neşeli hayat filminde noel baba kostümü giyen arif'in selamun aleyküm demesi geldi aklıma da tekrar bi güzel gülüverdim. (bkz: kehi)
eğlence bakımından noelin daha fazla göz boyadığı ve hediyeleriyle olaya sevimli bir gizem kattığı bir gerçek fakat bu noelin kapitalizmi yalayan bir etkinlik olduğu gerçeğini örtbas etmez.**
dini, imanı, saygıyı geçtim bayramlarda direk para veriyorlar lan, akıllı ol!
ne yapayım ben süslü çam ağacını yok benim enteresan fantezilerim var diyorsan haydi sana cıngıl bels.
asi adamımız okan bayülgen'in iyice uysallaştığını tekrar gördük dün gece, kedi babası kıvamına gelmesine az kalmış fakat bayülgen'in gürgen öz'e karşı tavrı hoşuma gitmedi değil; yanaklarını sıkıp afacan çocuk muamelesi yapmadı* gürgen öz'e sen olmuşsun imajı verdi.
programa telefon ile katılan, gazete ilanı veren kişilerin sesleri de gökhan yıkılkan'ın sesine çok benziyor diye düşünürken iş abartılıp yarasaların sağılmasından bahsedilince "bu insan gerçek olamaz" dedim.
gazetede haberini okuduktan sonra beni derin düşüncelere sürükleyen güzellik.
alkol muhabbetleri artık bir başka güzel olur tabi de hapın yanında meze nasıl olur onu kestiremedim şimdi, hayır biz prospektüs'ü* okumaktansa ilaçları eczacı çıraklarının ilaç kutularının üzerine karaladıkları tarife uygun şekilde kullanan bir milletiz; elin çırağının keyfine göre mi sarhoş olacağız şimdi.
sonra ben votkayı sek içerim, acaba nasıl olacak o iş; hap kaysın diye mecbur ıslatacaz genzimizi heralde.
sanırım tek güzel yanı da otellerin sulandırılmış alkolünden kısa bir süre* kurtulacak olmamız olacak.
biran önce yayılsın da deneyelim, üzerine palmiye ağacı süsü dikilmiş renkli kokteyl haplarını görür gibi oluyorum.*
bu bilimadamları var ya her yerinden öpülesi canlılar bunlar.
-ama memur bey...
-beyefendi üfleyin lütfen
-desene hapı yuttuk, üfffff
-eveeet, bakalım ne kadar yutmuşsunuz; maşallah maşallah.
gelmiş geçmiş en güzel kurgulu dizi...
diğer dizilerle kıyaslayanlara verilecek en güzel cevap 4. sezonun 5. bölümüdür.
tabi sezonlar arası verilen, aylar süren aralar mide bulandırmıştır; o ayrı.
ekşi sözlükteki çaylak açılımı sonucu yazar alımının hızlanmasıyla da alakalıdır; oradaki oturmuş kadroda yer edinemeyip tekrar dönecekeler ama döndüklerinde buraya eskisi kadar saygı duyamayacaklar.*
(bkz: gelen gideni aratır)
belirli yaş aralıklarındaki yazar sayısı.
genelde hangi yaş grubuyla muhattap olduğumuzu bilmek hoş olur diye düşünüyorum. elbette üniversite öğrencileri çoğunluktadır ama 18 yaşından küçük ve 35 yaşından büyük yazar sayısını gerçekten merak ediyorum açıkcası sonuçlardan korkmuyor da değilim.
ilk gördüğümde şaka sandığım gerçek olduğunu anlayınca bana "ne kadar büyüdüm lan ben" dedirten başlık, yazarlıkta yaş sınırı uygulaması olmaması çok doğru bir karar fakat sözlükten soğutuyor be abi ayrıca çocukları sevmem ama çocuklara bebek muamelesi yapanlardan nasıl nefret ederim anlatamam.
-16.000.000 (onaltı milyon)
-ama kişi başına düşen tüketim olabilir
-e o zaman tekirdağ rakısı
-abi ordan üretiliyor diye orda çok tüketilecek diye bir kural yok
-olum adamlar için alkol gizli kullanılması gereken bir olay değil.
-abi babam geliyor konuyu değiştir
başarıyı kupa almaktan ibaret olarak görenler için pek başarılı gözükmese de şaibesiz aldığı bütün kupaları alın teri kokan mazisi temiz takımdır.
bu ülkede "halkın takımı" sıfatını en çok hakeden genelde emekçi, sosyalist kesmin taraftarı olduğu; ambleminde türk bayrağını taşıyan, kırmızı rengini savaş sonrası siyaha çeviren takımdır. memleket olaylarıyla sürekli alakadar olanların, devlet meselelerini irdeleyen; kendilerini sorumlu hissedenlerin takımıdır. sporu kupa kazanıp müzeye koymaktan çok ülkenin gençliğini yetiştirme amacıyla kullananların takımıdır.
(bkz: gündoğdu marşı)
az evvel biten programda adamımız, tom cruise'a götten bacaklı değip daha sonra da telefonda saçmalayan kadına cevaben; levent üzümcü'nün boyuna rağmen yumuşak* rollerde başarısından bahsederek boy takıntısının ölçüsünü bizlere tekrar gösterdi sözlükleri takip ettiğini de bildiğimize göre ona buradan "kızın cüce olacak yere çömeldiğinde herkes üstünden atlayıp boyunu alacak bir daha da geri vermeyecek" demek istiyorum. bu iğrenç cümlelerimin tek nedeni hakkı devrim'e son zamanlarda "sürekli" geveze adam muamelesi yapılmasıdır bir nevi ceza yani. biz de biliyoruz adamın sürekli bir şeyler anlatmak istediğini, bildiğini anlatmaktan hoşlandığını ama bu kadar gözümüze sokmayın lütfen sevgili bayülgen. erol günaydın'lı programlar geride kaldı artık hakkı abimizin temsil ettiği insan sayısı daha fazla biraz daha tevazu ve saygı lütfen. unutmadan; türkiye madonna'yı seven overlokçular derneği olarak sayın bayülgen'i bir kez daha kınım kınım kınıyoruz ayrıca "ya rock söyleyecez ya da hicaz vallahi aç kalacaz" kelime grupları uygur kardeşlerin zeka seviyesini yansıtan esprilerdir, yalvarırım bu tarz kelime şaklabanlığı yapanlara özenmeyiniz.
acun uludağ sözlüğü yaladı* ya şimdi çıkar acun'cular ; "hepimiz yetenek sizsiniziz" diye, sonra bu iğrenç kelime grubu hakkında kusunç dialoglar da yazılır burada aman diyorum!
sevişmenin hayatın bir parçası olduğunun farkında olan; iki lafından biri sevişmek değilse arsız olarak nitelendirilmemesi gereken yazardır, tipini bilmem ama göğüsleri güzeldir umarım.
umarım yarışma başlamadan önce; biz izlerken etkilenelim diye seyirciyi gaza getirip milyon açıdan çekim yapıp sonra da bu görüntüleri aralara yerleştirmişlerdir. oradaki insanların o kadar gerzek olduklarını düşünmek istemiyorum. acun'un konukları veya seyircileri kullanarak yaptığı iğrenç reklamlar eğlendiriyor tabi, ona lafım yok.
üzgün ama sinirliyim !
biliyorum seni çok ihmal ettim senden özür diliyorum bundan sonra bir daha sana yazmamazlık yapmayacağım !!!
şimdi bunu yazıyorum ama biliyorum yine yazmadığım zamanlar olacaktır onlar için de özür diliyorum.
not: -"gerizekalı ahmet eğer günlüğümü okuyorsan allah belanı versin" !!!
programın tamamını izlemedim sadece youtube'da paylaşılan kısım hakkında yorum yapıyorum.
arkadaşlar, "biz uludağ sözlük olarak" kelimelerini kullanmamış olsaydılar daha güzel olurdu tabi de bu yazarlara bu kadar yüklenmek neden onu anlayamadım ben, toplanmışlar gitmişler konuşmuşlar sana ne, ne yani burda heyet oluşturup "sen gidebilirsin. sen dur önce al şu mikrofonu konuş bakalım" deyip pop star juriciliği mi oynayalım. gayet güzel bir söyleşi olmuş aylin aslım'ın "son model telefon" sözlerine sana ne tarrraaam demek istemiştirler elbet ama canlı yayında olmuyor işte.o değil sinir oldum kadına şu ülkede sanatı kurtarmak 18 yaşında çocuğa mı kaldı lan zırtapoz.
arkadaşlar yaşlarına başlarına uygun konuşmuşlar. kesinlikle saçmalamamışlar.
her geçen hafta heyecanını kaybeden şov programı.
son programda, sıkışık memelerinin acısını yüksek sesle gülerek bastıran bayana çok üzüldüm; yanında programa salak güzel kontenjanıyla gelen biri olmasına rağmen haftanın dangalağı olarak ön plana çıktı. konuklar ve telefondan bağlanan şahıs, insanları ülkenin en yaşanılası şehri olan izmir'den soğutma adına ellerinden gelen herşeyi yaptılar. bana öyle geliyor ki cumartesi gecelerimiz dipsiz ve arsız dizi furyası yüzünden saçma salak konuklarla heba olmaya devam edecek, he unutmadan dünya şirinesi azra akın da hala kendi aleminde, etrafta olan bitenle pek alakası yok kafası güzel deyimi başka kimseye bu kadar oturamaz diye düşünüyorum.
okan bayülgen'in cumartesi gecelerine daha fazla zaman ayırdığı günleri özlettiren program. pazar ve pazartesi akşamlarını düşünürsek üzarine de bir yüzük, bir bebek, bir de kayınvalide* eklersek ortaya bundan çok daha lezzetli bir program çıkamaz. konukların, uzayan dizi saatleri eleştirilirken kanal d'nin de okan bayülgen'i sağdan soldan çekiştirerek uzatmaya çalıştığını söylemelerini bekledim iki haftadır. tüketiliyorsunuz efendim. Bu adam bir kaç sene önceye kadar izlediğimiz tüm skeçlerin baş rolündeydi; şarkı biterse skeç girerler belki, hem bayülgen'in çişi falan gelmiştir diye beklerdik şimdi sıra özgür'e gelince oray eğin'e bakıyorum pişman olup dönüyorum ama bu pişmanlık süreci bile skeçlerden daha çok şey katıyor bana, hazır başlamışken yardırayım: özgür herkesin sevebileceği şeker gibi çocuk, böyle bir kapı komşum olsun tam kapıyı kapatırken bir sözünü duyayım güleyim falan* yani aranan güleç insanlardan ama engin günaydın'lı, erkan taşdöğen'li günleri;cam siliciler'i sonra çekirdek yiyiciler'i izlemiş bir kitle olduğumuzu hatırlatmak isterim. bitmek bilmeyen uzay temalı skeç girişinde bile saate bakıp acaba kaç saniye sürüyor bu iğrenç giriş hesaplamalarına girmiş bulunmaktayım o kadar sıkıyor beni özgür kardeşciğimin özgün eseri. sayın bayülgen'i de anlıyorum sıra özgür'de, onu da pişirip piyasaya salmak istiyor fakat gülme yeteneğini kaybetmemiş her aklı başında insan, haftada yarım saatini skeç düşünmeye ayırsa özgür'den daha başarılı olacağını iddia ediyorum.
dar yolda karşılaşan iki inatçı keçi capoeira yapıyor; evet, anlıyorum. komik olan tek şey oray eğin'i izlerken pişman olup şimdi tekrar oraya** dönmek istemem.
