gazetede haberini okuduktan sonra beni derin düşüncelere sürükleyen güzellik.
alkol muhabbetleri artık bir başka güzel olur tabi de hapın yanında meze nasıl olur onu kestiremedim şimdi, hayır biz prospektüs'ü* okumaktansa ilaçları eczacı çıraklarının ilaç kutularının üzerine karaladıkları tarife uygun şekilde kullanan bir milletiz; elin çırağının keyfine göre mi sarhoş olacağız şimdi.
sonra ben votkayı sek içerim, acaba nasıl olacak o iş; hap kaysın diye mecbur ıslatacaz genzimizi heralde.
sanırım tek güzel yanı da otellerin sulandırılmış alkolünden kısa bir süre* kurtulacak olmamız olacak.
biran önce yayılsın da deneyelim, üzerine palmiye ağacı süsü dikilmiş renkli kokteyl haplarını görür gibi oluyorum.*
bu bilimadamları var ya her yerinden öpülesi canlılar bunlar.
-ama memur bey...
-beyefendi üfleyin lütfen
-desene hapı yuttuk, üfffff
-eveeet, bakalım ne kadar yutmuşsunuz; maşallah maşallah.
aslında her virgül noktalıdır, bu gerçeğin umursanılmaması virgülere yapılan büyük bir haksızlıktır. ayrıca bahsedilen işarette virgül altta kalıp bir kere daha haksızlığa uğratılmıştır. Virgüllerden sonra büyük harfle başlamama saygısızlığını da düşünürsek... *
evvel zaman içinde de zihniyet ve insan modeli gibi kalıplarda sıkışırdı sözlük insanları, şimdileri yazarların yaş ortalaması düştüğünden olacak; gülme eylemi insanda yarıklar açar olmuş.
tedbirliliğin sınırlarındaki bu arkadaşlar kıyafetlerinin ıslanması bir tarafa, şemsiyelerinin dahi ıslanmasını göze alamazlar.
ilk bakışta iyi bir birey görüntüsü çizerler ama aranızdaki mesafe kısaldıkça ne kadar inatçı olduklarını farkedersiniz. siz, altından geçtiğiniz yapının bir parçası olmadığınız sürece geçiş hakkını kazanamayacaksınızdır.
saçlarınız kafanızla bütünleşmiş, kepçe kulaklarınız ortaya çıkmış, burnunuzdan yağmur taneleri düşer halde olsanız dahi saçak altı geçiş hakkını size vermezler.
linkteki sunumu her ayrıntısıyla bir baş yapıttır.
kendileri, bilgisayar başında oyun oynarken klavyeyi parçalayan çocuktan sonra bir bilgisayara yapılabilecek en büyük içkenceyi yapmıştır. olaya doğallık katma adına yaptıkları çok şukeladır; hele siz boş sandalyeye bakarken müziğin çalması, hanım kızımızın gelip oturup sanatını icra ettikten sonra kalkıp gitmesi çok manidardır. sözleri takip etmenizi asla tavsiye etmem. diğer paylaşımlarını izlemeden önce temiz hava almanızı öneririm özellikle bir eli mouseda iken çektiği suni gözyaşlı fotoğraflarından oluşan klibini izlemeden önce basit beyin egzersisleri yapmanız çok yerinde bir hareket olacaktır.
Duman'ın, melodisi ve sözleriyle "uyanın lan" dediği şarkısıdır. Günümüzün kutsal yaralarını yansıtan bu özlü sözleri ezberlerde kalacak, pratiğe dökülemeyen tespitlerle dolu raflara kaldırılacaktır. iyi de sana ne...
hepsi birer kahramandır, hepsi birer reistir. asarlar keserler polat'dırlar eserler. ama düşünemezler hareketleri daha çok reflekslere dayalıdır. beyaz gömlekli, kumaş pantolonlu doğarlar, büyürler ama ölmezler! ölemezler polat'dırlar çünkü. silah namustur! bir omuz arkaya atıktır ,en azından bir kaş muhakkak çatıktır. fazla konuşmazlar görüntü yeterlidir.
çoğunun büyük büyük dedesi bizzat orta asyadan göçmüştür. sinirlenirlerse kurt gibi ulurlar internetteki herkesi evinde bulurlar, daha bilgisayar başındayken gelirler, alırlar.*
alkol kullanırlar ama reis duymamalıdır, kızar.
o kız çok havalıdır fakat bu cazibeye de kimse dayanamaz, dayanmamalıdır, dayanamamalıdır.*
spor halısahadır. saçlar taralıdır, kaşlar da alınmıyorsa yükselmemek için hiç bir sebep yoktur.
cengiz amca, orhan babadır. telefon melodileri mesaj kaygısı taşır, manası burdayım akıllı olundur.
yaşama hakkı insana verilen en büyük haktır.
idam ceza değildir; öç almaktır, yok etmektir, unutmaya çalışmaktır. infaz adaleti sağlamaz sadece nefreti besler.
Arkadaşlar arasında pek önemli olmayan karşılaşmalarda kurulan dialoglardır.
oyunculardan biri kendini kasparov sanıyorsa;
- ya tuttun kardeşim oyanayacaksın
- olum turnuvada mıyız ?
- ben bilmem elleme taşları
oyunu bilmenin sadece taş hareketlerini ezberlemek olduğunu sanan biriyle oynanıyorsa;
- abi beyaz vezir siyah karede miydi neydi?
- ben de seni adam diye aldım karşıma
yeni bir açılış öğrenen hevesli bir çömezle oynanıyorsa;
- bak ne öğrendim
- çoban matını mı?
- hee nerden anladın
- o tarafı açmayacaksın yanlış piyonu oynadın
- heee doğruu baştan oynayalım mı?
- hiç oynamasak?
rakip sıkıştığında aklına gelen yanlış hamleyi oynamaya çalışılıyorsa;
- höst ne yapıyosun
- rooook
- yok ya şah'la devri aleme çık sonra roook
- ama aynı yere döndüm
- di mi sonuçta yerdeğştirme sıfır
- heee
- boşver satrancı biz dışarı çıkalım belli gezmeyi seviyorsun sen.
gibi binlerce dialog kaçınılmaz olur, lakin satranç ciddi oyundur rakibin çıkarttığı tüm seslerin cevabı şşşt! veya sus! olmalıdır. forward mail tadında entry oldu sanki.
türk erkeğinin her ortamı tribüne çevirebilme yeteneğidir malesef birçok zeki, çevik ve ahlaklı yazarın sözlüklerden soğuma sebebidir.
ve evet y kazanmıştır sonuçta z'de bir çok sakat, dul, yetim ve yaralı vardır. z'liler önlerindeki maçlara bakarken y'liler tatmin olacaklardır darısı q ve t maçlarınadır.
