontrol edilebilmesi ve güvenliğinin sağlanması gibi teknik meselelere göre şekillendirilir. bu durum demokratik ülkelerde de bu esasa göre değerlendirilir ve kanunlara yansır.
bazı gazeteciler şu son süreçte hakikaten ağır bir akıl tutulması geçiriyorlar. gerçi nagehan hanım her zaman böyleydi ama şu son süreçte gazeteci müsvettelerinden gelen "yolsuzluk var ama millet onu umursamaz" kıvamındaki açıklamalar anadolu insanını tanımamış olmalarından ileri geliyor. akıllarınca yolsuzluğu meşrulaştırmaya çalışıyorlar. millet yemez bu ayakları.
görüntülere montaj diyenleri anlarım. saygı da duyarım bir yere kadar. ama görüntüler gerçek deyip de onu meşru göstermeye çalışanlara kafam girsin.
başbakanın her sözünü doğru olarak algılamayın. artık yanlış mı söylemiştir, yalan mı söylemiştir bilmiyorum. ama adamlar 2011den beri anket yayınlamadık diyor.
ayrıca şu var, akpnin maksimum oyu (kendi kitlesinden kimseyle kavga etmediği dönemki oyu) yüzde 50 idi zaten. yüzde 47ler hayal şu an. bunu akp'nin önde gelenleri de biliyor. sadece cemaat küsse, onun da yarısı yine akpde kalsa yine bile yüzde 45lere kadar düşerler. ses kayıtlarını nereye koyacağız peki? merkez sağda yer alıp akpnin marjinalleşmesinden rahatsız olanları nereye koyacağız?
sarıgül kendisine tekme attığı iddia edilen birisine yumruk atınca oyları eriyor ama hakkında her gün yolsuzluk kaseti çıkanlara hiç bir şey olmuyor öyle mi? kendinizi kandırmayın.
ben yine de sonarın açıklayacağını düşündüğüm yüzde 35in altında bir akp oyunu gerçek dışı buluyorum. ama akıl ve mantık gereği akpnin yüzde 42-43ün üzerinde oy alacağına da pek inanmıyorum.
yalaka medyayı takip eden, sümeyyenin bile "yazamayacaklarsa yazmasınlar" dediği trollerdir. bunlar yerel seçimlerde yüzde 60ın üzerinde oy alacaklarına bile inanacak kadar düşük iq'ludurlar.
cemaat ile arasının açıldığının ayyuka çıkmasına müteakip ortaya çıkan ses kayıtları sonrası ortaya çıkan gerçektir. akp bundan sonra yüzde 50'ye varan oyları rüyasında görür. ayrıca siz burada boş boş konuşan ak trollere de bakmayın. onlar da son demlerini yaşıyorlar.
akpli vatandaşın da bir kısmı bu olaylara kayıtsız kalmayacaktır. elbette kısa süre önce halkın neredeyse yarısının oy verdiği bir partinin kısa bir süre içerisinde yüzde 20lere düşmesini beklemek yanlış olur. ama şurası bir gerçek ki yüzde 40ın altında alacakları her sonuç, akp için bir hezimet olacaktır.
genel seçimlerde akpnin yüzde 40ın altına düşmesi demek, tek başına iktidar kuramaması; hatta büyük ihtimalle koalisyon dahi kuramaması anlamına gelir. (aklı başında bir mhp ve chpnin akp ile koalisyon yapmayacağını düşünürsek hele de) zaten o saatten sonra medyanın desteğini de kaybettikleri vakit, akp anap ile aynı kaderi paylaşacaktır.
25 şubat 2014 tarihinde internete düşen ses kayıtlarının, yani başbakanımızın oğlu bilal erdoğanla görüşmelerini konu alan ses kayıtlarının arkasındaki güç ya da güçlerdir. şimdiye kadar cemaat denildi, mossad denildi, yahudi lobisi denildi, mozambik lobisi denildi, aborjin lobisi denildi. ama bir gerçek, belki de bilerek ve isteyerek, göz ardı edildi. işte bu gerçeği sizlerle paylaşmak istiyorum sevgili kardeşlerim.
bildiğiniz üzere ukraynada oldukça kritik günler yaşanmakta. son gelişmelerden sonra rusyanın ukrayna üzerindeki kontrolü bitmiş bulunuyor. peki bu rusların bize taaa ilkokulda öğretilen geleneksel dış politikası neydi? tabii ki de sıcak denizlere inme politikası. peki ruslar ukrayna üzerinden karadenize inemeyeceklerse nereden inecekler? işte filmin koptuğu yer de burası.
rusların bir iki yıldır bekledikleri fırsat ayaklarına geldi. en son olarak da cemaat akp gerginliği üzerine bir takım düzmece ses kayıtları yayınladılar. en sonuncusu da bildiğiniz üzere dün ortaya çıkan ses kayıtlardır. ruslar bu sayede türkiyede karışıklık çıkararak sinsice kars ardahan ve gürcistan üzerinden türkiyeye girme planları yapıyorlar. tabi biz de bu sırada yaratılan suni gündemle ilgilenmekte olacağımız için biz daha farkına bile varmadan ruslar mersine inmiş olacaklar!
sevgili kardeşlerim! sizleri bu kritik dönemde, cemaati, çapulcusu, milliyetçisi, atatürkçüsü demeksizin hepinizi, ak partiye oy vermeye ve rusların hayallerini suya düşürmeye davet ediyorum.
bazı vatandaşlarımızın nüfus cüzdanlarının "din" kısmında akp yazması olayıdır. artık gerekli olabilir. malum bazı arkadaşlarımız artık iyiden iyiye akp dinine inanmaya ve sayın başbakana tapmaya başladılar.
fuck buddy'nin muhafazakar yapımıza ters olması sebebiyle yapılan duyurular, ilanlardır. onların fuck buddysi varsa bizim cima buddy miz neden olmasın?
benim anlayamadığım erkek tipi. ulan senin boyun daha 1.60. ne akla hizmet beğenmiyorsun o erkeği? şansına öyle bir erkek çıkmış, çok bile. ama bulup da bulandırıyorsun işte. hüloo.
sonunda yola gelmesidir. sen sırf öyle bir liderin sayesinde en kaymak yerlere gel. sonra da en ufak bir krizde istifa et. yok öyle yağma. daha durun, tüm paralel yapılar da imana gelecek, hüloo.
türkiyede büyük bir yer edinmiş ve bunun neticesinde de aşırı şımararak devlete paralel bir yapı oluşturmaya çalışan the cemaatin uzaylılar tarafından yönetilmesi durumudur. şimdi tutup bununla dalga geçmeye çalışan, yav hehe diyerek gerçeği saklayabileceğini zanneden gerzekler çıkacak. bırakın onlar oldukları haliyle kalsın.
şimdi cemaat ile abdnin ilişkilerini bilmeyen kalmadı zaten. greencard başvurusuna atılan fbi yetkililerinin imzaları, hocanın orada ciddi bir şekilde korunması falan. tamam, cemaatin abd ilişkisi malum. peki abdyi kim yönetiyor? işte bu nokta çok önemli kıymetli yurttaşlar: http://www.aciamagercek.c...bdyi-uzaylilar-yonetiyor/
evet şaşırdınız değil mi? abd uzaylılar tarafından yönetilmekte. peki abdyi yöneterek dünyayı yutmaya hazır bir lokma haline getirmeye çalışan uzaylılar dünyada en çok hangi ülkeden korkarlar? tabi ki de büyük insan erdoğanın liderliğindeki türkiye. peki bunun için cemaati neden kullanmasınlar? işte sevgili dostlarım sayın başbakanın açıklamak için zamanını beklediği şey tam da budur. şu anda bunları söylese, halk korkuya kapılır. bu da uzaylıların işini kolaylaştırır. uzaylılar obama yönetimini de cemaati de bir kukla olarak kullanmaktadır. cemaat son bir kaç yıla kadar gayet de sorunsuz bir şekilde iktidarımıza destek vermişti. ta ki uzaylılar tarafından ele geçirilinceye kadar. başbakanın sık sık bahsettiği dış mihraklar da işte tam olarak o uzaylılardır. ama bu millet uzaylıların oyununa gelmeyecek kadar akıllıdır. namuslu ve şereflidir. biz onların bu oyununu bozacağız ve sayın başbakanımızla birlikte dünyayı bu illetten kurtararak tüm dünyayı erdoğanın liderliğinde bizler yöneteceğiz. aşk ile, şevk ile hülooo.
biz akplilerin bu seneki sloganıdır. cehapeli zihniyet uzun süredir iktidar olamadığı için yolsuzluk nedir bilmiyorlar. saf herifler işte hehehe. bu hükümet döneminde o kadar yol yapıldı. cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. siz de hala yolsuzluk peşindesiniz. yapılırsa yapılsın arkadaşım sana ne? sen sana yapılan yola baksana. neymiş yolsuzluk yapana destek vermek ahlaksızlıkmış da bilmem neymiş. bu ülkede ahlaksızlık yapılacaksa onu da biz yaparız tamam mı koçum! çünkü biz ak partiliyiz, hülooo.