Herhangi bir haksızlığa uğranıldığında başvurulacak olan kuruluşlardır. Birçok şeyin tekelleştiği, khk'lerle günü birlik kanunların oluştuğu bir ortamda en hızlı sonuç alınacak merci mahkemelerden ziyade akp il başkanlıkları olsa gerek.
Sınav güvenliği için yeni tedbirleri uygulamaya koymak isteyen ösym'nin yeni stratejisidir. Şimdi tam yarış beygirlerine benzedik vesselam.
http://www.memurlar.net/haber/178314/
--spoiler--
3. Sınav için gerekli olan iki adet kurşun kalem, silgi, kalemtıraş, peçete, su ve şekerleme ÖSYM tarafından her bir aday için soru kitapçığı ile birlikte temin edilecektir
--spoiler--
Dört yıllık fakülye mezunu mühendis, matematikçi,fizikçi,edebiyatçı,sosyolog... insanların polis olabilmeleri için sağlık kontrolü ve mülakattan geçtikten sonra geçmeleri gereken parkurdur.
oy sayımları yapılırken bir oy pusulasını gördüm. vatandaş önce işçi partisine basmış mühürü. Daha sonra pişman olmuş olacak ki işçi partisinin mühür basılan yuvarlak kısmını özenle yırtmış ve cumhuriyet halk partisine basmış.
... Câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmüttalib'in torunu (amcalarımdan Hâris'in oğlu) Rabîanın kan davasıdır. *
gammaz olmak isteyen uludağ sözlük yazarlarının moderasyona göndermesi gereken cümle. tanımı yaptıktan sonra;
entrylerde, başlıklar da, yazalarda gördüğü hataları düzeltilmesi isteyen ancak uygun bir butonn bulamayan yazarlar bir derdim var bölümün aracıylığıyla ve "gamaz yapın beni", "gammaz olmak istiyom" türünden konularla baş vuruda bulunabilirler. adaylarda sözlük formatı hakimiyeti, imla ve tükçemizin güzel kullanmı ve ayrıcada uludağ sözlük sevdalıs olma şartı aranmaktadırlar.
baş vuru ?
gamaz?
sevdalıs?
başlıklar da?
gördüğü hataları düzeltilmesi?
butonn?
bölümün aracılığıyla?
türünden konular?
imla ve türkçemizin güzel kullanımı? imla güzel kullanımı?
ayrıcada?
aramaktadırlar? ne aranmaktadırlar? özne?
yazarlara gönderilen bu mesajda (yoksa mesaj da mı) türkçemizin en güzel ve en doğru cümlelerinden bir derleme yapılmış.darısı yazarların başına.
iki insanın duygularını dışarı vurması ile başlayan sözlü anlaşma. sanırım böyle... ama üfürükten teyyare bir şeydir sevgili olmak. nedeni basit; canım, cicim ilerlerken 3-5 dakikalık bir telefon ile bitebiliyorsa, ayrıldıktan sonra görüldüğünde selam dahi verilmiyorsa, yaralı bırakılan taraf sesini duymak istediğinde telefon meşgule alınabiliyorsa veya konuşmak için binbir takla attırılıyorsa o anlayışın ruhuna tükürmek lazımdır. sevgili olmak her adamın harcı değildir. ilerisini düşünmeyenler için eğlenceli, bir o kadar da vazgeçilmez olduğunu düşünmekteyim.
bazı üniversitelerin her sene adet edindiği üzere düzenlediği şenlik organizasyonunun amaçları, sonuçlarıdır. ortama kuş bakışı bakılacak olursa insan topluluğu görülüyor. amaç eğlenmek, yılın yorgunluğunu atmak, gençlik yıllarında eğlenmedim dememek. tabii olarak aşıklar ortamda hazır. erkekler kendi kız arkadaşlarını taciz etmekte çaktırmadan. ben eminim ki niyeti temizdir. niyeti ortamdaki abazaların sarkmasını önlemek! nasıl bir sevgi ve aşk anlayışı ki sevgililerinin dudaklarında, kıçında başında gözleri. yalnızca üniversite öğrencilerinin alındığı alana tellerin üzerinden atlamak suretiyle atlayan serseri takımı içeride buluşup renkleri tamamlamakta ve kalabalığın arasına karışmakta.
çaktırmadan içeriye sokulan içkiler, karanlık köşelerde elleşmeler bilmemneler medeniyetin doruklarında olduğumuzun birer göstergesi. başrollerde kahrolsun emperyalizm sloganları atanlar emperyalizmin kendilerinin ırzlarına geçtiklerinden habersiz tombalak atmaktalar. ölmüşüz de gömenimiz mi yok demek lazım bilmiyorum. ben geleceğimiz için hala umutluyum. eminim ki dikkat çekmek isteyen bu tarz insanların sayısı, ülkesine değerlerine bağlı insanlarının yanında önemsenmeyecek kadar azdır. lafım bana, sana, ona...
şenliklerin renkli görüntüleri arasında tüm öğrencilerin yüzlerce metre uzunluğunda oluşturduğu halay sırasını, ankara havası oynayan sempatik yurdum insanlarını vs. görmek de mümkün. dileğimiz bu görüntülerin sıkça ortaya çıkması.
Özellikle tembel yurtkur öğrencilerinin başvurduğu bir yöntemdir. yatağından kalkmaya dermanı olmayan bu böcek canlısı görünümündeki insanın vahşiliğini tembelliği gizlemektedir.
- hocam bu kelebek üç gündür odada. ölmesi gerekmiyor muydu?
+ neden ki?
- kelebeğin ömrü üç gün diye biliyorum ben
+ ya bunların altı aya kadar yaşayanları var
+ hadi yaw !
serdar akinan ve nihat genç'in her hafta gündemi değerlendirdiği programdan nihat genç'in konuşmaları dolayısıyla kanala yapılan baskılar sonucu nihat genç'in istifa etmesi ve programdan çekilmesi olayıdır. günümüz türkiyesinde fikir adamlarına karşı faşistçe uygulanan baskılardan bir çeşitleme.
son günlerde artan kadın programlarında sıkça rastgelinen bir durum. hanımlar pişşt konuşmayın aaa! haykırmaları ve çemkirmeleri arasında anneanne ile beraber şahit olunan olay. seyircilerin çiçek olmasıyla son bulur.
Hele dinleyin canlar
Herşey bir yanda kala
Yiğit düşman iyi olur
Namert dost başa bela
Ya kuzgunlar leş yesin
Ya devletim baş ola
Ermeniler, ermeniler gücünü
Moskoflardan alıyor
Türk milleti, Türk milleti sustukça
Kuduz köpek, kuduz köpek dalıyor
Çağdaşlaşan Avrupa, çağdaşlaşan Avrupa
Hergün ölüm saçarken
iyi seyret etrafını
Bu köprüden geçerken
Seyret uygar Dünyayı
insan kanı içerken
Senelerdir, senelerdir bağırdık
Bu millete, bu millete noluyor
Türk milleti, Türk milleti sustukça
Kuduz köpek dalıyor
Ne oldu, ne oldu Türk soyuna
Niye gaflete daldı
Laçin, Kelbecer gitti
De geriye ne kaldı
Civanların, civanların kanıyla
Azer azatlık aldı
Susuz kaldı, susuz kaldı Karabağ
Karanfiller soluyor,
Karanfiller soluyor.
Türk milleti, Türk milleti sustukça
Kuduz köpek dalıyor
Közünü, közünü saklamalı
Yanan ocağın külü
Özüne su vermiyorsa
Kurusun Hazer gölü
Batı beni severmiş,
Batı beni severmiş,
Sevmesin, sevmesin moskof dölü
Müslümanlar, müslümanlar kırılsa
Haçın, haç'ın yüzü gülüyor
Türk milleti, Türk milleti sustukça
Kuduz köpek, kuduz köpek dalıyor
insan, insan hakları öldü,
Haçlı ruhu dirildi
Müslüman milletlerin
Hakkına son verildi
Bosna, Bosna-Hersek kırıldı
Bosna-Hersek kırıldı
Minareler, minareler devrildi
Müslüman Türk, müslüman Türk namazı
Boynu bükük kılıyor
Türk milleti, sustukça
Kuduz köpek, kuduz köpek dalıyor
Bacı, bacı-kardaş bizimdi
Bir kenara attınız
Töreleri bozdunuz, tarihi ağlattınız
Deli Halit Paşa'nın
Ruhunu sızlattınız
Anlaşıldı, anlaşıldı gardaşım
Türk tarihi, Türk tarihi ölüyor
Türk milleti sustukça, Türk milleti sustukça
Kuduz köpek, kuduz köpek dalıyor
Töresiz, töresiz yaşamak mı
Çıksın bedenden canım
Ruhsuz beden nicedir
Nicedir asil kanım
Dün, dün akcay aşiretim
Bugün, bugün Azerbaycan’ım.
Eğer yapılacaksa, eğer yapılacaksa yardımlar
Yardımlar geç kalıyor
Türk milleti, Türk milleti sustukça
Kuduz köpek dalıyor
Birleşmiş Milletlermiş
Daha çok beklersin çok
Yay ortadan kırılmış
Hedefe varmıyor ok
Ermeni köpekleşti
Sırplara, sırplara dur diyen yok
Haçlı, haçlı kudurdu beyler
Salyasını salıyor
Türk milleti, sustukça
Kuduz köpek dalıyor
Bu zulmün, bu katliamın
Gayrı silinmez izi
Sefaiyem, ömür biter
Tarih affetmez sizi
Karabekir Paşa'ya, Karabekir Paşa'ya
Hasret koydunuz bizi
Deli etmeyin, deli etmeyin deli
Olan bize, olan bize oluyor
Türk milleti sustukça
Kuduz köpek, kuduz köpek dalıyor
nihat genç'in kaleme aldığı bosnanın unutturulmaya çalışılan gerçek yüzünü bizlere gösteren gerçek bir hikaye...
aslında bu hikayeden sizlere bahsetmeden önce şunu belirteyim. bu hikayeyi özet olarak yazacaktım fakat kesmek için hiçbir satırına kıyamadım. onun için nihada hikayesini
sizlerin birinci ağızdan öğrenmenizin daha doğru olacağını düşünerek kendi fikirlerimi kitaptan alıntılar yaparak yazıyorum.
bosnalılar... silah ambargosuyla birlikte kendilerini savunacakları malzemeleri ellerinden alınan cefakar insanlar. nihat genç bunu oralara gitmeden anlayamayacağımızı söylüyor. en küçük fırsatta oraları görmemizi şiddetle tavsiye ediyor.
bir diğer ayrıntı bosnanın muhteşem güzellikleri. bunu ifade ederken karadenizin ormanlarıyla kıyaslayamıyor bosna ağaçlıklarını. ifade muhteşem "bizim zihnimizdeki cennet tasvirinin ulaşamadığı bir güzellik bosna". orada kadın ve çocuklar ise bizim annelerimiz, kardeşlerimiz, nenelerimizden farksız.
her köşeden kıstırılmış silahsız bosnalılara katil sırplar ateş püskürttüler. bunu ifade ederken mermilerle bombalarla yaralanmamış yapı kalmamış diye de ekliyor yazarımız.
bu da yetmezmiş gibi bosnalılar kendi yaralarını saracakları imkanlardan da yoksunlar. bugün insan haklarından, barıştan demokrasiden, çağdaşlıktan dem vuran batı bu vahşete sadece seyirci kaldı. ( bence seyirci kalmaktan öte bire-bir oynadı). almanlar sırplara yardımlar gönderdi. ne için? bunu ben de henüz çözebilmiş değilim.
herhalde insanın gözü dönmeye görsün. sonunda hayvanlaşmış aç kasaplar çoluk çocuk demeden, karşımdaki insan demeden tarıyor geçiyor... gördüğüm çok ilginç bir satır da şu; bosnalı yaşlılar bunları yapanların önceki komşuları olduğunu söylüyor ve o insanlarla halen beraber yaşadıklarını anlatıyor. tüyler ürpertici bir gerçek. yapılan işkenceleri okurken tüyleri diken diken oluyor insanın. hayalarından bağlanarak sürüklenen adamlar, çocuğunun etini kıyma yapıp pişirip annesine yediren gözü dönmüşler... nihat genç bunları yazarken gerçeğin ta kendisi diye ekliyor. bize masal gibi geliyor sanki. en azından masal olduğuna inanmak istiyor insan.
bosnalıların maruz kaldığı vahşeti yalanlayacak hiçbir delil yok o gözü dönmüşlerde. çünkü her şey ortada. bu işkencelerin nasıl yapıldığını bazı sırplardan öğreniyoruz diye de ekliyor.
bir başka detay ise şuydu: müslümanlar sırp mahallelerinden geçerken küçük sırp çocuklar eliyle boğaz kesme işareti yapıyordu. (daha küçükten bir vahşeti kahramanlık olarak öğrenen bu çocukların ileride neler yapabileceklerini düşünmek bile istemiyorum)
dahasını karanlığa okunan ezanlar kitabından okumanızı. hem de en sakin anınızda okumanızı tavsiye ediyorum....
600 tabut törenle toprağa verilecekti. çeşitli ülkelerden devlet başkanları da oradaydı. tabutlar eller üzerinden kayarak ilerliyordu. su taşır gibi. nihat abi isimleri okurken duygularını şöyle anlatıyor; isimler yabancı değildi, dergide çalışan arkadaşlarımın isimleri geçiyordu önümden, nihat ismi geçiyordu. bir zaman yoruldum ve sıradan çıktım. kollarım yorulmuştu. üzerinde nihada yazılı bir tabut gözüme çarptı. tekrar sıraya girdim. nihadanın tabutu kuş gibi hafifti. 7 yaşında bir çocuk nihada. o günden sonra adımı nihada olarak değiştirmek istiyorum. arkadaşım gülümseyerek nihada kız ismidir buralarda diyor. olsun diyorum. nihadanın bir yakını gelir mi diye bekliyorum... oradaki ölülerin yakınları yok. hepsini öldürmüşler... nihat genç'in yine geleceğim nihada diyerek uzaklaşıyor.
bu noktadan sonra dersimiz nedir aca bunu soruyorum sizlere? bugün bir sürü ucuz tartışmalara dil uzattık. fakat nihada bize bağımsızlığın ne demek olduğunu gösteriyor. nihada'nın tabutu yavuz osmanın tuğ diktiği söğütten bir parça belki. kim bilir? camilerin minareleri üç kıtaya gözcülük ederken, yavaş yavaş yerini kiliselere bırakıyor, vahşetlere tanık oluyor.
buraya kadar sıkılmadan okuyan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. nihat abi'ye teşekkür ediyorum. (kusurum olmuşsa affola)
dersin en can alıcı noktasında konsantre bozucu olarak devreye giren öğrencidir. hayır madem silgi getirmedin neden yazıyorsun! madem yazdın silgin nerede?
hayatında birkaç kez maç izlemiş bayanların yeni bir futbol maçında sorduğu sorulardır
- takımlar onbirer kişi mi?
- kırmızı kart yiyince dışarımı atıyorlar.
bu arada biraz kiloluca yaşlı bir teyze hakeme oturduğu yerden çemkirir. birazda denizli ağzıyla;
ülkenin yığınla sorununu bir kenara bırakan siyasetçilere, ruh hastası akademisyen açıklamalarına, durumdan vazife çıkaran basına karşı ana caddenin tepkisidir.
acıpayamspor, denizli belediyespor takımlarında oynadıktan sonra bursaspor'a transfer olmuş denizlili futbolcu. üniversite mezunudur. beden eğitimi alanında 4 yıllık bir eğitim almıştır. ülkemizde skor yorumcularının ve gözlemcilerinin bolluğu genç yeteneğin geç keşfedilmesine yol açtı. futboldan uzak kalığı bir kaç yıl içinde voleybol oynasa da tekrar futbola sarılarak 1. ligdeki yerini aldı. esprili kişiliği ile arkadaş çevresinde oldukça sevilen bir insan olmakla beraber gençliğini geçirdiği kelekçi kasabasının çay kenarı sahasında yapılan maçların vazgeçilmez oyuncusuydu.
son zamanlarda nihat genç'in akp'ye karşı olan eleştirilerinin dozunun artmasıyla bir takım nurcu siteler bu konuda yazılar yazmışlardır. bu yazılara karşı yapılan bir açıklamadır.
ilköğretim çağında müfettiş ile öğrenci arasında geçen diyaloglardır. *
- çocuklar bir kaç sorum olacak
- sen söyle bakalım dokuz kere sekiz?
+ bilmiyom. sen söyle
- ee ben de bilmiyorum ne olacak şimdi?
+ sen biliyog
- bilmiyorum öğretmenine sor bakalım
+ biliyog biliyog da domuzluğundan söylemiyog !
normal insan elinin en ince ve narin parmağıdır. bağlama eğitiminde 4. parmak diye geçer ve az kullanılsa bile diğer parmakların serilik kazanmasında çok etkilidir.
bireyin siyasi görüşünün şekillenmesinde ailenin rolüdür. ülkemizde %100'e yakın bir orandır. pastanın diğer kategorisinde arkadaş çevresi yer almaktadır. Hoş bu böyle ise karşı görüşlere saldırmadan önce gözümüzdeki merteğe bakmak lazımdır. siyasi görüşüne göre çocuğuna isim koyan aileler çekirdekten çocuğun fikir dünyasını diğer fikirlere kapatmaktadır. sonrası bir sürü kuru kavga. laf ola beri gele...