2008'de stadyumun tribünlerinin çökme tehlikesi ortaya çıkıyor. 2500 taraftar, stadyumu inşasına gönüllü oluyor. Hem stadı yapıyorlar hem stad sahibi oluyorlar.
para yağdırılan RB Leipzig'in aksine küllerinden doğup ve kendi yağıyla kavrulan muhalif takım.
beyoğlu'nun ta kendisiydi. artık ne söylense az. büyük bir isimdi.
40'lı yaşlara yaklaşıp ve yıllar içinde kendisine tek satır dahi bu sözlüğe yazmayan beni ayrıca bir üzüntüye zerk etmiştir. oyunlar, kitaplar, diziler, şarkılar, filmler, podcastler.... keşke ona yardımcı olabilseydim.
iş bu yazı, yazarın bu sözlükteki son entrysi olabilir ama belki de yazar bundan cayabilir....
çocukken abur cubur yiyen değildim. şimdikiler gibi cips, çikolata, bisküvi düşkünü olamazdım çünkü, paramızı bunlara veremezdik. zaten hep zayıf bir çocuktum.
kağıt helva, stadyumda, milli bayramda, halk konserlerinde yani bir etkinliğin olduğu dönemde yediğim yiyecekti. özel bir gün olmalıydı.
çocukken hep sade yedim. dondurmalı ile birlikteliğini yıllar sonra yedim. güzeldi.
kağıt helvanın ağzımızda kaybolduğu gibi yıllar ve anılar da yok olmaktadır.
çok istemişsindir. her istediği olan veya her şeyi isteyen şımarık da değilsindir. hani ta yüreğinden gelmiş, kan akışın değişmiş, adrenalin yükselmiş, umut dolusundur. bıraksalar yudum reklamındaki gibi uçarsın. ben ki o demode çocuklar gibiydim. ayakkabısını ilk olarak evin içinde giyip sokağa öyle koşturan veya bayramlığı baş ucuna asılıp da uyuyan, defterleri kaplıklı ve kaplıklıdır ki o kitapları seneye başka öğrenciler de kullansın tıpkı kendisin de eğitimin yılının başında bir önceki dönemde okuyanın kitaplarını aldığı gibi.
çocuksun istersin. bilmezsin istersin. ve o söz gelir:
"paramız yok oğlum"
aslında bilirsin bu cevabı, duygusu en ızdıraplı. soluğun kesilir ama nefes almaya devam edersin. tüylerin diken diken olur. boğazına bir şey düğümlenir, söyleyemezsin. gözlerin dolar ama tutarsın gözyaşı kanalını.
yokluk başkadır. 1990'larda yok olanda yoktu. var olanı görme imkanı olmadığı için herkes eşit falan zannederdim. aslında çevremde benim gibi yokları oynayan çocuklarla doluymuş. misafirlikte veya yaz tatillerinde il dışından veya yurt dışından gelende, yani bir yabancıda anlıyorduk küçük dünyamızı. onu ezemediğimiz takdirde o kral biz köleydik. kapitalizm nedir desen bilmezdim ama yutkunuşlarımı anlatabilirimdim. her aferin hiçbir zaman 250bin(o zamanın parasıyla)etmiyordu.
bir şey istememeye alıştırıldığın için herkes ortaokulda cep telefonu sahibi olurken ben lisede zoraki telefon isteyen bir çocuktum.
şimdi pdflere döktüğüm makalelerde emeği de anlatabilirim, çocukların göz yaşını silmesini de bilirim gerek sevgiyle gerek paramla.
şimdi dünyayı biliyorum, kapitalizmi de anlatırım. nereyi tıklasam görüyorum ışıltılı hayatı. onlar kadar olmasa da param da var.