istanbulda bir baloda idim. Sarı saçlı bir delikanlı gelip karşıma dikildi. Adı Ekrem yahut Kenan olacak Bir balo için aşırı sayılacak laubaliliklerle etrafındakilerin dikkatini çekmiş olacak, bir aralık ortadan uzaklaştırdıklarını hissettim. Halbuki onunla konuşmak da istiyordum. Nihayet döndü dolaştı bir fırsatını buldu gene karşıma çıktı. Bana düpedüz size diktatör diyorlar, doğru mu?dedi. Ona şu cevabı verdim:
Ben diktatör olsaydım sen bana bunu soramazdın. Bir takım inkılap zaruretiyle bir takım yenilikleri kabul ettirmeye çalışan adam diktatör değildir! Diktatör, hoşgörüsü olmayan adamdır. Karşısında her fikir söylenemeyen adamdır. Diktatör, kendi düşüncelerine aykırı fikir söyleyenlere kin güden adamdır. Bunun haricinde diktatörlük, tehlike, inkılap, fevkalade zamanlarda lâzım bir demokrasi müessesesidir. Demokrasi tarihinde böyle muvakkat böyle muvakkat diktatörlüklere rastlanır. Benim, on beş senedir, bazı fikirleri bu memleket hayrına kabul ettirmek için sarf ettiğim gayretlerde hiç bir şahsi endişe yoktur. Benim, belki demokrasinin anladığı manada diktatörlüğe benzer hareketlerim görülmüştür. Fakat, Tiran asla olmadım.
Bu vesile ile Atatürkün çok önemli bir hatırasını da nakletmek isterim. Rusyadan kendisine mensup bir genç:
-Rusyada bir takım inkılap hareketlerini yürütmek için terör olduğu bir hakikattir. Fakat doğrusu buna hak verdirecek sebepler de var. Eğer terör olmasa birçok inkılaplar bu süratle yürüyemez, demişti.
Atatürk, karşısında söylenen fikirler ne kadar kendi düşüncesine aykırı olursa olsun dinlemeyi severdi. Ancak, ana prensiplere ve esas davalara aykırı sözlere asla müsaade etmezdi. Bu sefer de aynı müsamahasızlığı gösterdi. Muhatabının sözünü kesti:
-Terör öyle bir maniveladır ki, bir defa insan onun kulpuna elini kaptırdı mı, bir daha bırakamaz. ilk hareketleri kendi tanzim edebilir. Fakat, ondan sonra kendi bildiği gibi dönecek olan makinenin kolu kopuncaya kadar esiri olur.
ataturkun sevdiği ssarkıları dinleyen, ataturkun sevdiği yemekleri yiyen, durup durup nutuk okuyan bunu da etrafa nutuk olarak atan insanlardır. atatürkçuluk benden ileri gidebilmektir diyen ataturku ve ataturkculuğu anlayamamışlardır. ataturkçuluk kendilerine verilmiş bir haktır sanırlar. yanılmaktadırlar.
devamlı surette taştığı söylenen ama icraata bir turlu geçemeyen, acaba aslında sabrı taşmamış ama secim zamanı yaklaşıyor ondan mı?, dedirten sabırdır. tasarsa tassın nasıl olsa birşey olmazdır.
atatürkçülük benden ileri gitmektir. diyerek mesajı vermiş insandır. beşerdir. hata payı vardır. ama bu hataları dillendirme özgürlüğünü de ona borçlu olduğu unutulmadan.
Cumhuriyetin ilânından sonra istanbulda yabancı devlet görevlilerine ve büyükelçilere bir resepsiyon verilir. yemek esnasında ingiliz ateşesi olan binbaşının bakışları atatürkün dikkatini çeker. bütün davet boyunca kendisine sert ifadelerle bakmıştır . atatürk ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir.döndüğünde yaver Mustafa Kemale şöyle der:
- paşam binbaşıya neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana Çanakkalede babasının öldürüldüğünü söyledi.
bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der:
- git sor bakalım babasının Çanakkalede ne işi varmış?
ingiliz kralı cumhuriyetin kurulmasının ardından ülkemize gelir. atatürk her türlü imkanla misafirini ağırlar. son olarak boğaz turuna ve yatında beş cayına alır. çay servisini yapmakta olan atatürkün söförödür ve krala cayını uzatırken ayağı yerdeki halıya takılır ve cay kralın üstüne dökülür. kral sinirli bir şekilde:
-siz etrafınızdaki bu insanlara saygılı bir usak nasıl olur onu öğretememişsiniz. der. cevap tokat gibidir.
- ben bu millete herseyi öğrettim. birtek usak olmayı öğretmedim! *
1924 Anayasasına göre Cumhurbaşkanının izni olmadan hakaret davası açılamazdı. içişleri Bakanı Şükrü Kaya Atatürk'e geldi ve elindeki dosyayı göstererek:
Antalyada bir köylü size hakaret etmiş. Savcılık dava için izninizi istiyor.
Atatürk sorar:
-Ben ne yapmışım bu köylüye?
-Fabrikasyon imalatı 5 kuruşu olan Köylü Sigarası sadece tütün ve sigara kâğıdı halinde olursa 3 kuruş...
Köylü aldığı paketin içinde sigara kâğıdı bulamayınca, gazeteden kestiği kâğıda sarmış, çakmağı yakınca gazete kâğıdı alev almış, dudakları yanmış ve adınızı söyleyerek:
' O köşkünde hazır sigara içiyor, ben parasını verdiğim pakette sigara kâğıdı bulamıyorum' deyip şikâyetini şahsınıza hakaretle tamamlamış.
Atatürk gülmüş:
-Anlaşılan beni padişah sanmış. Bak beni dinle. Trablusgarp Harbinde ben de bulduğum tütünü gazete kâğıdına sararak içmiştim. Bıyıklarım yanmıştı. Pek berbat bir şeydir. Köylü gene bana az küfretmiş. Onu mahkemeye vereceğine aldığı paketin içinde sigara kâğıdı bulunmasını temin et. Adresini Soyak'a bırak özür dilesinler ve bir koli içtiği tütün paketinden göndersinler. Yalnız dikkat etsinler paketler kâğıtsız olmasın.
Halkla ilgili en basit olayları nasıl takip ettiğini bilen Şükrü Kaya Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'a köylünün adresini vermekle kalmadı, Antalya Valisine; köylü tütün paketlerinin içinde sigara kâğıdı olup olmadığını kontrol ettirdi.
iki hafta sonra Atatürk durup dururken Kaya'ya şunu sordu:
-KÖYLÜYE PAKET ULAŞTI MI?
asağıdaki linke ve fotoğrafa dikkatli bakılmasında fayda vardır. masada masada 32 Kral , 62 Cumhurbaskani var. bir de atatürk var. o bakış anlatılamadığı için birsey yazamıyorum.
içine cektiği dumanın tamamını ciğerine gidiyor sanan sonra da tamamen ciğerlerinden boşalttığını sanan insandır. doğum gününde macun fırca misvak alınası insandır.
laiklik devleti korumakla yükümlü bir ideoloji değildir. laiklik dini de korumakla yukumlu değildir. laiklik gayri müslimi müslümandan da korumakla yükümlü değildir. laiklik tüm bunları yapmakla yukumludur. tarafların eleştirilecek o kadar cok özelliği vardır ki yazmkala okumakala falan bitmez. haddime değil ama yuzlerce kitap yazılmıştır yuzu de birbirinden farklı yuzu de doğrudur bir acıdan bakıldığında. mesela dinini yasamaya çalışan vatandas kimliği altında memleketi asure corbasına cevirmek isteyen kişi efendim laiklik kahrolsun bakın basörtulu kızım diye devam eden cumlelerle saatlerce konusur adam haklıdır esasında. ama türkiye cumhuriyeti 85 yıllık basortusu sorunu 20 yıllık. acaba ilk 65 yıl tum kadınların mı başı acıktı, yoksa okula giden kız mı yoktu. ne oldu meleketim insanına da bu hale düştü. sorun o asure yapan kişidir. o düşüncedir. onun ekmek yediği kapı maas aldığı eldedir sorun. devletimin sorunu o kapıyla ilgilidir. laik vatandasla değil.
bir diğer tyaraftan bakıldığında ise efendim bunlar seriat getirecek laiklik elden gidiyor diyenlerdedir. bu devlet menemeni bastırmı en genc halişyle, bu devlet seyh sait isyanını darmaduman etmiş yası cok küçükken. madem laiklik bu kadar köklü madem devleti bile sırtında taşıyor bu düşünce bu korku neden? unutmamalı ki, bu ülke laik olduysa başı ortulu nenelerin sırtındaki cephane de buna yardım etti, bebnin üzerinden ortusunu alıp top mermisine örten genc kadının da emeği geçtı bunda. ataturk lehinde hutbe veren ona verilen destek vaciptir diyen cami hocalarının da emeği geçti bunda. sen simdi onları ve o düşünceyi o inanç sistemini nasıl yok sayarsın bu cihanda? bu ülkenin anayasasına laiklik bir gecede girdi. ama bu devlet bir gecede laik olmadı. anayasadan bir gecede cıkarsalar bile o gece cumbur cemaat laklik elden gitmez. eğer mucadele olacaksa her iki taraf da kendince bir savas verecekse eğer bunun kurtrılmış bölgelerde, sokak kavgalarında, belde tabancalar elde molotof kokteyllerle yapılmasındansa burada yaza yaza okuya okuya yapılması herhalde en güzelidir. sevmese de insan başka sekilde düşüneni katlanmalı. kavgaya güç gerek. o gücü kendi aramızda harcamak ahmaklık olur. son sözüm de budur.
özenilecek sey varsa özenmekle kalınmamalıdır uygulamaya da geçirilmelidir şeklinde düşünmemem neden olan başlıktır. sorun yabancıya özenmek veya onu tyaklit etmekse ortada bir sıkıntı vardır. babaya ismiyle hitap etmek, paskalya yortusunu özel bir gün niyetiyle geçirmek vb. tavırlar özkültürle uyuşmamaktadır. peki ne yapmalı? yapabiliyorsan reforme et. hem kendin esnek olmaya calışacak hem de özentiyi her alana değil ihtiyac hissettiği alanalara indirgeyecek ve bunu da geçmişten gelen kültürünle cakıştırmadan yapacaksın. ilk başta tüm bunları yapmak zor gibi görünse de aslında insanın gözünü korkutmamalı. arabayı biz icat etmedik, tabancayı da biz icat etmedik. ama geçmişten gelen ve simdilerde cok kaba bulunan at avrat silah kültürüne gayet güzel uyarladık. bizim en büyük özelliğimizdir bu, cok zeki bir millet olarak hem kendimizi değiştirmez hem de elalemden * geri kalmayız.
küfür edenleri eleştirirken bile küfür edebilmek herhalde sözlüğü koruma içgüdüsü olsa gerek.gerçi bu bir tahmin kızmayın lütfen )ama insanlar kendilerinin doğrularına o derece inanırlar ki bazen kalvyeyi monitore monte etmekten cekinip küfürü ekrendan monte etmeyi düşünebilmektedirler. ancak hırsısın hiç mi sucu yoktur acaba? bazen oyle mesajlar gelirki size ozelden, bazen oyle güzel giydirirler ki insan dayanamaz. sabrı tasar. ama bir hadis vardır hani "sormuşlar hz muhammed e güçlü olan kimdir? diye cevap vermiş: güreşte rakibini yenen değil öfke anında öfkesini yenedir." elbette ben veya sizler peygamber değiliz ama karşı tarafın da az alttan alması lazım gelir. küfür etmek iki kişilik bir hadisedir. tokalaşmak gibi, sarılmak gibi, döğüsmek gibi. ikinci bir kişi, ikinci bir etki mutlaka vardır. sözün özü şudur ki; öz eleştiri şarttır. küfürü eden için de küfürü yiyen için de.
*batı dünyasındaki kapıtalist gelişmenin, işci sınıfının mağlubiyeti sonrasında hegel teorileri üzerinde tekrar düşünerek, bu görüşleri pozitivizmden ayırarak tekrar yukselişe geçirmeyi hedefleyen felsefi oluşumdur. kurucularından en bilinenleri: max horheimer ve theodor adornodur. aydınlanma felsefesinin sürekli eleştirisi içerisinde bulunan mensupları teknolojik araştırmaların bir son bulması gerektiğini zira teknolojinin beraberinde insanlık adına yıkımı getireceği tezini ileri sürmüşlerdir.
*eski alman sosyal demokrat parti liderlerinden ideolojinin teoriyenlerinden olan 1854-1938 yılları arasında yaşamış olan karl kautsky tarafından ortaya konan bir görüştür. lenin in kendisi için proleter devrimi ve dönek kaustky adlı bir de kitap yazdığı kautsky kapitalist ekonomi anlayısının kacinilmaz engellenemz bir düşüş içerisinde olduğunu savunmuştur. geleneksel marksist anlayışı savunmaktadır. ona göre ordodoks marksiszm; heterodoks anlayışın dışında ve emek sermaye celiskisinden uzak bir yasam hedeflemelidir. farklı fakat isyankar bir marksiszm yorumudur.
türkiyede ikamet etmekteyken daha sonra avusturyaya yerleşmiş olan cerkes öğretmen ve sairdir. hakkında http://www.kafkas.org.tr/kultur/kundeyt_surdum.html linkinden cok geniş ve detaylı bilgi almak mumkundur.
* 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu gereğince lisans düzeyinde eğitimini tamamlayan öğrenciler akademik ortalamaları, lisansüstü eğitim sınavı sonucları ve mülakat sınavı sonuçlarının tamamı gözönünde tutularak belirli sayıda açılan yükseklisans eğitim kontenjanına girerler. bu eğitimimn tamamlanmasının ardından ise yüksek lisans mezunu öğrenciler yüksek lisans akademir ortalamaları, uds veya kpds sınavlarından aldıkları notlar, mulakat sınavı sonuçlar ve eğer yüksek lisans eitimlerinin hemen ardından değil de bir sure ara verdikten sonra doktoraya başvuruyorlarsa tekrar lisansustu eğitim sınavı puanı göz önünde bulundurularak doktora öğrencisi olarak kabul edilirler. her öğrenci gerekli şartları taşımak kaydıyla herhangi bir universitenin açmış olduğu kadrolara muracaat etme hakkına sahiptir. üniversitelerin acmış oldukları kadro ve doktora ilanları http://www.memurlar.net adresinden takip edilebilir.
*
OSMANLIPADiŞAHI,CUMHURBAŞKANI,BAKAN,MiLLETVEKiLi,BÜYÜKELÇi,AKADEMiSYEN,YAZAR,GAZETECi,BESTECi,SiNEMA-OYUNCU,ASKER,iŞADAMI,TÜRK DÜNYASI kategorisinde ünlülerin hayat hikayesini anlatan onlarla ilgili temel bilgileri veren bir sitedir. tam adresi http://www.biyografi.net tir
zaten lezzetli olan ancak ulker gold türk kahvesi ile harmanlandığında ve bir de su yerine maden suyu ile pişirildiğinde tadı daha da güzelleşen kahvedir. mücerrebdir.
-samuel etoo nun paraya doyduğunu gösterir
-galatasarayın herkeslerin göz kırptığı birşey haline geldiğinin gösterir.
-samuel etoo nun yengeden iyice bezdiğini gösterir. * *