Bir kıyı bulsam, ayak izi oluşmamis. benden önce kirlenmemis,kumları ılık semasi mavi. uzansam öyle aklımda nazimdan bir dörtlükle... kimse yargılamadan beni, yasımı tutabilsem sessizce.. kulaklarımi zehirleyen hadsiz nefeslerin,ölen canlara mensee aramasına maruz kalmadan... hala insan gibi hissedebiliyorken... bir kıyı bulsam işte. ..
Uluslar arası iş hayatı için kesinlikle çözüme ulaştırılması gereken mevzudur. Misal benim için günün en eziyet dakikaları ingiltere'de bir firmayı aradığım zaman başlıyor.Ben kısacık bir şey soruyorum, beş dakika her şeyi ağzında yuvarlaya yuvarlaya cevap veriyor. Bir kelime falan yakalıyorum, oradan yardırayım diyorum, uzun bir sooo ile beni bitiriyor. Bence ingilizlere ingilizce dersi verilmeli. Şaka da yapmıyorum ayrıca, bir Fransız Fransızca konuştuğunda tüm Fransızca bilenler onu anlar. Ama ingilizler biz anlamayalım diye sürekli değiştiriyorlar konuşmalarını. Ben buna inandım...
istanbul Bağcılarda tekstil hizmet ödülü almış bir fabrika. Mart ayında ücretlerini ve tazminatlarını ödemeden 420 işçisini kapının önüne koymuş, iş durduruyoruz diyerek Türkiyenin çeşitli illerinde fabrikalar kurmaya devam etmiştir.
Şimdi artık işlerinden dalavere ile çıkaran işçiler, her gün fabrikanın önünde haklarını aramak için toplanıyorlar.
Soğuk ve zor şartlar altında haklarını arıyorlar.
Bu olayın ülke çapında duyulmasını ve destek almalarını canı gönülden diliyoruz.
hemen hemen her ismin altında gördüğüm bitmek bilmeyen güzeldir çirkindir,göte benzer, tipsizdir, bal gibidir, aya benzer yok efendim ayağıma benzer ifadeleridir.
ne güzellik meraklısı bir toplulukmuş aklım almıyor.
sanırım bütün yazarlar ay parçası burada..
tüm doğa kanunlarının değiştiği birleşik çocuk aklı evrenidir.
bir grup çocuk devamlı incelenirse ortak bir kanunlar kitabı çıkartılabilir.
elbette kitap değişken ve çelişken olacaktır.
hemen bir örnek verelim:
- kokuların yapışma özelliği kanunu.
ilk okulda oyun oynarken, aniden berbat bir koku yayılır. işte birisi osurmuştur.. herkes anında ben yapmadım diyeceği için cevval bir arkadaş atılır ve der ki,
herkes yanındakinin poposunu koklasın, kiminki kokuyorsa o osurmuştur.
çünkü bu dünyada kokular yapışkandır.
osuran bir şekilde tespit edilir, dalga geçilir ve yeni maceralara devam edilir. *
bir otobüs firması ismi gibi başına yeni ibaresi konulan havadır. çünkü geçmişe göre çok değişmiştir.
istanbul artık kendisini londra zannediyor, elinde şemsiyeli, kulağında kulaklıklı bir çok insanda londralı artık. sabah uyanıyorum, karanlık ve yağmurlu, işten çıkıp bir yerlere gidiyorum; çıkışta çisil çisil yağmur. benim için çoktandır böyle, ya sokağa adımı attığım saatlerde bir problem var yada toptan unuttu hava durumu parçalı bülüklü yağmursuz sonbaharı.
sert, vurucu müziklerden muse, radiohead gibi london parçalarına geçerken, kapşunlu yeni birde mont aldım, çünkü biz karga bokunu yemeden evden çıkan insanlar bütünü, hepimiz aynı monttan kullanıyoruz. tavırlarımızda değişti. nasıl değişmez, sabah akşam yağmur yağıyor. hareketlerimizde karizmatik bir yavaşlık, gözler kısık. ama sanmayın cool olmaktan. lapa olduk yahu ıslana ıslana.
max factor denilen canavar yaratıcının piyasaya yeni sürdüğü, fondoten pudra karışımı bir canavar yaratıcı.
burdan beyaz tenli ve belirgin gözenekli tüm hatunlara sesleniyorum, o kozmetikçide pürüzsüz yüzü ile bakın bende bunu kullanıyorum şöyle işe yarıyor, angelina jolie olucaksın bak o kadar diyorum dediğinde, yüzüne doğru fare zehiri vs binumum ne varsa atın kaçın.
ben kandım, hatta yüzümede sürdürdüm, gün ışığına çıkınca o alışveriş merkezinden yüzümde meydana gelmiş alien biçimi ile yeniden merhaba dedim dünyaya.
sonra denedim ben aldığım bu ürünü, esmerler kullansın bence oluyor lakin beyaz tenli iseniz kolum kadar gözenekler halay çekiyorlar suratınızda.
insan ırkının çiftleşmesinin devamı için ben görevimi yaptım!!
tüm vücudun iflas etmiş gibi kendini bırakmasıdır. artık nasıl bir yorgunluk bahşettiyse hayat su içmeye bile hali kalmaz bünyenin.
bu durumlarda en yakın naz kaynağının yakınlarında bir yastığa baş sinsice koyulmalı, her sorulan soruya; aahhh uhhh hiç halim yok denmeli, yemek bile başkası tarafından yedirilmelidir.
şayet çalıştığınız iş yerinde tek eleman sizseniz olası ve doğal sonuçtur. Her sabah gelir, tostunuzu yapar, çayınızı koyar, hmm dünya ne yapıyor bakalım diyerek sabahın sekizinde pc karşısına geçersiniz. Oysa iş arkadaşlarınız olsa, bir sabah sohbeti yapar, kahve keyfinde muhabbete boğulur * güne şen şakrak başlarsın.
ama ofiste yanlız çalışan insan, hele de dağın başında ise;hasbelkader bir kargocu gelse onunla halay bile çekmek isteyebilir. hatta adamın acelesi vardır ama dur bak sana bir çay koyayım, tomurcuklu nefis, hem üşümüşsündür diyerek saçmalayabilir. zaten bütün kargocuların her zaman acelesi vardır, birde bunu öğretmiştir bu yalnız iş hayatı.
kahvaltı tek yalnız öğün değildir elbette, exel dosyaları ile kanka olarak mum ışığında öğle yemekleri de yiyebilirsiniz.**
artık ofiste yalnız akşam yemeği entrysinide bir başka günde sizlerle paylaşacağım sevgili gökhan gönül yazar dostları.
taksim -beylikdüzü arası çalışan 145 t hattının bünyeme kattığı yegane tanımdır.
neredeyse her cumartesi son otobüse yetişip yerleşir kişi,yolcular artık tanıdık,kulaklıkta sırf bu an için
hazırlanmış deneyim eseri bir playlist.
geceyi en erken terketmenin ince ince koyması ile , tüm terketmişleri bir arada görmenin salakça hazzı arasında müzik başlar.
regret dinlemekle başlanır yolculuk,anethema kulaklarda tanımsız bir hastalık gibi yayılırken 45 dakika sürecek seyahatin
pasif depresyona geçiş anı gelmiştir.
şöyle bir kafamı kaldırsam, sağ çaprazdaki çocuğu tanıyorum,rastası eskimiş biraz diyebilirim kendime.
çünkü nedense hep benzer yüzler olur otobüste,taksimdeki tanımsız kalabalıktan sonra herkes kendi aleminin en önemli varlığı olarak
çok ciddi,depresifsever,yeterince gothik sürreal bir dünyada dolaşmaktadır. *
ve lakin yol epeyce uzundur.
bu uzun yol misali yolculukta kişi önce depresyona girer,
herşeyi sorgulamakla uykuya dalmak arasında bir gidiş geliş,
biraz yazı karalar
biraz kendinden geçer
kaçınılmaz son uyuyakalır.
ve her seferinde inmesi gereken durağı kaçırarak depresyondan acilen çıkar.
amatör her ressam adayına başlangıçta tavsiye edilebilecek boya türüdür.suda çözülür,hemen kurur ve bir yağlı boya etkisi yapar.çalışması kolay ve zevklidir.kuruduktan sonra bir daha suda çözülmez,tahtalarda akrilik boya ile kolayca boyanabilirler.
dikkat edilmesi gereken ise hemen kuruduğu için fırça sürekli su ile temizlenmelidir,yoksa pek çok güzel fırça bu yolda heba olabilir.
ev bütçesinin sevgili ebesi ile münasebete giren eylemdir.
gözü dönen aç kişi,o kocaman alışveriş arabasına ne gelirse koyar.bir paket makarna almak için
yol üstündeki bütün soslar,dondurulmuş gıdaları,bisküvileri, kekleri o kocaman sepete yerleştirir.
kasadaki uçuk rakam biraz uyanmasını sağlasada,gerçek ayılışı;ekmekten büyük bir dilim koparıp kafasını kaldırdığı an yaşayacaktır.
burnun direklerinde eşşiz tadlar bırakan kokudur.hatun kişi duşunu alır,saçını kurutur, *çıkar sokağa.ardından hafif bir rüzgar eser ,tamda siz yanından geçerken.insanın içini portakal bahçesi,çilek tarlası,nane otu etrafı gibi yerlerle doldurur. *
tesadüf gibi görünüp bağlandığı yer bakımından noluyoruz arkadaşım dedirten olaylardır.
misal,bir arkadaşınızla msn de görüşme saati kararlaştırıyosunuz,ve çat kopuyor internet.akabinde arkadaşa mesaj atıyosunuz,kaçtığımı sanma internet koptu diye.oda size cevap veriyor,biliyorum sen ihanet etmezsin gelirsin diye.
bundan 20 gün sonra sevgiliniz varken çok hoşlandığınız birisi ile birlikte kahvlatı yapmayı kabul edersiniz.hem heycan hemde yanlış bir şeyler yapmanın vicdan azabı ile sabah 7 de uyanırsınız.bir mesaj gelir;biliyorum sen ihanet etmezsin diye. arkadaşı ararsınız neden bunu bir daha attın demek için.uykulu uykulu yürü git be ben atmadım der.
o an işte şu andır;
(bkz: kozmoz bırak yakamı)
dünyanın en şüphe çeken maddelerinden birisidir.
bir kaldırımda veyahut gömleğin üzerinde olmadı bir durakta kurumuş kan görürülürse bir sürü senaryo yazar beyin.kan akmıştır çünkü,birileir mi bıçaklandı,kaza mı oldu,düşen mi oldu,cinayet mi işlendi?
insanı düşünceler gark eder.
warmes wasser
schöne leiber
wie sie glänzen
in der sonne
ich schleich mich an
und rede fein
wer ficken will
muss freundlich sein
liebe ist für alle da
liebe ist für alle da
liebe ist für alle da
ich mach die augen zu
dann seh ich sie
ich sperr sie ein in meine fantasie
ich mach die augen zu
sie wehrt sich nicht
liebe ist für alle da - nicht für mich
warmes wasser
schöne leiber
nicht für mich
es läuft davon
feinste formen
gut gebaut
voller mund
so braune haut
liebe ist für alle da
liebe ist für alle da
die liebe ist für alle da - auch für mich
ich mach die augen zu
dann seh ich sie
ich sperr sie ein in meine fantasie
ich mach die augen zu
sie wehrt sich nicht
liebe ist für alle da - nicht für mich
ich mach die augen zu
wir sind allein
ich halt sie fest
und keiner sieht sie weinen
sie macht die augen zu
sie wehrt sich nicht
liebe ist für alle da - auch für mich
liebe ist für alle da
die liebe ist für alle da
liebe ist für alle da - auch für mich
olimpustaki tahta pansiyonların hepsiyle aynı katagoride ama en betonarme olanıdır.
hamak zayısı için kullanılacak rakamlar cidden üzücüdür.
ama şahane ev yemekleri yapmaktadırlar.
ithalatta malzemede bir sorun çıkması halinde; gümrük vergisi ödemeden,malın gerisin geri gönderilmesini sağlayan ihracattır.
mal sadece gümrüklü antrepoya girer,ülkeye sokulmadan tekrar geldiği yere gönderilir.
itkip mahrece iadenin doğrulunu kabul etmek için alıcı ve satıcı arasında bu meselenin konuşulduğu iç yazışmaları talep eder.
satıcı evet ben bu malı yanlış gönderdim geri kabul ediyorum ibaresini kullanmalıdır.