haftada 6 gün 8 saat diye başladığım iş yerinde pazar mesaisi koyduklarında veya 1 mesai doldurup 2.sini de(toplam 16 saat) istediklerinde ansızın kafamda canlanır bu cümle. Ardından hayal gücümün arka odalarından birden çıkıp beliren bulutlu bir havanın içinden geçen güneş ışınlarının aydınlattığı eski bir perde belirir zihnimde.
kendimi kasmadan yanında rahat hissedebileceğim birini. ülke zaten çok kasıyor. insani ilişkilerin daha nazik olması için kendi adıma elimden geleni yapıyorum. siz de yapsanız? biraz daha hoşgörü.
satılan kurumları çıkarıpta hesaplarsak daha doğru olacak başlık. gören de üretim arttı refah arttı sanacak. 18 yıllık rezillik bile ülkenin tüm malvarlığını boşaltamadı. o kadar zengin bir ülke bırakmışlar ki bize fortum fortum fortumluyorlar ama bitmiyor.
evrimsel bir gelişme mi bilmiyorum. hatırlamak kelimesi bir anda lügattan kalktı. herkes anımsadım anımsadın mı falan filan konuşuyor. (bkz: anımsamak adam mıdır) arayın bağlansın.
beka sorunu var diye bas bas bağırıyorlar ya, aklı selim olan adam bundan önce beka sorunu yoktu, bunlarsa bas bas bağırıyor beceremedik diye düşünür. keşke türk milletinin %40'ı gerçekten zekidir açıklaması doğru olsaydı maalesef çok iyimser değil anti realist bir görüş.
bu ibne hakkında başlık açılmamış olması enteresan. pc ve netle ilgili ara sıra problem yaşıyorum hemen reportluyorsunuz. bu çıkıyor karşıma. halbuki ülkeyi soysam, faili meçhul cinayetler işlesem kimse sikini kıpırdatmaz. nasıl bir millet olduk lan biz ?
sadece bizim üniversiteye özgü mü bilmiyorum. araştırılması yapılmadığı için olaya tam ismini veremediğimiz 15 temmuz günü, demokrasi günü olarak akademik takvime girmiştir. ayrıca yaz okulu olmadığı için ne yaz okulu ne de bütlerin erişemeyeceği bir tarih akademik takvimde kibarca süs olsun diye konmuş veya yalakalık siz ne derseniz deyin. aynı takvimde 30 ağustos zafer bayramı 18 mart yer almazken milli günlerimizden 29 ekim ve 23 nisan yer alabilmiştir. Ayrıca ilginç bir şekilde kurban ve ramazan bayramları da "akademik takvimde" yerini almış durumda
niyeyse hiç birine alışamıyorum. hoş daha önce behzat ç. yayındayken sevmezdim. şimdi 2.yi bitiriyorum ve izlediğim türk dizileri içerisinde kesinlikle en iyisiydi. hem de el kamerasıyla dizi çekmelerine rağmen. ancak şu aki dizileri sevemiyorum arkadaş. bir bizimkiler, kuzey güney, geniş aile bir behzat ç tadı vermiyorlar. her filmde herkes mi zengin olur arkadaş ve zengin patron boyna fakir sekretere pompa yapıyor. izleyenlerin çoğu da fakir halk. götümden de uydurmuyorum %40'ı asgari ücretle geçinen bir milletiz biz. nerden bakarsan bak öyle.
zengin fakiri gondikliyor daha sonra fakir halk bunu izliyor ve seviyor. deveye diken hesabı. ayrıca be kardeşim bu dizileri sermaye sahibi insanlar yapıyor tabii ki bilinç altına sekreterlerin orospu potansiyelli olması gerektiğini pompalıyorlar.
an itibariyle uygulamanın başladığını farkettim fişe geçirdiler. daha sonra bu seferlik bizden olsun deyip fişten düştü kasiyer. son 2 haftada alıştırma süreci yaşanıyor. sıçtığımız boktan işediğimiz sidikten vergi alınıyor bir de poşet eklendi buna yakında aldığımız nefese de kota gelirse şaşırmam.
bizim millet çok sabırsız ya. çalışmak, temel yapmak yok hep başarı hep başarı olacak. başarı da temel olmadan çalışmadan olmuyor ne yazık ki. bu adam daha yeni geldi. endüstriden geliyor. takımın şu an hocası olmayan 3 teknik direktöre maaş bağlaması götüne kadar borçlu olması gibi faktörler hiç yokmuş gibi. ali koçla gidildi kamil koçla dönüldü gibi mal mal espriler yapılabiliyor. o borçlar ödenene kadar hiç bir takım kendine takım demesin.
şu aptal gün için yüzlerce belgesel çekilmesi ve bu günün bir belgesel kategorisi olması ve bizim cumhuriyet tarihimizden daha fazla belgeseli yapılması kadar utanç verici bir durum yok.
doktorlar günü de öyle. halbuki bir maaş ikramiye bile verilmiyor öğretmenlere. tamam hepsi iyi değil. ama iyi olanları öğretmen olması için kimse seçmedi. artık eleme sistemi öyle de bir değişti ki. torpili olmayan ayıklanan taş gibi açıkta kalıveriyor.
yalan haber, almanya'ya gidip bizi kıskanıyolar vs geyikleri yapan, kaynaksız haber veren, doğru yanlış tek bir ideolojinin köpeği olan bir haber kanalı değildir.
slayt okuması değil de slaytta özet verip konuyu kendi anlatması öğretmeni bir adım öne çıkartır. şayet şu tür muhabbetler oluyorsa:
"burada da böyle demişiz eheheh"
"bu ne ya bu bilginin slaytta ne işi var"
"buralardan sorumlusunuz"
akademisyen ak kaşık olabilir.
eğer slaytta görsel öğeler dikkatli yerleştirilmiş koyu font açık zemin kullanılmış 6x6x6 kuralına dikkat edilmiş, konular resim video ses film kareleri gibi çoklu ortam araçlarıyla zenginleştirilmiş ise o akademisyen şu an olması gereken akademisyendir. ancak daha iyisini yapıyorsa iyi akademisyendir.