zamanında nüfus cüzdanları tasarlanırken yapılan çalıştayda birinin çıkıp:" hadi erkeklerinki mavi kızlarınki de pembe oluversin, biz de yarım kalan çaylarımızı içelim artık o zaman" demiş olma olasığını da akla getiren sorudur.
mesela tuvalete giderken yanımızda götürdüğümüz birer bardak suyun bir gelenek olarak ihtiyacımızı giderirken içildiğini zannettirecek kadar vahim bir durumdur. ihtiyaç giderirken su içen şu çılgın türkler!
aslında mutluluğun içinde yaşarken bunun farkında olamadan, değişik sebepler uydurup mutsuzluk moduna geçiş yapmasıdır insanoğlunun. zor olanı başarmak da denilebilir.
BUNU ASLINDA ROMANTiZM DiYE BiRAZ iNCELTEBiLiRSEK AŞKI TAVANA ÇIKARABiLECEK BiR MEKAN: BOLU GÖLCÜK...
YEMYEŞiL BiR GÜZELLiK iÇiNDE TOPRAK KOKUSU VE YAĞMUR SESiNDEN BAŞKA HiÇBiR ŞEY DUYMADAN, SISRILSIKLAM VAZiYETTE ÖPÜŞMEK...
work and travel programıyla buraya aslında hem gezmeye hem de para kazanmaya gelen Türk öğrencilerini 'dollar' hırsı esir aldığı için, gezme kısmını yap(a)mayan; doğal olarak da tabiat harikası olan bu yerin güzelliklerini göremeyenlerin dediği bir serzeniş cümlesi.
insanın içinin sıkıldığı, hatta nefes borusuyla midesi arasında bir kesintinin meydana gelip kasıldığı, herşeyin bir çıkmaza girdiği düşünülen anlardır.
aynı dersin sınavına sekiz defa girip de "bu sefer niye kaldım ben de anlamadım" dedirten, birinci sınıftan "beşinci" sınıfa kadar insanı apayrı bir düşünce dünyasına salan, ilk başlarda anlamadığınız-yuh artık bu da mı phallic symbol dediğiniz- ama son zamanlarda ise aşığı olduğunuz muhteşem bir bölüm.
atarinin tekme tuşuna artarda bastığınız da cıyaklamaya başlar "yep yep yep yep" diye.saniyede 1500 defa tekme atar böylece. yukardan size uçarak gelir sizde aşadan gel bacım gel şeklinne ona bir büyük yumruk atarsınız ve amele sümüğü gibi yere yapışır zavallı.
amerika kartalı, ayısı ve en önemlisi somon balığı ile tanınan, doğasıyla insanı büyüleyen bir amerika eyaleti.
gencecik, körpecik türk gencleri work&travel adı altında alaskaya gidip havyar fabrikalarında ırgatlık yaparlar yaz aylarında(tabi bunun karsılığını fazlasıyla alıp dolar zengini olarak dönerler ülkelerine).
bolu ve düzce arasındaki ilişki bu türdendi.ne bolu düzceyi severdi ne de düzce boluyu. nüfusları neredeyse birbirine eşitti ve devletten ilçeler için ayrılan payın büyük bir kısmı düzceye aktarılmaktaydı. nihayet düzce il oldu ve artık iki il olarak dostluk bağları güçlenmeye başladı.