özellikle türklerin kötülenmediği bir yabancı filmde türk görünce salakça sevinilir.
o aptal gülümseme bir kaç saniye baki kalır. misal usual suspects'te keyser söze'nin bir an için türk olduğu rivayeti ortada dolaştığında nasıl da göğsümüz kabarmıştı. halbuki hep bir drug dealer, mafya babası, yankesici, türbanlı, şiş kebap durumu vardır yabancı filmlerde türklerin, yine de sevinilir.
bu sevincı paylaşmak da istersiniz akabinde.
"ahmet dedii"
-mısırlı o.
"..." ( üzülmüş gencimiz)
hayatınız :
bir kaç milyon yılsa muhtemelen bir kaç saniyeyi algılamazsınız.
bir kaç bin yılsa algınızın alt sınırındadır.
bir kaç saat ise tadını çıkartmak istersiniz.
bir kaç saniye ise bir ömürdür.
bir kaç on yılsa tek hayatı kendi hayatınız sanırsınız.
(bkz: insanlarda rastlantı algısı)
bilimsel adi actea racemosa olan bitki. kuzey amerikan kizilderililerinin zamaninda koklerini kaynatip basta kadin hastaliklari olmak uzere her derde deva bulmak amaciyla ictikleri bu bitki, gunumuzde ozellikle yan etkilerinden dolayı kullanımı eski yaygınlıgını yitiren ostrojen hormonu yerine tercih edilmektedir. ozellikle menapoz donemindeki ates basmalarini gidermek icin kullanilir. yan etkileri de vardir. uzun donem kullanimi basta karaciger olmak uzere bir cok organda harabiyete yol acabilir. klimadynon adlı bitkisel hapın * etken maddesidir. almanlar bu bitkiyi cok sevmisler ve benimseyip kullanmislar, o yuzden cogu bilgi almanca internette.
daha detayli ingilizce bilgi icin bkz: http://ods.od.nih.gov/factsheets/blackcohosh.asp
kişinin içine çok soğuk hüzünler bırakabilen var olmanın en güzel tarafının sevgili olduğunu anlamaya yarayan durum...onsuz olamama hissini kişinin iliklerine kadar salabilen olay..
yıllarca aranmadan sadece beklenilen aşk bulunmuş ve kişiler birbirlerini deli gibi sevmektedirler...sonunu düşünmeden sonsuza kadar süreceği inancını kalplerinde taşıyarak yaşamışlardır en güzel anları..ancak bir gün gelmiştir ve saçma sapan nedenlerden kişiler birbirini kırmıştır...tartışmalar gereksiz yere uzamıştır...sonunda geriye dönülüp bakıldığında bomboş olan konuşmalar çıkmıştır ortaya...ama geri dönüş yoktur işte ilk kavga edilmiştir...herşey nasıl çevirilir eski haline bilinmez...kişiler birbirinden telefon yada bir mesaj bekler...umulur ki her şey çok güzel olsun...her şey eskisi gibi olsun..
1875-1964 yılları arasında yaşamış orkestra şefi. kemanla başladı müzik serüveni. ardından violaya geçti. claude debussy'nin pelléas et mélisande'ının galasında viola çalan monteux, ardından gözünü batona dikmişti.
sergei diaghilev ile çalışmaya başlayan monteux, igor stravinsky'nin petruşka ile le sacre du printemps ve maurice ravel'in daphnis et chloé'sinin prömiyerlerini gerçekleştirdi. birinci dünya savaşı sırasında önce cephedeydi, ardından amerika'da.
metropolitan'da fransız repertuarından sorumlu bakan gibiydi adeta. ayrıca nicolai rimsky korsakov'un altın horoz'unu ilk defa yeni dünyada seslendiren olmuştu. prokofiev üçüncü senfonisinin dünya prömiyerini de gerçekleştirmek buna nasip olmuştu.
amerika'nın değişik şehirlerinin müzik yaşamına can veren ismin, andre previn ile neville mariner'e de bayağı emeği geçmişti. bir tevatürle bitirelim. efendim iddialara göre, kayıtlarını beğenmezmiş rahmetli, birçokları hayranıdır oysa ki...
iflas içi konkordato, ancak iflasa tabi kişiler için söz konusu olabilen konkordatodur. burada borçlu iflas etmiş olup, iflastan kurtulmak için konkordato teklif etmektedir. konkordato kabul ve tasdik edilirse, borçlu hakkındaki iflas bütün hüküm ve sonuçlarıyla kaldırılır*
bunun bir de iflas dışı konkordato versiyonu mevcuttur.
dalgındım dağlar gibi
türkülüydüm çınar çınar
ne kızarıp giden sarı
ne kızarıp gelen yeşil
dikilmiş dikmeninde
hoşçakal köprüsünün
tam da mendil sallıyordum güzel günlere
güzel günler güzel günler hey güzel günler
gözlerinde gidenimin hey güzel günler
güzel günler güzel günler hey güzel günler
ellerinde gelenimin hey güzel günler
balık attım olta tuttum
yaşadım gençliğimi
masal oldu çocukluğum
gençliğim bahar seli
ve bir akşam birdenbire
bir bulvar otelinde
ince bir dal değdi alnıma
koptu sazımın teli
güzel günler güzel günler hey güzel günler
gidenimin gözlerinde hey güzel günler
güzel günler güzel günler hey güzel günler
ellerinde gelenimin hey güzel günler
güzel günler güzel günler hey güzel günler
gözlerinde gidenimin hey güzel günler
heey günler hey hey günler hey güzel günler
ellerinde gelenimin hey güzel günler
heey günler hey hey günler hey güzel günler
gözlerinde gidenimin hey güzel günler...
genellikle gulerken olan (olmasa da insanlarin "hohaha sandalyeden dustum" seklinde dile getirdikleri (bkz: gulerken sandalyeden dusmek)), az da olsa korkma, irkilme sonucunda geri tepmeniz sirasinda gerceklesebilen, bazen de sandalyenin iki ayagi ustunde salinirken biraz geriye gitmeniz sonunda gerceklesen eylem..
her ne kadar tugrul $avkay delice takdir edilen ve yaptigi meslege oykunulen bir insan olsa da dost cevresinde, bu konuda ayri du$er delikanliya. raki, aslan sutu olarak istenirse revani ile beraber icilir, o andaki keyif katsayisi veya ciger yanma indeksi belirler ki$inin raki icme istegini zira, balik ya da meze bahanedir.
tunalıda abla kardes dolasılmaktadır kızıl manyaaa jr.charcharot kafası pavyon floresanı kırmızısı bir kızımızı görür ve yorungesine girer
-jr.charcharot : la la laaaaa gızıllllll
- charcharot : gel lan buraya o boyaaa
-jr.charcharot : boya moya gızıl ossun 80 yasında olsun
- charcharot : ohaaaa !!! pis sapık
hava yağmurludur.yaşınız miniktir henüz.annenizle acele bir yere yetişmeniz gerekmektedir. gözleriniz de miyoptur bu arada.(bu ayrıntı işimize yarayacak aman dikkat). herneyse efendim,aceleyle yol kenarına inersiniz bir taksi çevirmek için.ama gel görki karda tipide göz gözü görmemekte ve boş taksi bulunamamaktadır.tam da bu sırada miyop gözleriniz devreye girer ve uzaktan gelen bir vasıtayı taksi zannederek işaret çekmenizi sağlar.araba yanınızda durduğunda taksi olmadığı anlaşılır.içinden bi kafa uzanır, 'kaça?' diye bi ses duyulur. delicesine yok olmak istersiniz.
insanda yaradilistan gelmeyip sonradan ortaya cikan bir duygudur. zira insan ahsen i takvim üzerine yaratılmış olup, fıtratı sevmeye meyyaldir. ne var ki sevip sevmemek insanin özgur iradesi ile tercih edebilecegi birsey oldugundan birilerini yahut birseyleri sevmemek ancak öznel olarak bir deger ifade edebilir. baska bir deyisle dileyen sever dileyen sevmez ama kimse kimseye neden seviyorsun, neden sevmiyorsun, ya seversin ya terk edersin gibi sözler söyleme hakkını haiz degildir.
sevgilinin talepler uzerine kendi kendine internetten patch indirip kendini upgrade etme durumu.
boyle bir sevgili varsa selam eder, ellerinden operim.
(bkz: windows sevgilisi)
açmış birasını evinde tv karşısında ayaklarını uzatmış maçını izleyen esas oğlana, esas kız da gelir maçın en kallavi yerinde "seni seviyorum, seni çokkkkk seviyorummmmm" diye girizgah yaparsa devamını getiremeden erkekten duyacağı "bugün yok avrupa yakası falan, boşuna yağ çekme, üff göremiyom az çekil" mesajını inceden değil en heybetlisinden veren cevaptır.