biz sadece teknoloji geliştirmiyoruz, hayallerinizi de gerçekleştiriyoruz.Çünkü size baktığımızda tutkularınızı, fikirlerinizi, potansiyelinizi görüyoruz ve bu yüzden sadece teknoloji severler için değil, herkes için yeniliklere imza atıyoruz. Dünyanın dört bir köşesindeki hayalleri nasıl hayata geçirdiğimize tanıklık etmek ister misiniz? Bunun için videolarımızı izleyin ve bizi takip etmeye devam edin. En önemlisi de sonuna kadar hayalinizin peşinden gidin.
--- alıntı ---
5. nesil sözlük yazarı olarak, normalde hiç adedim değildir yarışmalar için oy yardımı istemek. fakat geçen gün, kıramayacağım bir arkadaşım benden yardım istedi. finalistler arasında kendisi ve şu an ikinci sırada.
sadece 10 saniyenizi ayırıp bir oy vererek, hiç tanımadığınız bir insanın hayallerine kavuşmasına yardımcı olmak isterseniz aşağıdaki linkten meraklı merdane projesine bir oy atabilirsiniz.
başlığın aslı şöyle olacaktı: tanışmak için elini uzatan minili kıza olmaz sen çok sevişmişsindir demek (saydım 74 karakter)
tam bir öküzlüktür. evet. olay muhtemelen şöyle gerçekleşmiştir:
- selam ben mehmet.
+ selam ben de pelin :-) (elini uzatır)
- eee, olmaz. sıkamam o eli ben.
+ a-a. neden?
- sen çok şey bir kıza benziyorsun.
+ ney?
- sevişken. mini etek giymişsin. deli gibi sevişiyorsundur sen. tavşan gibi sevişiyorsundur. hiç durmuyorsundur sen. buraya gelmeden önce de sevişmişsindir. almışsındır eline sen. ayyy.midem kalktı.
+ a-ama yani çok ayıp.
- sus sus. aldın di mi eline?!
+ ?!?!?
böyle insanları ıslak meşe pipisiyle döveceksin. odunuyla pardon. odun.
bu grup bir araya gelerek eski zamanlarda açılan, çok tutmuş, çok gülünmüş başlıkları canlandırarak sözlüğe yeni bir soluk getirebilir mesela. olm çok güzel fikir lan bence.
öyle çok fazla tv izleyen bir insan değilim. fazla film ve dizi de izlemem. bunun bana bir karizma kattığını ya da benden bir şeyler eksilttiğini de düşünmem. mesela star wars'u hala izlemedim sevgili okuyucu. fakat bir takım insanlarda şu aymazlığı görüyorum: star wars'u izlemeyen nesle aşina değiliz hacııı ehöre höhöre... yani star wars'u izleyerek bir üst mertebeye yükseldiğini sanan bir insan var. ve utanmadan açıklıyorum. bu kişi benim yakın arkadaşım. (bkz: objebi)
konuya dönecek olursak. arada sırada aklıma eser, eski dizilerden birini araştırıp izlemeye koyulurum. neden bir fringe veyahut the walking dead varken gidip house md'ye başlar ki insan? sebebini bilmiyorum. sadece benim izlediğim diziyi o sırada herkes izliyormuş gibi düşünürken rahatsız oluyorum. sırf bu yüzdendir lord of the rings'i 4 sene sonra izlemiş olmam...
ne diyordum... evet house md'ye başladım. lanet bir huyum var. eğer bir diziye başlamışsam sözlükleri açar. dizi hakkında yazılan entry leri okurum. spoiler kısımlarında gözümü kapatırım. kendimi çimdiklerim ve ayağa kalkıp üç kere "heil hitler" deyu bağırırım. bu kadar saçmalığı yaptıktan sonra kendimden soğurum ve fakat iki dakika sonra normal ruh halime geri dönerim. işte bu halet-i ruhiyedeyken takip ettiğim entry aynen şöyle olabiliyor.
--- alıntı ---
house karakterinin tespitleri inanılmazdır. sezon 5 bölüm 14 ten ufak bir replik bunu kanıtlıyor bence.
house : people act in their own self-interests. you're all here because you're happy to be here. at least `cause it's your best option.
--- alıntı ---
oh yee. bu ne anlama geliyor? "benim ingilizcem çok iyidir adamım."...
e tabi biz bunu tam olarak bilemiyoruz. gidip de soramıyoruz yazar kişiye "abi senin ingilizcen hangi seviyede?" diye. adam sana ya ukala bir şekilde "görmüyor musun kardeşim, koskoca house dizisinin repliğini ingilizce olarak yazdım." diyebilir ya da ingilizcesi hakikaten hiç yoktur. google translate'de cümleyi çevirir. anlamını öğrenir. sana bununla kendini savunur.
iki ucu boklu değnek yani.
her bir şeye tamam. yazar kişi bunu ister gösteriş amaçlı yapsın, isterse de gerçekten ingilizce bildiği için...
ama her bilginin türkçe olduğu, sadece türkçe bilen insanların takip ettiği bir sözlüğe "ingilizce" yazmanın mantığını bana kimse açıklayamaz arkadaş. ben buna inanmam. senin ingilizcen çok iyi olabilir. ama benim değil mesela. ben bu cümleyi anlamak için bilmediğim kelimeleri teker teker sözlükte aratıp bulmak, sonra da anlamı çıkarmak zorundayım...
ee ne oldu şimdi? amacı kolayca bilgi paylaşımı yapılmasını mümkün kılmak olan bir sitede, senin verdiğin bilgiye ulaşabilmek için uzun ve ızdıraplı bir yol yarattın okuyucuya. kime dokundu şimdi senin yararın?
hee... şimdi gelip, "bre dürzü, senin entrylerin ne kadar bilgi içeriyor veya ne kadar faydalı oluyorsun okuyucularına?" dersen, ip adresini bulur, gelir bulaşıklarını yıkarım lan. kötü bir şey yapacağımı sandın değil mi?
velhasılı kelam bu da sözlük yazarlarımızın gösteri malzemeleri arasında yerini üst sıralarda alan bir davranış sevgili arkadaşlar.
hep fast-food, hep fast-food... "bu böyle gitmez" dedim ve bugün pazara gittim ev arkadaşımla birlikte. alacaklarımızı aldık. sıra geldi taze soğana. tezgah tezgah gezerken bir yandan da taze soğan arıyorum gözlerimle. sonunda buldum bir tane. yaklaştım tezgaha ve "teyzecim kolay gelsin. taze soğanın ne kadar?" dedim. "ne taze soğanı evladım?" dedi. gözlerinin altındaki kırışıklıklar neredeyse 65 yaşına merdiven dayadığını söylüyorlardı. i̇çimden "yazık." dedim. "teyze iyice yaşlanmış herhalde, ara sıra kafası gidip geliyor..." parmağımla taze soğanları işaret ederek "i̇şte orda ya teyzecim." dedim. "ne kadara satıyorsun?" diye yineledim...
"evladım onlar taze sarımsak" demesiyle dünyamın yıkılması bir oldu. hemen yanımızda duran benim yaşlarımdaki kız ve annesi çoktan bıyık altından sırıtmaya başlamışlardı bile. bir şey söyleyecek gibi oldum ama tıkanmıştım. yüzüm yavaş yavaş kızarmaya başlarken kızın annesi "evladım nerede büyüdünüz siz hih hih?" dedi. bu lafın altında kalmamalıydım. okkalı bir cevap verip hem taze soğanla taze sarımsağı birbirinden ayırabildiğimi hem de hazır cevap bir kimse olduğumu anasına ve kızına ispatlamalıydım. üstelik 4 yıldır biyoloji okuyordum. gerçi tohumlu dersini 3. kez alıyordum ama olsundu. onlar bunu bilmiyordu. bilmemeliydiler de zaten! fakat o kadar heyecanlanmıştım ki cevap olarak "eee buralarda?" deyiverdim birden. tam manasıyla sıçmıştım. gittikçe batıyordum. acaba telefonum çalıyormuş gibi yapıp, açıp konuşsam, önemli birisiymiş gibi yapsam yutarlar mı diye düşündüm ama sonra bu fikrimden vazgeçtim. artık tutunacak dalım kalmamıştı. gözümü teyzeye çevirdim. kesinlikle bu işte bir yanlışlık olmalıydı. 4 yıldır bilfiil aldığım taze soğanı tanımıyor olamazdım. "ne demek teyzecim taze sarımsak? basbaya taze soğan bu!" dedim. bu sert çıkışımla teyzenin pes edip "yavrıım sen haklısın. son günlerde iyice hastalandım, yaşlılığım başıma vurdu, beni perişan etti. al bunları, bunlar taze soğan." demesini bekliyordum. "i̇nanmıyorsan kokla yavrum!" dedi. artık iyice sinirlenmiştim. çırpındıkça batıyordum. son bir umutla yere doğru eğilip taze soğanları burnuma götürdüm ve kokladım. soğan falan değillerdi. basbaya sarımsak gibi kokuyordu. yıkılmıştım. dizlerimin bağı çözülmeye, boğazım düğümlenmeye başlamıştı. gözlerim de birazcık sulanmıştı. kafamı kaldırıp yanımızda duran kıza ve annesine baktım. hala bıyık altından gülüyorlardı. sanırım bıyıklarını en son 2 ay önce falan aldırmışlardı. kafamı tekrar teyzeye doğru çevirdim. "yavrum ağlıyon mu sen?" dedi. "yok." dedim. "sarımsaktan."
bu utançla daha fazla yaşayamam. ya da yaşarım. ama artık pazara gitmem. sen kaybettin pazarcı teyze. sen kaybettin bıyıklı kız ve annesi. sen kazandın kapitalizm. sen kazandın burger king...
benden de iyilik hacı. başlığın aslı: kalbinin kapılarını aşka kapatankıza maymuncukla girişmek. hooov sarı kız hoovv. bendeki de ne sevdaymış. utanmasam kalbinin kapılarını aşka kapatankızın kalbinin kapılarına maymuncukla girişmek deyü başlık girecekmişim... allahtan doğuştan gelen biraz utanma duygusuna sahibim. ve utandım lan. şu an hakkaten utandım hacı. çünkü size başlıkla ilgili yazacak tek bi sikik cümlem yok şu an kafamda. sol frame'deki mal mal başlıkları görünce ben de yazarım lan bunlardan ne var ki? deyü girdim açtım başlığı. aha da kaldım böyle göt tüyleri yolunmuş kaz gibi. hakkaten zor işmiş hacı. burdan cool adama, hicbirseyebosunaiclenmeyenadama ve uludağ sözlük yansa sikinde olmayacak olan örümcek adam'a selamlarımı sunarım. iyi geceler.
tabii önce uludağ newsi gizliden bkzlamak lazım ki ne olduğu anlaşılsın. zira ben de twittera girince farkettim mevzuyu, bu yeni sözlükle alakalı twitter hesaplarından bir yenisi daha. zaytung tadında bir şey olmuş. güzel de şeyler yayınlıyor. görünce "şerefsizim aklıma gelmişti lan!" dedim de bi' çare tabii.
-alıntı-
97 doğumlu yazarların taksimdeki "gol atan kaleye zirvesi"nde çıkan olayda 2 kişi yaralandı. 1 super cornetto yere düşerek ziyan oldu.
-alıntı-
-alıntı-
dünün beğenilen entrylerinde 1. iken, önceki günün beğenilen entrylerinde 2. olan yazarın psikolojik tedavisi devam ediyor..
-alıntı-
az tweet var bugün gelmiş sanırım, bilmiyorum tam.
sabri sarıoğlu'nun hem saha içinde hem saha dışında girişmiş olduğu bir takım eylemlerin seyircilerin gözünde gittikçe sıradanlaşarak "sabri'dir ne yapsa yeridir" durumuna dönüşmesidir.
bir topluluk düşünün, futbolla ilgili olsun olmasın, tutarsız herhangi bir durumda sabri sarıoğlu üzerinden prim yaparak gülmeye, güldürmeye, o noktadan mizahi bir durum çıkarmaya çalışan... ve bunu aylarca yaptıklarını düşünün. ve şimdi gözlerinizi kapatın. gevşeyin. güç mağaranıza doğru yola çıkın. orada size güç veren hayvanınızı bulacaksınız. ne görüyorsunuz? yo hayır... sabri sarıoğlu demeyin. yo. bunu bana yapmayın. ehehe. gördüğünüz gibi hayvan örneği olarak sabri sarıoğlunu gösterdim ve hiç komik olmadı.
yani demem o ki; sabri sarıoğlu artık komik değil isengard'ın aslanları.
harika bir firefox eklentisi. bir sayfadaki tüm fotoğrafları, vidyoları tek tıkla indirebilmenize olanak sağlayan üstelik bunu yaparken basit ve kullanışlı bir arayüz sunan bir eklenti.
geçen gün yürüyorum sol framede. baktım bir başlık. yaran diyaloglar diye.. bünyeye yüklenmiş acının ve bunalımın bünyeyi can sıkıntısına itmesinden mütevellit açtım, okumaya başladım entry leri tek tek. ve bu bu gizli yapılanmayı ifşa ettim dostlarım. işte o belgeler: