inandığım şeyi bir kenara bırakarak oruç tutanlara laf etmek gibi bir niyetim yok olamaz da. ama orucu kaldırabilenlerin tutmasını tavsiye ediyorum. eğer sen oruç tutup iftar vakti bir trafik canavarına dönceksen, iş yerinde altında çalışanlara günlerini zehir edeceksen, tüm gün boyunca negatif enerji saçarak çevrendeki insanları katledeceksen huzursuz edeceksen tutma arkadaş oruç, sen bu işi yapamıyorusun demektir bunlar. bir yerden sevap aldığını düşünüyosun diğer taraftan insanların haklarını yiyosun kötü etkiliyosun bu nasıl bir çelişkidir?
Takımın başına geldiğini ntv nin son dakika alt yazısında öğrendiğimde çok üzülmüştüm çok içerlemiştim ve hatta 2 saat televizyonun başından ayrılmamıştım ki belki haberi yalanlarlar diye. Gerçekten çok içime oturmuştu ama bir süre sonra bu ön yargı geçti. bir hocanın takım için bu kadar büyütülcek derecede bir önemi olmadgnı düşünmeye başladım belki de kendimi kandırarak. Sonraki süreçte gerçekten samet aybabanın kendisiyle çeliştiğini gördüm ve beşiktaş yönetiminin bir kuklası oldgnu düşünmekteyim ki umarım da yanılırım bu konuda. Quaresma'yı istememsinin sebebi olarak kendisinin bu futbolcuyu istemediği ihtimalini çok düşük görüyorum tamamen yönetimle alakalı bir durum bu belli başlı maddi durumlar hepimizin de bildiği gibi. Bu adamın ağırlığı karizması beşiktaşın teknik direktörü olmaya yetmez bana kalırsa. şu son nokta zaten koskoca beşiktaş kulubundesin bari kondisyonerin profesyonel bir insan ya da ekip olsun onu da gitmiş kendi arkdşnı yapmış. beşiktaş çok kötü yönetiliyor ve maalesef burda sadece entry girebiliriyorum elimden başka da bir şey gelmiyo.
Yüz yıl öncesinin teknoloji maddesidir. Pek yoktur artık müdür ve müdür yardımcıları haricinde. Tam ters bir model oluşmaktadır aksine. Öğrencininin öğretmenine hakaret etmesi modeli.
Minibüsçünün gülsem mi ağlasam mı hali vaziyetidir kendileri. Bir an, 'ulan ben şu parayı alıp müsait bir yerine soksam mı' diye düşünüp bir an ben napıyorum diyerek irkildikten sonra iç homurdanma geçirerek parayı alıp, bir eli direksiyonda bir eli de para üstü vermek üzere icraat görmekte olan minibüsçü kardeşimiz karşısında müşterinin hal vaziyetini bildiren hadise.
Tartışılıp ta ortaya bir çözüm yolu koysak bile, hiç bir amaca hizmet etmeyecek olan, hiç bir sonuca varılamayacak olan, hep böyle süregelecek olan bir gelenek hakkında yazılmış konu başlığıdır kendileri.
Hiç bir farkı yoktur aslında. Durum şundan ibarettir. Ekşisözlüktekiler biz eski sözlüğüz köklüyüz biz çok üstünüz derken, uludağdakiler yani bizler de çeşitli bahanelerle biz onlardan iyiyiz diyoruz. Kısır bir döngü olan bu döngü dönmeye devam ederken açılan boş bi entrydir.
'isviçrede doğru türkiyeye geldi helal olsun sanaaa Roger federeeeer roger federeeer ohoho ohooooo.'
tezahuratlarının yükselme ihtimali yüksek olan seyri geniş tenis maçı..
Türkiye'de oynanılmasını farzedeceğimiz bir roland gaross finali: federer nadal..
-Federer sayı sayı sayı federer sayı sayı sayııı
-Haydi nadal haydi nadal haydiiiii tam zamanı tam zamanı şimdiiiiii
-Haydi Federer Nadal'a da koy...
-Neee Nadal neee Tsongaaa şampiyonsun seeeen ROGER federeeeeer...
izlerken altıma yaparcasına şiddetli bir şekilde osurdum, fakat bu filmi izlemeden bir kaç saat önce yediğim kuru fasulyeden olsa gerek. Çünkü film sonunda bu kadar saçma bu kadar aptalca bir film neden yapılmış neden meydana getirilmiş diye sordum kendi kendime. korku filmi diye açtım can sıkıntısından parmaklarımı dişledim durdum. eywallah başlarına kötü şeyler geliyor sözde ama durumdan kurtulmak için hiçbir şey yapmamaları çok ilginç. kısacası recep ivedikten bile daha iyi bir korku filmi olur:)
anlayamadığım zihniyettir. yurt dışında olup ne yaptığı belli olmayan gösterişli vaazlarıyla halkı kandıran bu kişiye bu kadar inanmak gerçekten anlam veremediğim bir şey
kayıkla denize açılındıktan sonra ilk baştaki niyetin sadece kayıkta açılmak olduğu fakat denizi gördükten sonra dur bir atliyim deyip donla denize girme durumudur.
bizim burda 100 bin kişi bile recep tayyip erdoğanı sevmiyoruz dese bile halk oylamasıyla yine de iktidar seçilecek olan akp ve rte yi yine de sevmeyecek akıllı insandır. ülkesini satan ve git gide de maddi durumu düzelen birini kim sever. tabi türkiyenin yüzde 50 si sever..
birazcık ta uzaktan bir akraba veya anne ya da babanın arkadaşlarıysa hele hele evde pek misafirlerden hoşlanmayan günümüz gençlerinin çoğunun zar zor hoşgeldiniz deyip odasına çekilmesi durumudur.
hapşıran kişinin yukarda yazılan yazıları hiç düşünmeyerek kendisine çok yaşa diyen birine sen de gör demesidir. onun yaşlı ya da genç olması onun için önemli değildir.
bir kere top magnetik alan oluşturabilecek bir cisim değildir bu yüzden bir birini çekmesi mümkün değildir. iki topu bıraktığımızda yer çekiminin etkisiyle ikisi de birden sekmek üzere yerin yolunu tutarlar birbirini çekmezler ne yazık ki:)
çok tezcanlı yazarlardır kendileri. bir konu başlığı gördüğünde hemen atlayan ve bir yorum patlatma düşüncesiyle hızlı hızlı klavyesindeki harflere tıklayarak düşündüğü tezi 20 30 kere farklı cümlelerde aynı anlamda belirten yazarlardır.
anneyle küsmek her saat başı olabilecek bir olaydır. çok yüksek ihtimaldir anneyle tartışmak. ama küs kalmak ta bir o kadar zordur bir kere sabah seni kaldırıyorsa bu mümkün değildir zaten 'oğlum kalk' dediğinde düğüm çözülmüştür zaten. ya da yemek hazırladıktan sonra yemeğe çağırması muhtemel olduğu için hemen küslük biter yani anne bu, her an bir muhattaplık durumu beliriverdiği için mecburen küs durulmaz.
her nokta
sı, her virgülü, her noktalı virgülü, kısacası her noktalama işareti, her harfi her kelimesi, ince manalarla dolu olan, çanakkale savaşını müthiş teşbih ve bir çok söz sanatıyla anlatan mehmet akif ersoyun şaheseri.
anne tarafından verilen bir emir ile ya ekmek almaya ya da marketten bir şey almaya gönderilen gence, hemen ardı sıra verilen ikinci bir emirdir. genç bunu hiç ama hiç istemeyerek ve bir hayli üşenerek yerine getirir.