mantığınız sizi daima eteklerinizden çekiştirir "dur, kal, otur, yapma" emir kipinde. ilkinde durursunuz, ikincisinde de, belki üçüncüde, dördüncüde... ama bilirsiniz ki, bir gün elbisenizden sıyrılıverip ilk adımınızı atacaksınız, mantığın ötesine, ölümün berisine...
hala bir bölümünün benimle yaşadığına inandığım insan. gri pencerelerden bakıyoruz bazen, sımsıkı sarılıp birbirimize, bizim olmayan kaybettiklerimize ağlıyoruz.
sadece bir akşam üstü onun seni karşılayacağı hava alanını, o gri sonsuzlukta sımsıkı, upuzun bir sarılmayı, uzun parmaklı sımsıcak elleri, belki ilk ve son kez yapılacak bir cumartesi kahvaltısını hiçbir gerçeğe değişmemektir. yanı başındayken söyleyemediğin tüm cümleleri belki bir güne sığdırabileceğin o muazzam günü kurmak, her dakika hem de...
bir gece, bu sözler bile anlamlı gelmeye başlar. tek istediğin onun mutlu olmasıdır. bunca yaraya, hatıraya, şarampolden yuvarlanmış gülüşlere rağmen... hayat, senden tek isteğim var...
sadece onun için mutluluk dileyebilmek... en büyük özgürlüğünüzün bu olması... bir sabaha, sadece bir sabaha birlikte uyanabilme ihtimalini yillarca kafada kurmak...