avenged sevenfold'un 8. stüdyo albümü. grubun the stage albümü ile başlayan tarz değişikliğinin son ve bana göre en iyi halkası.
gerçekten nevi şahsına münhasır bir progresif metal - avangart metal albümü yapmışlar. öyle bir albüm ki daft punk'tan da esintiler var, max ricter'dan da, dream theater'dan da. özellikle synyster gates müzikal anlamda gerçek bir dehaya dönüşmüş durumda. nobody solosu kendi soloları içerisinde kesinlikle zirveyi zorlarken, piyanodaki yeteneklerini ise albüme adını veren şarkı life is but a dream'de sergilemiş. bana kalırsa brooks wackerman'ın da grubun girdiği yeni yolda payı büyük, yeteneklerinin sınırlarını zorluyor her yeni albümde.
liseden beri dinlerim a7x'i. onlarla birlikte olgunlaşmak, yaptığın ve keyif aldığın işlerin değişmesi büyük keyif. "bu sefer böyle bir iş yapmak istiyoruz" deyip kalıplardan sıyrılıp da bu kadar özgün bir iş yapmaları da takdire şayan. metallica'nın load-reload dönemi gibi belki ama a7x işi daha zorlaştırarak progresif metal'e kaymışlar.
tüm albümün de albert camus felsefesinden etkilendiğini de dipnot olarak düşelim.
eski dinleyicilerinin albüme alışması zaman alabilir, ben de aynısını the stage'de yaşamıştım. fakat şans verilip eski a7x'den bağımsız dinlenirse sevilmemesi çok zor. harika bir albüm olmuş.
umarım bir sonraki albümlerinde bu yoldan devam ederler.
ideolojik sebepli kararların devamı. 10'dan sonra kimse dışarı çıksın istememenin başka bir açıklaması yok. haftanın 6 günü çalışan insanların tek tatil günü eve tıkamak da öyle. madem aşıda ilk 10'dayız niye saat 10'dan sonra salmıyosun bizi?
eğitime de değinmedi. demek ki çok mühim değilmiş. çoluk çombalak okuldan halihazırda aldığı yarım yamalak eğitimden de oldu.
pandemi resmen faşistlere gün doğurdu. aşı maşı getirmez bunlar daya yasağı daya yasağı. ortamlarda sağlık için dersin kim bilecek. virüs bile allak bullak oldu memlekette olanlar karşısında. halimize acıyıp da çekilecek yakında. alkol sattırmamak için atmadıkları takla kalmadı, ulan ne alkolmüş arkadaş. kafayı bozmuş adamlar alkolle.
tanım: salgın tedbiri kapsamı altında kişisel hak ve özgürlüklere müdahale eden bir başka genelge.
brooklyn nets'e geleli çok olmadan, kalp ritim bozukluğunun tekrar ortaya çıkması nedeniyle 35 yaşında basketbolu bırakmış olan oyuncu. daha iyi bir vedayı hak ediyordu şüphesiz.
kariyer istatistikleri:
1.029 maç
19.951 sayı
8.478 ribaund
2.034 asist
1.140 blok
%49 şut isabeti
7 kez all star, 5 kez all nba takımlarına seçildi.
yine mi dıj güçlermiş? neyse çok kıskandılarsa demek ki. yoksa yıkılmaz ekonomimizin bu hale gelmesi olacak iş degil. biraz zaman sonra az kıskanırlar bizi hemen toparlarız.
başına sakatlık vs gibi bir zeval gelmezse önümüzdeki 20 yıl adını sıkça duyacağımız fransız wonderkid. daha 17 yaşında olmasına rağmen fiziksel olarak premier lige bile hazır duruyor.
ozzy osbourne'un 2020 yılında çıkaracağı albümdür. aynı zamanda albüme adını veren güzel şarkısıdır. şarkıda kendisine vokalde ve piyanoda elton john, gitarda slash, davulda ise chad smith eşlik etmiş. baya şampiyonlar ligi gibi kadro yani.
I was unprepared for fame
Then everybody knew my name
No more lonely nights it’s all for you
I have traveled many miles
I’ve seen tears and I’ve seen smiles
Just remember that it’s all for you
Don’t forget me as the colors fade
When the lights go down it’s just an empty stage
Ok
Yes I’ve been a bad guy
Been higher than the blue sky
And the truth is I don’t wanna die an ordinary man
I made momma cry
Don’t know why I’m still alive
Yes the truth is I don’t wanna die an ordinary man
Many times I lost control
They tried to kill my rock n roll
Just remember I’m still here for you
I don’t wanna say goodbye
When I do you’ll be alright
After all I did it all for you
Don’t forget me as the colors fade
When the lights go down it’s just an empty stage
Ok
Yes I’ve been a bad guy
Been higher than the blue sky
And the truth is I don’t wanna die an ordinary man
I made momma cry
Don’t know why I’m still alive
Yes the truth is I don’t wanna die an ordinary man
Yes I’ve been a bad guy
Been higher than the blue sky
And the truth is I don’t wanna die an ordinary man
I made momma cry
Don’t know why I’m still alive
Yes the truth is I don’t wanna die an ordinary man
hortluyor geceleri, söylediğin ve yaptığın şeylerin eğri orantısı
nasıl bir boşluktur bu?
içimden gelmiyor kendim gibi olmak bile
uğurla beni, sanki balığa gidermişim gibi
hatırlama o eski günleri, nefes alsın biraz geçmişin
kandıran ve saklanan,
halk tarafından yasaklanan her şeyimizi
yolluk yap, çantama koy, sindiremezsem bitmez bu yol
karar verip tek seferde, göze aldıklarım yanımdayken
uğurla beni, sanki balığa gidermişim gibi
hatırlama o eski günleri, nefes alsın biraz geçmişin
the black keys'in son albümü let's rock'tan pek bir güzel, pek bir gönülleri dağlayan bir şarkı.
sevdikleri için su üzerinde yürüyenlere gelsin.
I can barely wait to get a hold on you
I wanna feel the one who has my love
Always come a runnin' when you want me to
I put no one else above
Only one I’m dreaming of
Your sugar coated love has got a hold on me
You know you do it to me every time
Got me seeing colors that I never could see
Now I got a one track mind
Rivers run into the ocean
Oceans run into the blue
Look around at all the commotion
Then I walk across the water for you
Clown around forever in the summer time
Down around the deep blue sea
Me and you together for the longest ride
From here to eternity
Feels just like a dream to me
Rivers run into the ocean
Oceans run into the blue
Look around at all the commotion
Then I walk across the water for you
Then I walk across the water for you
yeni çıkmış bir balthazar albümü. çok başarılı buldum ben. you're so real, wrong vibration ve i'm never gonna let you down again şarkıları favorilerim.
boğaz ağrısına iyi gelmeyen sigara türü. tıpkı hiçbir şeye iyi gelmediği gibi.
ciğerler soğuk aldığında, her nefes aldığınızda öksürdüğünüz zaman normal sigara içmek işkence gibi oluyor. o zaman da iyi gelmiyor ama içiliyor. bağımlılık zor, insan her yolu deniyor.
gayet başarılı bir dizi. bir simpsons veya futurama değil ama öyle bir iddiası da yok.
karakterler eğlenceli, orta çağ teması güzel işlenmiş. izlenir yani. öküz gibi güldürmüyor ama sırıtarak izletiyor. yer yer ofansif mizah falan bile var yani.
izleyen bilir, geçen sene ligde ve ş.liginde ki performansı hiç kötü değildi. ama liverpool seviyesinde ve tecrübesinde değil. finalde belli etti bunu. genç ve tecrübesi olması psikolojik olarak çok kırılgan olmasına sebep veriyor. bu sezonun başlangıcında, hazırlık maçlarında da iyi görüntü vermedi pek. yani hala finalin izlerini taşıyor olabilir.
şenol güneş oyuncuların psikolojisini düzeltebilen bir hoca, bunun örneklerini çok gördük. eğer final maçından kurtulabilirse bizim lig için çok uygun bir kaleci. sadece real madrid maçından bir yargıya varmak haksızlık olur.
bu şehrin karayolu girişinde şöyle yazar; welcome to stockholm, the capital of scandinavia.*
bu tabi kendi kendilerine verdikleri bir sıfat. bizde mesele yok şehir kültürü, fakat adamların benimsedikleri şehir kültürü nedeniyle aslında bu sıfatı gerçekten hak eder ve hakikatten iskandinavya bölgesinin genelinde de stockholm'ün iskandinavya'nın başkenti olduğunu düşünenler çoğunluktadır. (farazi biçimde tabi)
beklenen oldu ve kendisi paradise city'ye geldi. doğu ise iyice terk edilmiş topraklara, ortadoğu'ya döndü. nba severler ise eski günlerdeki gibi lakers - celtics finali görmek için sabırsızlanıyorlar.* hem de eski dostlarla bir final.
ne olursa olsun lige heyecan getirecek bir hamledir. kralım bu kez çok beklemedi. 2. günden formasını giydi.
lal'in yapılanması ise kısa sürdü. son 3-4 senedir dipte olan superstar cenneti, zamanında west'in, kareem'in, magic'in, shaq'ın, kobe'nin taşıdğı bayrağı lebron'a teslim etti. lebron'da hem memleketine verdiği sözü tuttu, hem de nba'in en büyük franchise'ını dipten kaldırmak gibi yeni bir challenge'ı var.
edit: komik bir triva; lal'de hocası olacak olan luke walton, 2003'de lebron'un 1. sırada seçildiği draftta 31. sırada seçilmiş.*
en güzel fırtınayt hatta en güzel bea'da güzellemelerinden. yerli echoes.
.
güneş yerinde herşey yolunda.
yanıyor eteklerim dönüyor yanıbaşımda.
güneş yerinde herşey yolunda
dönüyor, dönüyor, dönüyor.
denizin dövdüğü taşlara benzer yüzümün aldığı haller.
evire çevire kapatıyo tokadı suratıma aklımın içi, aklımın içindekiler.
çünkü dünya benden ibaret öyle olmayaydı şayet
kafatasımın içinde ne diye dolanıyo, bütün bu güzellik bütün bu rezalet.
hepsi benim hepsi bana ait.
güneş yerinde herşey yolunda.
yanıyor eteklerim dönüyor yanıbaşımda.
güneş yerinde herşey yolunda
dönüyor, dönüyor, dönüyo.
nerde bi sandalın ipi çözülücek kimbilir?
korkmaktan kaçmıyosan artık,
su bile yola dönüşebilir.
gerçekler tepedeyse gök
yalanlar kafadaysa çöl
gerçekler dipteyse kum
yalanlar laftaysa sel
bu havaların ardı bozuk.
sıradaki ne bilemezsiniz.
korkmaktan korkmayalım artık,
ordular ilk hedefiniz kendiniz.
gerçekler tepedeyse gök
yalanlar kafadaysa çöl
gerçekler dipteyse kum
yalanlar laftaysa sel
güneş yerinde herşey yolunda.
yanıyor eteklerim dönüyor yanıbaşımda.
güneş yerinde herşey yolunda
yumucam gözlerimi yumucam
herkes orda.