alakasızdır, hatta 160 boylu kızlara kezban diyen erkek direkt barzodur. Üzgünüm ama böyle.
ayrıca scarlett johansson,simone simons, emilia clarke, shakira bunlar da kısadır ama bunlara kimse kezban demez. çünkü güzellerdir, bi insana da zaten boyu kısa diye kezban denmesi çok aptalca.
Tam anlamıyla bir ergen, hatta doruklarını fazla uç noktalarda yaşadığı aşikar ki bunu twitter sayfasından da ve tipinden de rahatça anlayabiliyorsunuz.
Sanırım psikolojik sorunları var çünkü cidden normal bir insan ateist konularına gireceğim okuduğum bir kaç şey de inanç meseleleri de vardı bunu yapmaz, ateist bir insan bile. çünkü bunun inançla alakası yok hayvan sevgisiyle,insan sevgisiyle alakası var. aileden gelen eğitim ve öğretimle alakası var. kendisini bayağı kınıyorum.
tartışmalar olmuş okulla kedinin ne alakası var diye. aslında kafamı karıştıran bi şey bu da. eğitime devam edip bu tarz insanlar topluma kazandırılmaya çalışışmalı mı yoksa hayat boyu bu yaptığının acısını çekmeli mi diye ama bu tarz birinin iflah olacağını da zannetmiyorum ki bu da telefon mesajlaşmalarından belli.
sanırım fazla ceza verilmeyecek, okuldan da atılmaz herhalde, ya da atıladabilir bunun yüzünden hapis yatacağını düşünenler yoktur umarım aramızda. ama eğer bu şekilde ceza almayacaksa tepkilerde haklısınız. vicdan azabı çekmeli.
gerçi ekşi sözlükte 30 sayfayı bulmuş entry altı, insanların bir anda nefretini kazanmak inanın psikolojiyi alt üst eden bir şey. kendisinin bundan sonra rehabilitasyonla bile düzeleceğini zannetmiyorum. ülkeyi terk edip adını soyadını falan değiştirmesi gerekiyor. o kadar kötü şeyler yazılmış ki haklı olarak.
ama ben aynı hassasiyetin başka durumlarda da gösterilmesini istiyorum. cidden, olayı hemen başka noktalara da çekecek olursam, aç çocuklar var, ambulans gelemedi diye çocuğunun cesedini sırtında taşıyanlar, evde cam yok diye üşüyüp donarak ölen bebek, her yıl tecavüze uğrayan çocuklar, kadınlar, doğranan insanlar... bunlara da bu denli fazla tepki verilmesini istiyorum. çünkü bu yapılan küçük bir şey değil elbette, ama küçükte şu saydıklarımın yerinde, üzgünüm, ve biz halk olarak küçük şeyleri daha çok büyütüyoruz.
aynı şey ebru gündeşin ağlamasında da meydana gelmişti hatırlatırım, o günlerde bir bebek ölmüştü donarak cam olmayan evinde. bu hassasiyeti her zaman gösterelim.
ve can aksoy denilen arkadaşa da şimdiden rahmet diliyorum*
hakikaten insanı lahmacundan soğutandır, hele bol soğan kattıysanız lahmacunun sonlarına doğru bir bayılasınız gelir. keza bendeki durum bu, hastanın ayağına doktor misali, biri yardımcı olsun ayol.
bazen de nedensizdir, hayatınıza giren bir çok kişi size mükemmel olduğunuzu söyler, bir çok konuda bilginiz ve kültürünüz vardır, her hafta 1-2 film bitirir, bir sürü kitap okur, dizileri ve sosyal medyayı takip edersiniz, herkesle konuşacak şeyiniz vardır, ama yine de yalnızsınızdır. Bazen çok nedensiz oluyor, yalnızlık şans mı şanssızlık mı bilmiyorum ama şu aralar kendisini şansızlık olarak görüyorum. bir çok şeye sahibim, maddi,manevi fakat etrafımda birileri olsa bile yapayalnız hissediyorum. çok saçma ama yalnızım sanırım bende.
last fmde çok fazla dinleyen arkadaşım vardı ama pek dinlememiştim, sonra bi arkadaşım falan attı, güzeldi de bayağı. hoş yani, çalsın dursun arka planda..
10. sınıfta başıma gelmiş bir eylem, üstelik kapalıydı da alsam mıı almasam mı falan dedim. sonra napacağım ki ben prezarvatifi ya dedim bir de unuturum munuturum çantamda falan almadım öyle kaldı orada..
öncelikle kendime bi ev alırdım. Ama sanırım bu türkiyede falan olmazdı. araba alırdım, sonra bi kaç tane daha ev alıp onları kiraya verirdim, her ay sonu bankada param gelmiş olurdu. hazıra dağ dayanmaz çünkü. sonra bi cafe tarzı bi şey açardım ya da bar, eski tarz, öyle eski tarz yapardım ki içerisi tıklım tıklım olurdu, bilirsiniz ki eski olan her şey kıymetli ve çekici gelir. sonra, evime bir sürü kitap, içki ve film alırdım, teknolojik olan her şey benim evimde olurdu meselaağ, hizmetçi tutardım biraz tembel bi insanım da. üf, sonra da biterdi herhalde para, ama kiralarım var. kira paralarım...
mutluluklarımın anlık olduğunu öğrendim, mesela dün çok mutluysam, ertesi gün aynı mutluluğu yaşayamayınca çok üzülüyorum, ççoook çok üzülüyorum.
bir gün çok mutlu olduğumda ertesi gün çok mutsuz oluyorum, o yüzden ya hep mutlu olmam lazım ya da hiç mutluluk yaşamamam. çok kötü bir durumdayım, sanki, uyuşturucu kullanıyormuş gibiyim, hatta bazı insanlar bazı durumlar ben de bu etkiyi yaratıyor. Onlar gidince hooop, bütün mutluluğum gidiyor. ne yapacağım bilmiyorum, aslında küçük şeylerden mutlu olan bir insanım, mutlu olunca da mutluluğumu abartıyorum. üzüntüm de bununla doğru orantılı oluyor, küçücük şeyden de üzülüyorum. kötü ne yapsam bilemedim.
ince bellinin yerini tutmaz, ince belli olayı çok farklı bir şey, fincan bile ayrı mesela. ince belli de daha bir samimi olurken, fincanda içince kendimi pek bir ingiliz hissediyorum. Gerçi arada içine süt dökmüyor da değilim...
bir yazar, dinlediğim müziklerin neredeyse hepsini beğenmiş, yani yazarların şu an da dinledikleri şeyler başlığında yazdıklarım yani, ve çok garip müzikler vardı hakikaten içinde, bi ara kimsenin dinlemediği ilginç grupları ve şarkıları dinleyeyim diye arayışa girmiştim harbiden adam hepsini beğenmiş.
kimse, gelsin mesaj atsın, müzik zevkini beğendim, öyle beğenip, sonra terk edip gitmek yok...