90'lardan kalan ibiş güruhundandır. kazağını üzerine giymez, onun yerine kolları gössünde olacak şekilde sırtına asar. ibiş gibi göründüğünün farkında değildir. hatta kendisini iyi bir bok yapıyormuş sanır. tam dayaklıktır. millet kendisiyle taşşak geçerken o artist artist ortalıkta gezinmeye devam eder.
zor ancak imkansız değil. ben yaptım. askerliğimi yaptığım nizamiyede her sabah dönemin en sakıncalı gazeteleri olan taraf ve radikal okudum her sabah.
dün gece başıma gelen olay. rüyamda başbakanla aynı arabada seyahat ediyorduk. yanımızda beyaz ve şu an hatırlamadığım popüler bir kadın daha vardı. onlardan ayrıldıktan sonra uğur dündar'la bir masa başında sohbet etmeye başladık. neye yormak lazım?
içişleri bakanı'nın verdiği sevindirici haber. dün itibariyle 10 gündür kırmızı bültenle aranıyormuş kendisi. bakan da olayın üzerine hassasiyetle gidildiğini ve kendisinin de süreci yakından takip ettiğini duyurdu...
sabah akşam dışişleri bakanlığı ve ab genel sekreterliği haberlerini takip eden, gece resepsiyon resepsiyon gezen muhabir profilidir. "monşer" diye çağırır genelde vakit geçirdikleri yerler nedeniyle piyasanın diğer alanlarına bakan gazetecileri bu alana bakan habercileri. zaman zaman bazılarının bu ünvanı hak edecek şekilde davrandıklarıysa çok doğru bir saptama olacaktır.
olmaması gereken insan tipidir. şöyle ki:
büroda bilgisayarınızın başına geçmiş çalışmaktasınız, ya da keyif değil mi kardeşim, sözlüğe entry'ler döşüyorsunuz ya da okuyursunuz. işte tam o anda sözü geçen mal arkanıza gelir. aslında büro içinde mal mal volta atarken seri bir şekilde sıra sizin bilgisayarınıza gelmiştir ve bakar da mal mal. o anda monitörü alıp kafasında parçalayasınız gelir, sinirleriniz bozulur. şöyle bir dönüp bakarsınız anlamaz hatasını. kolunuzu koltuğun üstüne atarsınız "eeee aga naber, keyifli mi bari yaptıklarıma bakmak, ne mal mal bakıyorsun bilader bi siee..." der gibi bakarsınız. gecikmeli olarak aksak beyni yerine gelir ve yavaş yavaş bilgisayarınızın başından uzaklaşır. bir dahaki tacizine kadar rahat edersiniz. ancak o beyinsiz herkesi kendisi gibi sandığından unutacağınızı sanır. ya da gerizekalı gerçekten bunun yaşandığını hemen unutuverir. birkaç gün geçer ve yine damlayıverir...
dünyanın en mutsuz personelidir. çalışır, çalışır ve çalışır ama bilir ki maaşının yatacağı gün meçhuldür. kredi kartlarının son ödeme tarihi geçer, faturaları dersen faizleri almış başını gitmiştir ama o bekler, yine bekler, yine bekler. ümittir onu ayakta tutan.
erken gelen bir aşktır. ama sevmiştir bir kere bünye. 6. nesil yazar olarak tüm gün işyerinde, hemen ardından eve gelindiğinde ilk açılan ve ekrana sabitlenen site olmuştur uludağ sözlük. ama zamansız gelen aşklar hüsranla biter. olsun varsındır, günü yaşamaktır belki olması gereken.
muhabirin işçi kardeşleriyle aynı ruhu aynı duyguyu tatmak adına değil, görevi gereği, fiziksel şiddete maruz kalması. sanırım her biber gazı yiyen muhabirin aklına gelen ilk soru öksürükler ve gözyaşlarının ardından şu olmuştur: "ben bu boku niye yedim" ve kendisinden aldığı yanıtlar sorduğu sorudan daha da bir anlamsız gelmiştir her seferinde...
bazı muhabirlerin anonslarında 'işte hede olayı tam burada oldu' kalıbından bir türlü vazgeçememeleri. sinir edici bir anons biçimi, tüyleri diken diken eder.
bu, öyle sanıyorum ki her canlı yayın muhabirinin uyguladığı saplantılı bir davranış. olayı direk anlatmaya başlamak yerine örneğin,
"evet, hede hödö, buradan gerçekten şok yaratan açıklamalar geliyor. hede hödö..."
gibi girişler yapar muhabir insanları. buradaki 'evet' le başlayan kısım rahatsız edicidir, hoş değildir.kulak tırmalar. ya da sadece bana öyle geliyor, bilmem ki...
buna benzer garip kalıpların kullanıldığı anonslar da vardır örneğin, muhabirin işte tam burada saplantısı gibi...
ana amacı haberi ilk, hızlı, doğru vermek olan televizyonlardır. ntv, 24 tv, cnn türk ve habertürk bunların başlıcalarıdır. haber kanalı çalışanı psikopat olur, hayatı son dakikadır bu kurumların muhabirlerinin..
atv, kanal d, star gibi yayın kuruluşlarına televizyoncuların verdiği isimdir. prime time kanal haber kanalı olmayan yayın kuruluşlarını tabir etmek için kullanılır.
haber metninin stüdyodaki spiker tarafından okunacak kısmıdır. vtr haberlerde haberin kısa bir özeti şeklindedir, dsf' lerde ise bir ya da iki cümleyle haberin en dikkat çekici unsuru verilir.
televizyonculuk dilinde 'doğal ses fonu' nun kısaltılmış halidir. özellikle haber kanallarında sıcak gelişmeleri hızlı bir şekilde izleyiciye aktarabilmek için bu yayın formatı kullanılır. tekniği, spikerin okuyacağı kısım olan kam spk kısmının bir ya da iki cümleyle sınırlı tutularak yazılması ve haber metninin bu spk altına eklenmesidir. görüntüler montajcı tarafından 1.30 dakika kadar kesilir ve stüdyodaki spiker bu görüntüleri üstüne canlı olarak okur haberi.