bazı akıl yoksunlarının kirlendiklerini tecrübe ile kanıtladıkları, hem teorik hem de pratikte yaşam biçimlerini ve içinde ki biriktirdiği kusmuk ve dışkı tortularıyla başlığa yansıttığını görüyorum. bu da sanırım başlığın içinde ki bir çok sorunun cevabını taşıyan nitelikleri sıralıyor. kirliler kendilerinin ne denli kirli olduklarını bir kez daha entry'leri vasıtasıyla bizlerin gözleri önüne seriyor.
hiç bir insan tanımıyorum ki kirlenmemek dayatması/baskısı ile dünyaya gönderilmiş olsun. gönderilmiş diyorum, herkes kendi inanç prizmasına göre yorum hakkına sahiptir. buradaki 'kirlenmek' tabiri insana obje havası katsa da yazının içeriğinde bir mecaz-ı mürsel tandansı yakaladığımdan dolayı olayın anlatım tarzını kısmen tasvip ediyorum. konu muhteviyatı derinlik arz ettiğinden ötürü bir kaç kelam etmek istedim;
'kirlenmek' yoruma olduça açık olduğu için kişilerin yorum kabiliyeti ile dallandırılıp budaklandırmasıyla istenildiği yöne çekilebilir nitelikte. neyin kirlenmesi?. eğer kasıt ruh kirliliği ise ortalık zaten çöplüğe dönmüş vaziyettedir. ki burada vurgulanmak istenen kişinin dış görünüşünden kaynaklı kirliliği değildir. insanların kirlenmesine dair bir çok sahih kaynak vardır. bu tüm ilahi dinlerin ortak paydası olan 'adem' inancı ile sabitlenmiştir. insanlığın start'ı olan hz adem dünyanın ilk gününden son gününe kadar (kıyamet) örnek laınacak bir kaynaktır. dünya tarihinde hatasız ve kirlenmemiş olan insanoğlunun hz muhammed olduğu konusunda iman edenler ile hemfikiriz sanırım. inanmayanlar zaten umrumda değil. hz mevlana gibi kitleleri peşinden sürükleyen bir düşünür bile ''yine gel'' diyorsa, 'gel' fiilini her ne sebepten olursa olsun, koşulsuz, şartsız bir biçimde yineliyorsa insanın her şartta kirlendiğini anlayabiliyoruz.
kilenmemek ya da kirlenmek olgularına sadece din ekseninden bakmakta konuyu sadece yüzeysel incelemek olacağından kişiler, vicdanlarına salt objektif ve subjektif olarak suller sormalı ve verebiliyorlarsa cevabını yine en samimi bir biçimde iç sesleriyle vermeleri konuya açıklık getirecektir. öyle ince, hassas bir konudur ki iş bu entry molla karaterizasyonuna sokulabilir. bu sebepten olaya daha geniş bir perspektiften bakmaya çalıştığımı da belirtmek isterim.
hem insanlar kirlenmeyen olasalardı dua kapıları ne için aralı kalırdı (inananlar için). hem insanlar kirlenmemiş olsalardı neden vicdan gibi bir mekanizmanın varlığı insanların içlerine oturtulurdu? (inanmayanlar için).
şarkıların tenhalarında arayanlara daha da derinlere inmesini tavsiye edebileceğim bir karakterin millenium'a yansımışı. o, şiir gibi gözlerini şehla bakışlarıyla yönelttiğinde size sünepe ruhlarınızı esir alırcasına etkiler benliğinizi.
yüreğim dayanmaz diye görmedim henüz kendisini, yazdıklarıyla yetiniyorum şimdilik. hayatın öğreteceği birçok şey olmasına rağmen parmakları yaşına aldırış etmeden kodluyor entry'leri.
henüz bana ne kadar hayran olduğunu belli etmese de onun titrek ellerinden dökülen yazıların yamukluğundan anlıyorum ben. tecrübe diyor ağzımı yamultarak ukalaca gülüyorum.
insan kendi doğum zamanını tayin edebilseydi şayet inanın paslı kalbimi ipotek edebilirdim.
radak emikis'i sevenler ve ona gizli hayran olanlar vakfı.
sikko bir yönetim kadrosuna sahip olan sözlük oluşumu. bakınız, uludağ sözlük since 2006 olmasına rağmen bu tırt sözlükten ne kadar ilerde görünüyor. kompleksli yazar tayfası ve sikko yöneticileri ile ancak bu kadar yol alınabilirliğini tecrübe ile de bize kanıtlamış oluyor.
- bak cemil ben ne dersem sende leyim diceksin tamaaam mı?
- tamam lan..
- hakan.
- leyim..
- ogün.
- leyim..
- yattara..
- leyim
- hami
- leyim..
- puhahaha. hamile misin lan huhahaha...
- zükerünaaa ühü..
gibi bir mizah anlayışı. ona bakarsak sevgili okurlar, peygamber solda olsa cigara sağdan döner. bunu neden mizah malzemesi yapıyoruz hiç yüksünmeden? neden bu tür şeyleri belaltı malzemesi yapmaktan vazgeçemiyoruz? neden ulan neden ?
ne lan bu? başörtüsüydü, islamcısı, dincisi, kılcısı, yüncüsü derken şimdide dinler arası diyalog geyiklerini kıt anlatım tarzınız ve dar hayal güçlerinizle burda sergileme derdindesiniz. şamanizm ile islam arasında ne denli bir bağ kurulur mantığım almıyor. mantığımın almamasının yanısıra gündemle, konumuzla ne ilintisi var?
şamanlar kendi şahıslarına münhasır yaşayan, inançlarını etnit kökenlerine göre şekillendirmiş, vakt-i zamanında kabile gibi birbirlerine girerek ter kokuları arasında yaşamış bir millet. islamın şamanizmi bitirmesi gibi bir ihtimalin varlığından söz etmek bile ahmaklık göstergesi. lakin islamın hiç bir şeyi bitirme gibi yetisi olmadığı gibi, birçok şeyin başlangıcı olması gibi bir kutsallığa sahip olduğunu burdan tüm yetkililere seslenmek isterim...
Jose Giovanni'nin romanından Alain Corneau tarafından sinemaya aktarılan filmde monica belluci çarpıcı açıklamarılya şimşekleri üzerine toplamış gibi görünüyor. fransa'da gösterime giren filmde monica belluci ilk kez sapsarı saçları ile yansıyacak görüntülere. Sinema eleştirmenlerinin kendisi için büründüğü her karakterin hakkını veren bir oyuncu olarak nitelendirdiği ve "Monica hem melek hem de şeytan. Beyazperdede ondan seksisi de, masumu da yok!" dediği Belluci, oyunculuğuyla ilgili Paris-Match dergisine röportaj vermiş.
ablacığım, geçen gün yolda giderken uzun boylu, sarı saçlı, mavi gözlü hayallerimin erkeğine rastladım. onun bana gizli bir hissi varmış ki, ''hav ken ay go tu suntanahmet?'' dedi. bende ancak, ''müslüman olup orhan adını alırsa kendisiyle evlenebileceğimi söyledim. ben orhan adını çok severim. ama çocuk sünnet olmak istemiyormuş. ablacım, sünnet olmadan müslüman olunmaz mı? yaşar nuri hoca'ya bir sorarmısın?''.
hayriye hevesli.
güzin abla;
sevgili kızım. oğlan sana sultanahmet'e nasıl gideceğini sormuş sadece. turistlerin şeyini falan rahat bırak. kendine müslüman kısmet ara. mavla'dan umut kesilmez....
<Merve> Merhaba * Ben Merve, bakalım beni tavlayabilecek misin...
<Merve> Beni yaratanlar hakkında daha ayrıntılı bilgi almak istersen http://www.botego.com adresini ziyaret edebilirsin.
<hebele> hassiktir
<Merve> Bu çok can sıkıcı
<hebele> can derken?
<Merve> birden titreme geldi
<hebele> gitti mi peki?
<Merve> ne ala.
<hebele> vurdum geçen mala
<Merve> tesadüflere inanır mısın ?
<hebele> kadir miyim ben a.q
<Merve> Anlayışlı ve nazik biri olduğunu kanıtlaman için sana bir fırsat sunuyorum.
<hebele> hani?
<Merve> bir kadını etkilemek için neler yaparsın ?
<hebele> sevişirim
<Merve> her şey seks mi yahu?
<hebele> herşeyden bahsetmiyoruz ki. konumuz kadın
<Merve> her şey? istisnasız he?
<hebele> istisnalar kaideyi bozmaz demiş ozan
<Merve> en büyük hayalin nedir ?
<hebele> büyük bir hayal kurmak
<Merve> bir kadına ona değer verdiğini nasıl hissettirirsin ?
<hebele> onun en iyi şekilde anladığı anda
<Merve> erkekleri anlamak bazen çok zor
<hebele> bazen mi
<Merve> o kadar seyrek olduğundan emin misin?
<hebele> bilmem
<Merve> Düşün o halde.
<hebele> o halde varım
<Merve> pardon, kapı çaldı da. nerede kalmıştık ?
<hebele> şurda
<Merve> diyelim ki beni tavladın, sonra ne yapmak isterdin ?
<hebele> tavlayı koltuğunun altına vermek
<Merve> Bence şansını bir dene
<hebele> şans derken
<Merve> ıssız bir adaya düşsen yanına alacağın üç şey ne olurdu ?
<hebele> am göt göös
<Merve> neden popo değil?
<hebele> popo tarzım diil
<Merve> e niye popo ki?
<hebele> göt denir ona güzelim
<Merve> demek güzel.
<hebele> sende de o zaman
<Merve> O zaman bu zaman, ya da bu zaman o zaman mı?
<hebele> zaman zaman canım
<Merve> Yakınsak hitaplarını samimi bir insan oluşuna bağlıyorum.
<hebele> hadi canım:))) bende hayvan sikicem sanıyodum
<Merve> inanamadın mı *
<hebele> baksana
<Merve> bazen beni hiç anlamadığını düşünüyorum...
<hebele> baksana
<Merve> Aynı şeyleri mi konuşacağız?
<hebele> baksana
<Merve> Aynı şeyleri söyleyerek beni sıktığının farkındasındır umarım.
<hebele> :D
<Merve> Smiley kültürün geniş mi?
<hebele> smiley diilde geniş başka yerlerim var
<Merve> daha n'olsun?
<hebele> yermisin
<Merve> takım tutuyor musun ?
<hebele> evet. şu an alimde
<Merve> anladım
<hebele> severmisin
<Merve> bir anda seviyorum ya da sevmiyorum demek güç oluyor bazen.
<hebele> anladım... her zaman sevmiyosun
<Merve> zekama bir iltifat mı bu
<hebele> zekana diil
<Merve> sen de zekaya önem veriyorsundur sanırım.
<hebele> bacak arasında kineyse evet
<Merve> bacak üzerine yoğunlaşmış gibisin.
<hebele> arasına
<Merve> benden nasıl haberdar oldun?
<hebele> ne lan.. call center misin amına koyyim:) istatistik mi tutuyosun ?
<Merve> Gördüğüm kadarıyla nezaketsizliği ilke edinmişsin.
<hebele> ya son bişe söylüyorum sibermanyak... kukunda salıncak kurup sallana salana mala vurmak istiyorum. * zu haha ulan çok zevkli olur yahu.. şimdi son söylediğine cevap vermicem...haha zoruna giderse borunada gitsin bebeğim.
<Merve> bana kalırsa akıllı oluşumu çekemiyorsun. Merve şu an ileti yazıyor.
Ana Sayfa | Hakkında - Sözleşme | Merve'yle diyaloglar | istatistikler | Proje: Botégo | Tasarım: Hasan Yalçın | Botefal
Sertaç Kaya profesyonel dj'lik kariyerine 1989 yılında Ankara Airport klübünde başladı. Kariyerinin ilerlemesinde Uğur Gündoğanın büyük katkıları oldu. 1995 yılında kendi radyosu olan Mix Fm 103.4'ü kurdu. 1.5 sene Mix Fm'i işlettikten sonra 1996'da askere gitti. Askerliği biter bitmez 1998 senesinde kendi prodüksiyon şirketi olan 'Mix Production'ı kurdu. Şirket : dj kiralama, cd-plak satışı ve dj kurslarının yanısıra, bir çok organizasyonada imzasını attı. Bunlardan en popüler olanı 2001 yılında gerçekleştirilen 'First Experience ' oldu. 2600 kişinin katıldığı bu organizasyonun bir özelliğide, Türkiyenin başkenti olan Ankarada gerçekleşmiş ilk fabrika partisi olmasıydı. 2001 yılının sonlarına doğru Sertaç, Dj'liğin yanısıra profesyonel anlamda ilk prodüksiyonlarını yapmaya başladı.Progressive House, Progressive Trance ve Electro tarzında prodüksiyonlar yapan Sertaç, Amerikalı ünlü Trance dj'i Gianni ve menajer Nick'in yardımları ile 'Pangea Recordings' plak şirketi ile temasa geçti. 2003 yılında ölen köpeği için yaptığı 'Boncuk' adlı parça, Sertaç'ı dünya piyasasına tanıtan çıkış parçası olmuştu. Dünyanın en iyi Djleri Tiesto, Paul Van Dyk, Sasha, Paul Oakenfold bu parçayı gittikleri klüp ve festivallerde çalarak desteklediler. Şu ana kadar sayısız radyo şovuna katılan Sertaç, 17 mart 2004 tarihinde katıldığı ilk radyo programı olan 'Proton Radio Featured Artist' de, 1000'nin üzerinde dinleyiciye performans gösterdi. Jerry Bonham, Snake Sedrick, Andrew K, Alex Stealthy, Chris Conner, Evrydaydowners ve daha birçok prodüktör ile remix çalışmaları yaptı. John Digweed, Flash Brothers, Steve Gerrard, Matthew Dekay, Madoka, Andre Absolut, Sultan, Roel H, Michael De Hey, D-nox, Petter, Snake Sedrick, Habersham, Christian Cambas, Andy Smith, Ricky Stone, Darren Roach, Anthony Pappa, Chris Salt, Criss Source, 16 Bit Lolitas Tod Terry ve daha birçok ünlü dj ve prodüktörler ile aynı sahneyi paylaştı. 2006 yılının başlarında kendi plak şirketi olan KAYA RECORDS'u kurdu.
sıradan bir akşam üstü durgun bir pazar günüydü, diye uzayan giden şarkıyı dinlerken kafamda şiddetli şimşeklerin çakmasıyla salyalarımı ağzıma sokmam bir oldu. çok dingin ve sade geçirdiğim bir günümün böyle hareketli geçeceğini ummamıştım. arkadaşlarımızla takıldığımız buram buram mistiklik fışkıran mekanın birden bire havası değişti en yakın arkadaşımın partneri ile içeri girmesinden sonra. dostumu severim, dostumun dostunu da. dostumun düşmanı benimde düşmanımdır. neyse...
içeri giriş yaptıktan sonra bütün boyunlar bilmemkaç derecelik eğimle kapıya doğru yamuldu. benimse tükürük bezlerim o esnada mesaiye kalmış vargücüyle boğazıma yumruk gibi tükürük salgılıyordu. kadim dostumun koluna taktığı hatun yüksek muhtemel lego'dan, kinder'den veya başka bi sikimden çıkmıştı. allah sizi inandırsın dilimi o esnada kontrol etmesem oscar törenlerinde ki o kırmızı halı gibi sere serpe uzanacaktı terbiyesiz. neyse ki zorbela ağzımda tükürüklerin yapışkanlığı ile tutmayı başardım. yılların verdiği samimiyetle arkadaşım kendini kasmadan ve götü henüz kalkmamışken masama doğru adımlar atarak geliyordu. arkadaşım her adımda bana daha çok yaklaşırken yanında ki yapboz tadında ki hatunun sıcaklığı ayak başparmağımın üstünde ki kıllardan kulak mememde ki tüylere kadar sıcacık etmeyi başarmıştı. heyecandan tüm vücudumun şifresi çözülmüştü, küçük radak'sa kafasını dışarı çıkarıp o gece tanışacağı eşsiz kuku'nun sahibesini görmek istiyordu merakla.
şükür ki yanıma oturmuşlardı. arkadaşımla eskilerden bahsediyor herzaman üstünlük kurduğum yanlarımdan söz ediyordum. benim yaşadığım şımbıllı hayattan bahsediyor gözlerinde ki o kıskanç kıvılcımı herşeye rağmen göörmezden geliyordum. arkadaş dediğim şahıs sürekli sıcak birşeyler içme dedindeydi. portakal, kivi, limon derken bokunu çıkardığını farkettim. onunla meydan muharebesine girmiştik artık. kumar oynadığımızın farkındaydı. o beni çok iyi bilir. kumarda kaybetmezdim, aşkta asla. kalabalık bir zümrenin içinde bariz belli olan bu ruletin galibini herkes merakla bekliyordu. kız benim ağzımdan çıkan her söze ''hihihi'' iç sesiyle gülüyor, bana bunu gizli işveleriyle belli ediyordu. içinde ki ses bana ''seni istiyorum'' diyor, bende içimde ki sesle ona ''bu gece seni hop hop hoplatıcam'' diyordum. abazan bir toplum içersinde bu tarz bir hayat dersi vermek aslında çokta tarzım bir davranış değildi. ben genelde insanları hoplatmak istediğimde açık bir dille bunu ona hissetirir, kimseyle birşeylerin muhasebesine girmezdim. lakin arada en iyi dostum, arkadaşım vardı. bari kalbi kırılmasın, en büyüğünden bana gönül koymasın diye kazananı aslında önceden belli olan bir mücadeleye girmiştim. sırf arkadaşıma ''olum bak ikimizden birisini seçti ve o ben oldum'' demek için bu saçma işe kalkışmıştım. olaylar bu şekilde gelişirken kızın ağzından damlayan suları görmezden gelemezdim. deli gibi arzulayan, her hücresinde beni deli gibi isteyen bir dişinin bu sessiz haykırışına seyirci kalamazdım. hatun gözlerimde kaybolurken arkadaşım içtiği 2252 tane oraletin getirdiği tuvalet ihtiyacı ile bir eli götünde bir eli taşşağında wc'ye doğru koşmaya başladı.
işte o an zafer çığlıkları attım içimden. gerçi şampiyon belliydi zaten. sadece foormaliteden girdiğim diyalogların bana hatun üzerinde deneyeceğim bir çok pozisyon için zaman kaybettirdiğini düşündüm. siklemedim yinede, kocaman bir gece onun terine karışacak, avuçlarından kasıklarına akacaktım.
tuvaletten çıktığında bizi masada bulamayacağını düşündükçe çok pis sırıttım. kız bana ne kadar piç olduğumu söylediğindeyse ona eve kadar sabretmesini gerçek piçliklerin aslında evde biryerlerde saklı olduğunu ve orada hepsini uygulamalı olarak oona göstereceğimi söyledim. heyecandan tir tir titriyordu. bu tarz gecelere alışkın olduğumdan odamın tavanında özel yaptırdığım elyafı tertemiz bir şekilde bırakmıştım. o gece hatunu sabahlara kadar hoplatmıştım, neyse ki tavanda ki elyafı iyi akıl etmiştim. hoplatmamın etkisiyle üst komşumun yatak odasından çıkan bir kelle hoş durmazdı zannımca.
eniğinden cücüğüne tüm jenerasyonları ağına düşürmüş bir hastalıktır marka merakı. çocukken başlayan marka sempatisinin tavan yaptığı dönemler lise dönemleridir. gerorge hook'lar, barbour'lar, timberland'lar o dönemlerde kutsal emanetler kadar değerlidir. marka merakı kötüdür.
marka merakı zamanla hastalığa dönüşür. marka giymek, markaya ilgi duymak, markayı kutsal saymak kişide davranış bozukluklarına neden olur.
arkadaşlarını timsah logoları ile onure eden bir olgudan söz ediyoruz. eğer timsahı yakanızda taşıyorsanız statü dediğiniz aptal marka olgusunda karizmanız fena halde tavan yapar. yanlış yargılamalar ve değerleme biçimlerine gebe kalan bir toplumun kanayan yarasıdır marka merakı. *
yaşlanan, pörsüyen eski nesil yazarların 34. nesil yazarlar tarafından taşakoğlanı durumuna düşmesi yüksek muhtemel olan yazarlardır. şu an mevcut olan her bir sözlük yazarı 30 yıl sonra hala hayatta ise muhtemelen götünde kıl dönmesi yüzünden geçirdiği ameliyatın izleri olacaktır. gözler muhtemelen monütöre bakmaktan darlanıp içeri kaçacak, dişler sigara içmekten dökülecek dökülen dişlerin yerine internetten temiz ikinci el takma diş siparişi verilmiş olacaktır. nesil savaşları o zaman çok çetin geçecek ancak sözlük yazarları alzheimer olacağından bu savaşların dışında kalarak kendine götüyle güldürecek. yaşlar kemale erecek ancak bozulan jenerasyon saygıda kusur edecek sözlüğün kutsal yaşlılarını hakir göreceklerdir.
bazı başlıklar;
laftan anlamayan x nesil sözlük yazarları - bakınız
kulakları duymayan gözleri duymayan yaşlı yazarlar - bakınız
yaşlı yazarlar sözlüğü bıraksın kampanyası - bakınız
idrak etme konusunda ciddi sıkıntılar yaşamama neden olan bir görgüsüz davranış biçimi. bardaklar kendi aralarında bilmem kaç gruba ayrılırken bu eylemi yapanın o anda ki zekası kaç parçaya bölünüyor dersiziniz?. bahanesinin ne olduğunu dinlemeksizin eylem içinde ki özneye hayvan muamelesi yapılmasının kaçınılmaz olduğu bir durumdan söz ediyorum.
evde ki bütün su bardakları kirli, yıkanmamış olabilir. çay bardağı ile su ihtiyacı zaten dört ya da beş yada daha fazla kerede karşılanabilir. bu deli saçması hareketi hayatım boyunca yapmadım. yapan denyolara denk geldiğimde ise onları ağır bir dille eleştirdim. mazeretleri hep yıkanmamış bardaklar ya da acele işleri olduğu için ayakkabı ile girdiği mutfakta seri bir şekilde çay bardağı ile su içerken ağzının kenarından su damlacıkları mutfak fayanslarını ıslatırken ''yovv acelem var kikiki ben daha ne yapayım'' olmuştur. taki itharlarımla kafasına kaynar suları dökene kadar. su bardağı üreten, satan ve işi su bardağı olan bir zümreye hakaret olarak nitelendirdiğim bu patavatsızlık yakında farklı alanlarda farklı materyaller ile amaç dışı varyasyonların çoğalabileceğini hissettirirken bana da bu denyolara nerde nasıl davranılmasını öğretmeyi şart koştu.
günümüzdeki dilenci tiplemelerini aklıma getirdiğimde belki de ömür boyu hiç kimse tarafından öpülmeyen bir güruhu göreceğim hayal alemimde. böyle bir şey ancak hayal olur zaten. birazcık da cem uzanımsı bir vaade benzedi. ''artık dilenciler makbuz yerine öpücük verecek'' bu da cem uzan gibi sözde(!) asil bir insan söylemi gibi durmuyor sanki. ama herşeye rağmen o dilenciler en kötü bir felicia fox kadar işlevsel olmalı. yoksa bu pazarda tutunamaz aç kalır, hezeyana uğrar, pert olur.
daha çok ingiliz lolişlerin uğrak yeri olan chat yapma, tanışma, koklaşma, yakınlaşma sitesi. son zamanlarda country kısmında tr yazılarının artması dikkatimi çekti. geçenlerde yine tr den birisi benimle sohbet etmeye çalıştı. ona mirc'den bahsedip beni rahatsız etmemesini söyledim. çok sağlam hatunlarda yok değil. belli mi olur, belki yaz tatilini beleşe getiririz.
manken ünvanını alıp popülerite kazandıktan sonra sahip olunan ünvan olsa gerek. sosyete olsa zaten manken olmazdı. manken olmak demek bir dünya densizin ağız kokusunu çekmek, şımbıllı ortamların hakkını karanlık ve ses geçirmeyen lobilerde vermek demek. hiç olmazsa türkiyede işleyen mekanizma bu. sosyetik bir ailenin çocuğu sanırım iyi okullardan mezun olabilir. iyi okullardan mezun olan birisi sanırım işi ile alakalı kariyer yapmak ister. içinde ısınmayan kompressör bir motor ihtiva ediyorsa orası ayrı. kanında motorluk var der hay hay çeker geçeriz. lakin manken olmanın amaçlarından bir taneside fakir, hakir bir hayatın içinden gelip basamak basamak yükselip o ulvi mertebeye, yani onların tanımıyla sosyeteye kendilerini kabul gördürme çabasının kısır refleksleridir. burda tilki selim gibi kurnaz olanlarıda yok değil. sağlam yere kapak atıp ömrünü garantileyen mankenlerde var. işte onlar sosyetedir, işte onlar jettir.
iki omuz arası mesafesi oldukça fazla olan sakallı bıyıklı manken. sakal ve bıyık sorunu sanırım hormonel bozukluklarla alakalı. sakal ve bıyık dışında fazlaca bir sorunu yok. omuzları evlere şenlik. o omuzlarla adam bile döver bence. omuz yemeye gelmez.
- eksiz sizsiniz hanfendi
- nasıl yani? yani ben.. şey.. ne dicemi bilemiyorum...
- evet. biliyorum.. ne diyeceğini bilemeyecek kadar eksiksiniz..
- bilmiyorum ki. böyle pat diye söyleyince.. yani.. şey.. aileme açmam lazım. ciddi bir konu..
- lan neyi ailene açıcan. harbi arıza lan bu.. eksiksin diyorum güzelim anlamıyomusun. eksik var kafada. tahta eksik. çalmışlar inşaatta kullanmışlar amına koyim.
- ne? ehm. kem küm... yani benim.. benim... benimle evlenmicekmisin? evlilik teklifi diilmi bu?..
- harbiden şase'sinde sorun va lan bunun. eksiksin lan işte.. delisin, manyaksın, kafanda çatlak, sızıntı var. tahta eksik ayrıca. zuuhaha. götüm gibisin lan.
- öhüü, böhüü. hayvann..!!