azıcık inancı kalmışken daha, dindar bir arkadaşı tarafından sözde okuyup anlaması beklenen kişide tam tersi etki yapması sonucunda içindekiler kısmının, size nasıl yani dedirtmesi ve çelişkiler karşısında "yok artık" deyip inanca veda etmektir.
dtp lilerin izmirde saldırıya uğraması, taşlanması karşısında attıkları sevinç çığlıkları oley oley lerden sonra yine dtp li olduğu iddia edilen sürücünün arabayı kalabağa doğru sürmesi karşısında yüreklerinin sızlamasıdır.*
burunları kanasa galeyana gelebilecek türk diye adıllandırdığımız insanlar başkasının cesedi yerde olsa bile ya da elinde çocuğu olan bir anneye bile saldıracak, saldıranları alkış yağmuruna tutacak kadar acizliği, vicdansızlığı gösterebiliyorlar maalesef.
kendi evlerinde rahat uyumak için başkasının evine saldırmamak gerektiği bilincini bu barbarlıkları yapan insanlara kim kazandıracak acaba. *
geceleyin bir ses böler uykumu
içim ürpertiyle dolar nerdesin!
Sorunların olduğu yerde mutlaka kazanç da vardır. nasıl ki ikinci dünya savaşı öncesi dönemde bankerler ülkelerin savaşa katılmaları ya da ülkelerin savaşmaları için çalışmalar yapar ve savaş çıkınca onları borca sokarak finanse ederler( mayer amschel rothschild. vb), bazıları da var olan sorundan ekmek kapısı çıkarır hatta sürekli iş gibi buradan kazandığı paralarla iş kurar, iş büyütür, zamanla kürt sorunu üzerinden kazandığı paralarla işveren konumuna bile gelebilir. verdiğim ilk örnek askeri olsa da bahsetmek istediğim sözde sanat camiasından kürt sorununu paraya dönüştürme mühendisleri. bunların yayılma hızı yüksek olduğu kadar yayıldığı yerin ölçeği de hayli büyük. onları genelde popüler medya dediğimiz yerlerde, taksim in veya beşiktaş ın lüks semtlerinde, boğazda gemilerden geçerken ki görülen evlerinde görebilir, hatta uzaktan el hareketleri bile yapabilirsiniz ama bunu pek tavsiye etmem. tavukların kuluçkada olduğu dönem gibi onlar da belli sürelerde kuluçkaya yatar ve ne yumurtlayacaklarını pek bir merakla bekler meraklı izleyici güruhu! genelde yaptıkları filmlerdeki kürtler "lo lo", "lê lê" ikilemelerinin veya dilan, berfin, lawo, kezeba mın, kelimelerin vurgulamasından öteye geçmez, oyuncuların kostümleri de erkek ise; şalvar ve şal, kadın ise tülbent ve fistandır tüm kürt gerçeğini temsil edecek ve içine alacak elbiseler olarak! film müziklerinden bahsetmeme gerek bile yok, lê dayê dir, lo kurê min gibi şeylerdir genel de onlar da. hangi üniteyi işlediğimizi az buçuk siz de anlamışsınızdır ama merakı ve heyecanı biraz daha arttırmak hiç de fena bir fikir gibi gelmiyor.
bahsettiklerimiz "onlar" diye bir şahıs zamirinde tanımlayabileceğimiz kitlesel tekil şahıslar, genelde şu edebiyatı yapar: ben şu şartlarda büyüdüm(ki her röportajda muhakkak vardır), küçükken boyacılık da yaptım, mendil de sattım ı oynayarak sözüm ona geçmişini inkar etmemek üzerine bir izleyicilerden takdir beklentisi için yapılmış şeyler ve akabinde lahmacun, çiğköfte(onların diliyle: çikıfte) ve kebap partileri ile medyada boy gösterir bi güzel temsiliyet bağışladıkları kürtlerin göğsünü kabartırlar ki maazallah o kabarmış göğse çuvaldız batırsan farkında bile olmayacaklar. duyarsızlaşmış ve izleyici olarak takip ettiği bu temsil mekanizması onun içini koflaştırmıştır. hep türkçe türkü söylemiş sanatçı! kişileri popüler bir tv kanalında kürtçe söyledi mi kürtlerin özgür olduklarını düşünür vay be bu da bizden diye gururlanırlar. büyük şehirlere göç eden bunların takipçileri yine bunlar gibi giyinir, kelime haznelerini bunlardan seçer ve ilişkilerini bu tip insan ilişkileri ile paralellik gösterir ve türk insanı kürt sorunundan bahsederken, kendi süper tezlerini arz-ı endam ederken bu soruna yine bu yiğit! lerin gözüyle bakar. evet, baksanıza kürtler serbest, müzik de yapabiliyorlar, film de yapabiliyor derler, hatta kültür bakanlığı bazılarında proje destekçisi olarak da boy gösterir. ama hiçbir zaman bunların sisli bir havada dışarıda dolaştığını göremezsiniz, genelde sevdikleri iklimler ılıman akdeniz iklimi, sevdiği havalar ise güneşli ve denizden meltem esintilidir.
bir de kürt müziği ve sineması niye gelişmiyor diye yakınma cümleleri de kurar bu küme, çalıntı söz ve müzikten beslenen şarkıcı safsatası, çakma kürtler yerine gerçek kürt sanatçılarının albümlerine ve sorundan istifade bölgenin bağrından(varoş! ayakları) kopmuş maddi kazanç amaçlı kişilerin filmleri yerine esas kaygılı filmlere rağbet gösterselerdi ya da bunları anlamaya çalışsalardı bu tür soruları sormamıza bile gerek kalmazdı. bu tür çalışmalar üzerinden kürt sorunu tahlilleri yapmaları ya da en ufak bilgi veya görgü tanıklığı kırıntısına bile dahil olmadan temellendirme ve teşhisin besleyici damarlarının bu tür eserler olması, sadece arabesk müzik dinleyerek araplarla empati kurma safsatasını akla getiriyor.
hayran kitlesi denilen tek tek kişilerden oluşan çok kişi kavramı beğendikleri, benimsediği kişilere benzeyen bir yapıya sahiptir. örneğin bir ibrahim tatlıses dinleyicisinden toplumsal sorunlara duyarlı, nihat doğan dinleyicisinden kadına veya kürt(türk de olabilir)kadın haklarına önem veren, mahsun kırmızıgül izleyicisinden kürt sorununu mantıklı bir çerçeve içerisinde ele alacak bir yaklaşım göremezsiniz. tabi gani rüzgâr şavata ve türevlerinin gülo, zeyno, ayşo ları ve kürtleri sadece namus davaları işleyebilmekten başka işe yaramayan uzaylı ufolar gibi göstermesine şimdilik nefesim yetmiyor. canımızı yakan gerçeklerle dalga geçtiklerini hala görememek ya da bile bile bu popüler kürt prototiplerini kullanmayı kazanca dönüştürme oyununda tahammülün topuzu kaçmadı mı artık?
gecenin ilerleyen saatine yani dükkan, büfelerin işlemde olmadığı zamanlarda oldukça dramatik unsurları içeren sahne. son sigara olduğunu bilir ve bir dahaki sigaryı da en erken 7.30 sıralarında içececiğinizi bilmenizin verdiği iç sıkıntısı ile gerisini düşünmeyip o an bu sıkıntıdan bir sigara içmeden çıkamam der ve sigarayı yakarsınız. sigara biter bakarsınız pakete öylece. ula ne yaptım ben son sigaraymış lan bu diye hayıflanırsınız ama gelin görün ki son pişmanlık fayda etmez, beni yakmadan önce düşünecektin der gibi bakar kül tabağındaki izmarit.
seçim kanununa göre 5 yılda bir yapılan seçimlerde değişen iktidar ve iktidarın ideolojisine göre şekillenen bıyıklar. kişi veya kamu çalışanının ideolojik fikri ne olursa olsun çalıştığı yerde zora düşmemek ve evet bende sizdenim demenin ilk kurallarından biri.
israilli bir müzisyen. dinlenilesi hele ki "kites" diye bir parçası vardır ki nasıl yapmıştır, nasıl dile gelmiştir o ritimler ve geçişler şaşırtıcı güzellikte.
nefret ettiğim arabesk sanatçıların yine klasiklerinden. sırf şarkıya eşlik ya da kaptırıyormuş gibi görünmek için ellerinde sanki bir keman varmış gibi sağa sola hareket ettirerek şarkının sözsüz bölümlerini doldurduklarını sanarlar. sanki hepsi bir anne ve bir anneden doğmuş gibi aynı hareketi yapmazlar mı.
işin ilginç yanı hiçbirinde keman çalamayan tiplerdir. nerde görülmüş ki arabeskçinin keman çaldığı.*
çay bardağıyla altlığının ilişkilerinin artık maddesel olmadığını kısa bir zaman sonra ten uyumu sağladıklarını apaçık kanıtı. çayi içebilmeniz için o çayı karıştırmanız gerekir ve karıştırdığınız çay mutlaka biraz taşar ve taşan çay altta toplanınca içindeki şekerin etkisiyle altlık ile bardak arasında yoğun duygusal kıvılcamlara ve sonradan birleşmeye yol açar.
herhangi birinin ünlü birisinden bahsederken "onu tanıyorsun değil mi " sorusuna aslında kendisinin daha değerli veya daha ünlü olduğunu ironik şekilde söylemesi durumu, vaka-i hayriye.
bu tür ürünlürden maksimum performans maksimum marjinal fayda elde etmesi ve girişimi veya verdiğim paranın hakkını isterim beklentisi.
diş macunununu yanıklar için kullanma.
parfümü oda spreyi, eskimiş diş fırçasını ayakkabıya boya sürmek amacı doğrultusunda kullanmak diye uzayıp giden eylemler silsilesi.
bob dylan ın nerde olsa tanırım bu adamı dedirten şarkılarından biri.
Our conversation was short and sweet
It nearly swept me off-a my feet.
And I'm back in the rain, oh, oh,
And you are on dry land.
You made it there somehow
You're a big girl now.
Bird on the horizon, sittin' on a fence,
He's singin' his song for me at his own expense.
And I'm just like that bird, oh, oh,
Singin' just for you.
I hope that you can hear,
Hear me singin' through these tears.
Time is a jet plane, it moves too fast
Oh, but what a shame if all we've shared can't last.
I can change, I swear, oh, oh,
See what you can do.
I can make it through,
You can make it too.
Love is so simple, to quote a phrase,
You've known it all the time, I'm learnin' it these days.
Oh, I know where I can find you, oh, oh,
In somebody's room.
It's a price I have to pay
You're a big girl all the way.
A change in the weather is known to be extreme
But what's the sense of changing horses in midstream?
I'm going out of my mind, oh, oh,
With a pain that stops and starts
Like a corkscrew to my heart
Ever since we've been apart.
nefret ettiğim bi olay. otururken kıçının altındaki sandalyeyi bile yazabiir mazallah.
hey sandalye az oturmadım üzerine.
ya da : üzgün, ankarada, urfada bilmem ne . ya tamam da ruh halini ayrıntılı öğrenmek zorunda değiliz ki. ayrıca o kadar sık değiştirildiğinden kim olduğunu ancak msn adresine bakarak anlıyoruz. *
bazen o kadar uzun sürüyor ki hayal gücüne ve kurguya bak be dedirtiyor. an gelir yuh, oha , çüş üçlemesi bile boynu bükük kalır bu okuduklarınız karşısında. 7 gün 24 saat şeklinde olup hizmette kusur yoktur.