haydi şansım
gel bana
kusura bakma
yaşanmamış yıllar
olmaz olsun
seni gidi vurdumduymaz
allaha ısmarladık
kaç yıl geçti aradan
kendi kendime
haydi söyle
uzun lafın kısası
geçen yaz
gözlerindeki bulut
söyle kimsin
alev alev
kaybolan yıllar
neye yarar
gölge etme
aşk
içime sinmiyor
minik serçe
sen
gölge etme
gün gelir
yorgun akşamlar
sızı
çocuk ve dev
gelen gideni aratır
kime kalmış bu dünya
ben dul bir kadınım
ud taksimi
ölürsem yazıktır
olmaz ilaç
akasyalar açarken
silemezler gönlümden
karam
allah aşkına
iki gün gibi
yalancı
dört günlük birşey
küçük yaz çiçeği
uzaklarda bir çizgide
sürüklüyorum çaresizliğimi
bir acı kahvenin
hani
dilimin ucunda kelimeler
sensizim
çocuk
hata
düşünce
ağlamak güzeldir
yak bir sigara
köprü
yalnız kullar
en uzun gece
biliyorsun
ben her bahar aşık olurum
lunapark
hoşgörü
firuze
ayrılıklar bitmez
neredesiniz
ikinci bahar
düm tek
zelzele
bazen
zavallı bir gece
şöyle yürekli bir sevda
bir zamanlar deli gönlüm
sen ağlama
dağlar dağlar
geri dön
yeter
bu gece
haydi gel benimle ol
çocuklar gibi
tükeneceğiz
bir başka
bindokuzyüzkırkbeş
değer mi
git
beni unutma
kolay değil
ünzile
sonbahar
ali
ah mazi
yalnızca sitem
sarışın
geçer
sultan süleyman
el gibi
unut
oldu mu
kavaklar
bir çocuk sevdim
hasret
bir kuş uçur
hayır
seni istiyorum
bırak beni
şinanay
gidiyorum
son bakış
yıllar sonra
beni katagorize etme
belalım
kış masalı
aynalar
istanbul hatırası
zor yıllar
gamsız
hadi bakalım
tutsak
ne kavgam bitti ne sevdam
gülümse
güllerim soldu
vazgeçtim
her şeyi yak
namus
seni kimler aldı
sude
masum değiliz
adem olan anlar
deli kızın türküsü
kalbim ege de kaldı
dert faslı
tenna
dua
gözlerine göz değmiş
homini pufidi tumba
aşkları da vururlar
küçüğüm
ışık doğudan yükselir
davet
son sardunyalar
yaktılar halim imi
rakkas
onu alma beni al
yeniliğe doğru
ne ağlarsın
ben annemi isterim
var git turnam
la ilahe illallah
seni yerler
yarası saklım
bile bile
kaçın kurası
le le le
yalnızlık senfonisi
düş bahçeleri
iki gözüm
zalim
onursuz olmasın aşk
o sensin
allah ın varsa
kasım yağmurları
hıdrellez
düğün
erkekler
gül
helal ettim hakkımı
ayışığı
kalaşnikof
tutuklu
kaderim
hazan
erkek güzeli
kusura bakma
ruhuma asla
adı bende saklı
ben sevdalı sen belalı
şimal yıldızı
yola çıkmalı
ince mevzu
denge
adı menekşe
sarı odalar
deliveren
oh oh
kahpe kader
keskin bıçak
rumeli havası
gidiyorum bu şehirden
o kudum da
yine mi çiçek
hoş geldin
sarı odalar
yalancı dünya
hayat sana teşekkür ederim
şarkı söylemek lazım
istanbul istanbul olalı
savaşma seviş
su gibi
nihayet
seni istiyorum
dansöz dünya
tanrı istemezse
güngörmemişler
şen şarkı
deli gönlüm
kıran kırana
ablam aşktan öldü
yaz
farkındayım
aşktan ne haber
şu saniye
arka sokaklar
karşı pencere
oyalanma
bahane
eskidendi çok eskiden
perişanım şimdi
yanmışım sönmüşüm ben
pişman olduğun zaman
ikili delilik
kalp unutmaz
herkes yaralı
şanıma inanma
geçiyor bizden de
tebdil i mekan
hükümsüz
ahdım olsun
kınalı kuzum
çile
şarkılarını seslendiren sanatçı.
bunun yanı sıra başka sanatçıların albümlerinde bir çok seslendirmesi, bestesi, güftesi, dueti bulunmaktadır.
hangi tarihte listelediysem sözlükpad'e böyle listelemişim. eksikler var belki de fazlalık da vardır.
22 eylül tarihinde yayınlanan bölümü ile arap ırkçılığını ayyuka çıkarmış dizidir.
özellikle el zeker ismi ile oldukça terbiyesizce araplara hakaret edilmiştir.
24 yıl boyunca öz kızına tecavüz eden avusturyalı babadan farksız baba.
hangi ülke olduğunu hatırlamadığım yakın tarihte ortaya çıkan iki olay daha var.
biri kızına tecavüz ediyor, doğan çocukları öldürüp buzlukta biriktiriyor...
diğeri de yine kızına tecavüz ediyor, doğan çocuğu/torunu onlara da tecavüz ediyor...
tecavüzün, katliamın, şiddetin dili/dini/ırkı olmaz.
ama illa muhafazakar kesim bla bla'sı yapılacaksa; senelerce şeriat geliyor, irtica hortluyor bıdı bıdısı ile toplumdan ayrıştırılan muhafazakâr halktan ne bekliyordunuz diye sorarım...
bu kesimin cahiliye adetlerine bağlı kalmasını, cahil kalmasını bu ayrıştırıcı tutumlara borçludur, bu ülke.
99'da Ecevit'in söylediğinin tekrarı değilse de ikrarı konuşmadır.
konuşmanın sığlığı parkta öpüşen kıza atıfla da gözler önüne serilmiştir. Atatürk olmasaydı o kız şimdi polenle çoğalıyor olacaktı. Atatürk yurdu düşmanlardan kurtarmakla kalmadı, milletin resmi üreme biçimini eşeysel üreme olarak ilan edip bizi de polenlerden kurtardı. *
maden suyunun kapağını çakmağın götüyle açan arkadaşımı aklıma getiren başlık. kapak çenesine yapışmıştı da tırtık tırtık yara olmuştu. şimdi bu başlığın neresini tırtıklasam ki..
kız sevgili ne olum! erkek sevgilin de mi vardı yani? hem de onun vajinası mı vardı? off hacı ne bereketli adamsın!
takma diş? hayatında takma diş görmemiş...
'oral'a gelelim bi de... oral yaparken takma dişleri düşürebilecek herifler de varmış... hem de altın diş takacak kadar da godoman... kızımızda da ne vajina var... sanırım 125 metre kare. takma diş düşüyor, ama canım yaaa bulamıyor, bulamıyor. öyle büyük ki farkedemiyor. yazık ya.
diyorum işte, şu entryleri yazarken kondom kullanın! en azından çarşaflar temiz kalır!
durmaksızın çıkan yalan haberlerle akıllara gelen sorudur.
ben solcular diye bi kesimi hedef alarak konuşmayı doğru bulmuyorum, zira aklı başında (bana göre haklı yada haksız farketmez) kendince haklı olduğuna inanan ve dürüstçe ve edebince kendini ifade eden insanları ayrı tutmak isterim.
diğer yalan haber yapanlara dönünce; onlar istediklerinde ne kadar haksız, eylemlerinde ne kadar samimiyetsiz olduklarına ispatlamaktan öteye gidemiyorlar. benim gözümde sadece yalan haber yapmıyor onlar, aynı zamanda eylemlerinin boş olduğunu itiraf ediyorlar. yoksa insan haklı davasında neden yalana başvursun?
orman arazilerindeki kaçak villalarında oturup "ağacıma dokunma" diyen,
avm üstü rezidanslarda oturup
avm'lerden alışveriş yaparken görüntülenip "avm istemiyoruz" diyen,
reyting sağladıkları kanallara "yandaş medya" diye bağıran,
başta banka reklamları olmak üzere ülkenin ileri gelen firmalarının reklamlarında oynayıp "kapitalist düzen istemiyoruz" diyen insanlara...
koyar mı senin benim protestom? onların suratı zaten kayış olmuş...
asıl onlar... gerçekten vatansever, gerçekten söylediklerinin arkasındalarsa...
dizilerinden ayrılsınlar.
reklam işlerinden aldıkları paraları iade etsinler. reklamları yayından kaldırtsınlar.
orman arazilerideki avm tepelerindeki evlerinden çıksınlar.
ondan sonra inanalım samimiyetlerine.. inanalım reklam için orada olmadıklarına!
polise güvendiğini söyleyip polisi deşifre etmeye çalışılmış videodur.
şimdi biraz daha net ortaya çıkıyor polisin hiddet ve şiddet sebebi; 66 saat uykusuz ve ayakta kal...
ve benzeri sıfatlardan çok da kötü olmayan laftır...
çapulcular lafına gocunan insanlar,
eğer yukarıdaki sıfat ve benzerilerini kendi fikrinden olmayan insanlara karşı hiç kullanmadılarsa başbakan adına ben onlardan özür dilerim. hatta baş tacı ederim. çünkü o insanlara kolay rastlanmıyor.
baba yarısı değildi. 10 tane amcam var 6 tane baba fazla gelirdi zaten. önceki gün öldü. 83 yaşındaydı zaten. zor bir hayatı vardı. gençliğindeyse zorlayan bir hayatı. fifty fifty'di yani. saygım vardı hep ama gerek mesafe gerekse koşullar dolayısıyla hangi amcanın çok seviyorsun deseler sıralamaya girmezdi, hoş, rakip çok, 10 amcam var yahu.
ama ben dün cenazede ağladım. hem de çok ağladım. bütün aile oradaydı neredeyse. herkes sandı ki amcama ağladım. bu yüzden ağlamamı görmesinler istedim, tabi kuzenlerim de görüp daha çok ağlamasınlar istedim. kendimi susturup onları teselli etmeye çalıştım.
ama ben babama ağladım.
3 kez kardeş acısı yaşayan babama değil ama.
küçük yaşta babasını kaybetmiş, abisini babası yerine koymuş ve şimdi onu da kaybetmiş babama değil.
artık yaşlanmış olan babama ağladım.
bir gün yine aynı kalabalıkla orada olacağız.
ve bu kez ben kuzenlerimi değil kuzenlerim beni teselli edecek. gözümün önüne hep o sahne vardı dün.
ben buna ağladım.
işte insan böyle bencil ve böyle korkak.
sevgili olma eylemini götüyle anlamış kişilerin sorusu. 5n 1k ile iğdiş ederler.
geçenlerde çok daha garibiyle karşılaştım.
-sevgilin var mı?
+yok.
-aa neden yok?
+bilmem, düşünmedim nedenini.
-aa.. nasıl düşünmedin, "hiç mi yok sevgilin?"
+az var, komşudan aldım bi fincan. akşama misafir var da yemeğini yapcam... (diyemedim tabi, konuyu değiştirdim, sonra da kaçtım ordan)
türbanlıları polenle çoğalır zanneden arkadaşları bize göstermiş kızdır.
türban dini gerekliliklerden biridir. yaparsın yapmazsın senin bileceğin iş. cinsellik biyolojik getirilerden biridir. yaparsın yapmazsın o da senin bileceğin iş.
sonuç olarak türban taktı diye başka bir günaha girmez mi sanıyorsunuz acaba insanları?
her neyse hayatın bir yemek olduğunu düşünün bence...
herşey daha basit olacak.
türban tuz olsun, namaz salça olsun, yalan söylemek başka bir baharat olsun, iyilik yapmak başka bir tat olsun, seks de başka bir şey mesela.
bir tuz atmayıp karabiber koyan yok mudur?
her yemek salçalı mıdır mesela?
kimi sağlık kimi maddi imkanlar dolayısı ile bazıları tatsız tuzsuz yemekler de yemek zorunda değil midir yada?
insanları eleştirmeden önce hatta sizi eleştiren insanları bile eleştirmeden önce kendi hayatınızı irdeleyin.
mükemmelseniz zaten başkaları sizi ilgilendirmeyecektir.
şuan vizyonda olan gösteri kaydı maddi açıdan mantıklı olmakla birlikte beklenenin altında kalmış olan komedyendir.
gösterisinin mantıklı olması, canlı yaptığında herkesin erişemeyeceği bir bilet fiyatı oluyor ve doğal olarak herkes gidemiyor. bu şekilde daha büyük bir kitleye ulaşmış oldu. he bunun başka bir yolu olamaz mıydı? bir stadyumda 10-20 liraya gösteri yapamaz mıydı elbette ki yapardı. baba olduktan sonra çok paraya ihtiyacı olduysa eğer araba koleksiyonunu bozsun, çifter çifter aldığı gayri menkullerini nakde çevirsin ama hayran kitlesini kendinden soğutmasın ki nakit akışı durağana geçmesin derim...
gösterisi beklenenin altında kalmıştır. şahan gökbakar'a küfürle güldürüyor hoş değil diyorduk ama cem yılmaz da dal taşak muhabbete gülmemizi bekledi. elbette güzel tespitleri, güldüren bir çok yeri vardı ama cem yılmaz gibi bir adamdan dal taşak muhabbeti yapmadan da güldürebilmesini beklediğim için benim beklentimin çok altında kalmıştır. daha evvelde elbette bu tarz muhabbetleri olurdu ama bu kadar üzerinde durmazdı. cem yılmaz'ın da mı sonu geliyor acaba düşüncesine bile sevk etmiştir. bence yazık etmiştir.
türkçe'nin elastikiyetine en çok kurban olmuş merhum gazeteci.
sözleri cımbızla alınarak vatan hainliği ile bile suçlanan buna rağmen küsüp çekip gitmeyen başka ülkelerde yaşama imkanı olduğu halde, aksine tam da vatan hainliği yaftasını yediği günlerde ülkesine dönüp yerleşen gerçekçi insan.
işte o cımbızla alınmış, manipüle edilmiş sözler...
***"Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar zengin bir ülke"
--spoiler--
2008 yılında yeni şafak'a verdiği röportajdan
Soru: "Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar zengin bir ülke" mi?
Birand: Yok öyle demedim. Türkiye sadece Türkler tarafından yönetilmeyecek kadar değerli bir toprak parçası. Eğer siz boğazın en güzel yerine gecekondu yapmaya kalkarsanız yaptırmazlar. Burada iranla ittifak halinde Amerika'ya karşı politika yaptırmazlar. Bu uluslararası gerçektir. Bu sözü söylediğimde herkes "Namussuzu görüyor musun ne dedi." dediler bana. Şunu iddia ediyorum. Türkiye'de bir din devleti kurulamaz. iran gibi bir din devleti kuramazsın. Amerika, Avrupa hepsi bir araya gelirler ve bunu yapmanı engellerler.
Soru: Bağımlı mı diyorsunuz yani?
Birand: Yüzde yüz bağımsızlık diye birşey yok. Herkes birbirine bağımlı. Almanya da bağımlı Amerika da. Amerika en basitinden incirlik üssünden dolayı Türkiye'ye bağımlı.
--spoiler--
***"şehit sayısı 5'ten azsa haber niteliği yok" lafı ettiğine dair bir iddia var ancak bu laf ile ilgili hiçbir videoya rastlamamamla birlikte bu lafın doğruluğu içinde twitter'a bakmak kâfi...
dün gece akşam saatlerinde mardin'de polis cengiz engizek şehit oldu.
tt'ye baktığınızda görebilecek misiniz adını?
beyaz türkler bile mehmet ali birand'a ağlıyor. ölmeden önce de devletin pkk cenazeleri için sansür koyup koymadığını araştırıyorlardı.
ben de bir basın mensubu olarak sık sık bunu dile getiriyorum. şehit sayısı 5'ten azsa insanlar 5 saniye üzülüyor. 5'ten fazlaysa biraz daha fazla. o halde neden şehit oluyorlar? 5-10 saniyede unutalım diye mi diyorum. barış gelsin, askerim teskerisiyle gelsin, kefeniyle gelmesin diyorum.
ne kadar anlamamakta direnirseniz direnin; birand da bunu dedi.
ulusal basında türk gazeteci dendiğinde ilk akla gelecek isim oluşu bu abartının en haklı göstergesidir.
bir çok gazetecinin "cesaret" değil, aklına bile getiremeyeceği işlere imza atmış, sayısız kişiye emek vermiştir.
şimdi meslektaşları son görevlerini yapıyorlar. kimseye zorla televizyon izletilmiyor. hoşlanmayan izlemez.
ayrıca; umarım ki...
merhum birand'a karşı alınan bu tavrın önünü arkasını araştırmadan, karıştırmadan, okumadan inanan insanların ölümleri abartılmaz.
bölücülük ve ayrımcılık nasıl yapılır ın farklı bir yolunu gösteren konudur. bizzat ayrımcılık yapmanın dışında başka birine ayrımcı yaftalaması yaparak da çok başarılı ayrıştırılmış, karşı karşıya getirilmiş bir ortam hazırlamanın mümkün olduğunu gözler önüne sermiş bir konudur. daha başlığı okurken bir troll vakası dedim nitekim trollden beter çıktı. önünü-arkasını araştırmadan bir akademisyenin adını kirletmeye çalışmak, hadi akademisyeni geçelim, o tekil... peki sayısız masum alevi insanı bir tarafa itmeye, öfke ve hezeyana sürüklemeye çalışmak hangi kafanın ürünüdür? verilen link kırık olduğu gibi akabinde yapılan düzeltmeler okunmadan yahut görmezden gelinerek yaftalama ve hakarete devam edilmiş. şimdi öztürk için verdiğiniz tasvirlerden ne farkınız kaldı ki? bu linç girişimi de bir ön yargı eseri değil mi? basitçe alevilere önyargılı yaklaşmış o.ç. diyosunuz? bu sizin yargınız ne tarafa düşüyor canım? ön-arka-sağ-sol? ben söyleyeyim... alt-üst olmuş yargılarınız! mesnetli/mesnetsiz ne bulursanız saldırmak için pusudasınız. ... zaman yazarı değil de sözcü ya da cumhuriyet yazarı olsaydı bu başlık olmazdı burada. onu da eklemek lazım. ha bir ek daha; zaman da okumuyorum, sözcü-cumhuriyet de... Öztürk'ü de tanımam. başlığı okuduktan sonra gugılladım. kimdir nedir öğrendim. arada gugıllayın, tavsiye ederim.
genellikle demokrasi ve adalet gibi kavramları sık telaffuz edenlerin eylemidir. herkesin oy verme özgürlüğünü irdelemek nasıl bir adalet anlayışı barındırır, anlamak güç...
pkk kürtlerin sevilmeme nedenlerinden yalnızca somut olanıdır. fakat kabul edelim ki senelerce kürtler kötüdür zihniyetiyle yaşadık. birisine hakaret etmek için kürt diyen bir milletiz. ama biz bunu gördük, bunu öğrettiler. ve acıdır ki belki de biz bunu Ata'mızdan gördük.
(bkz: en iyi kürt ölü kürttür)
ülkemizin kurucusunun bunu söylediği iddia ediliyorsa vatandaşı da sevmez. ve evet sevmedik. onlar da bizi sevmedi. bir bebek katilini kendilerine önder seçtiler. bebek demeden kadın, çocuk, asker, sivil demeden öldürdüler, öldürüyorlar.
fenerbahçe'nin marsilya ile karşılaşmasına ufacık bir zaman kala açıklanması ne kadar irite dursa da esasında isabetli olmuş olan cezadır.
zira yarın açıklansaydı, itiraz için hafta başını beklemek gerekecekti.
terim'in ortaya serdiği dal taşaktan sonra kocaman ve erkin'e verilen cezaya 10 milyon küfür az. ne diyelim.. sabır!
din ticaretinin ardından din trollüğü de sözlüklerde efil efil eserken türeyen sorunsal.
bu fetvayı veren hocanın ağzına osurmak yerine bunu tartışma konusu yapan ergen zihinlerin sorunudur bu. başkasının değil.
nitekim varsa böyle bir hoca diyanet'e şikayet edip, imamlık yahut hatiplik vesaire yapıyorsa görevine son verdirilmesi sağlanmalı. burada bık bık yapmaktan evladır. tabi bu fetva iddiası da sahihse...