Köpektir. Hele de köpek beslemeyen yada hayvanlar ile pek ilgilenmeyen kişiler yanınızda varsa, gelinde derdiniz anlatın, anlatabilirseniz. Hayde lan ordan köpekk osurur mu derler ve sen rezil olur kalırsın öyle. Üstelik köpeğin osuruğu öyle bir pis kokar ki, ciğerlerinizi söker o koku.
Yarın küfür ede ede yapacağımdır. Işçi ve emekçi bayramında çalışanlara, saat ücretlerine zam yapacağım, diyip gözlerini boyayıp bayram eden işverenlerin hepsi kabız olsun. Işe gelmeyenı kovarım diyen patronlar ise hem kabız, hemde cırcır olsunlar.
Kocaman bir görüşme salonundayız, abim, annem, ben ve dayım. Dayımı ziyaret etmeye geldik. Yaklaşık elli tane dörtgen masa var, herbirinde dört tane sandalye bulunuyor, hepside meşgul, boş masa yok. Dayım herzamanki gibi avukatını kötülüyor (haksız değil ama hep aynı şeyler tekrar tekrar anlatması sıkıcı, tabi onun durumuda kolay değil, o ayrı), annem herzamanki gibi nasihat veriyor dayıma, abim ise arada laf sokup ortami yumuşatıp güldürmeye çalışiyor herkesi. Ben ise herzamanki gibi diğer mahkumları takip edip, aceba ne suçu işlemişler, sivil hayatları nasıldır diye türlü türlü fanteziler kuruyorum. Bazıları ne bakiyorsun lan dercesine geri bakınca tırsmıyorda değilim, öyle bir tipleri varki, gardiyan mardiyan dinlemezler her halde. Tüm salonu gözlemdikten sonra herzamanki gibi gözüm cola fanta otomatına gitti. Hayde bir cola almaya gideyimde biraz vakit geçmiş olur dedim. Içimdende küfür ediyorum, 0,5l cola için 2 verecem, adamları bide zengin edecem. Biz salonun bir ucunda otururken, otomat salonun diğer ucunda. Otomata gidene kadsr yine her masayı gözlemliyor ve sohbeylerden duyduğum iki üç laf ile neyin konuşulduğunu tahmin etmeye çalışiyorum. Otomatın önündeki son masaya gelince gözlerime inanamadım. Oha lan noluyor dedim. Bir baktım, recep tayyip erdoğan oturuyor. Diğer mahkumlar gibi yeşil tshirt, yeşil pantolon giymiş ziyatetcileri ile vakit geçiriyordu. Kulak, burun, dudak, bıyık, kellesi herşeyi ike tıpa tıp erdoğan. Bide inek otlanırcasına sakız çiğniyor. Neyse ben cola mı aldım, geri masaya döndüm. Ama gözümü adamdan alamiyorum. Keşke telefon geçirmek yasak olmasada, resmini çeker gösterirdim. Bizimkiler sohbet edrrken ben adamı hala dikizliyorum, kafamda ne fanteziler kuruyorum. Şok şok şok recep tayyip erdoğan almanyada tutuklu olarak yargılaniyor. Birden adımı duydum. Dayım bana sesleniyormuş. Noldu kızım nerelere daldın, dedi. Dayı dedim, çaktırmadan arkanı dön, otomatın önündeki son asada bir mahkum oturuyir, bildiğin erdoğana benziyor. Tabi ben çaktırmadan bak deyince, abim, annem ve dayım aynı anda dönüp baktılar. Lan kızım ne erdoğanı, adam italyan italyan, dedi dayım.
Abim öğlen köpeği gezdirdikten sonra patilerini temizlemeden eve almış. Bizimkide yatağıma yatmış, patilerindeki kum tabi yatağıma dağılmış, ben ise bunu yorganın altına girdikten sonra cıplak ayaklarımda kum tanelerini hissedince farkettim. Gelde şimdi gece gece çarşaf değiştir. Iki dakika patilerini temizlemek çok iş sanki.
Köpeği gezdirip eve geldiğimda babam, kakası nasıldı diye sordu. Biraz cırcır olmuş, mamasını değiştirdik diyegaliba, dedim. Bir veteriner olaydın da bunları bilseydik, yada çiftleştirseydik, hayde sen olamadın, en azından bir veteriner damat getireydin, dedi babam. Orda bir yutkunup oha dedim.
Yaklaşık Iki ay önce babam ile köpeğimizi gezdirirken (gölün etrafında) karşıdan bir adam köpeği ile bize doğru geliyor. Bizimkisi erkek olduğu için diğer erkeklerden pek hoşlanmiyor, bilhassa büyük bir köpek ise ve kendi ırkından değilse. Babam, ne olur ne olmaz tasmasını tak, tut, dedi. Taktım. Bizimkisi kulakları, kuyruğu dikti havaya aslan parçası gibi yürüyor yanımda. Karşıdan genlenler yaklaştıkça köpeğin ne olduğu netleşiyordu. Bir baktık ki, bizimkinin ırkından. Babamda dedi, bırak tasmasını gitsin oynasın. Benim tasmayı bıraktığımı görünce karşıdaki adamda köpeğinin tasmasını bıraktı. Bunun ikisi aniden hızlanarak birbirlerine koştu ve aralarında 30cm kalıp burun buruna gelince durdular. Kuyrukları deli manyak bir şekilde sallanarak birbirlerine baktılar. Adam ve biz yanlarına yaklaşınca birbirlerini koklayıp oynamaya başladılar. Bizde tabi adam ile sohbet ediyoruz, adını öğreniyoruz, thomas. Bizimkiler koşup hoplarken bir baktık, birbirlerini öpmeye başladılar. Diğer köpek dişimiş. Çimene yatıp sarıldılar, koklaştılar. Biz eve doğru giderken onlar gölde gezmeye yeni gelmişlerdi. Dolayısı ile vedalaşmak zorunda kaldık. Ama vedalaşamadık. Köpekler birbirlerini bırakmadılar. Babam bizimkini tasmaya bağlamak istediğinde, ikisi bir babama havladı, thomas köpeğini bağlamak isterken ikisi bir ona havladı. Sonra bunun üstüne birlikte gidip kaçtılar. Yakalayanadık. Zaten peşinden koşinca onlar dahada uzaklaştı. Hemen arayıp polise haber verdik. Bizim korkumuz, araba ya çarparsa. Bir süre aradıktan sonra, thomas ile babam telefon numaralarını değişip eve doğru gittik. Birde baktık ki, bizim köpek ile diğer köpek bizim bahçe kapının önünde oturuyor. Sevinçten gülelim mi, tekrarlamasınlar diye kızalım mi, bilemedik. Babam hemen thoması aradı, gel bizde bir bira içelim aşıklr buraya gelmiş dedi. Thomas geldi, uzun uzun oturdu, sohbet edildi. Bizim aşıklar hala birbirleriyle meşgul idi. Artık karanlık olunca bizimkini odaya kapattık ki diğeri yok sanıp thomas ile eve gidebilsin. O gün bugündür, haftada iki kere bunun ikisini buluşturuyoruz. Babam ile thomas çiftleştirmektende bahsediyor. Bugün yine buluştular ve her görüştüklerinde ilk görüştükleri kadar heyecanlanıp seviniyorlar. Her ayrıldıklarında birbirlerinin arkasından bakıp duruyorlar. Biz insanlar bile sevgimize sahip çıkamiyorken, nasıl sahip çıkacağımızı bilmiyorken, hayvanlardan daha öğreneceğimiz çok şey olur.
Bu adamı okadar çok seviyorum ki, rüyama bile giriyor. Ne yazık ki buraya en son geldiğinde babamla birlikte yanına gidemedim, oysa ki yüz yüze tanışmak vardı.
Yapabileceğiniz büyük hatalardandır. Abim ve ben uzun zamandır sporun yanı sıra birlikte türlü türlü diyetler deneriz. O, vücudundaki son gram yağı eritip, kas yapmak için, ben ise sadece merakten ve diyet planına herzaman uymadan) Eriteceğim kadar erittin, bundan böyle form koruma var ve eritemediğim yağlar ile barıştım. (Aslında eritilmeyecek yağın olmadığını bende biliyorum ama mükemmel olmak istemiyorum, böylesi daha kolay). Neyse, iki haftadır low carb rejimi yapiyoruz ve annem bize, yaptığı yemekleri yemediğimiz için trip atıp duruyor. Bugün, sırf gıcıklık olsun diye patates kızarttı. Ailede hepimiz kızartılmış patatesi deli manyak sever, adam başı bir kilo yiyebiliriz. (Annem iki kilo kızartmış) ilk ben dayanamadım ve oturdum sofraya. Ardından abin geldi. Annem, abim, ben kızartılmış patatesin dibine vurduk. Abim, kendine çatal bile alamadı, o iki saniyede annem ve kardeşim hepsini bitirir, bana kalmaz, düşüncesi ile. Biz bunu yedik, yedik, hayde gek sporu ihmal etmeyelim dedik. Benim planda 90dakika koşmak, abimin ise her zamanki gibi bodybuilding vardı. Ama karnımız bir ağırıyor, bir ağırıyor, adım atacak güç yok. Öyle böyle derken, gittik biz. Ben koşuyorum ama, her an kusabilirim. Mideme kramflar girmeye başladı, on dakika sonra nefes nefes kaldım. Abime bakıyorum onunda bir eli karnında, ovalıyor. Dayanamadı bu geldi yanıma. Nasıl koşabiliyorsun sen ya dedi, sanki ben patatesi değil, patates beni yemiş gibi hissediyorum, dedi. Buna gülerken gülme krizine girdik ve gülmenin yarattığı mide ağrısı patatesinkinden daha yoğundu. Gülmemiz bitince ise hiç bir ağrı kalmadı.
Uzun lafın kısası, yemek yedikten en az iki üç saat sonraa spor yapın, yoksa karnınız öyle bir ağırır ki, ancak yorgun hissedrr, yatağa atarsınız kendinizi. Hem yediğiniz yemek kalçanıza oturur, hem spor yapamamış olursunuz.
Abim az önce nöbet geçirdi. Iki komşu çocuğu, abimin atkadaşı gökhan, abim ve ben monopoly oynuyorduk o sırada. Ilk defa nöbet geçirirken yanındaydım. Yani, tam olarak yanında değildim.
Abim epilepsi hastası ve bir buçuk yıla kadar iki sene içerisinde beş nöbet geçirdi ve sırf birinde, nöbeti geçirdikten sonra yanındaydım. Şaşkın, çocuksu, kimseyi tanımayan ve yorgun halini görmüştüm, yatağına götürüp, sakince birşeyler anlatıp uyutmuştum. Ertesi günde kendisi zaten birşey hatırlamiyordu.
Biz tam.monopoly oynuyorduk, birden abim oturduğu yerden tüm vücudu kasılarak yere düştü. Bense ancak masayı kenara çekebildim. Panikledim. Yardım edeceğime ayaklarım arkaya götürüyordu beni. Hemen babamı çağırdım. Ben paniklerken, arkadaşı gökhan, daha önce bir nöbetini daha bildiği için, kendisni yan yatırıp üstüne fazla çırpınıp biryerini acıtmasın diye ağırlık vermeden oturdu. Bende salak aptal beyinsiz gibi duruyorum diye, kendime gelmem için bağırdı. Abinin kafasını yan tut, diline bak, yutmasın, dedi. Ve ben yinede birşey yapamadım. O sırada babam geldi hemen müdahale etti. Abimin ağızından köpürük çıktı, yüzü mosmor oldu, boğazındaki damarları şişti. Köpeğim yanına gidip havlayıp durdu. Sonrada nöbeti bitince, kendine gelmesi beş dakika sürdü, ama birşey hatırlamiyprdu. Yorgunum dedi, uyumak istiyorum dedi. Gökhanda onu yatağına yatırdı, uyuyor. Sonrada herkes evine gitti.
Ikide bir yanına gidip, bakıyorum, iyimi diye. Zaten ancak bakabiliyorum. Kendime çok kızgınım. Sanki benim paniklemem kendisine yardım edecek. Ya ben abimle o an tek başımıza olsaydık? Birdahakinde yine panik yaparim diye çok korkuyorum.
Felsefesini ve ahlaki anlamda bildiğim ama, insani açıdan anlayamadığım deyimdir. Imamda sonuçta bir insandır. Herkes gibi onunda yemek yerken, su içerken farkında olmadan midesine hava kaçar, yada asitli birşeyler içer ve gaz birikir. Zavallı, imam diye osurmayip patlasın mı?
Evlenince kocam bana baksın diyen kadının merak ettiğidir. Mesleğe göre evlilik teklifini bile kendi yapar. Ilk adımı kadın atsın diyen erkeklere duyurulur. Gerçi ilk adımın evlilik teklifi olması, piskolojik bir sorunun olduğuna dair bir kanıttır. Uzak durunuz.
Merak edenler için, beş yıldır kimya teknisyeniyim, fakat dal değiştiriyorum.
sensiz nefes alamam. dünyanın en güzel kadını/erkeğisin. senden önce hiç böyle hissetmedim. son aşkım olacaksın. ne güzel çıkmışsın resimde. anneye babaya selam söyle. Nasılsın.
Sevginin ve saygının bir tek taş yüzüğü ile ifade edilmediğine inanan kadındır. Böyle bir kadın yok diye birşey yok ama, çok ender bulunur çünkü kültürümüze çok fazla işlemiş. Çoçuk yaştan kızlara altın takınmanın güzelliği öğretilir. Ayşegül, ben evlenirsem düğün dernek istemiyorum, o masrafı mantıklı bulmuyorum, yatırım yaparım daha iyi, dediğinde, annesi haticegül, ne o kız öyle, belleşe gelin mi gidilir, millet sonra kaynana gelini istemiyor, gelin hamile, ondan düğün yapmiyorlar diye konuşur, dedi. Böyle saçma sapan şeyleri genç kızların beynine işleyip kafayi yedirttiyorlar. Vay neymiş, nekadar altın takılırsa, okadar değerliymiş. Insan değerini gösteriş yaparak para pul ile ölçmeyen kaldiysa şuracıkta bayılırım. Ha bide kadınların bundan ötürü vazgeçilmez rekabet hastalığıda artıyor. Yok benimkininn altını daha kalın, yok benimkinin taşı daha büyük. Sanki evliliklerinin mutluluğunu yüzük belirliyor.
Emekte threemen cafesidir. Aşti ve bahçelievlerede yakındır. Açık büfe vardır ve fiyatı uygundur. Yanlış hatırlamiyorsam adam başı 12,50tl. Ayrıca çok lezzetli pastaları vardır. Iki kişinin yiyebikeceği kadar bir parça sadece 5tl.
Ezgi molanın başrölünde efsunu canlandırdığı filmdir. Bence gayet başarılı bir komedi filmi olmuş. Belkide verdikleri mesajın içinde yaşıyor olmam bukadar çok güldürdü beni. ... Ben hangi ara efsun oldum ya. Kendimden iğrendim filmi izlerken. Kendime gelmem şart.
Allahım ya rabbim şimdi şuracıkta bayılacağım dediğim finaldır. Daha önce hiç olmadığı kadar heyecanlı. Daha Şimdi izledim ve çok etkisi altındayım şu an, yazamiyorum. Yalnız morgan ne acayip insan olmuş öyle.
En zor olanıdır. O ilişki hem vardır, hem yoktur. Hem hayattır, hem hayaldır. Ilk ayları tatlı oluyor, çok seviyorsunuz. Daha sonra ilişkinin telefondan, bilgisayardan daha ötesine ilerleyemeyince tuz serpilir uzak mesafe ilişkilerine. Sinirlenirsiniz, kavga edersiniz, belkide nefret duyarsınız. Kavga ede ede her iki tarafda yorulur, ilişkiyi daha fazla yürütemez ve herşey biter. Bittiğinde üzülür, depresyona girersiniz. Hayata tekrar tutunmaya başlayınca'da, herşey bir hayaldi sanki, sevgi aceba gerçekmiydi diye sorarsınız kendinize. Uzak mesafe ilişkisi yaşadığınız insanın kişiliğine ve terbiyesine aşık olup, yukarıda yazdığim sebeplerden dolayı ayrıldiysanız, arada okadar mesafe olmasaydı, aceba nasıl olurdu diye yiyip bitirirsiniz kendinizi. Sonrada, arada okadar mesafe olmasaydı, belki de hiç tanışmayacaktım diye avutmaya çalışırsınız kendinizi. Uzak mesafe ilişkilerinde aslında hep kendi kendinizenkalırsınız.