bowie ile bir çok kez çalışmış hatta bazi şarkilari birlikte yazmis insan. soyadini bowie hep "cay" yerine "key" diye okur. glass spider turnesinde kendisini taktim ederken "from turkey" terimini de kullanmışdır. anladığım kadarıyla outside birlikte çalıştıkları son albümdür.
lodger albümünden bir bowie sarkisi. kendisinin aslında en sevdiği parçalardan biridir ama hiç canlı söylememiştir (yada ben görmedim). Kelimeyi berlinde bir duvarın üzerinde görmüş, kelimenin anlamını öğrendikten sonra şarkıya biraz türk müziği havası katmışdır. şarkı sadece hollanda ve türkiyede çıkmışdır.
(bkz: erdal kizilcay)
"o insansa ben neyim?" şeklinde düşündüğüm şarkıcı, söz yazarı, besteci, aktör, yapımcı, iş adamı, ressam, dansçı, seslendirmen ve yazar olan kişilik. Şarkıları hep orijinaldir. 70lerde yaptığı her albüm (pin-ups ve idare eder albüm Diamond dogs hariç) birer şaheserdir fakat lets danceden sonra bir süre saçma albümler çıkarsada (her ne kadar aralarında harika şarkılar olanlarıda varsa) Earthling (bkz: i'm afraid of americans) ve Hours (bkz: thursday's child) ile yavaş yavaş kendisini affettirmiş. Heathen ve Reality albümleri ilede tekrar eski günlerine dönmüş efsane. Rock müzisyenidir aslında ama elektro, soul funk, jazz felan filan herşeyden kullanmışdır.
Aynı zamanda mükemmel ötesi bir aktördür. Labyrinthmi desem The Hunger mı desem The Man Who Fell to Earth'mü desem ne desem bilmiyorum. Basquiatdada ayrı bir harikaydı. Benim için Freddie Mercury ile birlikte tarihdeki en büyük iki sesden biridir.
gerek slow şarkılardada, gerek dans tracklerindede döktürmeye başaran Freddie Mercuryden sonra bu dünyanın gördüğü en mükemmel erkek vokal. Live in London DVDsi alınmalı, izlenmeli ve kendisine bir kez daha hayran kalınmalıdır.
Bu arada bize verdiği I Want Your Sex, Too Funky, Outside, Fastlove kimi şaheserleri unutmayalım. Sözler müthişdir.
About a Boy izledikten sonra acayip hayranı olduğum, röpörtajlarında beni kopartan inanılmaz komik ve yetenekli adam. Tamam 95den beri sadece bir gerilim yaptı (Extreme Measures, kadri kiymeti bilinmemiş müthiş filmdir), ondan başka hep romantik komediler yaptı "diğer filmlerim tutmuyor" diye. Haklıydıda yinede Maurice gibi filmlerde tekrar görmek istiyoruz kendisi. Madem dramdada bu kadar iyisin be adam, neden hep romantik komedi. Yanlız romantik komedinin kralıdır kendileri. Laf yok.
Ben anlamadım, şimdi bu Leyla bu neclayı buldu ya banyo da baygın şekilde. Bu sahnede ben kardeş sevgisine ait bir şey göremedim, kız yerde baygın, sonuçta leyla da çok gaddar bir insan olmalı ki onu hastaheneye götürmesin. Bunun dışında evin içinde "kardeşim! kardeşime bir şey oldu! yardım edin" şeklinde bağırması olsun ya da bu sezon barıştıkları sahne olsun bir gram dahi duygulanmadığım dizidir. bunun dışında dizi zaten dram değil kelimenin tam anlamıyla gerilimdir.
Alicia Silverstone'nin rol aldığı son film olduğunu öğrendiğimde sevindiğim ancak film boyunca sadece finaldeki akademi ödülleri töreninde Jack Blackin yanında oturduğunu gördüğüm, 1-2 saniyelik görünmesiyle beni üzmüş olan filmdir. O da dikkat edilmezse pek kendisi olduğu bilinmiyor.
Bir belgeselde izlemişdim. Hocalı katliamı ile ilgiliydi, ordakilerin çektiği acılar duydukça tüylerim diken diken olmuş hatta az kala ağlayacaktım. Bu sebepten gaddar olduğunu düşündüğüm, türkleri sevmediği kanaatine vardığım ülke. Türkiyede yaşayan ermeniler buraya dahilmi söyleyemem tabi. Zaten bir ana haber bülteninde röpörtajmı ne alıyordular geçen kadının biri dediki "maçı ermenistan alır, ancak türkleri istemiyoruz burda, gelmesinler buraya."
uçan poşetler arasında berbat bir sahada oynanılmasındanmıdır bilinmez ben Türkiyeden 0-7 felan beklediğim maç. Bir de fazla siyasetin öne çıktığı maçdır. Abartmamak lazım sonuçta adam da hemen gitti geldi. Aynı zamanda anlamadığım 1993 yılında "kardeşlerimizi kırdı, şimdi siz onun elini sıkacaksınız" şeklinde bahs eden şimdi kendisi bizzat bir ermeninin elini sıkmaya gitmişdir. ilginç.
1986 yapımı 12-13 yaşlarında çocuğunun öyküsünü anlatan son derece içten muhteşem film. Bu çocuk yani Lucas (Corey Haim) okulda tipik amerikan filmlerinde olduğu gibi çoğu zaman üst sınıflar tarafından aşağılanan bir çocuktur. Kendisinden bir iki yaş büyük bir kızla arkadaşlık eder ve hem bu kız hem de Cappie (Charlie Sheen) en iyi arkadaşlarıdır fakat bir müddet sonra bu kıza aşık olur. Ancak bu kız da Cappie ile çıkmaya başlar ve olaylar gelişir. izlenmesi şiddetle tavsiye edilir.
Son derece afro amerikalıları ve ya afrika kökenli insanları aşağılayan bir kelime olmasına rağmen, türk insanının siyahlara böyle tabir edildiğini düşündüğü kelime.
uzaylıları gördüğünü iddia etmiş yazar. Bunun hakkında kitap da yazmışdır. ilginç olan kendisinin uzaylıları gördüğü yıl ve yine aynı yılın ekim ayında 19 kişinin daha görmüş olması "acaba?" dedirttiriyor.
1995 yapımı ardından 4 devam filmi çekilmiş saçma mı saçma bir korku mu desem gerilim mi desem din mi desem ne desem türüne bilemediğim filmdir kendileri. Christopher Walken vardır başrolde, tabi ki yine oyunculuğunun zirvesine çıkar fakat sakın ola filmi izlemeyin, atmosfer kötü, konu da orijinal ama hafif saçma. Efendim şimdi melek Cebrail (Chris oynuyor kendilerini muhteşem bir şekilde) cennet cehennem savaşı sürerken sıradan insanların cennete alındıklarını gördüklerini sinirlenirler ve böylece Cebrail dünyaya bir ruh aramanın peşine düşer. Her ne kadar esas karakterimiz Cebrail gibi görünsede, ana karakterimiz bir detektifdir.
Alişan ve Çağla Şikelin sunduğu sabah biraz izlediğim saçma ötesi program. Hem Alişan daha önce ilk erkek sabah programı sunucusu felan demişti. iyide bu daha önceki erkek sunuculara hakaret olmuyormu?