insanoğlu, özbenliğinde ki sıradanlıkları yok edip farklı olmaya çalışarak günümüze kadar evrilmiştir. evrim dediğimiz şey bir noktada, toplumun üstüne çıkan, hatta ahlaktan evvel nietzschenin übermachine yakın olan atalarımızın olduğunu kabul edip gururlanmak da bir şey, varlığın hayatta kalıp tohumlarını yaşatmasıdır. ancak 20 yyda ne olduysa** bu evrensel ahlak düdüğüyle gittikçe boka batan insanoğlunu en dibe yaklaştırmış, böylece nüfusla birlikte toplumsal baskıda da geri dönüşü olmayan bir artma yaşanmıştır.
bu baskının altında ezilen insan, yani biz, ve ezen insan, yine biz, ahlaksal bir paradoks * oluşturup anamızınkini görme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. bu üç kapital baskının dışına birey olarak çıkamayacağımızı, kolektif bir bilinç oluşturmadan da, insanoğlunun next episode on abc'sini göremeyeceğimizi anlamadan da evrimin ve doğanın yüz karası olacağız. belki de porno endüstrisinin yıldızları:pornoya nasıl bakacağız? kadını mı metalaştırıyor yoksa ahlaki değerlerimizi mi genişletiyor? insanoğlunu ileri götürecek olanlar bile olabilir. tabi bizim ülkemizde porno sularına açtığımız gemi istanbul bilgi üniversitesinde alabora olduğu için ne kadar ileri gideceğimiz bir başka yazının konusu.
Bir kürt olsam utanırdım bunu söylemekten. Kürdistana gelip insanları öldürerek, kaçırarak zorla türkleştirmeye çalışan bir ırktan bahsediyoruz. Neyse ki, kürtler başka milletler gibi boyun eğen değil, özgürlüğü için ayakta olan bir millet ki, bu faşistlerin ellerinde, "biz paranızı veriyoruz yeaaa, uslu durun hehe" sözleriyle oyuncak olmuyor. Para veriyormuş, faşiste bak faşiste...
vicdanını siktiğim suserler tarafından oh iyi olmuş denilen vahşet hatta katliamdır. Kürdistan halkının karakolu istememesinin nedenini oturdukları fil dişi kulelerden elbette göremezler nasıl olsa bu yarrak kafalı vicdanı bozuk suserlerin kızlarına oğullarına annelerine karılarına tecavüz edilmiyor, işkence edilmiyor, öldürülmüyor. Bir insan öldü amına koduğumun andavalları diye bağırmak istiyorum ama nerede amk onu anlayacak kapasite. Ruhunuza tüküreyim sizin.
sonuç olarak, avm değil yeşil alan, karakol değil okul, otoriter silahlanma değil aydınlanma, savaş değil barış istiyoruz. Ancak bazı öküzler anlaşılan insanların ölmesini istiyor.
edit: ayrıca militarist savunmanıza da, türk askerinize de sokayım amk. Kendi halkını öldüren askeri sikeyim.
Son zamanlarda olan olaylar dahilinde, iyice pişmiş kelle misali beyanlar veren hatta baya baya, göz göre göre bildiğin yalan söyleyen hükümetin çocuğudur. Eski bir kalıp olarak kullanılan orospu çocuğu yerine çok güzel geçecektir muhtemelen. *
Özellikle çapkın güruh tarafından çok kullanılacağına inandığım yöntemdir.
Öncelikle gereken malzemeler, minibüs, istikamet ve kızdır.
ilk adım: minibüse binen çıtırların konuşmalarına misafir olup nerede ineceklerini kestirmeye çalışın.
ikinci adım: inilecek yere gelindiğinde, kızlardan önce müsait bir yerde sloganını gür bir sesle estirerek minibüsten inin. Göreceksiniz ki, kızlarda kalkacak.
birçok Türk erkeğimizin yanayan karası olduğuna inandığım otobüsten, minibüsten kız kaldıramama mevzusuna el attığımı düşünüyorum. Bundan sonrası zaten size kalmış bir şey.
ülkemizde oyunlara ve oyunculara verilen değer, zaten yüksek bürokratlar tarafından bir sermaye yerine çoluk çocuk uğraşı olarak görülüyor bu oyun ve oyuncular, neredeyse sıfırın altındayken ortaya çıkmış ve dünya sektöründeki yeri gittikçe sağlamlaşan bu oyun sektörüne çok büyük bir adımla girişgede bulunup oyunları kendi çabalarıyla ve tamamen gönüllü olarak Türkçeye çeviren ve ülkedeki gamerların biraz daha göz önüne çıkmasını sağlayan tamamen gönüllü çalışan bir grup/kuruluştur. Sağolsunlar, başımızdan eksik olmasınlar kuruluş tarihlerinden bu yana geçen dönemde resmen Türkiye'yi bu noktada bir adım daha ileriye taşımışlardır.
Fanzin camiasına pek sıkı giriş yapmıştır, içinde pek çeşitli ve güzel yazılar ve yazarlar bulunan fanzindir. Ayrıca ikinci sayısında efe aydal da yazmış ve şaşırtmıştır.
Indie hiphop yapan kelimelerle anlatılamayacak adamdır. Uzun süre dinlendiğinde gerçek hayatta slow-mo etkisi yaratır. Saniyeye 50'den fazla kelime sığdırabilir. Ayrıca Imaginary Places şarkısı muhtemelen Ceza- Türk Marşı'nın tetikleyicisidir.
insanın kendisinden başlayarak, çevresini, yaşadığı coğrafyayı, dünyayı ve ucu bucağı belli olmayan uzayın içindeki inanılmaz sistemi yarattığına inandığı gücün tesadüfen ve birden ortaya çıktığını (ya da hep var olduğunu (?)) düşündüğü zaman saçma gelecek olasılıktır.
bir insanda allah inancı olsa da, kafatasının içindeki organı kullanarak bu sonsuz ve kusursuz işleyen sistemin tesadüfen ya da hep var olmuş bir yaratıcı tarafından yaratılmadığını anlayabilir.
An itibariyle disney'in yeni sözleşmesiyle birlikte içine edilecek seridir. (yazar burada zaten edilmedi mi ağıdı yakar) efenim 2015'lerde buraları görmek dileğiyle.
Her halkın içinde yatan cesareti gösteren olaydır. "Böyle yapmamaları gerekirdi, rezil ettiler bizi." diyenleri anlamıyorum lan, bizi rezil etmeyecek(!) bir alanda yapılsaydı bu protesto muhtemelen şimdi o yuhalayanlar hapiste ömür çürütüyor ya da yediği jopları hazmetmeye çalışıyordu. Ayrıca (bkz: uluslararası platformda rezil oluruz diye fransız devrimini ertelemek)
Gün geçtikçe her şey daha çok berrağa bürünüyor. Güzel kadınlar, çirkin adamlar, yaya geçitleri, umumi tuvaletler. Bir kokoreç için en iyi lokantanın olduğu yer kültür parkın oralar. El ele değmez, gözü görmez kuğular. Sarı sarı akan şelale benzeri yapılar. Kime selam verilir bilmez pavyonlar hep açlığın ürünü ölü tanrılar. Bir ölümün somutlaştırdığı saçmalıklar, bir benin bütün rasyonel halleri. Bir kedi. Kaç kedi hayatınızı sorgulatabilir size? Ben cevap veriyorum, bir. Sayılar bahaneler üretip yerlerinde durmazlar belki. Ama sonucu ne olursa olsun devam etmek mi önemli? Bir! Bir kedi, tam ezilmiş, intibah sokağının ortasında. Kanlar pencerelerinize yorabilir güvercinleri. Güvercinler sizi Meksikaya yorabilir mesela.
Ama önemli olan sorgulamaksa Frengileri, ölmekten pekde caymamak gerek yeri geldiği zaman. Beni örnek almanız gerekirken gidip kendiniz olmanız ne kadar bahtsız insanlar olduğunuzu gösterir gibi. Ben, yeri geldiğinde ölüyorum mesela. insan bilmeli kendini, uzun uzun yazıları okuyup ne yapmak gerektiğini bilmeli.
Ben, evet hep kendimden bahseden biriyim zira yok kimse çevremde, başka bir ben daha, evet bu da kendinden bahseden şerefsizin önde gideni, bir gün öyle bir şey gördük ki tüm hayatımız yokuştan aşağı yöne meyillendi. Sarı sarı akan şelalerin içinde bir ölü bedeni. Ne yapmalı bunu dedim ben. Götürmeli satranç tahtasına ki bilsin ne yaptığını. insan ölünce ne yaptığını bilemez mi dedim diğerine. Bilmiyorum dedi. Daha insan yaşarken ne yaptığını biliyor mu ki dedi? ikna etti beni, tuttuk ölünün kolundan yaşıyormuşçasına götürdük delinin birine. Delinin biri dedi ki, hahaayt salaklar! insanlar çok salak! O kadar salak ki, bu salaklık gözlerini kör etmiş! Siz sanıyor musunuz tuttunuz omuzlarından bir ölünün getirdiniz buraya! Hahayt bu insanlar beni öldürecek, oysa ben ölüyüm zaten. Oysa o tuttuğunuz kadın yaşıyor. Hemde az yaşamıyor. Hemen indirdik omzumuzdan yeşillere, tam belimden bir taverna aktı. inanamazsınız. Hahayt dedi deli, altmış dört karede. Bende anladım tam o anda. Döndüm dedim ki, Öldükten sonra insan ne yaptığını bilemez. Niye dedi öteki, çünkü biz bilmiyoruz ne yaptığımızı da ondan. Bir daha döndüm bu sefer deliye. Öptüm elini, tam başıma koyacakken yapışık dudaklarıma fısıldadı son nefesini, ölmek dedi. Eee dedim. Ölmek dedi. Eee dedim, güzel kadınların sahip olmadığı tek şey dedi. Eyvallah dedim. Bıraktım dudaklarını ki sapa sağlam değsin yere. Yok oldu gitti deli koca hiçlikte.
olmayan etkilerdir. din savaşmak ve kandan başka bir şey getirmemiştir şu dünya tarihine. O savaşanlar bilmiyor dini rörörö diyenlerin ise düşünmeleri gereken şey, bilmeselerde dini kullanarak bu katliamları yapıyor olduklarıdır. Hani nerede kardeşlik, nerede yoksullara yardım etmek? Komünizm'de bile dine yer yoktur ki asıl kardeşlik buradadır.
bunu destekleyenler sürekli et yiyor rerererörörö diyen insanların anlamadıkları kısım şu, efenim kurbanda hayvanların kesilmemesini isteyenler diğer günlerde et yiyor olabilir. Ancak bu karşı duruş islamı karalamak için değildir. Bu karşı duruş yılın diğer günlerinden bilmem kaç bin kat daha fazla hayvan kesildiği için bir karşı duruştur. Kurbandan sonra ülkedeki etin ne kadar pahalanacağını kestiremeyenler ise fakirlerin evine yemek giriyor eööö diye karşı dururlar. Oysa birkaç gün et yemek için neredeyse bütün bir yıl et yemekten mahrum olacaklar, olacağım, çünkü tecrübeliyim. Ayrıca size sesleniyorum ey fakirlerin evine et giriyor ne güzel işteciler! Madem o kadar düşünüyorsun bu fakirleri, neden sadece kurbanda geliyor aklına insanların fakirliği?