bu durum, "burası "türkiye" şaşmamak lazım" dedirten ama ilk duyduğumuzda sebebi bilinmeyen (herhalde çağdaş insan modeli oluşturmaktır amaç) bir halde şaşırıp kalmak sonra da "üff aman neye şaşırıyorum ki tek yapabileceim üzülüp yakınmak" dedirten çokça karşımıza çıkan haberlerden biridir.
o kadar çok yaşanıyor ki artık zamlanmış sebze haberi kadar olağan ve doğal karşılanıyor.
kendileri de bilmez ne istediklerini. kadınlar bukelemun gibidir. kadının hızına erişebilecek erkek veyahut bir kadın kadar ince ve detaylı düşünebilen erkek yok denecek kadar az, olana da pek erkek denmiyor diğer "erkekler" tarafından.
bu durumda kadınların ne istediği artık önemsiz. sonuçta ne kadın erkeksiz ne de erkek kadınsız olabilir.
evet, beşir gerçekleri adnan'a söylemiştir, adnan artık herşeyin farkındadır, hesap sorma vakti de gelmiştir ve evet bihter ölmüş, beşir ölmüş, nihal delirmiş, firdevs hanım felç olmuş ve o "dili olsa da konuşsa" köşk terk edilmiştir... behlül deli gibi pişman ve evet yaban'a benzemiştir... fakat bunların hepsi kötü bir rüyadır..kim tarafından görüldüğü bilinmeyen...
ağaç dibine eşek kadar adamlar da işer. çocuk olmanın en büyük avantajı sorumluluklarının olmamasıdır. bu nedenle etkleşim içinde olmadıkları sürece tertemizlerdir. yalan, hile, nedir bilmezler. çünkü öyle bir dertleri yoktur. yeniden çocuk olmak, yeniden...
"abicim o zaman otobüse ne diye bindik" dedirten adamlardır. yetinmeyi bir türlü bilmezler, zaten yolcular da gıdım gıdım ilerlemeye bayılırlar. nedense...
inanç, ibadet gibi kavramlar soyut kavramlardır. bunu somut hale getirip dolayısıyla simgeleştirip, göze hitap eden tarzda giyinmeleri; "bakın benim inancım yerinde, ben has müslümanım" demelerine eş değerdir. bunu simgeleştirmek sadece gösteriştir.
aynı zamanda siyasi simge de taşımaktadır. bu nedenle kimin dine veya siyasi partiye inanarak o türbanı taktığı bilinemez.
"kuranda türban olayı yok. kuranda örtünmekten kasıt görünmemesi gereken bölgelerin kapatılmasıdır. isteyenler araştırabilirler. bilhassa kuran'da allah kadının güzelliklerini kapatmaması, böylelikle allah'ın yarattığı güzellikleri göstermeleri gerektiği söylenmiştir."
sorgulamaya kapalı, tamamen dogmatik olan dinsel tüm konulara karşı korkarak yaklaşan hatta mümkünse muhabbetini bile etmek istemeyen bağnaz yapıda veya cehaletten gelen bir korkaklıkla hareket eden, aslında dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan fakat durup durup "elhamdülillah müslimanız" gibi ifadelerin söylemlerini yapmaktan kaçınmayan şahıslardır. bildikleriyle daha doğrusu aile içinde ve çevresinde (küçük yaşta) gördükleriyle kalırlar.
daha sonradan düşünmeye açmayı akıl eden veya sorgulamak isteyip bunu becerebilen çok az insan vardır.
kimisi sorgulama ihtiyacı sezer, kendisini ne kadar kassa da okul, kitap yüzü gören kişi bunların sorusunu düşünür, muhakemesini yapmak ister fakat bilinç altı dediğimiz olgu burada ortaya çıkar, kişi bunu bastıramazsa düşünmeye bile korkar ve kendi kendine "haşa" der; düşündüğü orda kalır.
sabra, lübnan'da ki filistin mülteci kampının ve aynı zamanda o bölgenin adıdır. tam adı sabra & shatilla'dır. 1982 senesinde siyonist, aşırı sağcı israil başkanı ariel şaron önderliğinde; falanjist milisler tarafından kampta bulunan, başta kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olmak üzere 1300 civarı sivili "tek gecede" işkenceyle ( taşla, makasla derileri yüzülerek, anne karnındaki bebekler anne karnı deşilip çıkartılarak, kadınlara tecavüz edilerek..) yok etmişlerdir. aynı zamanda bu anlattığım sebepten ötürü insanı duyguları kabaran babam benim de ismimi sabra koymuştur.
kaprisli kadından daha dayanılmaz olan erkektir. hep şımartılmıştır ve bu yüzden kapris üzerine yapışmış gibidir. buna rağmen çekilmeyen kadınlardan daha fenadır bu durumdaki erkek. öncelikle kapris yaptığını kabul etmez. kadına kaprislisin dersen durup düşünür, erkeğe dersen itiraz etmeye başlar. sonra bu kaprisi örtmek için başka bahaneler bulur. bu tür erkeklerin en az 30 yaşına sevdikleri tek kadın anneleri olur bundan sonrasın da ya deli gibi aşık olur ya da 2. kadın onu annesinin şımarttığından çok daha fazla şımartır.
çocukların çocukluk adına yaşaması gereken tüm haklarının ellerinden alınıp robotlaşması, bunu yanında "ne verirsen onu alır" diye de tabir ettiğimiz yaşta ki çocuklara programlarını araç edinip din konulu "sözde" çizgi film yayınlayıp, tamamen aptallaştıran, zeka geriliğine neden olan bi kanal..
* ya sizde internet bağlantısı var mıydı be abla ?
- evet hayatım bizim bey bağlattı sonunda, bugün de aşk-ı memnu yu izletti küçük oğlan bana
- hymm ablam onun bi de şifresi olcaktı alabilir miyim o şifreyi ben de?..
- ayy kız olsa vermez miyim ama yok işte, ben bile giremiyorum oğlan olmadan..
- ?!!?!
Türkiye'nin en Güneyinde yer alan, o zamanlar Hatay Cumhuriyetiyken 1939'da Türkiye'ye Hatay şehri olarak dahil edilen şehrin merkez ilçesidir Antakya.. Antakya'da doğan ya da doyduğu yere memleketim deyip Antak'ya da doyan vatandaşa Antakyalı denir.. ki Antakya mutfağından her tadan Antakyalı olur bu deyişi baz alırsak..
