yayın politikasındaki iğrençlik çalışanlarına da sirayet etmiş kanal. her biri birbirini yer, dedikodudan, ayak oyunlarından geçilmez bir mekan. Allah kimsenin yolunu düşürmesin.
90'lardan kalan ibiş güruhundandır. kazağını üzerine giymez, onun yerine kolları gössünde olacak şekilde sırtına asar. ibiş gibi göründüğünün farkında değildir. hatta kendisini iyi bir bok yapıyormuş sanır. tam dayaklıktır. millet kendisiyle taşşak geçerken o artist artist ortalıkta gezinmeye devam eder.
ios 6.0 ve 6.0.1'e unthethered jailbreak yapılamaması nedeniyle "jailbreak dönemi kapanıyor mu" dememe neden olan iphone modifikasyonu. sürüm 5.1.1'de takıldılar kaldılar. thethered işi zor be.
zor ancak imkansız değil. ben yaptım. askerliğimi yaptığım nizamiyede her sabah dönemin en sakıncalı gazeteleri olan taraf ve radikal okudum her sabah.
dün gece başıma gelen olay. rüyamda başbakanla aynı arabada seyahat ediyorduk. yanımızda beyaz ve şu an hatırlamadığım popüler bir kadın daha vardı. onlardan ayrıldıktan sonra uğur dündar'la bir masa başında sohbet etmeye başladık. neye yormak lazım?
bırakmaya çalışanlara bir tavsiye: ginseng, b vitamini ve balık yağı kombinasyonu.
bu üçünü sabah kahvaltısından sonra içiyorsunuz. internetten çok araştırıp sigarayı bırakmaya yardımcı olduğuna dair hiçbir şey bulamasam da ilk aldığım günlerde sigarayı kolay bırakabilme iradesini gördüm kendimde. sigaraya elim gidiyor ancak içerken çok fazla keyif alamıyor ve yarıda söndürüyordum. ilk günlerde yaşadığım etkiler yavaş yavaş azaldı. şu anda günde bir buçuk pakete devam ediyorum.
bırakabildim mi? hayır. ama belki ilk günler yaşadığım psikoloji bazı arkadaşlarda daha olumlu etki yapar ve onlar bırakabilir. denemekten zarar gelmez.
işten çıkarttığı ya da kendi isteğiyle ayrılan personelinin açtığı davalar sonrası dünyanın tazminatı ödeyen, o güne kadar deli dumrul gibi astığı astık kestiği kestik, o saatten sonra kuzu kesilmiş medya kuruluşu. fazla mesai bile ödüyorlar artık. bir de duydum ki saat 18:00'i bir dakika geçtiğinde mesai ödememek için çalışanlarını evine postalıyormuş.
içişleri bakanı'nın verdiği sevindirici haber. dün itibariyle 10 gündür kırmızı bültenle aranıyormuş kendisi. bakan da olayın üzerine hassasiyetle gidildiğini ve kendisinin de süreci yakından takip ettiğini duyurdu...
özel harekattan ergenekon'a bulaşmış bazılarının kontrgerilla taktikleriyle şeytanın aklına gelmeyecek yerlere gömdükleri koca mühimmatı, el bombalarını, lav silahlarını bir çırpıda buluveren devletin saklandığı yerden çıkartmakta zorlandığı şey...
fare gibi girdiği delikten çıkırtılmasını istediğim, çıkartılması istenilen...
yakalanması adalete olan güveni perçinleyecek şey...
sabah akşam dışişleri bakanlığı ve ab genel sekreterliği haberlerini takip eden, gece resepsiyon resepsiyon gezen muhabir profilidir. "monşer" diye çağırır genelde vakit geçirdikleri yerler nedeniyle piyasanın diğer alanlarına bakan gazetecileri bu alana bakan habercileri. zaman zaman bazılarının bu ünvanı hak edecek şekilde davrandıklarıysa çok doğru bir saptama olacaktır.
olmaması gereken insan tipidir. şöyle ki:
büroda bilgisayarınızın başına geçmiş çalışmaktasınız, ya da keyif değil mi kardeşim, sözlüğe entry'ler döşüyorsunuz ya da okuyursunuz. işte tam o anda sözü geçen mal arkanıza gelir. aslında büro içinde mal mal volta atarken seri bir şekilde sıra sizin bilgisayarınıza gelmiştir ve bakar da mal mal. o anda monitörü alıp kafasında parçalayasınız gelir, sinirleriniz bozulur. şöyle bir dönüp bakarsınız anlamaz hatasını. kolunuzu koltuğun üstüne atarsınız "eeee aga naber, keyifli mi bari yaptıklarıma bakmak, ne mal mal bakıyorsun bilader bi siee..." der gibi bakarsınız. gecikmeli olarak aksak beyni yerine gelir ve yavaş yavaş bilgisayarınızın başından uzaklaşır. bir dahaki tacizine kadar rahat edersiniz. ancak o beyinsiz herkesi kendisi gibi sandığından unutacağınızı sanır. ya da gerizekalı gerçekten bunun yaşandığını hemen unutuverir. birkaç gün geçer ve yine damlayıverir...
dünyanın en mutsuz personelidir. çalışır, çalışır ve çalışır ama bilir ki maaşının yatacağı gün meçhuldür. kredi kartlarının son ödeme tarihi geçer, faturaları dersen faizleri almış başını gitmiştir ama o bekler, yine bekler, yine bekler. ümittir onu ayakta tutan.
erken gelen bir aşktır. ama sevmiştir bir kere bünye. 6. nesil yazar olarak tüm gün işyerinde, hemen ardından eve gelindiğinde ilk açılan ve ekrana sabitlenen site olmuştur uludağ sözlük. ama zamansız gelen aşklar hüsranla biter. olsun varsındır, günü yaşamaktır belki olması gereken.
muhabirin işçi kardeşleriyle aynı ruhu aynı duyguyu tatmak adına değil, görevi gereği, fiziksel şiddete maruz kalması. sanırım her biber gazı yiyen muhabirin aklına gelen ilk soru öksürükler ve gözyaşlarının ardından şu olmuştur: "ben bu boku niye yedim" ve kendisinden aldığı yanıtlar sorduğu sorudan daha da bir anlamsız gelmiştir her seferinde...
akla korku filmlerini getiren gülümseme biçimidir. şöyle ki,
karşılıklı oturmak zorunda kalınan otobüslerde iki genç dallama gelir oturur karşına. başlarlar muhabbete ve ardından sana bakarak yavşak yavşak sırıtarak birşeyler anlatmaya başlarlar. doğal olarak dellenirsin, kızarsın, otobüsün eksoz borusuyla ilgili şiddet fantezileri gelmeye başlar bir anda aklına. hatta saw serisi baştan sonra belirir zihninde. belki seninle ilgili konuşmuyorlardır ama rahatsız olursun yine de. bu nedenle tepki veremezsin, durağına geldiğinde yine sessizce duracak düğmesine basar ve inersin o otobüsten...
bazı muhabirlerin anonslarında 'işte hede olayı tam burada oldu' kalıbından bir türlü vazgeçememeleri. sinir edici bir anons biçimi, tüyleri diken diken eder.
bu, öyle sanıyorum ki her canlı yayın muhabirinin uyguladığı saplantılı bir davranış. olayı direk anlatmaya başlamak yerine örneğin,
"evet, hede hödö, buradan gerçekten şok yaratan açıklamalar geliyor. hede hödö..."
gibi girişler yapar muhabir insanları. buradaki 'evet' le başlayan kısım rahatsız edicidir, hoş değildir.kulak tırmalar. ya da sadece bana öyle geliyor, bilmem ki...
buna benzer garip kalıpların kullanıldığı anonslar da vardır örneğin, muhabirin işte tam burada saplantısı gibi...
6000 ytl'lik yurtdışı görev avansı karşılığı muhabeseye sunulacak faturaları dünyanın öbür ucunda bırakıp gelmek, sonra elin gavur taksicisine şans eseri cebinde kalmış makbuz sayesinde ulaşıp "aman abim ben ettim sen etme, yolla şu faturaları kargoyla, ödemeli olarak yolla yeter ki, b.k.n.u yiyim" demek zorunda kalmak...