ozzy osbourne'un 2020 yılında çıkaracağı albümdür. aynı zamanda albüme adını veren güzel şarkısıdır. şarkıda kendisine vokalde ve piyanoda elton john, gitarda slash, davulda ise chad smith eşlik etmiş. baya şampiyonlar ligi gibi kadro yani.
I was unprepared for fame
Then everybody knew my name
No more lonely nights it’s all for you
I have traveled many miles
I’ve seen tears and I’ve seen smiles
Just remember that it’s all for you
Don’t forget me as the colors fade
When the lights go down it’s just an empty stage
Ok
Yes I’ve been a bad guy
Been higher than the blue sky
And the truth is I don’t wanna die an ordinary man
I made momma cry
Don’t know why I’m still alive
Yes the truth is I don’t wanna die an ordinary man
Many times I lost control
They tried to kill my rock n roll
Just remember I’m still here for you
I don’t wanna say goodbye
When I do you’ll be alright
After all I did it all for you
Don’t forget me as the colors fade
When the lights go down it’s just an empty stage
Ok
Yes I’ve been a bad guy
Been higher than the blue sky
And the truth is I don’t wanna die an ordinary man
I made momma cry
Don’t know why I’m still alive
Yes the truth is I don’t wanna die an ordinary man
Yes I’ve been a bad guy
Been higher than the blue sky
And the truth is I don’t wanna die an ordinary man
I made momma cry
Don’t know why I’m still alive
Yes the truth is I don’t wanna die an ordinary man
hortluyor geceleri, söylediğin ve yaptığın şeylerin eğri orantısı
nasıl bir boşluktur bu?
içimden gelmiyor kendim gibi olmak bile
uğurla beni, sanki balığa gidermişim gibi
hatırlama o eski günleri, nefes alsın biraz geçmişin
kandıran ve saklanan,
halk tarafından yasaklanan her şeyimizi
yolluk yap, çantama koy, sindiremezsem bitmez bu yol
karar verip tek seferde, göze aldıklarım yanımdayken
uğurla beni, sanki balığa gidermişim gibi
hatırlama o eski günleri, nefes alsın biraz geçmişin
the black keys'in son albümü let's rock'tan pek bir güzel, pek bir gönülleri dağlayan bir şarkı.
sevdikleri için su üzerinde yürüyenlere gelsin.
I can barely wait to get a hold on you
I wanna feel the one who has my love
Always come a runnin' when you want me to
I put no one else above
Only one I’m dreaming of
Your sugar coated love has got a hold on me
You know you do it to me every time
Got me seeing colors that I never could see
Now I got a one track mind
Rivers run into the ocean
Oceans run into the blue
Look around at all the commotion
Then I walk across the water for you
Clown around forever in the summer time
Down around the deep blue sea
Me and you together for the longest ride
From here to eternity
Feels just like a dream to me
Rivers run into the ocean
Oceans run into the blue
Look around at all the commotion
Then I walk across the water for you
Then I walk across the water for you
ingilizce'de ulaşılmaz olan, yenmesi zor olan şeyler için kullanılan terimdir. bu terim moby dick'ten gelmektedir.
motomot çevirisi beyaz balinadır.
aynı zamanda da bir the away days şarkısı. amma da çok şeymiş yalnız.
Time melts away
Besides our star's behave
All that matters
Is we are in love again
So then i took the other tiny sweaty hand of yours
Inside my head, it's our turn
The White whale flows around the earth
Please stop the rain
And your ego's wraith
The White whale flows around the earth
Call me anything inside the water, beyond the walls, behind the doors
beyoğlu eskiden kültür başkentiyken artık nedir bilmiyorum ama kültür başkenti olmadığı kesindir. üsküdar ise bana hep boğaza nazır olmanın ekmeğini yiyormuş gibi geliyor.
ha gel gelelim günümüzde iki ilçe de keko çomar kaynamaktadır. al birini vur ötekine.
illa cevap vereceksek eski günlerin hatırına beyoğlu. ama ikisinden de geçmemeye özen gösteriyorum.
Put your life on it
Put your life on my love
We'll get right on it
Like we always could
We can ride through it
I'll take the rain out of the storm
Take a chance on it
What you waiting for?
Well everybody wants you
You don't even have to try
Put your light on it
Shine a light on our love
We were made for it
You've been sent here from above
Well tell me can you feel it
Tell me can you feel it now
And I
I wanna say I love you
Won't let you down
You're never gonna be without
(Never gonna stop, never gonna stop)
Put your life on it
Put your life on my love
Take a weight from it
Take the weight out of your world
Get the car, we can run
Get the jump on everyone
No limit to my love
No places I won't go
Tell me can you feel it
Tell me can you feel it now
(There's no limit to my love, no places I won't go)
We're just gonna sing it
We're just gonna sing it loud
(Never gonna stop, never gonna stop)
And I
I wanna say I love you
Won't let you down
You're never gonna be without
(Never gonna stop, never gonna stop)
And I
I wanna say I love you
Just one more time
Let me scream it out
(It's never gonna stop, never gonna stop)
And I
I wanna say I love you
Won't let you down
You're never gonna be without
(Never gonna stop, never gonna stop)
And I
I wanna say I love you
Just one more time
Let me scream it out
(It's never gonna stop, it's never gonna stop)
And I
I wanna say I love you
Just one more time
Let me scream it out
(It's never gonna stop, it's never gonna stop)
Put your life on it
Put your life on my love
Put your life on it
Put your life on my love
liam gallagher'ın ekim'de yayınlayacağı albümünden çıkan ilk single.
you would keep the secrets in ya'
you've been keeping paraphernalia, oh
i think you know
anyone can walk up to ya'
anyone can see right through your eyes
all night
and i don't mean to be unkind
but i see what's in your mind
and the stone you throw
will turn back in its path
one day you'll shatter like a wall of glass
wall of glass
wall of glass
one day you'll shatter like a wall of glass
you believe in fascinations
and designer vaccinations, love
you get along
you were sold a one direction
i believe the resurrection's on
and you were wrong.
türkçesi echo'nun kemikleri olan samuel beckett öyküsü. more pricks than kicks kitabının içinde yer alan öykü yayın evi tarafından beğenilmemiş. yayın evi sahibi bu öykünün beckett'a çok fazla okur kaybettireceğini söylemiş ve yayınlamayı reddetmiş.
yayın evi bir bakıma haklı aslında çünkü okuması, odaklanması oldukça zor bir öykü. zaman ve mekan olgusu neredeyse yok. buna rağmen dikkatli bir okumayla anlaşılabileceğini düşünüyorum.
baş karakter beckett'tan aşina olduğumuz üzere belacqua'dır.
2016 filmekiminde izlediğim, boş ev ile ünlenmiş kim ki dukfilmi. geu-mul orjinal adı, ingilizceye the net, türkçeye ise ağ olarak çevrilmiş. biraz anlatayım filmi.
öncelikle festival kitapçığında konusunu okuduğumda baya bir gözüm korktu. çünkü fazla siyasiydi konusu. "eyvah" dedim, "kesin uyutacak beni." ama karar vermiştik bir kere, girdik filme.
korkularım yersizmiş. hayır aslında filmin konusunun temeli gene siyasiydi ama siyaset harici, apolitik insanları boğacak türden değil. yani siyasi karmaşaya, uzmanının bildiği terimlere sokmadan yaptı siyasetini. oradan takdirimi kazandı film en başta.
filmin konusuna gelirsek;
--spoiler--
efendim kuzey kore'li bir balıkçı var. fakir denilebilecek bir maddi durumda. bir karısı ve bir çocuğu var. günlerden bir gün bu adam her zamanki gibi balığa çıkmak için sabahın köründe teknesine geliyor. işte eşyalarını atıyor teknesine ve kıyıdan ayrılır. bu arada kendisi teknesini ailesi kadar sevmektedir. neyse işte kıyıdan ayrılınca açılmak için motoru çalıştırmaya çalışıyor fakat motor çalışmıyor. sonradan motora balıkçı ağının takıldığını fark ediyor bu balıkçı dostumuz. "herhalde ağdan kurtulur" diyerek daha da yükleniyor motora ve motor iyice bozuluyor ve tamamen perte çıkıyor. kuzey-güney kore sınırında oluyor bu olaylar ama. yani adam teknesini oraya koyuyor. motor bozulunca yavaş akıntı bu adamı teknesiyle yavaş yavaş güney kore sınırına doğru sürüklüyor.
bildiğiniz üzere kuzey kore bu ikiliden en serti, en katısıdır. iki ülke arasında çok büyük bir düşmanlık vardır ve bir sınırdan diğerine geçmek çok kötü sonuçlar doğuracaktır. özellikle katı kuzey kore için. neyse, sahildeki sınır güvenlikleri kayıkta neler döndüğünü anlamaz, hatta balıkçıya silah bile doğrulturlar. onu güney kore'ye geçmeye çalışıyor sanarlar. balıkçı ise ne yapacağını bilmez bir şekilde güney kore'ye doğru sürüklenmeye devam eder. yukarıda dedik ya, teknesini ailesi kadar seviyor diye, o yüzden teknesinden atlamak istemez ve kendini yavaş yavaş güney kore'de bulur.
sınırı geçer geçmezi bu balıkçı dostumuzu güney kore polsileri hemen sorguya alır. onu kuzey kore casusu sanmaktadırlar. filmin bu evresi işte o beni korkutan "siyasi çıkmazların" başlangıcı olacaktır. güney kore'de ki dedektif, bu balıkçı dostumuzun casus olduğuna emindir, değilse bile onu casus çıkartmak için elinden geleni yapar. bunun nedeni ise geçmişte buna benzer bir olayda büyük bir hata yapmasıdır. aynı zamanda kuzey koreli'lerden çok nefret eder çünkü ailesi bu iki ülke arasındaki savaşta ölmüştür.
bu arada balıkçının başına bir koruma dikerler, kendisine zarar vermesin, güney kore'de birisi ona yardımcı olsun hesabıyla. kendisi çok iyi yürekli biridir ve balıkçı dostumuza elinden geldiği kadar yardım eder. onun casus olmadığına emindir. ona acımaktadır aslında. onun sıradan bir balıkçı, bir aile babası olduğunu düşünür.
neyse gel zaman git zaman, bu balıkçının casus olduğu kanıtlanamaz ama iş elbette burada bitmez. güney kore polislerinin en üstü onu kuzey kore'ye yollamayı reddeder çünkü sorgu sırasında çok şey görmüştür. bunları kuzey kore'de anlatmasına müsaade edemez. ayrıca kuzey kore, güneyliler arasında diktatörlük olarak bilinir. o diktatörlükten bir kişiyi bile kurtarmayı kendine borç bilir. oradaki insanların beyninin yıkandığına inanır.
komple anlatmayayım filmi de, neyse gene gel zaman git zaman bir şekilde kuzey kore'ye geri döner balıkçımız, fakat orada da beklediğini bulamaz, istediği gibi karşılanmaz.
filmin temeli kuzey kore vs güney kore olsa da aslında mesaj "hepimiz insanız lan" şeklinde de yorumlanabilir.
kuzey kore'ye döndükten sonra sahneler tekrar düşmüş gibi görünebilir ama kanaatimce bilerek yapılmış bir durum bu. hatta yer yer aynı sahneler vardı ve bunlar tekrara düşmüş bir şekilde rahatsız etmedi, aksine filme mizahi bir unsur bile getirdi. bir yönetmen başarısıydı bu.
düz olay akışında alt metinler oldukça kalabalık. aslında kuzey kore'nin öcü gibi gösterilmesi, güney kore'nin ise "cennet, özgürlükler ülkesi" olarak lanse edilmesi yer yer rahatsız edebilir. kuzey kore'li yönetmen burada tarafsız kalamıyor. ama bu iki ülke üzerinden yaptığı dünya siyaseti eleştirileri çok başarılı.
mesela bu sevgi dolu koruması, bizim balıkçıya bir miktar amerikan doları veriyor. kendisi kuzey kore'ye döndükten sonraki sorgulamasında bu parayı unutuyor ve hemen izin isteyip tuvalete koşuyor. mabadına saklamıştır bu parayı. tam işini bitirip sorguya geri dönerken sorgu amiri gelir, dışkıyı inceletir ve bok içindeki amerikan dolarını bulur. ilk mesajı burada verir bize.
aynı sahneden 2. mesaj ise, o bok içindeki amerikan dolarını pay eden kuzey kore'li sorgu amiridir. o pis parayı hem kendine hem diğer memurlara dağıtır. kuzey kore'ye de buradan bir laf çakar.
aslında, kuzey-güney ayrımının temeline tam olarak inilmemesi biraz can sıkabilir. fazla yüzeysel ele alınmış bu konular. herhalde seyirciler boğulmasında diyedir. eyyorlamam bu şekildedir film hakkında. kore sineması meraklıları zaten izleyecektir. kore sineması ile alakasız insanlar da bir gitsin görsün derim. festival bitiyor yakında ama vizyona gelirse/gelince izlenebilir.
bir adet gaye su akyol şarkısı. değişik bir kafası var bu ablanın. "nasıl şarkı lan bu?" derken 10. defa falan dinliyorken buluyor insan kendini. ablamızın kafasına başka bir örnek için. (bkz: pink floyd un dediği gibi)
Fantastiktir bahtı yarimin
Yol yordam bilmez
Bilmez lagaluga
Eski kafalı
Bir rüya aleminde
Fantastiktir bahtı yarimin
Dramatiktir şekli yaremin
Ah o cazlar ve hicazlar
Yok mu benzeri
Koskoca kainatta
Dramatiktir şekli yaremin
Agnostiktir fikri zihnimin
Narin bir su gibi, ince bir sır gibi
Kayboldum neredeyim
Demirden bir perdeyim
Fantastiktir bahtı yarimin.
hakettiği değeri görememiş kitabın hakettiği değeri görememiş kahramanı. kendisinden bir turgut özben, turgut'tan ziyade hiket benol havası almak çok mümkündür.
zamanının en büyük 3. zeplini olan, yamulmuyorsam 90'ların sonu, 2000'lerin başında istanbul semalarında süzülen, daha sonrasında bir fırtınada halatları koparak kayıplara karışan zeplindir. kendi adıma belki de hayatımda en korktuğum anı yaşatmıştır bana.
ilgilenmezsiniz ama anlatayım gene işsizim nasılsa.
--spoiler--
o zamanlar beşiktaş'ta oturuyoruz, yıldız parkına falan sık gidiyoruz. tam bu zeplinin popüler olduğu zamanlar. ben de deli gibi korkuyorum. düşünsenize çocuk aklıyla, karanlıkta birden ışıl ışıl büyük bir şey uçarak önünüzden geçiyor.
neyse işte gene günlerden bir gün yıldız parkı'ndayız. kahvaltı için oradaydık sanırım. ben o zamanlar 6-7 yaşlarındayım, salak gibi koşuşturuyorum sağa sola. hiç unutmam çok büyük bir ağaç vardı, onun arkasında oturuyorduk, tabi küçük ben koştura koştura o ağacın diğer tarafına kadar gittim ve o anda korkulu rüyam, koç zeplinini burnumun dibinde gördüm. sanki zıplasam dokunabilecekmişim kadar yakındaydı neredeyse. tabi sonra bağıra çağıra, ağlaya ağlaya anneye koşulur, zeplin gidene kadar gözler açılmaz, hatta bir daha sofradan bile kalkılmaz.
at kadar adam oldum şuan bile zeplin kelimesi ürpertir beni.
--spoiler--
5 eylül - 1 kasım arasında gerçekleşecek olan etkinlik. hata iş başvurusnda bile bulundum, olumlu cevap gelse de az biraz sebeplensek.
--spoiler--
14. istanbul Bienali için hazırlıklar tüm hızıyla devam ediyor. Carolyn Christov-Bakargiev tarafından TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori başlığıyla bir dizi işbirliği içerisinde şekillenmeye devam eden 14. istanbul Bienali, 5 Eylül - 1 Kasım 2015 tarihleri arasında şehre dalga dalga yayılacak.
Ücretsiz olarak gezilebilecek 14. istanbul Bienali, 30’un üzerinde noktada iki ay boyunca düşüncenin alabildiği sayısız farklı formun özel bir yelpazesiyle izleyicilere sunulacak. Bienalde, 60’ın üzerinde sanatçının yanı sıra aralarında denizbilimci, hikâye anlatıcısı, matematikçi ve nörobilimcilerin de bulunduğu diğer katılımcılar, kolektif ve zamansız bir ortak düşünme deneyinde buluşacaklar. Bienalde, düşüncenin alabileceği formlar matematikle, fenle, bitkilerle ve sanatla içiçe araştırılacak. Bienal kapsamında aynı zamanda paneller ve okuma günleri gibi etkinliklerin olduğu kamusal program ile film programı da düzenlenecek.
pearl jam'in lightning bolt albümünün kapanış şarkısı, oldukça slow ve romantik bir şarkı olmakla beraber how i met your mother'in son bölümlerinden birinde de çalmış olması lazımdı.
if i ever were to lose you,
i'd surely lose myself
everything i have found here,
i've not found by myself,
try and sometimes you'll succeed,
to make this man of me
all of my stolen missing parts
i've no need for anymore
i believe,
and i believe 'cause i can see,
our future days,
days of you and me
back when i was feeling broken,
i focused on a prayer
you came deep as the ocean
it's something something out there here
all the complexities and games
no one wins, but somehow, they still play
all the missing crooked hearts
they may die, but in us they live on
i believe,
and i believe 'cause i can see,
our future days,
days of you and me
when hurricanes and cyclones rage,
when wind turned dirt to dust,
when floods they came or tides they raised ever,
closer became us
all the promises at sundown,
i meant them like the rest,
all the demons used to come around,
i'm grateful now they've left
so persistent in my ways,
here a angel, lying here to stay
no resistance, no alarms, please this is just too good to be gone
i believe,
and i believe 'cause i can see,
our future days,
days of you and me,
you and me,
it's you and me
enteresandır, ders var diye falan herhalde, bugün ders 9'da, benim 7 de kalkmam gerekiyor ama hala buradayım, haftaiçleri uyunmuyor falan, haftasonu gelince 4 de kalkılıyor ölü gibi. enteresan.
arnavutköy'ün üst tarafında, etiler'in bitişinde kalan nargile kafemsi hoş bir mekan. nargilesi harbinden güzeldir. işletmecilerinde yılmaz abi gelen giden herkesi tanır. müşterileri genelde aynı kişiler olur.
ido bakırköy iskelesinin hemen yanına kurulmakta olan iskeledir. uzaktan gördüğüm kadarıyla yakında açılacak gibi. her şey tamam görünüyordu. iddialara göre bakırköy'den direkt olarak adalar'a bile sefer olacak. bekliyoruz efendim, güzel bir hizmet olacak gibi. en azından bakırköy-kadıköy arası ido'ya dünyanın parasını bayılmamış oluruz.
yeditepe üni. alt kapı, ayrılıkçeşme metro/marmaray hattıdır. genelde boş ve rahat olur. tabi çok sık gelmez. belli saatleri var ve yaklaşık 40 dk'da bir kalkıyor. he toplamda 7-8 kişi falan oluyor otobüste o ayrı.
2014'de emekli olan, zamanının efsane futbolcularıdır doğru başlık. bir devrin hemen hemen kapandığını gösterir bize. yaşlandığımızın habercisidir aynı zamanda.
thierry Henry
ryan Giggs
javier Zanetti
Juninho
clarence Seedorf
carles Puyol
landon Donovan
gabriel Heinze
juan sebastian Verón
Rivaldo
eric Abidal
william gallas
edit: unutmuşum, şimdi yazıyorum;
alex de souza.
son kale olarak totti gerrard ve lampard kaldı beyler.