chuck palahniuk'un ölüm pornosu kitabını en güzel dil olan türkçemize çeviren funda uncu'ya "ileri demokratik" polisimiz tarafından haksızca sorulmuş sorulardan biri.
şu ülkede utanılacak bu kadar şey varken bu sorunun bir çevirmene sorulmasına diyecek bir şey bulamıyorum.
oyunu chp'ye verecek, akp'ye günahını vermeyecek biri olarak söylüyorum: düşünce güzel.
diyebilirim ki akp'nin neredeyse tamamı inşaata dayalı bunca gereksiz vaadi arasında tek işe yarayanı, "insana dokunanı".
yok şunu zengin edecekmiş, yok yandaş zengin yaratacakmış, umurumda değil. çocuklarımız adına, eğitime yapılan yatırım adına faydalı.
öyle "isteyen istediği hastaneye gidiyor", "ilacını istediği yerden alıyor" yalanları gibi de milletin kafasını karıştıracak palavradan bir uygulama da değil. gayet somut ve işlevsel.
büyük bir kağıt israfını önlemesi açısından da çevreci, evet.
gelgelelim...
özgür internet talebine "porno istiyorlar" diyerek yaklaşan bir zihniyetin ileri teknolojinin faziletlerini bizlerle aynı şekilde algılamadığı kesin.
hopa'da vefat eden emekli öğretmenimize reva görülen saygısız, terbiyesiz tavır da sadece "belirli bir eğitim türü"ne önem verildiğini, itaate dayalı ve şüphecilikten uzak, başka fikirlere kapalı, dar bir eğitim sistemine doğru kaydığımızı gösteriyor.
bu elektronik kitaplarla sağlanacak çevreci faydayı da hiç önemsemedikleri hes, termik ve nükleer santral projeleriyle görüyoruz.
özetle, tam bir akp projesi: laflar müthiş, icraat mafiş.
12 eylül referandumunda sırf "kenan evren yargılanacak" diye umut edip gözünü kırpmadan pusulanın mavi tarafına mührü basanların (bugün kandırılmış görünüyorlar) yerine kendimi koymak istediğimde hep bu karşılaştırmayı yapıyorum.
acaba ben de bir gün, elime böyle bir fırsat geçerse, bugünkü zorbanın yargılanması için gözümü karartıp, yan sonuçları her ne olursa olsun sırf "karizmatik" diye yere göğe sığdırılamayan şu adamın şaşkın ve pişman bakışlarını görmek için her şeye "evet" (ya da "yetmez ama evet") der miyim diye düşünüyorum.
öncelikle, bundan 20 yıl sonra mı , 30 yıl sonra mı olur bilemem ama yaptığı bunca zorbalığın karşılığında bir gün mutlaka olması gereken şey budur. bu ayrı. (karşı koyana "eşkıya" dediği şu hes'ler bile yargılanması için yeterli sebeptir)
ama bu olmazsa, hopa'da ölen emekli bir öğretmene ya da otobüsten düşüp yaralanan bir koruma polisine üzüldüğüm kadar üzülmem buna.
olan nihayetinde insana oluyor be, küçük insana oluyor, bize oluyor.
kimdir recep tayyip erdoğan? kimdir? kendini dev aynasında gören bir cüce!
kendimizi yiyip bitiriyoruz bir hiç için... gebersin. kendi pisliklerinde boğulup gitsin hepsi.
bir gün elime böyle bir fırsat geçerse, bir gün birileri bu adamın "yargılanma umudunu" bana satmaya çalışırsa, dönüp bir çevreme bakmaz, "insan"ı göremezsem, sırf kendi sinirim için, sırf geçmişte kendi uğradığım haksızlıklar için, şu zavallıyı hapse gönderip kendi çapımda bir "galibiyet" duygusunu yaşamak için başka insanların haksızlığına göz yumacaksam yazıklar olsun bana...
size de...
sırf iki tane paşa yargılanacak diye şu ego manyağını başımıza musallat eden "yetmez ama iyi olur"culara da bin kez yazıklar olsun!
not: "darbeyle işbaşına gelmiş bir askerle seçimle iş başına gelmiş bir başbakanı karşılaştıramazsın" diyecek demokratik portakallara diyeceğim şey, bu ikisinin benim için farkı yoktur. biri silahla iktidardaydı biri gaz bombasıyla... ikisi de öyle ya da böyle iki-üç kişinin menfaati yüzünden insanları uyutmuştur,kandırmıştır, birbirine düşürmüştür. ve zorbalık zorbalıktır. kimden, hangi "makam"dan geldiğinin benim için hiçbir önemi yok. senin için varsa, onu bilemem.
5 mart 2011 cumartesi gecesi roxy'de dj'lik yapmaya gelecek olan sasha grey'in türkiye ziyareti kapsamında gerçekleşmesi muhtemel görüşme.
zira ülkemize gelen önemli ve ünlü yabancı konuklarla bizzat görüşen başbakanın bu ziyarete kayıtsız kalamayacağı ifade ediliyor.
görüşmede, yabancı porno sektörüne türkiye'den verilecek teşviklerin ön plana çıkması ve başbakanın grey'in şahsında tüm porno sektörünü türkiye'de yatırım yapmaya çağırması bekleniyor.
dinler tarihinin, dört peygamberin metaforik hikayesi.
"bizi hiçbir zaman görmeyen ve hiçbir zaman göremediğimiz bir büyükbabamız olması hüzün verici değil midir? bizler pislik içinde yaşarken, onun kendini o konağa kapatması tuhaf değil midir? bizi bu noktaya getirenen ne olduğu merak ediyorsanız, işte size hikayelerimiz; edhem, cebel, rıfat ve kasım hakkında her şeyi öğreneceksiniz - ama bunların hiçbiri sizi rahatlatmayacak, avutmayacak da."
şahsen böyle bir durumda olsaydım ben de okumaya üşenip ny times'a, the guardian'a, cnn'e falan gönderirdim hepsini, ohh! nasıl olsa önemli yerlerini özet geçerler. sonra otur televizyonun karşısına neymiş içindekiler öğren, bir taraftan da el clasico izle. mis.
haberin altında "neden?" sorusuna akp adına cevap veren kişinin söyledikleriyse çok ilginç: ben esasen bu önergenin kabul edilmesini ve tüm faili meçhullerin ortaya çıkmasını istiyorum. zamanlama uygun olsaydı, kabul edilebilir ve bu şekilde faili meçhullerin ortaya çıkmasını arzu ederdik...
bu laf salatasını boşverelim de, biri gerçekten zamanlamanın neden uygun olmadığını açıklamalı.
ama susacaklar. ve kimse de soramayacak.
tıpkı "türkiye her alanda özgürleşirken" neden üniversitelerin özerkliği için bir çalışma yapılmadığını soramadığımız ve cevabını alamadığımız gibi.
tıpkı "türkiye her alanda özgürleşirken" neden seçim barajının düşürülmediğini soramadığımız ve cevabını alamadığımız gibi.
tıpkı "türkiye her alanda özgürleşirken" neden siyasi partileri tiran gibi yöneten liderleri engelleyecek düzenlemeleri yapmadığımız gibi.
aslında hepsinin cevabını da biliyoruz ya, neyse...