gmail'in gruplarından biri olan samanyolu'nun sahibi midir, üyesi midir, bilmem neyidir olan david derder tek seferde 40-50 maili posta kutularına yığıp "sil baba silelim" yapmamıza neden olan bir adem oğludur (ya da kızıdır veya her ikisi de değildir).
hayır bari işe yarar bi'şeyler yolla be birader, emek ver... şiir sitelerinden, gazetelerden, netten kopyala+yapıştır+gönder yapmak nedir? tek batında 50 maili postalamak nasıl bi deliliktir?
allah'tan gmail'in otomatik sil seçeneği var da kurtuldum bu herifin eziyetinden be!
TV'de makyajsız halini görünce benim hatunla aramızda geçen konuşmalar:
BEN: Anaaa! Kapa! Kapa! Kapa!
HATUN: Neyi kapayayım ayol? Kapıyı mı?
BEN: Kapaaaaa! Kapaaaaa!
HATUN: Neyi?
BEN: Anaaaa! ANAAA!
Hatun: Ananı mı kapayayım? Ne diyosun adam?
BEN (Kan ter içinde, kekeleyerek): Te... telev.. izyonu... kapa! KAPAA!
Hatun nihayet TV'yi kapar. Görüntü bir an gözüne ilişir. Dönüp bana sorar: Köpek balıklarıyla ilgili belgesel miydi o?
BEN: Iyy... Neden kapa dedim sanıyosun?
"Bu ülkede artık hak edenler kazanıyor, inanamıyorum," dememize neden olan ikilidir. Dansı tiyatral yönü ağırlıklı olan bir tür sanat gibi icra etmeleriyle kalbimizde yer kazanmışlardır. Bilal Göregen gibi kitlelere oynamaya kalkmadan, bilek hakkıyla birinciliğe uzanmışlardır. Aferindir, helaldir, iyi olmuştur, falandıııır, filandır.
Türk halkının oyladığı bir yarışmada nihayet hak edenin de kazandığını görmemizi sağlayan programdır. Yarışma jürisinden tutun da aklına gelen herkese yağcılık yapa yapa finale gelen ve aynı şekilde kazanmayı uman Bilal Göregen'in değil de, dansı kusursuz bir sahne gösterisi haline getiren Bilal Avcı ve Uğur Karameşe adlı pırıl pırıl iki delikanlının bilek hakkıyla kazandığını görmek sevindiricidir, umutlandırıcıdır, güzeldir, "oh be"dir.
Her Allah'ın günü kalkıp işe gitme derdinden beni ve memleketteki yüzbinleri kurtarmıştır kiiii, her gün içimden dua etmekteyim kendilerine... dua... dua etmekteyim... dua, evet, dua...
Bir fantastik film eleştirisi sırasında "Yaratık hiç gerçekçi değildi, bu nedenle film berbat!" dediğini duyup kulaklarıma inanamadığım, sonra yüzündeki 'Ya, işte toplumsal bulmadığım bir filmi böyle itin götüne sokarım' ifadesini görünce "Ha şimdi anladım senin niyetini," dememe neden olan, hangi gayeyle olduğunu bilemesem de "Film Eleştirmeni" titrini üzerinde taşıyan varlık.
Bu ve bunun zihniyetindeki adamlara yaranmak için seksenlerin sonlarıyla doksanların başlarında, iki karakterin yarım saat, tek plan, abuk subuk felsefeler parçaladığı filmler çekilmişti de, az kalsın Türk film endüstrisi batıyordu. Nasıl oluyorsa hala revaçtalar. Tamam, eleştirmenlik üretmeyi başaramayan beceriksiz varlıklara özgüdür de, insan öyle ya da böyle yaptığı işe bu kadar mı saygısız yaklaşır kardeşim?
Fantastik filmde uzaydan gelen bir yaratık varmış ve hiç gerçekçi değilmiş! Bak hele bak! Uzay+Yaratık+Gerçek!
Yahu fantastik dediğin şey zaten bildik gerçekliğin çarpıtılması demek... Bin beş yüz yıl da yaşasan göremeyeceğin yaratıkların etten kemikten (ya da ateş veya dumandan) oluşmuş olarak ortada fink atacağını kabullenmek demek... E o zaman "Yaratık gerçekçi değildi" ne demek! Bu nasıl bir mantıktır?
Bu pencereden bakarsan bütün fantastik (ve hatta bilim kurgu) filmler berbat demektir... Hangi yaratık gerçek gibi olabilir ki?
-iueiiek gnegaağngeafhğg rib arnadanzpg faarhenneiiae imuooeki uimkkui...
-abi otobüs o kadar hızlı gidiyo ki ne dediğin anlaşılmıyo ha! birbirine girdi kelimeler...
-espirim ub?
-aha gene!