bu adamın en iyi dizisi angel ve en kötü dizisi buffy the vampire slayer'dır.
angel dizi olmadan önce 3 yıl buffy'deki bir karakter olması ve sonradan ayrılması bu adamın çelişkilerini gösterir.
belki 3. ve 4. sezondaki saçmalıklar olmasa hem daha uzun sürecek hem de bir efsane olabilecek angel'ı düşürmesinden dolayı başına gelen şanssızlığı haketmiş birisidir.
angel; bu girdinin yazıldığı tarih itibariyle gelmiş geçmiş en iyi vampir destanıdır. dracula ile başlayan yeni bir fantastik kültürün en etkili ve unutulmaz temsilcilerindendir.
herşeyden önce bir sanattır; vampirler, avcılar, modern dünya, fantastik ve gotik ögeler aslında sadece bir araçtır.
önemli olan hikaye ve terimler değil, izleyiciye vermek istediği manevi değerler ve duygulardır.*
popüler kültürde fazla yer bulamadığı doğrudur, ancak yıllar geçse de onu unutmayacak çok sağlam bir seven kitlesi vardır. buffy the vampire slayer ile başlayan yolculuğu ve bir karakterin bütün diziden üstün gelmesi sonucu ayrılma zorunluluğu sonucunda kendi yolunu çizmesinden doğar.
ayrıca bir dizi için yapılmış belki de en profesyonel fragmanlara sahiptir.* http://www.youtube.com/watch?v=w-9z6keO2vg
fragmandaki müzik için;
robert duncan - chosen(short version)
Bu iddianın temel sebebi içki ve içecek kelimelerinin Arapça karşılığı ile Türkçe karşılığının karıştırılmasıdır. Bu karışıklılıkla orijinal metinde olmayan ifadeler sanki Kur'an'da varmış gibi zannedilmektedir. ilk başta bu konuyla ilgili olan ayetlere bakalım.
* Takva sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): içinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu? (47 Muhammed Suresi - 15)
Bu ayette çevrilen şaraptan ırmaklar kelimesinden yola çıkarak şarabın bir içecek olarak cennette olduğu ve dolayısıyla övüldüğü iddia edilmektedir. Fakat bu ayette geçen kelimenin karşılığı ve bunun anlamına bakıldığında hatanın nerede yapıldığı anlaşılacaktır.
Ayetin orijinalinde de şarap kelimesi geçer ve Türkçe'ye direk olarak şarap diye tercüme edilir. Fakat Arapça'daki şarap kelimesinin karşılığı ile Türkçedeki şarap kelimesinin karşılığı aynı değildir. Şarap kelimesi Arapça içmek anlamına şerebe fiilinden türer. Şarap içilecek olan her şeydir. Fakat bu kelime Arapçadan Türkçeye geçerken anlam kaymasına uğramış ve içki anlamında şarap olarak anlamlandırılmıştır.
Arapçada ise şarap ve alkollü diğer içecekler için Hımır kelimesi kullanılmaktadır. Kur'an'da da alkollü içecek (Türkçedeki şarap) anlamında bu kelime kullanılmaktadır.
* Ey iman edenler, içki (Hımır), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi? (Maide Suresi - 90-91)
Ayrıca Allah Kur'an'da cennet içeceğinin sarhoşluk vermediğini başka bir ayette ayrıca şöyle ifade etmektedir.
* Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. (Vakıa Suresi - 18-19)
Dolayısıyla iki dil arasındaki bu anlam karmaşasından faydalanılarak bu eleştiriler yapılmaktadır. Oysa ayette geçen kelimelerin gerçek anlamları bulunup, kelimeler buna göre düşünülürse sonuçta ortada bir çelişki olmadığı görülür.
insanlar ömür boyu sevap işleseler bile bu onları sonsuz cennete koymaya teknik olarak yetmez.
çünkü bir tarafta en fazla 100 yıllık bir iş, öbür tarafta sonsuzluk...
tersten düşündüğümüzde ise insanlar ömür boyu günah işleseler bile bu onları sonsuz cehenneme koymaya teknik olarak yine yetmez.
bu noktada anlamamız gereken şudur ki önemli olan günahların veya sevapların süresi, sayısı, zamanı değil feyzi, yaptığımız amellerdeki samimiyet ve inançtır.
50 yıllık günahların affedilmesi birşeyi değiştirmez, tek bir yanlış amel ile cehennem kapıları açılabilir veya tam tersi.
önemli olan kendimizi mümkün olduğunca doğru yoldan ayırmamaktır. doğru yola girmenin birinci şartı ise istemektir.
dipnot: kadir gecesinde kul haklarına giren günahlar affedilmez. yani hırsızlık, hortumculuk, şehvetle bakmak, tecavüz......
sadece kadir gecesinde değil, bu günahları yüce allah affetmez. etkilenen kulların affetmesi gerekir.
lazlara yapılmış hakaretin alasıdır, ciddiye alınmamalıdır.
lazlar en asil duyguların insanıdır, yeri geldiğinde bu memleketi türklerden dahi daha çok korur.
not:laz değilim.