umursamaz tavırlarıyla mazhar alanson ile otistik düşünceleriyle polyanna nın beraber oturup yazdıkları, dinledikten sonra 2 dakika içersinde bile insana rahatlık verebilen şarkı.
başlık kitap ismi gibi oldu ama konu alacakaranlık serisinden bile ilgi çekici. bursada bir mahallede ramazan davulcuları artık zil çalıyorlarmış.mahallede dolaşan rivayete göre oradan geçen davulcular ya çarpılıyor ya sakatlanıyor ya da davulları patlıyormuş. kimse geçemez, davul çalamaz olmuş. tahminimce gecenin köründe davulun sesinden rahatsız olan oruç tutmaz bir vatandaşın uydurması bu. elimden gelse bizim mahallede de çıkarırım bu dedikoduyu. adamlar 2 buçukta gelip kafamı şişiriyorlar.
sözlükteki başlıklardan da anlaşıldığı gibi erkeklerin sözlüğü ele geçirmiş olmasıdır. sözlükte yok sevgilimin .ötüne bişey sokmak istiyorum yok memesini bilmem ne yapmak istiyorum gibi başlıklar var olup fazlasıyla dikkat çekerken bir kızın adet(ağdet) dönemi ile ilgili başlığının gereksiz görülmesine niçin dedirten, kızların azınlıkta olduğunu gösteren durumdur.
ramazan bayramı yaklaşırken şeker, çikolata, kola gibi basit şeyleri duygu yüklü, insanı can evinden vuran reklamlarla kakalamaya çalışırlar. hele bugünlerde sıkça görünen coca cola reklamı, yahu hangi devirdeyiz anne, baba, çocuk, anneanne ,babaanne ,dedeler hepsi aynı evde huzurlu mutlu yaşıyorlar.
sadece veet için demiyorum tüm ağda ve epilatör reklamları için geçerli. ağda yapıalcak bacakların işlem sırasında bile tüysüz, kılsız olması dikkatimi çekmiştir. eğer gerçekten gözle görülen bir tüy olsa ve bunlar o ağdayla alınsa hatta öncesi sonrası yapılsa bu reklamlar daha inandırıcı olur.
herkesini işini gücünü bırakıp üstüne gittiği ve muhtemelen bir daha herhangi bir sözlükte yazar olmaya tövbe eden yazar.çocuğum istediğin oldu, sivrildin ama biraz aşırıya kaçtı sanki.
açıkcası üstünden bir hayli zamanın geçmesi ve o zamanlar algılama seviyemin düşük olduğu yaşlar olduğu için pek hatırlamadığım olaydır.
bugün gazatelerdeki gördüğüm haber beni hayli şaşırttı ve depremle ilgili hatırladıklarımı canlandırdı. hala çocukları kayıp, bulunamayan aileler varmış.
bugün yeni ev, yeni oda ve yeni odamın eşyaları için yabancı olmadığım ama yine de kendi şehrimden farklı bir şehrin yapı marketine attık kendimizi annemle. giderken annemin külüstürü tekliyordu ama sesimizi çıkarmadık. alacaklarımızı aldık ve çıktık.yolda bi bokluk olduğunu anladım ve sonunda olan oldu. araba ana caddenin ortasında ışıklarda hiç çalışmamak üzere durdu. annemle hiçbir şey söylemeden uzun bir süre aptal aptal birbirimize baktık. ilk düşündüğüm şey babamın yine bir bahane bulup bizimle gelmemesiydi.arkamızdaki bazı ayıların korna sesleriyle düşüncelerim beynimi kurcalamayı bıraktılar. herkese el kol hareketleriyle arabanın bozulduğunu anlatmaya çalıştık.sonunda centilmen bir bey bize yardımcı olup, arabayı kenara itti. annem adamın bu yardımsever tavırlarından bile şüphelenecek düşünceye sahip olduğu için ona eşim birazdan gelecek, tamirci aramaya gerek yok dedi ve adamı gönderdi. ve biz sap gibi kaldık. tek çare hiç hoşlanmadığımız büyük teyzemin eşini aramaktı ve yaptık.
aslında başlığı sözlükte olmak yerine ders çalışmam gerekiyor yapacaktım ama bi düşündüm de böyle yazınca daha geniş kitleye hitap edebileceği sonucuna vardım.
burda yazıp da dünyayı kurtarmıyorum ya da kimseyi engin bilgilerimle aydınlatmıyorum.yine de yazıyorum, çalışmam gerektiği gerçeğini yok sayıp yazıyorum oyalanıyorum.
çoğu insanın ne aptal ne saçma şey diyip konusunu, karakterlerin isimlerini bilip olaylarını anlattığı arada da hem dalga geçip hem de izliyor dedirtmemek için kardeşine çaktırmadan baktığı dizidir.
başka sınıftan gelen kahkaları duyabiliyorsanız, dersiniz çok sıkıcıdır demektir.başka sınıftan gelen kahkalar neyse de gelen hapşırık sesi, bide bu ses kuzeninize aitse daha çok yarılmanıza neden olur.
uydu bozulunca, müzik kanallarımın şifresi değişince mecburen izlediğim bir kanaldır. gündüz hiç çekilmez ama gecenin ilerleyen saatlerinde dinlenebilinir belki.
placebo julien deki gibi sen ağır çekim bir intiharsın dostum.bir keresinde hızlı bir şekilde denedin, başarısız oldun ve baktın ki artık lanetlenmişsin. hayatı sindire sindire yavaş yavaş yaşayacak, her gün içindeki ölme isteği biraz daha artacak.
sana tavsiyem fazla düşünme, hayatın anlamını arama, kendine dünyaya niye geldim diye sorma. ama bunlar umrunda bile değil. sen iflah olmaz bir manyaksın.
özellikle akşam üstleri okul çıkışı e bide yağmurlu bir havada otobüse bindiyseniz, şoförleri bırakın tüm yolcular en ufak şeyde çemkirme potansiyeline sahiptir.
hiç unutmam geçen sene yağmurlu bir akşam üstü, 3 arkadaş kendimizi ilk gelen otobüse attık. biraz gittikten sonra şoför kahve kılıklı yerde durdu. yolcular söylenmeye başladılar doğal olarak bide gerizekalı mongol şoför kapıları kilitlemiş mi napmış kadının biri otobüse binmek istiyor kapı açık değil. arkadaşlardan biri şoför koltuğuna yönelip kapıyı açmak için düğmelere bastı ama açılmadı. zaten yağmur var hava soğuk kadın melun melun bakıyor. bizde kapının üstündeki o yuvarlak kırmızı düğmeyi çevirdik açıldı.neyse kadın girdi bize müteşekkir.neyse şoför geldi gidiyoruz.ama adam açık kapıyı kapatamadı.düğmeye basıp duruyor kapı hala açık. biz yarılıyoruz tabi orda. arkalardan boru gibi ses, hey gençler kapıyı ellediniz ellediniz bozdunuz tabi dedi. biz dumur olduk orada. şoförde bize dönüp babanızın malı sanki terbiyesiz adamlar diyince bir sonraki durakta indik. inmesek de olurdu aslında ama neyse.
çok tehlikeli bir şeydir. erkekler, özellikle bu başlık tarzı, başlık açan erkekler bilmezler. eğer gelinliği giyen bir bayan bakire değilse, gelinlik kendi kendini imha eder.
ben şimdiye kadar böyle bir saçmalık duymadım. şu hastalıklı beynimle bile bu durumun rezilliğini anlayabiliyorum. yahu bu adam, yıllardan beri yaptıklarını, döktüğü kanların hesabını vermek için yatmıyor mu orda? adamın canıın bağışlanmasını bırakın, krallar gibi yaşatılıyor imralı da. şimdi de gelinmiş, her şeyin onun başının altından çıkmış adama böyle önemli bir konuda söz hakkı veriliyor.ulen kabul edilmesini geçtim, insan yerine konulup dinlenilmesi bile büyük utanç, insanlık ayıbı.
her sene gözümle görüp, kulağımla duyduğum durum. yahu adamlar ilk öss ye girmek için stres oluyorlar. ardından puanlarının açıklanması, tercihler ve tercih sonuçları. he tam bitti rahatladım derken, bir de burs arayışları. nerde kimin bursu var, ikinci öğretimlere veriyorlar mı soruları. yazık vallahi.
yasakların, kuralların çiğnenme isteğiyle aynı zevki verir gizli gizli içmek. normalde olsa zor içeceğim biranın o iğrenç tadı, evde benden başka kimsenin olmadığı zamanlar ,arkadaşlarla birlikte gece vakti kuytu köşelerde, en sevdiğim içeceğin tadına bürünür sanki.