1964 doğumlu oyuncu, yönetmen, genel sanat yönetmeni ve drama lideridir.
üye olduğu kuruluşlar;
bartın kültür ve sanat derneği (başkan)
türkiye çağdaş drama derneği (üye)
bartın bölge tiyatrosu (genel sanat yönetmeni)
bartın sanat tiyatrosu (genel sanat yönetmeni)
bartın belediyesi şehir tiyatrosu (genel sanat yönetmeni-drama lideri)
assitej uluslararası çocuk ve gençlik tiyatroları türkiye temsilciliği (üye)
türkiye tiyatrolar birliği (üye)
tiyatro yaşamı özeti:
1982 2011 tiyatro çalışmaları (1982 - 1988 ankara, 1988 - 1993 bolu, 1993 - 2011 bartın)
55 büyük oyun (oyuncu yönetmen)
6 gençlik oyunu ve 8 çocuk oyunu (yönetmen)
16 yıldır bartın tiyatro festivali koordinasyonu
12 yıldır drama ve tiyatro atölye çalışmaları (lider)
35 sokak oyunu (lider)
bartın belediyesi liselerarası tiyatro festivali genel koordinatörlüğü (2000-2007)
8. bartın tiyatro festivali 20.sanat yılı onur ödülü
14. giresun belediyesi tiyatro festivali onur ödülü (2008)
x. lions tiyatro ödülleri - en iyi yönetmen ödülü (2010)
xi. direklerarası tiyatro ödülleri - ttb ortak proje yönetmen ödülü (2011)
katıldığı etkinlikler;
5.türkiye tiyatrolar buluşması izmir/dikili atölye lideri/panel (konuşmacı) 2011
1. çeşme tiyatro festivali - atölye lideri/panel-söyleşi (konuşmacı) 2010
4.türkiye tiyatrolar buluşması izmir/seferihsar atölye lideri/panel (konuşmacı) 2010
vasıf öngören sanat merkezi/izmir eğitmenliği 2009-2010
1.-16. bartın tiyatro festivali 1994-2010
2009 türkiye tiyatro kurultayı/istanbul buluşması koordinasyon üyeliği
3.türkiye tiyatrolar buluşması izmir/urla atölye lideri/panel (konuşmacı) 2009
bartın belediyesi şehir tiyatrosu kurucu-genel sanat yönetmeni 2009
4., 5., 6., 7., 8., 9., 11., 12., 13., 14., ve 15. ankara uluslararası tiyatro festivali (oyuncu, yönetmen, panelist) 1999-2010
bartın h.e.m. ve a.s.o tiyatro kursu (eğitmen) 2007-2010
bartın h.e.m. ve a.s.o diksiyon kursu (eğitmen) 2007-2010
1., 2., 3., 5., 6., ve 7. ulusal drama seminerleri ve drama liderleri buluşması -ankara
6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13. ve 14. giresun uluslararası aksu festivali tiyatro günleri 2001-2009
1. sinop tiyatro festivali (yönetmen-atölye lideri-panelist) 2008
2. sinopale (sinop bienali-şeylerin yeni düzeni) oyun yazarlığı atölyesi - yönetmen (yönetmen-oyuncu) 2008
izmir yenikapı tiyatrosu ve balçova belediyesi tiyatro topluluğu atölye çalışması liderlik - aralık 2008
13. uluslararası ankara tiyatro festivali panel "tiyatroların örgütlenmesi" (konuşmacı) 2008
2.türkiye tiyatrolar buluşması izmir/güzelbahçe atölye/panel (konuşmacı) 2008
bartın s.m.m.m. odası kısa film çalışması (danışman) 2007-2008
12. uluslararası ankara tiyatro festivali panel "tiyatroların örgütlenmesi" (konuşmacı) 2007
1. bademler köyü tiyatro şenliği (konuşmacı) 2007
izmir balçova belediyesi tiyatro topluluğu atölye çalışması liderlik 2007
1. türkiye tiyatrolar buluşması izmir/ürkmez katılımcı/panel (konuşmacı) 2007
1. sinopale (sinop bienali-şey) komun-ikasyon film-dans-oyun-sohbet 2006 (oyuncu)
sinop sanat tiyatrosuna oyunculuğa giriş atölyelerinde liderlik 2006
1. ordu belediyesi uluslararası çocuk tiyatrosu festivalinde yerel yönetimler ve tiyatro paneli (konuşmacı) 2005
5. ve 6. bartın belediyesi liselerarası tiyatro festivalinde; liseleri tiyatro çalıştıran öğretmenlere okullarda sahneye eser koyma i ve ii atölyelerinde liderlik. 2004
bulancak sanat tiyatrosuna oyunculuk ve beden dili konulu atölyelerinde liderlik 2004
okul öncesi eğitiminde drama (bartın milli eğitim müd. hizmet içi eğitim programı) atölye liderlik 2004
g.b.ş.t. na oyunculukta olma konulu atölyelerinde liderlik 2004
g.b.ş.t. org. ile k.t.ü eğt.fak. öğrencilerine eğitimde drama konulu panel ve atölye çalışması (panel konuşmacısı-lider) 2003
bulanacak sanat tiyatrosuna dramaturgi, oyunculukta ön çalışma atölyelerinde liderlik 2003
giresun belediyesi şehir tiyatrosuna dramaturgi, oyunculukta ön çalışma atölyelerinde liderlik 2003
eğitimde drama (bartın il milli eğitim müdürlüğü ile) atölye çalışmalarında liderlik 2003
eğitimde drama (bartın eğitim-sen ile) atölye çalışmalarında liderlik 2000-2002
eskişehir and.ünv.dev.kons.sahne sanatları böl. amatör tiyatrolara destek programı 1999-2000
insanların birlikte ziyafet çekmeleri, yemeklerinin bir bölümünü başkalarıyla paylaşmaları kadar güzel şey var mı? vardır elbette de, bu durum da çok güzel...
bu sene çıkaracağımız sabahattin ali oyunuyla, sanatseverlerimizle buluşacağımız tiyatro topluluğumuzdur. kültür bakanlığı'nın katkılarıyla sergilenecek oyunumuz, bartın sınırları içinde 25 defa, türkiye genelinde de 5 defa oynanayacktır. yoksa kültür bakanlığı destek vermiyor...
ahmak cumhuriyeti'nin polisidir. ahmak bir güvenlik anlayışı içindedir. karşındakini hiçbir şekilde düşünmeden sadece ahmak bir güvenlik anlayışı içindedir. ahmak cumhuriyeti'nin güvenliği için, insanların gerekirse ahmakça kendini güvensiz hissetmesi sağlanmalıdır. insan hakları, insanımızın güvenliği falan ahmak polisinin anlayışında yoktur. varsa yoksa, iktidarımızın koltuğu sallanmasın... durmak yok, ahmaklanmaya devam...
şebnem ferah ablamızın "eski" adlı parçasında sorduğu sorudur. bu parçanın bu kısmı geçerken, hassiktir bana diyor lan galiba diye tedirgin oluyorum. beni iyi gözlemlemiş yahu. onu mu yapsam, şunu mu yapsam derken, bir sürü işini yapmadan erteleyen bir insan olmaktan sıkıldım efendim. bir ara programlı bir hayatım vardı bak. bir ajandam vardı. ona yapacaklarımı yazar, yaptığımın yanına tikimi atardım. ama şimdi hiçbir şey tikimde değil. artık bir tilkelenme zamanı! bu gidişatla, evrenin akışına kendini bırakmakla, birikimimi fazla tiklemiyormuş gibi hissediyorum kendimi... titre oligarşi, tilkelenme zamanı!
saçma sapan bir hayat anlayışı olan insandır. boş olan içi, sürekli olarak tıngırdar. yakınınızdaysa siz de bu tıngırdamanın yansımalarıyla baş etmek zorundasınızdır. muhtemelen bu muhterem eleştirinin bir insanın gelişimi için fırsat olduğunu kavrayamayacak kadar boş olduğu için de tıngırdamaya devam eder.
ama bu karizmaya dayalı anlayış, çok da tutabiliyor. etrafta birçok siyasetçi, televizyoncu, oyuncusu falanı filanı olayı sadece karizmasıyla götürürken, insanoğlu da bu tıngırdamanın üzerinde durmuyor. bu saatten sonra da, şuursuz insanoğluna düşen, işi kılıfına uydurmak oluyor... sahne sizin karizmatik boş tenekelerimiz...
dizilerin, filmlerin her gün yapılması gereken, basit bir olay gibi gösterdiği sevişme durumunu aylarca yaşayamayan kişidir. efendim, çok kötü bir durumdadır. küreselleşen dünyamızda, elizabetleşen cinsel hayatımıza anlamlandırmaya çalışmaktadır. ele güne karşı yapayalnız, böyle de olmaz ki; demek ister... ama hayat bir şekilde sürmektedir.
enteresandır efendim. sürekli, el üstünde tutulmaya yönelik yapısı olan çok kız gördüm ki, erkekler için bir tehlike teşkil etmektedir. her şeyi kıskanıp, erkek arkadaşının hayatı sadece kendinden oluşsun isteyen sevgililerimiz, imkansız hayaller peşinde koşaraktan, ortada hiçbir şey yokken gerilim yaratmaktadır.
tasavvur ettikleri aşkın, karizmatik bir erkek ve para dolu cüzdanı şeklinde özetleyebileceğimiz kızlara ise burada kucak dolusu sevgiler yolluyorum. ne içtinizse, aynısından istiyorum. kim yönlendiriyor sizi çok merak ediyorum. hiç umursamayıp, izlemeye tenezzül ettiğim o televizyon dizileri mi sizi bu hâle getiriyor? yoksa hollywood filmleri mi? nerede abi... nerede bizim aşk sandıklarımız... doğruluk, hoşsohbet, sevgi, saygı... nerede lan bunlar... karizma ve para... ne iğrençsiniz lan siz. bir de karşınızdakileri kıro, apaçi falan diye nitelendirirsiniz. niye, yoksa birer kıvanç tatlıtuğ olmadığımız için mi, sizin gözünüze batıyoruz? muhteşem göğüs kaslarımız ve onun getirdiği gösteriş merakımızın olmaması sizin canınızı mı sıkıyor yoksa? nedir bu gösteriş merakı? hepimizde ıphone 9 olsun. 2023 model arabamız olsun. bolcana paramız olsun. paramız olsun ki, size istediğiniz her elbiseyi, her türlü kozmetik ürününü sağlayabilelim, değil mi? ulan siz neyin kafasını yaşamaktasınız ya? nedir bu, uzun boylu, yakışıklı genç arayışı... bizim sevgilimiz olmasın mı yani? uzun biri değilim. çok param da yok... ne yapayım yani? ibne mi olayım? aaaa, fazla oldunuz ama!... giderek mallaşan beyin yuvarlarınızın bir an önce doğru bir halde gelişmesini umarız. aksi halde hayatınızda tam gaz başarılarınızın devamının gelmesini dileriz... kucak dolusu sevgiler...
not: aşk anlayışı, para ve karizmadan ibaret olmayan arkadaşlarımızı tenzih ederiz. bu entiride geçen kızlar tamamen hayat ürünüdür.
bu sene bayram için dört günlüğüne çalıştım. bilgilerimi paylaşmak istiyorum. atekent kiler'den bildiriyorum:
şölenle başlamak istiyorum efenim. şölen derken, çikolatası olandan bahsediyorum.... şölen eskiden zihnimde dandik bir çikolata olarak yer alırdıki, artık öyle değil. ürünlerinin birçoğu güzel ve fiyatı uygun. şölen octavio ve şölen milango'nun fazlaca satıldığını belirtmek isterim. ayrıca şekerleri (bonbon, cam şeker, sulu şeker vb. ) güzel. ama bir kent değil.
asfa denilen bir çikolata var. benim dört gün boyunca temsilciliğini yaptığım. ya rabbim bu kadar rezalet bir çikolata olabilir. insanların hangi akla hizmet; kilosu 5,95 lira olan bir çikolatayı aldığını anlayamıyorum. efenim normalde çikolatalarda kakao yağı kullanıyor. bizimkisi, çakma kakao yağı olan kokolini kullanmakta. kokolin yazısını gördüğünüz ortamdan hızlı uzaklaşınız. orda sahtelik vardır. çikolata yoktur. tadı iğrençle eşdeğerdir. bir ülkerin sedef çikolatsı böyledir. bir tane de kokolinimiz olsun anlayışı ülkeri sedefe yöneltmiştir.
lanet olasıca asfa çikolatalarının başındasınız. birbirinden çakma ürünler önünüzde. insanlar gelip size soruyor:
-bu çikolata nasıl evladım?
-çok satılıyor efendim. ucuzdur.
-güzel mi peki? *
-uygun!
bana ikinci soruyla baskı yapan kişi cevabını alır. kimseyi iki kuruş için kandırmak falan istemiyorum... uygun ama bir kent değil efenim... o fiyata güzel bir çikolata olmaz teyzeciğim. ben bile tatmadım, koklamam çikolatadan soğumam için yeterli oldu. ağzına atıp, suratını ekşiten onlarca insan tanıyorum... asfa denilen kepazelikanca bayramda kapıya gelen çocuklar için bunları alabilirsiniz.* çünkü çocuklarımız saf. annelerimiz babalarımız almadan çocuklarına tattırıyom çikolatayı.. gerçeği görürler de annelerini vazgeçirirler diye... "güzeeeeel!" diye bağıran bir mal karşınızda beliriyor. lan neresi güzel? bu güzelse, size bir iyi haber vereyim o zaman: dünya üzerinde kötü çikolata yok...
sonrasında konya şeker'in piyasaya sürdüğü çikolatalar idare eder. fiyatı da bir çikolata için uygun. * çıkardığı şekerler piyasaya farklı bir soluk getirmiş. mango, mürdüm eriği, orman meyve, ahududu fantezisi gibi ilginç ve güzel olduğunu düşündüğüm şekerlerle sıradışı bir çizgiyi elde etti. ama bir kent değil. bu arada konya şeker piyasaya "torku" ismiyle dahil oldu.
ülker genel olarak iyi zaten. ama bayram şekerlerinin direkt kent kopyası olmadığını bana kimse söyletemez. * ülkerin ecesi, bayram çikolataları ve sırmaları oldukça fazla talep görüyor. ama bir kent değil. bir kilo bayram şekeri 10,99. biraz kent çakmalığı havası ülker'e benim nazarımda kan kaybettiriyor. kentin aynı rengi, aynı boyutu ürünleriyle; bizlerle taşşak geçiyor...
gelelim şekerlerin şekeri kent'e. her dalda yardıran bu marka, lezzetli ürün yapıyor. zaten kent alıcısı belli. markete gelir, kent ürününü seçer ve gider. sulu şekerlerinde ağzınızdan zevkten durul durul gurul zurul sular akar... ikilemelerinizin feleği şaşar... asfa değil de kent'in temsilcisi olsam günde kilolarca kent satacağıma faruk gibi eminim, kent gibi eminim... çünkü türkiye'nin en kaliteli çikolatası. su götürmez gerçeklik ortada! özetle güzel çikolatalarımız var ama bir kent değiller...
sık rastlanılan ve mide bulandırıcı durumdur. televizyon izlerken ciddi ciddi sinirlenmeye başladım. insanoğlu karakter olarak yüzyıllar boyunca bu kadar mı ilerleyebildi lan? cinsel organını gösterirsen, reytingde zirve yaparsın. durduk yere birbirine bağırmaya başlarsın, reytingde zirve yaparsın. gelişigüzel küfür sallarsan, reytingde zirve yaparsın..
ee biz bunun önünü nasıl alacağız? ne lan bu? karaktersizleştirilen bir toplum var önümüzde resmen. bütün klipler seksi anımsatma üzerinden meyvelerini toplamakta. götü, göğsü güzel kızlaar.. sonrasında ne muhabbet dönerse dönsün; izlemekten vazgeçilmeyen programlar.. taş gibi hatunlar var.. kanalı niye değiştirelim, değil miiii?
belki ben düzgün, kültürel; hayat konusunda sorgulatıcı bir program yapmak istiyorum.. bu şartlarda ne yapacağım lan? bugün türkiye'deki kültürel dönüşümü ele alacağız sayın seyirciler.. konuğumuz seda sayan. kendisi türkiye'de en çok güvenilen sanatçı.. kendisi bize türkiye'deki kültürel çeşitlilikten, kültürel zenginleşmeden bahsedecek.. alkışlarla kendisini daveeeeeet ediyoruuuuuz...
aaaaaaa seda sayan aniden frikik verdi.. allah'ım büyük talihsizlik! neyse reytingler iyi iyi! güzel oldu...
yavşaklıkla kültürünü harmanlayan genç, televizyonda büyük başarılara imza atıyor...
mustafa kemal'in muazzam sözüdür efendim. yurt sevgisinin daha net bir şekilde anlatabileceğini düşünmüyorum. bir insanın yurt sevgisi, sözleriyle, geyikleriyle, hamasetiyle belli olmaz. bir insanın yurtsever olup olmadığını anlamamızın en önemli göstergesi hizmettir. bu tespit için değerli önderimize saygılarımı sunarım.
litvanya'da yaşanmıştır. belediye başkanı, acımadan çatur çutur ezmiştir. kararlı bir yol izleyecek adamlar bu tarz çalışmalıdır. ancak bu şekilde insanoğlunu doğruyu bulur. kendisini tebrik ediyor, bir ömür boyu çılgın politakalarını sürdürmesini dünya aydınlığı için istiyorum.
hiçbir zaman anlayamadığım olaydır şiddete duyulan hayranlık. gençler arasında muhabbet açılır. bir efendi başlar bir türkü tutturmaya "çocuğu bir dövdüm, bir dövdüm abi var yaaaa, ağzı burnu dağıldı yani, o derece.." bununla da yetinmez yiğidomuz tabi, çünkü etrafından olumlu tepkiler almış, insanoğlunu etkileyebilmiştir. "adamın ağzı burnu kan içinde, o durumda bile hala, sen kimsin laaan falan bağrıyor tamam mı? ibnenin cümlesi bitti, onun yerden yakasından tutarak bir yumruklamaya başlamışım.. aklın hayalin durur ya.. nasıl vuruyorum nasıl.. burnu, ağzı yüzü kan içinde.. bu arada benim de etrafım kan içinde kaldı tabi. itin kanı bulaşmış üzerime..."
bu tip türküleri heyecanla dinledim yıllarca ama kimseyi dövme çılgınlığı içinde* kıvranmadım.. kıvrandıysam da, "ne saçmalıyorsun oğlum" diye kendimi dövmeye çalıştım.. o da olmadı zaten. soğukkanlıkla sürdürdük hayatı anlayacağın.. konu "aslında ben çok büyük adamım gençler" seviyesine gelmeye başladı bu arada..
velhasıl kelam, ustalar, beyler, arkadaşlar; kendinizi anlatacak, karşınızdakine haklılığınızı gösterecek zeka seviyeniz yok mudur? bırakın bu çapulculukları, komiklikleri.. insanız ulan insan.. şiddet, acizliktir.. fikirlerin olmadığı yerde vardır.
amma velakin şiddete gençlerin, bizlerin duyduğu hayranlık hiç azalmıyor. aslında acizliklerimize hayranız, haberimiz yok yahu...
ankara türk yurdu hocalarından, ismini vermek istemediğimiz bir hocanın iddiasıdır. kendisinin uzmanlık alanının kimya olması, hayatın ne kadar komik olduğunun ispatıdır..
(bkz: çok okumaktan bozuldu bu)
1950'sinin türkiye'sinden bolca kesitler olan; yabancı bir filmmiş.. altın küre ödülü'ne kadar pek çok ödülün de sahibiymiş..
(bkz: habertürk ün yalancısıyım)
en çok okunan gazetelerimizin bir sürü ortak özelliğinin olduğu biliyoruz. örneğin sadece bulmaca için alınan gazeteler var. magazin bölümü fazla, buradan iki hatun kişi görürüz; iki dedikodu öğreniriz diye pek çok okunan gazeteler var.. spor bölümünde asd* anlayışını benimsemiş, her türlü bilgiyi ballandıra dallandıra aktardığı için okunan pek çok gazete var.. bu gazetelerimizde en açık benzerliklerden birisi de arka kapaktaki çekici hatun fotoğraflarıdır.. gazeteler her gün oraya seçtikleri hatun kişilerle bizleri heyecanlandırmayı bilir. onun yanına da böyle "elektriğini halı enerjisinden elde ediyor" gibi ilginç haberler olur. çekici hatun fotoğrafından sonra o ilgi çekici habere atlarız.. bu ikisinin altında genellikle büyük boy bir reklam olur.. iç sayfalarda şu ara üniversite reklamlarına fazlaca rastlıyorum mesela..
belli aralıklarla gelen kutumu işgal etme arayışında olan "vpills" adlı büyütücü markasının sloganıdır. 7 cm'ye kadar büyütüyormuş, bitkiselmiş ve de tarım ve köy işleri bakanlığı'ndan onay almış... ben de bir slogan atmak istiyorum: "kahrosssunnn büyütücüler, yaşasın kendinden büyüyenler"..
son günlerde onlarca kez farklı kişilerden duyduğum cümledir. şu an habertürk'te mümtazer türköne, yedinci kere bu cümleyi kullanmıştır mesela. baba joker hakkı dediğinin sınırı vardır..
(bkz: bu kadarı da fazla)
fikirleriyle, konuşmalarıyla olaya hakim olamayan bünyenin acizliğinin göstergesidir. bazıları hak ediyor be abi.. bu ifadeyi şiddetimizi meşrulaştırmak için kolayca kullanabiriz. o bazılarına denk geliriz hep şiddet kullanma konusunda. zaten haklı olsan, fikir üstünlüğü sağlayacak durumda olsan şiddete başvurmazdın. şiddetin olaya dahil olduğu anda, sen zaten kaybetmişsindir. haklıysan bile kusura bakma ama şuursuzsun, ve haksız duruma geldin. iki dakika akıllı olsan, şiddet kullanmazdın. sinirliysen sakin olmaya çalış, ortamdan uzaklaş.. bir şey yap.. bu siniri karşındakinin bir yerini kırarak, kanatarak, morartarak mı yapacaksın.. ah zavallım ah.. akıl akıl gel kıçıma takıl.. bu kafayla sen ne fikirler kaybedersin.. ne yollardan çıkarsın.. defalarca da haklıyken haksız duruma düşersin..
kazakistan'da ayaklanan dişçiler, artık kendilerini siyasal arenada söz sahibi konuma getirecek bir parti kurmayı kararlaştırdı. farklı bir girişim, kendilerini tebrik ediyoruz.
hoş olmadığı açıktır. heykelinden, tiyatrosuna, mizahından, tiyatrosuna** her sanat alanında her fırsatta yardırmaktadır. sanat, muhaliftir. bunun farkındayız ama gerekli gereksiz sanatı aşağılama durumu, partinin bu konudaki bilinçsizliğini gösterebilir. başka bir ihtimal ise eğitim seviyesi düşük kesimin oylarını almak için, yüksek kültüre sahip vatandaşları ezmektir. çünkü onlar, zaten marjinaldir, anlaşılmazdır. onları ezersek, anadolu insanının "yürü be anadolu kaplanı, kim tutar seni" nidalarını alırız. bu da bizim oyumuzu arttırır, tarzında bir anlayış var gibi. o çevrenin gözünde, kültürlü zibidelere gününü gösteren bir iktidar imajı vermek isteği olabilir.
olmazsa olmazdır efenim. gönül isterdi ki 5 saat uykuyla vücut dayanabilsin. dayanırım belki ama, zihnimi hazır hissetmiyorum. bu yüzden on saate kadar yardırıyorum. bilinçaltımda bütün fantezileri uyguluyorum. rüyalarımı düzenliyorum. kendime geliyorum. kafası toplu bir insanoğlu olarak uyanıyorum. sekiz saatten fazla uyuyanlara aptal diyenlere inat:
(bkz: sekiz saatten fazla uyumak sünnettir)
kazım karabekir zamanında mustafa kemal atatürk'e hareketi anadolu'dan başlatmayı teklif eder. atatürk, kendisine bu cevabı verir. yani zamanında mustafa kemal atatürk, anadolu'dan direnişin başlatılmasına sıcak bakmıyormuş. ntvtarih'in mayıs sayısında bunu belirtmiştir. bu da bir iddiadır.