Medeni kanun hükümlerine göre yani çiftlerin edinecekleri mallar, sosyal güvence, ölüm gibi konularda yıllarca birlikte yaşayan , birbirlerine hayatlarını adayan çiftler elleri boş kalıyor..Evliliğe böyle bakıldığında elbette verilmelidir, yoksa evlilik de neymiş zaten!
Bu ve buna benzer sözler sarf edenlerin, Kadın kimliği ve kadınlık durumu üzerinden ahkam kesenlerin hepsinin haysiyetsiz olduğu aşikardır ; taciz,tecavüz,şiddet,pedofili ne ararsan bunlarda. Sana mı kaldı kadının haysiyeti dedirten durum!
Kitabın girişinde bir uyarıyla karşılaşır okur: "Bu film, aşka dair gizlenmiş gerçekleri işlemektedir! robotik bilinçlerde arıza yaratabilir; yasak elmadan korkanlara önerilmez! Cesur olanlar için bir anlaşmadır,bu öykü! 'O'na inanırsanız, bu imza sayılır!"
modern zamanların, aşk tanımlamalarını umursamadan, bedeniyle hissedişini birleştirme çabasındaki aşığın, varoluşun başlangıcından beri aradığı diğer beni'ne yazdığı bir şiir, sahnelerin büyüsüyle oyunu yıkan bir film, fon müziklerinin eşlik ettiği tutkulu bir dans..sadece bir roman değil A.J.Mira..
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında ABDnin New York kentinde başladı. Konfeksiyon ve tekstil fabrikalarında çalışan 40.000 işçinin insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı başlattığı grev, polisin saldırısıyla kanlı bitti. Saldırı sırasında çıkan yangında çoğu kadın 129 işçi can verdi. işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. Kısaca;8 Mart 1857; 129 işçi kadın yaşamını verdi ve bize özgür yaşamı kazanmak için en büyük bedel olan yaşamımızı koyma zorunluluğunu öğretti. Bu aynı zamanda özgücümüze dayanarak yaşam gücü olabileceğimizin eylemle tamamlanmasıyla oldu. Kadın ve çocuk emeğinin sömürülmesine karşı kadın, belki de ilk örtülü tepkisini koydu.
1975 yılında Dünya Kadın Yılını ilan eden Birleşmiş Milletler Örgütü 16 Aralık 1977 yılında 8 Martın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasına karar verdi. Kadınlara eşit haklar verilmesinin Dünya barışını güçlendireceğini kabul etti.Böylece 8 Mart, dünyada kadınların yüzyıldır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin kutlandığı ve kadınların güncel taleplerinin ifade edildiği bir gün haline geldi. Dünya kadınları böyle bir güne sahip olmalarının bedelini çok ağır ödemek zorunda kaldılar ama başardılar.
Dünyanın her yerinde en fazla kadınlar ve çocuklar sömürülmektedir. Dünyadaki birçok kadın cins ve emek sömürüsünü aynı anda yaşamaktadır. Dünyada ve Türkiyede olduğu gibi diğer birçok dünya ülkesinde yaşanan savaşların acısını en çok kadınlar yaşıyor.
Clara Zetkin, Rosa Luxemburg, Kollontai, ve Krupskayalarin tekipisi, yaşam savaşında büyük bedeller ödeyerek yüceleşti. Onların yükselttiği direniş bayraklarını kaparcasına yakalamak ve özgür yaşam hayallerimizi gerçekleştirebilmek. Bunun için örgütlenmek, bunun için direnmek. Sömürüye 'dur' demek bizim görevimizdir..Bu sadece bir 'gün'dür,oysa mücadele ömür boyu devam etmekte..Şiddetin, sömürünün, sonuna kadar karşısında olun kadınlar..bir çiçek ya da tek taş yüzük sadece piyasayı sevindirir, özgürlüğün bedeliyse asla bunlarla ölçülemez.*.
söz söylemek, söz vermek, söz etmek, söz geçirmek, sözünü sakınmak..vb. söz başlangıçtır, güzel bir tat için elmayla kışkırtılan adem, bir söz'e uydu, başka bir sözden vazgeçti aynı zamanda, tanrıya verdiği 'söz'..
öyleyse söz boşluğun kendisi aslında, hem varoluşu hem de yokluğu simgeleyen.. varolmaya söz verip, kaçınılmaz yokluğa götüren..
söz,
seni bir daha incitmeyecek tanrı!
kendisiyle ilgili bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan yurdum gençlerinin hakkında bolca atıp tuttuğu, katledildiği ise apaçık ortada olan, Ermeni aydın.
Kadın kişinin zevk ve tercihleri zamanla ve tecrübeyle değişime uğrar, hoş bu insan yapısının ve sosyalliğin doğal sonucudur zaten..Bir zamanlar erkekte uzun boy, geniş omuz, dalgalı saç, çapkın gülümseme gibi ilk bakışta çekiciliği vurgulayan unsurlar artık sadece bir göz yanılsaması olmaya başlayabilir..sonra ne olur peki, kadın bakmaktan çok dinlemeyi ve hissetmeyi öğrenir, işte o zaman erkeğin gözlerinde çapkın parıltının yerinde aradığı şey zekanın ve duruluğun parıltısıdır ve böyle hisseden kadın için erkekteki en çekici unsur onun zekası olur..tarih işte böyle aşklarla doludur, güzel kadın çirkin bir adama vurulur, adam çirkindir fakat söz söylemeye başladığında bir nehir tersine doğru akar, artık o akıntıdan kurtulmak imkansızdır. *
romantik ve korkusuz yazar. kızlar, bu devirde beyaz atlı şövalye mi olurmuş diyorsanız çok yanılıyorsunuz söyleyeyim, yalnız futbol oynarken yakınında bulunmadığınız sürece sizi dünyanın en mutlu insanı yapması garantidir. *
ah o insanlar, tarifi mümkün değildir. eğer ülke bu haldeyse hep onlar yüzünden. defalarca söylense de , kafaları kırılsa da vazgeçmezler bu huylarından. ölseler de kurtulsak, dünya daha yaşanası bir yer olsa. *
geceyi parselleyenlere aldırmayan, günün karanlık olan kısmını dışarıda geçirmeyi tercih etme hakkına sahip olan ve bu hakkı doğal bir biçimde kullanan kızdır. *
aksiyon sahneleri gayet başarılı olan, tüm gerilimin arasında sürekli gülümsetmeyi başaran, klişelerine rağmen hatta belki de onlarla birlikte, insanın içini ısıtabilen güzel bir film olmuştur. çocuk oyuncular kesinlikle göz dolduruyor. eğlenmek isteyenler kaçırmasın, izlesin.
cocorosie nin düşsel şarkısı. başka bir gezegende gibi hissettirir. sözleri şöyledir:
It was Cinco de Mayo
Pillow case on his head
No more breathing time
The ambulance sped
Sped 'round every corner
Calling out his name
Shot a rabbit from the back seat window
Sat and watched the summer corn grow
Ate ice cream in a dessert dream
And got lost in father's singing
Too hot inside
Too hot outside
Lazy days when I said lets go for a ride
We'd sail on Spirit Lake
Me my pappy and his lemonade
Tim and Tina were my parents names
They got engaged
They were inflamed
Seduced by the luck of butterflies
How they glimmer how they shimmer
Those butterflies
We seven kids
We almost died
Nearly put to death
By lightening strikes
Instead there was hot pink
Flashes in the sky
We climbed the rocks in snow and rain
In search of magic powers
To heal our mother's pain
Shot a rabbit from the back seat window
Sat and watched the summer corn grow
Ate ice cream in a dessert dream
And got lost in father's singing
Too hot inside
Too hot outside
Lazy days when I said lets go for a ride
We'd sail on Spirit Lake
Me my pappy and his lemonade
Shot a rabbit from the back seat window
Sat and watched the summer corn grow
Ate ice cream in a dessert dream
And got lost in father's singing
Too hot inside
Too hot outside
Lazy days when I said lets go for a ride
We'd sail on Spirit Lake
Me my pappy and his lemonade
amerikan sinemasının son zamanlardaki en iyi örneklerinden biri olan film. hayatında kayıp yaşamış insanların dilini konuşabilmeyi başarmıştır. üstelik bunu yaparken ajitasyona yenilmez.
--spoiler--
acın hiç geçmeyecek, ama şekli değişecek, bir tuğla gibi onu sürekli yanında taşıyacaksın.
--spoiler--