küllü sözlük. şu sıralar bir iç savaş durumu hakimdir. tabi ki bu tüm eski sözlük yazarları tarafından "kaçınılmaz" şeklinde öngörülendi. bunca badireler atlattı bu sözlük. şimdi ne olur zaman gösterecek. rekabet tüm sözlükler arasında var olması gereken bir dinamiktir. ne var ki en dişlisi bile bir mitoz bölünme daha olsun istemez. doğrunun yanlıştan farkının ne olduğunun anlaşılması, bir çok konuya cevap verecektir bu noktada... olası başarılarının devamı dileğiyle; iyi bir rakip olsunlar.
ona sahip çıkan yazarlarıyla küllerinden tekrar doğacağı söylenmekte. yolun sonunda şirinler gözükür mü bilinmez tabi ama samimiyetlerinin haklarını verdikleri kesin.
hep şikayet edilen tespit. madem öyle bir hava var dağıtacaksın arkadaşım... buradaki sizce iyi yazarlar size çalışıyor sanıyorsunuz? bir kere de taşın altına elinizi sokun. ağabey iseniz şayet doğrusunu gösteriniz.
bilmem kaçıncı nesil diye kale alınmayan ama paylaşacak bir şeyleri olan yazar kadrosunun kapandığına tam anlamıyla ortak bir tepki veremediği sözlük. nitekim benim için de bahsettiğim şeyler geçerliydi. her ne kadar bu yolları az-çok kestirsek de bu alışagelenin dışında oldu...
aziz yıldırım gibi kapatıp-açma ayarı vermekse her yazara, bir yerde anlaşılabilir ve tepkiler o yönde olabilir. ama adamlar baluvu valizi toplamışlar... ne twitter ne facebook hesapları kalmış... geçenlerde yaptıkları radyo girişimi ne de hoş bir seda bırakmıştı oysa...
gerekli ve en azından yeterli bir açıklama yapılmaz ve gidişat bu yöndeliğini sürdürürse şayet, uludağ'a şüphesiz bir geri dönüş olacaktır. en kötüsü de önceleri varlığını kabul edemeyip, sonra bir üyesi olup, sonrasında da emek verip böyle "şaka"larla karşılaşılması...
herşey karşılıklıdır elbette. pusula her ne kadar yönü gösterse de onu tutan eller biziz. bakacağız ve göreceğiz.
an itibari ile gerçekleştiği düşünülendir. hızlı bir şekilde sözlük camiasında yer edinen ve verileri istatiksel olarak çok iyi durumda olan sözlüğün birilerini kaygılandırdığı düşünülüyor.
(...)Sonuç olarak:
Bu ülkede aynı oyunlar oynanmaya devam ediyor. Bu insanlar taraf yapılıyor. Bu insanlar birbirine düşürülüyor.
Din kullanılıyor. Dine inanmayan biri için bu ülkede yaşam hakları sınırlanıyor. inanlarda zaten dıogmatik bir düşünceye sahip olan dine karşı gelemiyor, bu nasıl diye hesap soramıyor ve dini kendi çıkarları için kullanan insanlar tarafından kullanılıyorlar.
Sağ-sol-şeriatçı demek istemedim tüm yazı boyunca ama bu düşüncelerin merkezine hapsediliyoruz. SAnki bir tarafta olmamız gerektiği kanısındayız. Daha da kötüsü sanki bunların tarafında olmayınca da 4. bir tarafta olduğumuz hissinin uyandırılşması. Kimse taraf olmak zorunda değildir. Hümanizm ve insanı değerler bu dünyayı iyi bir haline getirebilir. Bugün, yarınlarda çocuğu iyi olsun diye çalanlar, yarın bu hırsızlığın önüne geçemeyecekler. Çünkü çalınmaya maruz kalan da yarın onlardan çalacaktır.
Üretmiyoruz. ABD'den bile ünlü ve bağımsız ekonomistlerden çağrılar yapılmıştı. "Türkiye ekonomisini düzeltmek için Atatürk'ün reformist düşüncelerini tekrar hayata geçirmeli" diye. Amerika'yı herzaman öcümü sanıyoruz. Bu dünyada idealist insanların sözüne değer verilmeli hangi dili konuşursa konuşsun. Üretmeli ve ürettiğimizi ürün haline getirip biz satmalıyız. Şuanki gibi kotalı hammadeyi verip işlenmiş şekilde daha pahalıya almamalıyız.
Köy Enstitüleri "Kominizm Örneği Teşkil Ediyor"diyerek kapatıldı. Bugün hala kapatılan bölgede yaşayan insanlardaki paylaşma ve bütünleşmeye dair birlik duygusu devam etmektedir. Bu sistemle eğitim almış öğrencilerden hayatta olanlar en az iki müzik enstrimanı çalıyor, idealistlikleriyle yaşıyor ve çağdaşlıklarını yalnızlıklarıyla kutluyorlar. Eğitim en önemli unsurumuzdur ve bağımsızlaştırılmalıdır.
Eline bir ateist yada deist yazarın kitabını alıp okumadan, karşı argümansız hangi dine inanılıyor ise yazıktır. isterse devam edilsin. Ama farklı bakış açılarına sahip insanlar olunmalı. insanlar tek yöne bakmamalılar."(...)
1990 istanbul doğumlu müzisyen. Üniversite ve konservatuar'a devam etmekte. Hali hazırda besteleri telefondan telefona dolaşmakta ve merak uyandırmaktadır.
türkiye cumhuriyeti'nin yetiştirdiği en iyi tarih öğretmenlerinden biridir. saint-benoit fransız lisesi'nde tarih öğretmenliği yapmaktadır. Asıl mesleği dershane öğretmenliği olduğu için genelde anlattığı bir konuda bu şu senenin öss sorusudur şeklinde dialogları yaşatır. atatürkçü, karakterli, dürüst ve iyi bir eğitimci, iyi bir öğretimcidir. idealistliği uğruna her türlü fedakarlığı göze alabilir. kalıplaşmış tarihin dayatmalarından öğrencilerini sıyırarak daha doğruyu ve daha gerçeği bulmaları konusunda onları teşvik eder. bugüne kadar onun öğrenci olupta onun hakkında kötü düşünceler beslemeyen tek öğretmendir; öğretmenimdir. aynı zamanda "köy enstitüleri" konusu onu derinden etkiler.
saint-benoit fransız lisesi müdürüdür. aynı zamanda orjinal adıyla "aujord'hui la turquie" (Bugün Türkiye) adlı gazeteninde kurucusudur. kendisi birçok kez gazete ve tv programlarında boy göstermiş olmasının yanı sıra, okula rugby takımı kurmuş, bunun eğitimini üstlenmiştir. ayrıca bir özel günde micheal jackson'a özenerek dans ettiği video olarak görüntülenmiş ve çeşitli iletişim alanlarında bir hafta boyunca popüleritesini korumuştur.
Saint-benoit Fransız lisesi'nin okul olarak kullanıma açılma tarihidir. Türkiye'deki en eski yabancı okul olmasının yanında geçmiş zamanlarda kilise, hastahane, hapishane olmasıyla daha da uzun bir geçmişten gelmektedir. Okulun içerisinde cenevizlilerden kalma bir sur halen bulunmaktadır. Bu cenevizlilerin karaköy'ü korumak için inşaa ettikleri kalenin bir surudur. karaköy'deki en eski tarihi eserlerden olan ve yaklaşık 40 metre yüksekliğinde olan bu surun üzerinde ağaç bitmiştir. Tam yapım tarihi bilinmemekle birlikte bu ağacın oluşabilirlik zamanından varın siz ayarlayın ne kadar eski olduğunu...
saint-benoit fransız lisesi, kıdemli beden eğitimi (hentbol branşı) ve idari işler sorumlusu yan kimliğini taşıyan öğretmendir. genel işleyişe o yön verir. eksikleri doldurur. düzgün bir günün geçmesini sağlar.eşi 'hilal ünlüsü' (aynı okulda ingilizce öğretmeni), kızı 'ece ünlüsü' (öğrenci) hayatlarına devam etmekte. beşiktaşlı kişiliği ile ön plana çıkçasa da takımını konuşmayı sevmez. sert, uzun boylu, eski osmanlı erkeği tavrından ötürü; yeri doldurulamıyacağından halen emekliliğini alamamaktadır.
içinde "Montpellier" geçen 3 büyük üniversitesi bulunmakta ve fakültelerine göre şehirde dağılmaktadır. Bu üniversiteler Montpellier 1 Üniversitesi (1'in yerine 2 ve 3 de gelebilecek şekilde) isimlendirilir. Montpellier 1'in Ekonomi Fakültesi RICHTER denilen bölgede yer almakla beraber M2 Üni. ve M3 Üni.de LA NAVETTE denilen bölgede yer almaktadır. Şehrin üzerine kurulu 2 tramvay hattı bulunmakta ve öğrencilerin genel ulaşım şeklini almaktadır. Üniversite ve Fakülte yerleri tramvay güzergahlarının belirtildiği bu haritada da belirtilmiştir: 2009 yılı için; (bkz: http://www.montpellier-ag...9_10/TAM-Plan_2009_BD.pdf)
bir fenerli olarak gerçekten hayata küstüm. "ben böyle dede görmedim" başlığıyla bir şarkı yazıcağım artık yeter valla. resmen maçı bilerek verdik dicem beşiktaşlı arkadaşlara da ayıp olacak.. neyse tebrikler
kafanızda oluşturduğunuz bir koşullamayı birine yada birşeye aktarmak için beklenilen zaman parçasıdır. Aslında "doğru an" denilen kavram tek bir nokta atışı gibi gözüksede çok aşikar bir gerçek vardır ki bunu o noktayı atmadan bilemeyiz. Öyleyse doğru an diye birşey yoktur. Yapmaktan korkmayın. Sonra doğru olup-olmadığını görürsünüz. =)
Hayatın anlamı sanattır ve her ne yapabiliyorsak sanata yakın o kadar varız aslında. Tiyatrodaki oyuncular, diskodaki dansçılarız. Elimizdeki kalem anlam kazanabilirse boş kağıtta veyahut bir fırça doğayı yakalayabilirse tuvalde o zamandır işte "evreka" anı. Uzakta değildir sır. içimizdedir. Yemek yerken bile o kırmızı eti ekmeğin arasına hunharca koyup yemeyipte onu bıçakla nazikçe yerken bile yaptığımız sanattır.
Evrenselleşmenin bir etkisi olan ve varlık mücadelesine girmiş akıllı hayvanların -insanların- sadece satın alınabilecek varlıkları ile övünmesi, teşhir etmesi; buna ek olarak olmayanla dalga geçmesi kompleksidir.