Evlilik çok güzel gençler fakat önerim çocukları erken yaşta yapmanızdır, şu an ayağımda çocuk sallıyorum, hanım pert oldu, dörde kadar arabayla Şehri istanbul’u turladım, tam uyudu derken başa dönüyoruz
"ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım.
kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar,
kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak,
onların yardımıyla dünyamıza acıdım.dünya. çıplak omuzlar üzerinde duran.
herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya.
benimse dar
çünkü dargın havsalamın
gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu.
sakın styks sularının heyulası sanmayın
er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
biraz üzgün ve ömer öfkesinde biraz
öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz.
ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
ne ellerin hırsla yaban tutuşu
ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
yetmez karşılamaya.
insanlar
hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır.
o ferah ve delişmen birçok alınlarda
betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
şakaklarıma dayanınca güneş
can çekişen bir sansar edasıyla
uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum.
kadınların sahiden doğurduğuna
toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
nicedir kavrayamam haller içinde halim
demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm.
bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
duydum yağmurların gövdemden ağdığını.sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun
ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın. "
Biraz önce önünden geçerken hayallere daldığım mekan, Körfez’e gider sonra kim var acaba diye 2 tek atar barlar sokağından marinaya geçilirdi, bir dönem karşısına yetti gari açılmıştı.M&M ile beraber Bodrum’un simgelerinden biriydi.
Amerika’da yapılan araştırmada halkın % 61’inin bu eylemi gerçekleştirdiğine kanaat edilmiş, bizde yaygın olmama sebebi sufi inanışta büyü,cin vs konularda musallat olunma sebebi görülmektedir.sahabe döneminde cinlerin deliklerde yaşadığı inanışı çok yaygın olduğundan toplanma yerleri olarak banyo giderlerinide bundan saymışlardır.
4 ve üstündeki hemen hemen her depremin olduğu günlerde inanılmaz bir baş ağrısı hissediyorum, yüksek tansiyon hastası olduğum için yılda bir iki kez böyle ataklar yaşıyordum, en son iki sene önceki Bodrum depreminde ve 6 küsurluk istanbul depreminin olduğu gün sabahtan itibaren gözlerimi bulanıklaştıracak kadar ağrı hissetmiştim, depremle yatıp kalkan bir insan değilim 99 depreminin ikinci günü evimize girip uyumuş bir aileyiz düşünün fakat ya yıllık tansiyon atağımı yaşıyorum ya da bugünkü depremle ilgili bir ağrı çekiyorum.
Arada bir ilişki var mı diye ufak bir search yaptığımda Japon bir araştırmacının bunla ilgili makalesi çıkıyor, bizde de bir kaç gazete konuya değinmiş, doğa gerçekten enteresan.
Yine çekirge sürüsü gibi geldiler gittiler ve en sonunda sabredenler sarı yaz’ı görme fırsatına eriştiler, el ayak çekilince tartışmasız Bodrum’un en müstesna yeri...
ispanya’da iki defa dinlediğim en sonda Almaati’de hem dinlediğim hemde sohbet etme fırsatı bulduğum güzel adam iyi tenis oynar, hoş sohbet bir arkadaştır,konserlerinde ayıcıklar ve şişme hayvanları insanların üstüne atar ve uzun bir hortumdan votka+redbull dökerek ikram eder,baterist ve showman olarak kullandığı siyahi obez bir kardeşle iyi bir atmosfer sunar, velhasıl iyi eğlendirir.
tenisten güreşe, bir çok spor dalında bilgi sahibi bu arkadaş, en son kamerun-fransa maçında döktürüyordu yine sektörün örümcek bağlamış ve maç zevkini kısıtlayan isimlerine inat anlattığı maçinsanı havaya sokuyor, bunda uzun bir zamandır kalemine hakim bir yazar olmasının etkisi var sanırım, yolu açık olsun beddua etmek isterseniz de Ömer Üründül'le maç anlatsın..
bir tanesi yolu 13.000 km kısaltmakta ve iki okyanusu birbirine bağlamaktadır gerçekten panama'yı panama yapan iki simgeden biridir diğeri (bkz: panama şapka).
Hollanda merkezli erkek modasının nadide bir markasıdır, italyan kumaşlardan yapılmış takım elbiselerini 250 euro ile 700 euro bandında satışa sunmaktalar, Schiphol mağazasında türk ağırlıklı çalışan kitlesi bulunmaktadır, Sibel kardeşimiz sizlere çok yardımcı olacaktır ayrıca Amsterdam merkez mağazasında Charles adında bir arkadaş var ki Türkçesi ve islami bilgisi ile sizi çok şaşırtabilir.
Londra'da mağazasında Denizli 'li bir terzileri vardı slim fit yap dediğinizde çuvalı dahi takım elbise yapabilir.
işin kısası Vakko kalitesinde bir takım elbiseyi tax free ile 1000 lira civarında bir rakama almanıza olanak sağlayan trendleri ve modayı yakından takip edenlere bulunmaz bir nimettir.Türk firmaları birçok kez Türkiye'ye getirmeye çalışsalarda pek başarılı olamadılar.
şimdi bu oldukça uzun bir tartışma konusudur fakat bu olayın başında Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'in mecliste sert muhalefet yaptığı dolayısıyla Çankaya'nın emri ile Topal Osman tarafından boğularak öldürüldüğüne dair başlayan hadiselerle ilintilidir, Ali Şükrü'nün Trabzon'daki cenazesinde binlerce kişi Çankaya katilleri diye bağırmıştır.
Bunun üzerine Topal Osman'ın eline geçen koz ve artan gücü karşısında Atatürk tarafından Meclis koruma taburuna Topal Osman'ın ölüm emri verilir, Topal elinde ki milisleriyle Çankaya'yı kuşatma altına alır ve uzun süren çatışmalar sonucunda yaralı ele geçirilir ve sonrasında ölür.
Latife Hanımı anlatan kitapta kardeşi tarafından aşağıdaki açıklama yapılmıştır.
Topal Osman Çankaya’yı kuşatınca, M. Kemal, eşi Latife hanımın çarşafını giyip istasyondaki eve geçmiş. Latife hanımın kız kardeşi yani M. Kemal’in baldızı Vecihe hanım bu enteresan olayı şöyle anlatıyor:
“Millî Mücadele’nin lideri tehdit altındaydı. Kısa bir tartışma yaşandı. Önemli olan Mustafa Kemal Paşa’nın yaşamıydı. Ona bir şey olursa zaten hiçbirimiz hayatta kalamazdık. Dışarıdakilerle pazarlık başladı. Âdet olduğu üzere ‘Kadınlar ve çocuklar önden çıksın’ dediler. Plan şuydu. Mustafa Kemal Paşa kılık değiştirerek kadınlar ve çocuklarla birlikte dışarı çıkacaktı. Fakat evin içinde de birilerinin kalması gerekiyordu. Latife muhafızlarla birlikte evde kalmaktan yanaydı. ‘Ben onları oyalarım’ diyordu. Mustafa Kemal Paşa önce şiddetle itiraz etti. Ancak Latife’nin inadını bilirdi. Bir çarşaf buldum getirdim. Mustafa Kemal çarşafı giydi benimle birlikte dışarı çıktı. Latife de bu arada onun kalpağını kafasına takmıştı. Erlerden birine ‘Mutfaktaki portakal sandıklarını getir’ dedi. Sandıkları pencerelerin önüne dizdiler. Evde ışıklar yanıyor ve bahçeden bakıldığında içerdekiler fark ediliyordu. Boyunun kısalığı dışardan fark edilmemeliydi. Latife, portakal sandıkları üzerinde bir ileri bir geri yürüyor, dışarıdan gelen habercilerle iletilen mesajları evde Mustafa Kemal varmış gibi alıp cevap veriyordu. Ölüm tehdidi altında çeteyi oyalamayı sürdürüyordu. O sırada Mustafa Kemal, Topal Osman’a karşı yürütülecek harekâtı planlıyordu. Sonunda Topal Osman’ın adamları eve kurşun yağdırmaya başladılar. Ardından eve girdiler. Mustafa Kemal’in gittiğini anlayınca çılgına dönüp ne buldularsa parçaladılar. Onların aradığı Mustafa Kemal’di. Ama ellerinden kaçırmışlardı. O sırada Topal Osman çetesi muhafız taburu tarafından sarıldı.
edit: herhangi bir yorum vs tarafımdan katılmamıştır, konuyu Atatürk düşmanlığına bağlamanın bi anlamı yoktur, Mustafa Kemal Atatürk'ün taktik bir hamle ile evden çıkıp harekatı bizzat yönettiği kanısındayım
tenisten güreşe, bir çok spor dalında bilgi sahibi bu arkadaş, en son kamerun-fransa maçında döktürüyordu yine, sektörün örümcek bağlamış ve maç zevkini kısıtlayan isimlerine inat anlattığı maç insanı havaya sokuyor, bunda uzun bir zamandır kalemine hakim bir yazar olmasının etkisi var sanırım, yolu açık olsun beddua etmek isterseniz de Ömer Üründül'le maç anlatsın..
hafif bir tebessümle okudum yazdıklarını kardeşim, sanırım senden 20 yaş kadar büyüğüm bundan böyle ilgili entry'de kardeşim olarak anılacaksın, evet okulda dışlanmak istemediğin bir bölümde okumak bunlar o yaşlarda bakınca çok sıkıntı verici hatta hayattan umudunu yitirme noktasına seni götürecek şeyler gibi duruyor ama burası türkiye etrafına bak kaç kişi istediği işle meşgul hatta istediği işi yapanlara bak birincil motivasyonları yine para kazanmaya çalışmak..
para önemli değil önemli olan tatmin olmak diyecek genç kardeşlerim olacaktır onları hayata atılıp bir aile geçindirmeye başladıklarında görmeni dilerdim, maaşlarının yarıdan fazlasını ev kredisine vermeye razı insanlardan bahsediyorum sana hayata dair birçok şeyden kısıntı yaparak yaşamaya çalışan insanlardan.
Gelelim dost bulmak arkadaş bulmak ve kendini önemsiz hissetmek noktasına bu durumda dönüp biraz kendinle hesaplaşmak gerekecek sanırım, zira dünyanın en iyi üniversitesinde okusan yine aynı şey başına gelecektir. en etkili çözümü bu noktada profesyonel yardım almaya çalışmak ve kendine okul harici hobiler bulmaya çalışman olacaktır.
son olarak sana çalışma hayatından örnekler vereyim kardeşim, spor akademisi mezunu banka bölge satış müdürü, ziraat mühendisi ilkokul öğretmeni, inşaat mühendisi satış müdürü, doktor lokanta sahibi gördü bu gözler.bölümüne sahip çık mezun olmadan bir dili iyi öğren ikincinin temelini bitir, sonra üst bir branş seç deniz hukuku, vergi hukuku gibi özel bölümler seni daha iyi hissettirecektir.
Olay abartıldığı kadar olmayabilir, ihtimal dahilinde hesaptan kaçma vs herşey olabilir de bunun çözümü tartışmaya girip insanları sindirmeye çalışmak yerine kolluk kuvvetlerinden yardım istemektir sonra sorulan soruya polis mi hik mik diye cevap vermeye çalışırsınız.yalnız bu kadar olumsuz bilgiye rağmen buraya gitmekte sadomazohistliktir.