anadolu takımlarının gözü açılır. tıpkı bir zamanlar galatasaray'ın avrupa yolunda diğer türk takımlarının gözünü açtığı gibi. yine anadolu kulüpleri bizi şampiyon yapmazlar psikolijisinden kurtulup türk futbolunun gelişimine katkıda bulunurlar. istanbul takımları da aslında bir cacık olmadıklarını anlayıp kendilerine çeki düzen verirler.
velhasıl türk futbolu kazanır.
iddia: ligimizde ikinci bir anadolu takımı şampiyon olmadıkça hiçbir takımımız şampiyonlar ligini alabilecek gelişimi gösteremez.
ingiliz the times gazetesinde yayınlanan makalesinde "bugünkü türkiye'nin doğusunda yaşayan halk [o dönemde] çok ağır koşullar altında yerlerinden edildiler ve bu da zaman zaman cinayetlere ve şiddet olaylarına neden oldu. peki ya soykırım? eğer hitlerin yaptığı tarzda bir şeyden bahsediyorsanız hayır.
ekim 1914te bir ermeni lidere mevcut sorunların giderilmesi için devlette bir görev teklif edildi ancak güven sorunu nedeniyle teklifi geri çevirdi.
türkler yaşananlardan dolayı 1,600 kişiyi yargıları ve bir valiyi idam etti. 1918den sonra dört yıl boyunca türk arşivlerini inceleyen ingilizler, suç teşkil eden belge bulamadılar. büyük şehirlerde yaşayan ermenilere dokunulmamıştı.
yaşananlarla ilgili 1920 yılında bazı belgeler ortaya çıktı ancak bunların da bir fransız okulunda yazılmış saçma sapan sahte belgeler olduğu anlaşıldı. bütün bu yaşananlar soykırım olarak tanımlanamaz." diyerek, " (bkz: içimizdeki irlandalı)lara ders veren" iskoç bilim adamı.
28 şubat'a önceleri dindar insanlara karşı yapılan postmodern bir darbe gözüyle bakardım. fakat ak parti'nin tek başına iktidara gelmesi bu bakış açımı sorgulamama neden oldu. derin bir araştırmaya daldım. farkettim ki yapılan bu postmodern darbe dış dinamiğin iç dinamikleri tetiklediği ve dış dinamiğin istediği yönde yol alan aslında tam olarak dindar insanlara karşı değil, küresel sermayeye karşı olan bir siyasi görüşe karşı yapılmış bir müdahale olduğunu farkettim.
baktığımızda erbakan hocanın temsil ettiği milli görüş, abd'nin ve küresel sermayenin tam karşısında duran bir oluşum. bu oluşumu bitirmek için, iç dinamiğin laiklik hassasiyeti kaşındı ve refah partisi o günkü askeri, siyasi oluşuma ve basına dövdürüldü. dış dinamik her zamanki gibi kendine içten bir maşa buldu ve ateşi körükledi. sonuç mu ? erbakan hükümeti düştü.
2 seçim sonra ne oldu?
28 şubat'ta dayak yiyen milli görüş içerisinden küresel sermayeye karşı olmayan "yenilikçiler"e mağduriyet rolü kazandırılarak tek başına iktidara gelmesinin yolu açıldı. baktığınızda aynı islami hassasiyetler tayyip erdoğan'ın ak parti'sinde de var. tek bir farkla, küresel sermaye karşı olmadan ve ılımlaştrılmış şekilde.
halkımız da benim gibi bu olaya dindar insanların ezilmesi gözüyle baktı ama aslında amaç küresel sermayeye karşı olan milli görüş'e bir daha ayağa kalkamayacak şekilde yumruk atmaktı. istedikleri de oldu. bakıldığında dindar insanlar yine ezildi ama onların ezilmesi amaç değil araçtı.
şimdi ise abd'nin bop projesi için ak parti istenilen kumaş konumunda. 2 dönem de bu kumaşı çok iyi kullandılar !!!
28 şubat'a önceleri dindar insanlara karşı yapılan postmodern bir darbe gözüyle bakardım. fakat ak parti'nin tek başına iktidara gelmesi bu bakış açımı sorgulamama neden oldu. derin bir araştırmaya daldım. farkettim ki yapılan bu postmodern darbe dış dinamiğin iç dinamikleri tetiklediği ve dış dinamiğin istediği yönde yol alan aslında tam olarak dindar insanlara karşı değil, küresel sermayeye karşı olan bir siyasi görüşe karşı yapılmış bir müdahale olduğunu farkettim.
baktığımızda erbakan hocanın temsil ettiği milli görüş, abd'nin ve küresel sermayenin tam karşısında duran bir oluşum. bu oluşumu bitirmek için, iç dinamiğin laiklik hassasiyeti kaşındı ve refah partisi o günkü askeri, siyasi oluşuma ve basına dövdürüldü. dış dinamik her zamanki gibi kendine içten bir maşa buldu ve ateşi körükledi. sonuç mu ? erbakan hükümeti düştü.
2 seçim sonra ne oldu?
28 şubat'ta dayak yiyen milli görüş içerisinden küresel sermayeye karşı olmayan "yenilikçiler"e mağduriyet rolü kazandırılarak tek başına iktidara gelmesinin yolu açıldı. baktığınızda aynı islami hassasiyetler tayyip erdoğan'ın ak parti'sinde de var. tek bir farkla, küresel sermaye karşı olmadan ve ılımlaştrılmış şekilde.
halkımız da benim gibi bu olaya dindar insanların ezilmesi gözüyle baktı ama aslında amaç küresel sermayeye karşı olan milli görüş'e bir daha ayağa kalkamayacak şekilde yumruk atmaktı. istedikleri de oldu. bakıldığında dindar insanlar yine ezildi ama onların ezilmesi amaç değil araçtı.
şimdi ise abd'nin bop projesi için ak parti istenilen kumaş konumunda. 2 dönem de bu kumaşı çok iyi kullandılar. !!!
sözlük dünyasındaki siyasi boşluğu dolduracağına inandığım platform. 2. meclis olma yolunda hızla ilerliyor. tbmm'den farklı olarak artı yanı, baraj engelinin bulunmamasıdır. her görüşe ve kimliğe açık.
kurduğu bilkent üniversitesi'nde zeki anadolu gençleri iyi eğitim almakta, milletine ve memleketine faydalı bireyler olarak yetişmektedir. allah rahmet eylesin.
parti seçim genelgemize, karma öğrenci yurtlarının yanına hatta yan yana inşa edilen erkek ve kız öğrenci yurtlarının yanına bir de kreş açılmasını koyduk.
3 çocuk yapın demiyoruz. yapılanları sadece çöpe, lavaboya, tuvalete atmayın diyoruz. gençler içinizi ferah tutun. biz sizi sizden çok düşünüyoruz.
hepinizi "çapsız" arkadaşlarınızla birlikte partimize destek olmaya bekliyoruz.
çin seddi uzaydan gözüken tek yapı denilir durur hep. ilkokul kitaplarımızda bile bu yalan okutulurdu. çin bile bu yalana daha fazla dayanamayıp ders kitaplarından kaldırmıştır.
mustafa kemal atatürk'ü kimileri sosyal demokrat, kimileri milliyetçi, kimileri muhafazakar olarak lanse eder. hepsinin kendi içinde tutarlı tarafları vardır ama tek başına bu tanımlar atatürk'ü tanımlamaya yetmez. atatürk, devrin şartlarına göre yeri gelmiş bolşevik rusya, yeri gelmiş orta doğu ve uzak doğudaki müslüman ülkelerle, yeri gelmiş batı ile dirsek teması kurmuş. bunları yaparken de devletinin ve milletinin menfaatlerini gözeterek, dünya şartlarına göre tavır almış. bir imparatorluğun korundan modern türkiye cumhuriyeti ateşini yakmak her baba yiğidin harcı değildir zaten. o babayiğit de atatürk olmuştur zaten.
işte taha akyol bu kitabında atatürk'e dar çerçeveden bakan pencereleri birleştiriyor.
her takıma lazım bir delidir kendisi. lincoln gibi, güiza gibi, tabata gibi akıllılarının olacağına varsın ibrahim üzülmez gibi delin olsun. helal olsun.
son çıkan yargı krizinden sonra tekrardan gündemdeki yerini alan ve bu sefer ihtimal olarak da yükselen, demokrasi şövalyeleri bu ihtimal gerçekleşirse nasıl bir tavır takınacak dedirten olaydır. kralın emrine mi girecekler yoksa ezilen halkın emrine mi ? bekleyip göreceğiz...
gazeteciliğe 33 yılına vermiş, bursa'nın en çok okunan ve en tarafsız köşe yazarı (bkz: ahmet emin yilmaz)'ı uzaklaştıracak kadar tarafsızlığını yitirmiş iktidar borazanı.
parti olarak yargı darbesine karşı değiliz. askeri darbeden iyidir. bu demek oluyorki türk milleti olarak level atlamışız. daha iyisi için şimdilik en iyisi !!!
yayınımız galatasaray'ın vicente calderon'da yaptığı futbol darbesi sonucunda kesilmiştir. genel kurmay başkanı abdul kader keita halkı sukunete davet ederek şunları dile getirmiştir:
aziz milletimiz, galatasaray'ın avrupa'da unutturulmaya çalışılmasına karşılık, galatasaray'ın avrupa fatihi olduğunu tekrar hatırlatmak, fenerbahçe tarafından kaybedilen itibarımızı yeniden tesis etmek için aslanlar yönetime el koymuştur. Netekim !!!
ünlü kişisel gelişim uzmanı ahmet şerif izgören'in kitabının ismi. biz de burada kitaba katkıda bulunabiliriz.
anadolu insanının taşıdığı sevgiyi çok güzel ifade eden bir cümledir. lakin bu sevgi abartılırsa insanımızı tembelliğe sevkedebilir.
tatil yerlerinde 5 yaşındaki alman çocukları yemeğini kendisi gider, alır, döke döke yer.
biz de ise çocuk 12 yaşına gelmiştir. hala yemeğini babası alır, annesi yedirir, halası ağzını temizler. çocuk 30 yaşına gelir, koca adam olur hala peşinden babası, annesi, tüm akrabayı talukatı koşturur.
fatih altaylı teke tek programında kemal kılıçdaroğlu'nu karşısına almış, chp'nin halktan kopuk olduğunu dile getirirken verdiği bir örnek. vakti zamanında ünlü bir gazeteci chp'den milletvekili adayı olmuş. oy istemek için gittiği kahveye bonsoir arkadaşlar diye giriş yapmış.
yıllarca (bkz: fildişi kule)lerinde yaşayıp halkın içine girmeye karar veren zartın zortlaması olarak tabir edebiliriz.