Benim o. Benim sözlüğe niye faydam olsun bre kardeş? Sözlük benim için faydalı olmalı. Arada gelirim dikkatimi çeken mevzularda yazar giderim. Arada gelir merak ettiğim mevzularda okur giderim...
Benim o. Benim sözlüğe niye faydam olsun bre kardeş? Sözlük benim için faydalı olmalı. Arada gelirim dikkatimi çeken mevzularda yazar giderim. Arada gelir merak ettiğim mevzularda okur giderim...
Berbat bir antidepresan... Ekşi'den öğrendiğime göre piyasaya bu sene sürülmüş. Kutunun üzerinde "Aripiprazol" yazıyor, ne demekse artık... 4 gündür kullanıyorum, hayatımı zehir etti. Hali hazırda zaten 2 ilaç kullanıyordum. Yemekten sonra akşam 8'de bir adet Seroquel 50 mg. Gece 10'da da bir adet Cedrina 25 mg. Kontrole gittiğimde doktora ek olarak sadece ilgisizlik durumumdan bahsettim. Tutturdu ilaç yazacağım diye... Peki dedim, yaz hocam... Ama allah kahretsin ki şu ana kadar -eğer varsa- gerçek etkisini göstermiş değil. Aşırı derecede huzursuzum şu an. Ciddi derecede odaklanma sorunu yarattı. Halsizlik var. Ama bir yandan da bacaklarımı durduramıyorum, oynaşıp duruyorlar; ters dönmüş böcek gibi... Son olarak diyeceğim şu ki, çok çok etkili bir ilaç. Sadece 10 mg günümün içine ediyor, varın siz düşünün. Mümkün mertebe uzak durun bu ilaçtan...
Jared Diamond'a Yeni Gine'li bir siyaset adamı olan arkadaşı sorar: "Neden batılıların bu kadar çok kargosu(mal, mülk) var da bizim yok?" Bu sorudan hareketle Jared Diamond araştrımalara başlar ve kitabın temel sorusu şekillenir: "Neden avrupa kıtası önce gelişip diğer kıtaları sömürgeleştirmiştir de, diğer kıtalar bunu yapamamıştır?" Diamond, soruyu tüm insanlık tarihini inceleyerek cevaplamaya çalışır, insan öncesi türlerden itibaren insan türünün hareketleri, biyolojik ve sosyal evrimi incelenmiştir. Tüfek, mikrop ve çelik insanlık tarihine en derin etkileri yapan etkenlerdir. Tüfek, savaş silahlarının gelişmesiyle sarsılan güç dengesini; mikrop, nüfus artışıyla kalabalıklaşan şehirlerdeki hastalık ve salgınları, bireysel olarak doğal hayattan kopmayı veya bağışıklık kazanılması durumunu; ve çelik kısmı, çeliğin icadıyla yolu açılan sanayiyi ve ifade eder. Aslına bakarsanız kitapta hemen tüm bilimlerden faydalanılmıştır. Esas bilim olarak sosyoloji, yardımcı olarak biyoloji, antropoloji, coğrafya vs. birçok bilim bu kitapta bir bütünü açıklamak üzere birleşir -ki bilimsel eserlerde bu durum nadir görülür. Yani kitap, kesinlikle okunması gereken bir ders kitabı niteliğindedir. Bunun yanında National Geographic kitabı belgesel şeklinde sunmuştur ancak kitabın özetinin özeti kadar bir bilgiyi ancak sunabiliyor. Güzeldir işte efendim, okuyun yani. Alın dursun kitaplığınızda ömürünüzün her döneminde açıp açıp faydalanabileceğiniz bir kitap.
Dünyanın en tatlı, huzurlu uykusunu uyuduktan sonra, uyanırsınız, o güzel yüzü görürsünüz, iyice sarılırsınız, öpersiniz, gülümser. ikiniz de uyanıksınızdır ama güzelce bir şekerleme yaparsınız. Güzeldir ya, çok güzeldir hem de...
Düzenleme: Bana bu hisleri yaşatan zatı muhteremden birkaç ay önce ayrıldım. Ben terkettim kendisini. Ama özlüyorum amına koyayım. Uyuyamıyorum geceleri. Nerdesin sevgili?
Buradaki asıl sorunumuz insanın bir nesne haline gelmiş yahut getirilmiş olmasıdır. Çünkü dostlarım, birçoğumuz bilmese de insanın "ikinci el"i olmaz. insan tüm yaşamı boyunca deneyimlerden geçer. Cinselliğin bir tabu olması onu yozlaştıran esas nedendir. Korkuyoruz, kabul edelim. Hele biz erkekler! işi kendimizden biliyoruz kabul edelim. Gördüğü her kızla elli farklı pozisyonda fanteziler kuran, hatta bunları gerçekleştiren bir kafa, elbet kendi sevgilisi olacak insan için de bu ihtimalleri düşünür ve tir tir titrer sonucunda. Korktuğu kendisidir aslında. Kızlara, kadınlara çamur atmayı bırakın. Kirli olan sizsiniz, kabul edin. Ahlak yargılarımız elbet var ve her zaman olacaklar. Ancak, bir kadının senden önce biriyle sevişmiş olması, senin yargının dışında kalmalıdır. Ben ancak kendi etik anlayışım içinde diyebilirim ki: Böyle şeyler olabilir, ancak mühim olan bunların nasıl bir halde yaşandığıdır. Playboy kültürü var artık hemen her yerde, içler acısı. Şu "fuckbuddy" denen şeyler var ya, işte onlar bizim kültürümüze de sirayet ediyor yavaşça. Sorun, erkeklerin bu ilgiyi had safhada yaşarken, kadınların aynı ilgisi durumunda onların fahişe ilan edilmesi. Büyük çerçevede ise sorun "fuckbuddy" düzeyinde ilişkilerin varlığıdır. Dilim yetmiyor işte sözlük. Bu kadar yazabildim. Anlayan anlasın. Selametle.
Genel olarak başarılı ve geniş kapsamlı bir albüm olmasına rağmen, Ayben ve sahtiyan'a ait zaman adlı şarkı albümün hiçbir yerine yakışmıyor. insan içinde dinlememenizi öneririm. Altyapı ve beat ne Ayben'e ne de sahtiyan'a yakışıyor. yüz karası. Albümde hoşuma giden parçalar ise Kısır Döngü(Abluka Alarm), Belki Yarın(Taha Player, Grejuva), Sır(PMC), Kasımpatı(Sansar Salvo, Pit10) ve Umut Tükenmiş(Kamufle, Red).
düzenleme: Melankolia belasından kavgalıda olsa kurtulan Abluka Alarm'ın albümde bulunması büyük ve önemli bir kazanç. Yıllarca sagopa kajmer ve kolera'nın gölgesinde kalan ve diğer rap camiasından uzak durmak zorunda kalan abluka alarm hiçbir zaman hak ettiği yere gelemedi. çok güçlü müzik becerilerine sahipler.
şakağa sıkılan tek kurşun olsa gerek. tabii bu konuda merak ettiğim hususlarda var efendim. Mesela, kurşun beyne saplanana kadar, biz o acıyı veya sesi algılar mıyız? vesaire vesaire...
insanları inançlarına göre ayıran örümcek kafalı vatandaşlarımızda "Yoksa atatürk dinsiz miydi?" şeklinde derin şüphe ve kaygılara yok açan durumdur. **
(bkz: atatürkün sevişirken hiç fotoğrafının olmaması)
ancak bugün farkına vardığım hakiki bir yazardır.
(#8383202)
Sevişmeyi alıp, düzüşme kalıbından kurtaran, ona hak ettiği manevi değeri biçen derin bir insandır. malum efendim, bizim ülkemizde genelde bu bir tabudur ve insanlar bilmezler olayı. ilişkiler öylesine basitleşmiştir ki seks sadece varılması gereken bir hedeftir onlar için. söz konusu eylemi de aşık oldukları için değil, maymunsu hevesler uğruna gerçekleştirirler onlar. köpekler için ödül bisküvisi vardır ya, işte öyle kullanılır bu eylem bu ülkede genellikle. erkeklerin ağzı sulanır bu ödül için, kızlarsa yerine göre kullanırlar bunu. Ve sözde aşk ilişkilerinde, aidiyet ortadan kalkarak, saçma bir oyun çıkar ortaya... işte "ritmik uyuz", benim ifrit olduğum bu durumu yıkmış yazısında. Umarım, bir gün herkes onun gibi bakabilir hayata. çünkü sanıyorum ki cinselliği böyle güzel tasvir eden bir insan, hayatın diğer yönlerine kör kalmaz. Uzun lafın kısası: "Sevdim seni ritmik uyuz."
mimiklerin de yardımıyla sebebini kestirebileceğiniz içinde anlamlar gizleyen bir bakış eylemidir. ek olarak, eğer kişi bir gözlerinize, bir dudaklarınıza bakıyorsa sizi öpmek istiyordur. (bu bir tahmin değil, bilimsel bir tespit. **)
Genellikle kendini bir bok sanan, çabuk büyümüş insan evladıdır. Ancak istisnalar vardır. Gurur kırmakla kendini bir şey sanan çok öğretmen tanıyorum. Yine de, tepki verecek öğrenci, bunu sınıf içinde dikkatlice yapmalıdır. Çünkü öğretmenin bir otoritesi vardır ve bu kırıldığı zaman, zeka yaşı geri kalmış tipler dersi sabote etmek için kendilerinde güç bulurlar. Bu durumdan öğretmen de, hakkını savunan öğrenci de zararlı çıkar. O yüzden, haddini bilerek verilmeli tepkiler. Ondan beklediğiniz saygıyı, ona göstermelisiniz...
"müslüman ülke" olmalarıdır. Dini inanç ayrımına dayalı devlet yönetiminin bulunmasıdır. 3 ibrahimi dinin kitapları, kendilerince evrensel bir anayasa özelliği teşkil etseler de, kimse bunları paylaşmak zorunda değildir. işte bu kitapların etkisinde yönetilen devletler ve halklar da, en yenisi 1400 yıl önce üretilmiş bir anayasaya uyma zorunluluğuna tabi olurlar. Bir dinin etkisi altında bir şeyleri yönetmek ve yönetilmek, insanları ayrımcılığa ve bağnazlığa iter. Bugünün devletleri, gelişmiş veya gelişmemiş hemen her devlet, değişmez bazı "inançlar" temelinde varlığını sürdürdükleri için, günü gelince üstün olanlar da alçalacaklardır. Yalnızca değişkenliği ve gelişimi esas almış bir yönetim insanlık adına fayda sağlayabilir. Tutucu düşünceler ise intikam ve kin doğurur. Yahudilerin dünya tarihindeki payı buna bir örnektir. Onlara beslenen kin, onlardan 6 milyon ve daha fazlasını aramızdan götürdü. Onların beslediği kin ise, bugün ortadoğu'da insanların kan ağlamasına sebep oluyor. Arap baharı denen şey, bana göre buna bir örnektir. Hele ki suriye'deki olaylar üzerinde israil'in büyük etkisi var. Merak ediyorum: Acaba ne zaman insanlar müslüman veya hıristiyan olmayı bırakıp, bilimi, felsefeyi ve gelişimi temel alacaklar kendilerine? insanların kendilerini adadıkları aidiyet duyguları, bizi mahvediyor. Din bunlardan sadece biri. ideolojiler de büyük birer aidiyet unsuru. Bunları kırmak gerekli, bunların hepsi birer tabu. Hırs, nefret, kin gibi duyguların yönettiği hiçbir devrimden güzel bir şey çıkmaz.
Hayatta küçük şeylerden mutlu olmanın bir yoludur. Bazen hani, sıkılırsınız ya tipinizden, işte sakalla oynamak bu anlarda birebirdir. Kesersiniz, sonra en az iki hafta dokunmazsınız. Kendinizi karizma sanırsınız aynaya bakınca. Ama 3. haftada öyle bir kaşındırmaya başlar ki... Sonra kesersiniz. Bebek gibi suratınıza bakıp, yine karizma sanırsınız kendinizi. işte böyle geçer zaman. üçer haftalık periyotlar halinde yaşaaaar, gidersiniz...
Filmin kendisi konusundan ziyade, insanı içine soktuğu psikoloji için izlenmesini öneririm. Çünkü emin olun, olayı biraz ciddiye alsanız dahi, film bittiğinde hayatınızdaki hemen her şeyi sorguluyor olacaksınız. Film bittiğinde, aslında sıkıca sarıldığınız halatların ince birer iplik olduğunu; ama bileklerinizin kopmak üzere olduğunu fark edeceksiniz.
Zorunlu tanım: Türkçe'ye "Dünyalı" şeklinde çevrilen felsefi içerikli film.
(#17075103)
veganizm konusunda hiçbir bilgisi olmadığı halde, 30 saniyeyi geçmeyen araştırmalar sonucu fikir edinmiş yazar. bu fikirlere dayanarak yaptığı - yukarıdaki - yorumu ile de akli dengesinden şüphe etmeme neden olmuştur. Kendisine sormak istiyorum: 21. yy burjuvazisine hizmet eden dev et sunucu mc donalds, burger king ve benzeri kartellere orta parmak gösteren, hayvanlara yapılan zulme göz yummayan bir insanı nasıl oluyor da burjuva diye nitelendirebiliyorsun? Gerçekten zor değil, birkaç tıkla tavuk, domuz ve inek çiftliklerinin görüntülerine erişebilirsin. Sütün, yumurtanın hayvanların değil, hayvanlara uygulanan zulmün ürünü olarak soframıza geldiğini görebilirsin. Bakarsan tabi... Bakarsan sen de görebilirsin.
ekleme: Bana gönderdiği saçma özel mesajla beyin eksikliğini hepten açığa vurmuş yazardır. yuvasına dönmesi tavsiyemdir. inci'de akli seviyesine çok daha uygun şeyler bulacağı kesin.
abdullah öcalan'ın pınarcık katliamı sonrasındaki sözü. (Hasan Cemal, Kürtler, s.83)
öldürmek, cidden otorite sağlar mı? sağlamıyorsa, bugün neden terör partisi bu olayın yaşandığı mardin de dahil olmak üzere g.doğu'da çok yüksek oylar alıyor? bilinmez...
Kamufle ve Red adlı rapçilerin çıkardığı bir düet-albüm olan 'Gravür'ün 12. sıradaki şarkısıdır. Lafı uzatmaya gerek yok, okuyun, dinleyin, anlarsınız:
Red:
Şimdi konuş insan, öldüren de geberen de sensin.
Onca fanatik kan için yaşar, denemek beleştir.
Sende kap bir ucunu maskenin ve yapmacık eleştir.
Orda çocuk ölüyor lan şerefsiz, asıl sen bir leşsin!
Siyah bizde kalsın kitaplarla aç kafanı.
Çoğrafyanı ölümlerle, Öğrenciyi taşla tanı.
Savaş beyinlerde, tanımasan da başlatanı.
Oğlun ölürken annecim Davos'taydı Başbakanın
Anlatamam nesil para için yürür bak
Tüm anlayanlar için beyni kısıtlayan rtük var.
Şımarmak için sıra bekleyen afili burjuvazini
Kaba etine monte etmek için hâlâ gücüm var!
Daha çok çıkar sesim sistem ağzı dikse.
Global olcam diye yırt kıçını, papaz vaazı dinle.
Namaz vakti cinnet, her nesil aynı millet.
Ben bu cehaletin evladıyken öldü Nazım Hikmet!
Nakarat:
Zaman dolmuş,uyan, söner güneşimiz imdat.
Uyan be uyan artık! kim anlayacak es geçersen olup biteni sen de?
Kamufle:
Yazarlar, Gazeteciler kan ağlar, ortalık pazar yeri.
Sözde adil politikanıza vampirler karar verir.
Ülkemizde hakkından geleceğimiz işlerin üstü
Örtüldükçe araştırmacılığa değil yavşaklığa sanat denir.
Nasırlı ellerin hakkı olamaz üç kuruşluk ücret
Temelli huzur vaatleriyle kurutuldu ülkem.
Ömürlük külfet yaşatırken insan
Adalet savurgan bir kişilikle götünü ABD'ye sürter!
Isınsın kıtalar, barışçıl sloganlar.
Rakip bendin olsun en nihayetinde taş ve sopalar
Ardı ardına yağmur olurken şehir kana bulanır.
Adalet istedikçe, adaletsiz caddelerde kovalan.
Amaç hep inisiyatif yada cukka cebe...
Masuma giyindir en kralından suçluluk ve kefen.
Efendilerin şehri istanbul ey insafına kurban.
Uyan kıyametten beter durum. Burda yok mu şeref?
Nakarat:
Zaman dolmuş,uyan, söner güneşimiz imdat.
Uyan be uyan artık! kim anlayacak es geçersen olup biteni sen de?
Aklıma "what the fuck are you talkin' about?!" gibisinden cümleler getiren sözde özgürlük türüdür. Türkçe olaraksa "bi siktir git" şeklinde tepki veriyorum içimden. Dışımdan verdiğim tepkinin bir örneği ise, aşağıda yazacağım şeylerdir.
Biliyorsunuz son dönemlerde Fazıl Say'ın tivitleri ve kendisine açılan dava gündemde yer tutuyor. Fazıl say, "Ben bu açıkları kapalı bir ortam olan twitter profilimde yaptım. Beğenmeyen, veya itirazı olanların yapması gereken sayfamdan ayrılmaktır. Kimseye somut inanç saldırısında bulunmadım." tarzında bir savunma yapıyor. Paylaştığı dizelerde ve yorumlarında inançlara saldırı olup olmadığı tartışılabilir. Bu kısımda değinmek istediğim bu değil.
Fazıl say şu an bir davayla boğuşuyor. Devlet ve magazin 'büyükleri' de dahil olmak üzere birçok insan tarafından ağır bir şekilde eleştirildiğini de unutmamak gerek.
Peki dini değerleri kullanarak yıllardır siyasetini yürüten ve başarılı olan başbakana bu konuda açılmış tek bir dava neden yok? başbakanın son zamanlardaki bir konuşmasını sözünü örnek vereyim:
"Ey benim Kürt kardeşim! Bu teröriste tavrını koy ve oralar abat olsun diyorum. Çünkü bunlar seni insan yerine koymuyor. Ama biz seni yaratılanı severiz yaratandan ötürü anlayışıyla seviyoruz. Bunların yaradan ile ilgisi zaten yok. Bu teröristlerin yeri belli! Bunlar zerdüşt. işte şimdi kendileri açıklıyorlar, yezidilikten bahsediyorlar, bu tür ayinleri yapıyorlar."
Hadi ama! Birazcık tarafsız olun be! Erdoğan, gayet açık seçik bir biçimde yezidiği ve zerdüştlüğe bir pislik muamelesi yapıyor. Bu dinin inananlarının hakları ne oldu? Başbakanın gözünde, tüm gayrimüslimlerin birer pislik olması, izlediği siyasetten belli. Daha önce de "bunlar kurandan çok kaçarlar" tarzında lafları olmuştu. Sanki ona kalmış gibi... Erdoğan'a bu konuda açılmış herhangi bir dava yok henüz.
içler acısı olan bir diğer mesele de, geçtiğimiz günlerde mecliste patlayan kafirun suresi krizi. Ne kadar garip. Bu sure vasıtasıyla eleştirenler "Dini inancım sana mı kaldı?" demek yerine, "Bu sure kafirlere inmiştir!" şeklinde karşılık veriyorlar. Yani, oradaki herkes için gayrimüslimler pis birer kafir, öyle mi? Öyle... Bir kişi de çıkıp demiyor ki "aga bura laik devletin meclisi!" Laikliğinizi mabâdınızdan sökün artık illetvekilleri!
Bunlar büyük ölçekli örnekler, küçük ölçekte, yani halk tabanında da aynı derecede acı tablolar var.
Basit bir örnek, lisede, bir öğretmenimin hem internet, hem ders ortamında, pkk'yı ateist oldukları bahanesiyle yermesi. Ateist olmasalar hiç sorun yok yani, tek sorun ateist olmaları...
Diğer bir örnek, kaydolduğum dershanede uzun süredir yaşadığım bir sorun. Bir tarih öğretmeni, nasıl becerebiliyorsa konuyu tarih çağlarından evrim teorisine getiriyor. Evrimi kabul etmemeyi bir inanç gereği sayan bu insan, laf arasında ilkokul düzeyini aşmayan mantığıyla evrime giydiriyor(tavuk yumurtasına kaz oturmuş, kaz olmuş. insan maymundan geldiyse şimdiki maymunlar nereden geldi, gibi). Sık sık "biz müslümanlar" lafını kullanıyor, bana sormuş gibi. -ki sorma gibi bir hakka da sahip değil. Avrupalıların domuz eti yedikleri için insanlıktan çıktığını iddia ediyor. Ömer hayyam'ın, önce iyi bir edebiyat ve bilim insanıyken, şaraba sarıp "azıttığını" söylüyor. Ona göre, şamanizm, gök tanrı inancının saçmalaşmış, yoldan çıkmış hali. Ve buna benzer onca şey... O tüm bunları söylerken, herkes dinliyor. Ben cevap verdiğimde, konuyu ya başka yerlere çekiyor, ya da inanç üzerinden üstüme geliyor... Kimse de ses çıkarmıyor. Ama, ben başka bir ortamda akp hakkında olumsuz bir eleştiri yaptığımda, hıyarın biri bana çıkışıyor. Ben her iki kişiden biriyim, inancıma, düşünceme saygı göstermelisin, diyor.
Hayatın her alanında var bu ve benzeri örnekler... Şunu anlıyorum sonra: Demokrasi çoğunluk diktasından başka bir şey değildir. inançlar da böyledir. inanca saygı değildir senden istedikleri. Çoğunluğun inancına saygı duymandır.
Bir tek ben mi üzülüyorum bunlara, bilmem. Ama içim acıyor sözlük... Başardılar artık. Geriye kalan iş sadece formaliteleri ortadan kaldırmak. Olmayacak mı sanıyorsunuz? Kalan 11 yıl hiç de uzun bir süre değil...