kayıp öyküler kitabı bütün orta dünya tasarımının en başında durmaktadır, çünkü bu kitap silmarillion denen mitolojinin kağıda dökülmüş ilk biçimiydi. eriol adlı bir denizcinin okyanusta batıya doğru, elfler' in yalnız adasına yaptığı uzun yolculuk ve orada öğrendikleri çerçevesine oturtulmuştu.
onlardan gerçek tarihlerini öğrenir: elfler' in kayıp öykülerini.
2 ciltten oluşmaktadır; kayıp öyküler kitabı 1 ve 2.
tanrı bizi yarattıysa da özgür bıraktı, ne yaparsak yapalım karışmayacaktı, cezası ve sefası öldükten sonra görülecekti. bazılarının demesi gibi "madem bu kadar büyük bir güç ben ona nasıl karşı gelebiliyorum?" diyebilirsinlakin o seni özgür bıraktığı için karşı gelebiliyor günah işleyebiliyorsun yoksa istediği gibi her olaya müdahale etseydi dünya bu durumda olmazdı. tabii lakin sorulabilecek tek soru kimseden adam gibi yanıtını alamadığım; " neden şeytanı o an yok etmedi, cezalandırmadı?"
günden günden sözlük havasından çıkan, forumlaşan, küfürlü başlıkların, ayar vermek için açılan başlıkların kol gezdiği, magazin haberi tadında başlıkların açıldığı, belli konulara takıntıların arttığı şu günlerde isyan derecesine varmış yazar isteği.
yok böyle bir genelleme. mal mı metalciler sıcağın anlında siyah giysin? hepsinin bir denyo zamanı oluyor işte siyah giydiği, sonra akıllanıyorlar. akıllanmayanlar mı? onlar için açılmış bu başlık.
komunizm' de hükümette işçiler olur doğrudur- ve yukarda bahsedildiği gibi herkes işçidir ki yılda 20 milyon dolar kazanan ceo' lar da buna dahildir. lakin "mikhail bakunin" in dediği gibi, bütün işçiler hükümete dahil edilemeyeceğine göre hükümette olan işçiler yavaşça burjuvalaşacaklar ve her şey eski haline dönecektir. bakunin zaten marks' ın ekonomik görüşlerini olumlu karşılarken, otorite hakkındaki görüşlerini saçma bulmaktadır. marks devletin ele geçirilmesini savunurken, bakunin devletin ortadan kalkmasını istemektedir. bu yüzden marksistler bakunin' i çok idealist bulurlar.
komunizm' den söz edenlerinse genelde burjuvalar olduğu doğrudur ki zaten marks da engels de burjuvaydı. zaten o dönemlerde işçilerin düşünmeye vakitleri yoktu, ki hiçbir zaman olmadı. işçi karnını doyurmaya, günü kurtarmaya çalışmaktadır.
zaten komunistler de ayrılmaktadır sonuçta, bazıları hükümeti ele geçirip devrimi öyle yapmayı planlarken, diğer kısmı köylüleri işçileri ayaklandırıp devrimi öyle yapmayı düşünmektedirler-ki bu ikisi de ülkemizde imkansızdır.
sonuçta komunist insanlar vardı, varlar günümüzde ve var olacaklar. en azından 1848' deki gibi insanların kendimizi kurtaramasak da çocuklarımızı kurtaralım inancı vardır içlerinde. artı çağ yine kapitalizm çağıdır ve kapitalizm olduğu sürece komunizm de olacaktır ki zaten kapitalizm de bunu istemektedir, günah keçisi olarak gösterecek birini. dün komunizm, bugün islam... ilerde ne diyeceğiz "bu çağda hala islamiyete inanan insan mı?" herkes içinde bir umut besler ve insan içindeki umudun öyle kolayca uçup gitmesini istemez.
eskiden mahalle maçlarında sıkça karşılaşılan bir durumdu lakin artık mahalle maçları bile ilk yarı 20 dakika ikinci yarı 20 dakika şeklinde oynanmaktadır, yazık.
üniversite gençliğinin iliğini, hayatını, her şeyini sömüren lanet olasıca para yerine geçen kart müsvettesii, tabii adam akıllı kullananları vardır lakin azdır.
Aleviler ve namaz konusunu bir kaç boyutuyla ele almak gerekiyor. Çünkü Alevilerin sürekli olarak maruz kaldığı soruların başında neden namaz kılınmıyor sorusu geliyor. Hem neden namaz kılınmadığını basta inançsal boyut olmak üzere- açıklamak gerekiyor hem de böylesi bir soru sorma hakkının nerden doğduğunu irdeleyip netleştirmek durumundayız.
Her Alevi mutlaka ömrünün birden fazla döneminde siz Aleviler neden namaz kılmıyor, camiye gitmiyorsunuz? sorusuyla karşılaşmıştır. Aslında anında tür kişilere verilmesi gereken cevap tereddütsüz siz Sünniler neden cem evine gelip cem ibadeti etmiyorsunuz? karşı sorusu olmalıdır. Ancak ne var ki asırların getirdiği iktidar özgüveni ile Sünni inançlı kişi istifini hiç bozmadan Alevilere yönelik iğrenç iftiraları soru biçiminde dile getirerek devam eder. Ne yazık ki asırlardır baskı altında yasayan Alevi sinmiş bir şekilde, soruyu iade etmek ve gereken reaksiyonu göstermek yerine susar veya anlamsız cevaplarla geçiştirmeye çalışır.
Siz Aleviler neden camiye gidip namaz kılmıyorsunuz? sorusu öyle masum bir soru değildir.
Ne yazık ki Aleviliğimize saygı duyulmuyor, Alevi inanç gerçekliğimiz kabul edilmiyor. Israrla bizler Sünnilik dayatılıyor. Aleviliğimiz aşağılanıyor. Asırlardır birikmiş olan önyargılar sende mum söndü yaptın mi gibi ahlak dişi sorular sorularak onurumuz rencide ediliyor. Bu anlamda onuru rencide edilmeyen Alevi yoktur. Lütfen kimse bu belirtilenleri ajitasyon, propaganda olarak algılamasın. Bazı aydın geçinen kişilerin bile beyinlerinin arka planında mum söndü olayı vardır. Peki ne yapacağız? Anlaşılıyor ki daha çok bu tür aşağılık iftiralarla karşı karşıya kalacağız, daha çok ibadet anlayışımız sorgulanacak. Her şeyden önce doğrularımızı ısrarla savunacağız. Doğrularımızı birilerinin hoşuna gidecek şekilde yansıtmayacağız. inancımızın özü neyse onu olduğu gibi yansıtacağız. Ne eksik ne fazla doğrularımızı olduğu gibi savunacağız. ibadet anlayışımızı ve namaza bakışımızı olduğu gibi anlatıp savunacağız, savunmalıyız.
Namaz bir ibadet biçimidir. Sünni anlayışın mutlaklaştırdığı bir ibadet biçimi. Biz aleviler namaz kılmayız. Elbette isteyen kılar, isteyen kılmaz. Bu, yalnız o kişinin bileceği bir istir. Başka kimseyi ilgilendirmeyen bir durumdur. Ancak bizlerin bu yaklaşımı karşısında ayni saygıyı görmüyor. Biz aleviler sürekli neden camiye gidip namaz kılmıyorsunuz? sorusuyla adeta adeta taciz ediliyoruz. Çünkü bu soruyu soran kişiler Müslümanlığı, islam dinini namaz ve benzer biçimsel ibadetlere indirgiyorlar. Onlara göre her Müslüman kendileri gibi ibadet etmelidir. Eğer kendileri gibi ibadet etmiyorsa Müslüman değildir. Madem aleviler Müslümanim diyor o halde camiye gidip namaz kılmalıdırlar. Bunu yapmıyorlarsa, yani camiye gidip namaz kılmıyorlarsa Aleviler dinsizdir! Nitekim tarihte verilen fetvalar Alevilerin dinsiz olduğu ve katledilmelerinin vacip olduğu seklindedir. Ayni zihniyet devam ediyor. Zaman değişmiş olsa da, coğrafyalar farklıda olsa, teknolojide gelişmiş olsa bu zihniye için bir şey fark etmiyor. Alevilik kabul edilmiyor. Alevinin farklı olduğu ve bunun bir zenginlik olduğu görmezlikten gelinip, illa Alevilere kendi inanç anlayışı dayatılıyor. Biz aleviler bu dayatmaları tarihte olduğu gibi günümüzde de ne pahasına olursa olsun kabul etmeyeceğiz. Kabul etmeyeceğimizi ısrarla, tekrar tekrar söyleyeceğiz.
Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi namaz biz Alevilere göre biçimsel bir ibadet seklidir. Biz Alevilerin temel inanışı ibadeti biçimsel olmaktan çok öz´e bağlı kalarak yerine getirmektir.
Bilindiği gibi namaz Farsça bir kelimdir. Namaz kelimesin Kuran´da ki karşılığı salat´tir. Salat ise dua, tanrıyı içten anıp selamlama anlamına geliyor. Allah´i içten anıp selamlamanın, duanın ise biçimi, sekli yoktur. Dua, insanin Yaratıcı ile beraberliğidir. Bunun için belli bir saat, mekan, kural yoktur. insan istediği vakit, istediği dilde, istediği şekilde dua edebilir, Yüce Yaratıcısına şükür edebilir. Yüce yaratıcıyı anmak, Yaratıcıyla dolu olmak, bir araya gelmek için belli bir zaman dilimi yoktur. Bu her an olmalıdır ve her anda mümkündür. ibadeti belirli zamanlarla sınırlayan kendisini biçimsel kurallar ve şekillerden arındırmamış demektir. Böylesi şekilsel bir kuşatma ise yaşamın gayesine ters bir durumdur.
Bazıları ibadeti biçimsel kurallarla sinirliyor. Çokça tekrarlamak durumunda kaldığımız gibi biz Alevilerde ise ibadeti kalıplaştırmak yoktur. elbette ibadette belirli kurallar olması gerekiyor. Özellikle toplumsal olarak yerine getirilen ibadetin kuralları vardır. Ancak inancın temelidir gibi bazı yanlış uygulamalarla sırf ibadet olsun diye ibadet, ibadetin gayesini yok saymak demektir. Biz Alevilere dayatılanda budur. Deniliyor ki; aleviler illa camiye gidin, namaz kilin. Amaç burada ibadet ise aleviler zaten toplumsal olarak cemde ibadetlerini yerine getiriyorlar. Aleviler kimseye, cemevine gelip cem ederek ibadet edin gibi bir dayatmanın sahipleri değiller. Aleviler herkesin inancı kendisine ilkesi ile hareket ederken başkaları ısrarla Alevilere dayatmalarda bulunuyor. Hem de inançsal anlamda temeli olmayan gerekçelerle.
Amacımız burada Alevilerle Sünniler arasındaki inanç farklılığını bütün boyutlarıyla tartışmak değildir. Amacımız ısrarla Alevilere dayatılan günde beş (5) kez namaz kilin böylece iyi bir Müslüman olursunuz gibi inancı biçimsel kurallara indirgeyen, hatta neredeyse bunu inancın özü sayan mantığın yanlış olduğunu belirtmektir. Namaz, neredeyse birileri tarafından inancın asil gayesi haline getirilmiştir. günde beş vakit namaz kılan kişi iyi bir insandır ve yaşamı anlamına uygun yasayan kişidir, kılmayan ise münafık, kafir kişidir gibi bir anlayış ortaya çıkmıştır. Aleviler asırlardır bunun inancın özüne ters bir tutum olduğunu belirtmişlerse de, siyasi anlamda iktidarda olmadıklarından dolayı seslerini kimseye duyuramamışlardır. inancın asil özünü takip edip uygulamak yerine gösteriş için yapılan fiillerle zamanını harcayanlara Maun suresinde söyle ikaz edilmektedir: Dini yalanlayan gördün mü? iste yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. iste namaz kılanların vay haline, ki onlar namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar, ve ufacık bir yardımı da engellemektedirler. Biz Alevilerce anlaşılması gereken en önemli nokta burasıdır.
Konun daha iyi anlaşılması ve doğrularımızın bilince çıkarılması için bazı tekrarları yapmak durumunda kalıyoruz. Konuya hakim olanların anlayışına sığınıyoruz.
Önceki satırlarda da belirtmeye çalıştığımız gibi namaz Farsça bir kelimedir. Kuran da ki karşılığı Salat´ir. Salat´in anlamı ise Allah´i içten anıp selamlama ve duadır. Bu gün egemen Sünni anlayışın günde beş vakit kıldığı ve Alevilere dayattığı ve neredeyse dinin temeli saydığı namaz ibadetinin Kuran da beş vakit olduğu yönünde acık bir beyan yoktur. Maden namaz inancın özü sayılacak kadar önemli bir ibadet neden Yüce Yaratıcı bu konuda acık ve kesin hükümler ortaya koymasın?
Aleviler namazı ret etmiyor. Nitekim cem ibadetinde halka namazı sekilinde ibadetlerini yerine getiriyorlar. Ancak bu namaz hiç bir şekilde egemen Sünni anlayışın namazıyla benzer değildir. Bazıları çıkıp diyebilir ki:su kadar milyon insan namazı böyle kılıyor da siz aleviler neden farklı anlıyor ve uyguluyorsunuz? Hemen belirtelim ki çoğunluk her zaman doğru yapıyor anlamına gelmez.
ibadetle amaçlanan kişinin kendini yenilemesi, arındırması ve sosyal dayanışmayla kişiliğini tamamlamasıdır. Maun süresi böyle bir anlama sahip. ibadet için ibadet, gösteriş için yapılan ibadet nafile ibadetlerdir.
herkesin seyretmesi için-özellikle güzel kız düşkünü erkeklerin- sarışın bayanı ilk bölümde 2 defa soyan ve bundan dolayı her erkeğin bir daha soyarlar bu hatunu beklentisiyle izlediği dizi.
o kadar parayı bir çift ayakkabıya vermek için o paranın nerden geldiği belli olmamalıdır, alın teriyle kazanılmış para olsa insan veremez o kadar parayı, ya da babadan geliyordur kazanıyor nasıl olsa ben de harcayayımdır. yazıktır en fazla 1 sene giyilir bir de o ayakkabı.
istanbul' da yabancı şubesi nam salmış olsa da orda yapılması gereken işlem. orda sadece kuyruk var ne kadar uzun olsa da erken gidince işin bitiyor, muayene de olmuyorsun. lakin ufak yerlrde toplam da 50 kişi gelmesine rağmen tecile sabah 9' da girip akşam 6' da çıkıyorsun askerlik şubesinden. bir de muayene oluyorsun üstüne üstlük, yüzbaşının esprilerine maruz kalıyorsun. yani sıranın yanında bir de bunları çekiyorsun, oysa istanbul' da sadece sıra çekiyorsun tabii upuzun başı sonu olmayan bir sıra o da sabır ama bürokrasi daha büyük bir sabır istiyor.