azıcık inancı kalmışken daha, dindar bir arkadaşı tarafından sözde okuyup anlaması beklenen kişide tam tersi etki yapması sonucunda içindekiler kısmının, size nasıl yani dedirtmesi ve çelişkiler karşısında "yok artık" deyip inanca veda etmektir.
Diyarbakir da yaşayan ve şehre adını veren Bekiran aşireti ,dokuzuncu yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla uzanan zaman dilimi boyunca belirli aralıklar ve müdahalelerle önce Ermenileri sonra da Gürcüleri yönetimi altına alan Kraliyet ailesini doğurmuştur. Ter Gewondiyan'a göre ,ilk Bagratilerin özgün bölgesi Diyarbekir ile Bingöl arasında kalan bölgeydi. Bekiranllılar Ptolemy ,Bagravendi lerin Van Gölü ile Dicle Nehri arasında kalan bölgesini Bagraundene Regio ,yani: Bagravendiler'in Bölgesi olarak tanımlamıştır.
dtp lilerin izmirde saldırıya uğraması, taşlanması karşısında attıkları sevinç çığlıkları oley oley lerden sonra yine dtp li olduğu iddia edilen sürücünün arabayı kalabağa doğru sürmesi karşısında yüreklerinin sızlamasıdır.*
burunları kanasa galeyana gelebilecek türk diye adıllandırdığımız insanlar başkasının cesedi yerde olsa bile ya da elinde çocuğu olan bir anneye bile saldıracak, saldıranları alkış yağmuruna tutacak kadar acizliği, vicdansızlığı gösterebiliyorlar maalesef.
kendi evlerinde rahat uyumak için başkasının evine saldırmamak gerektiği bilincini bu barbarlıkları yapan insanlara kim kazandıracak acaba. *
geceleyin bir ses böler uykumu
içim ürpertiyle dolar nerdesin!
dtp lilere taş atanlar başlığındaki sevinç naralarını gördükten sonra ne diyeceğimi bilmiyorum.
yukarıda sanırım kamerayı çeken hanım kızımız arabayı süren kişiye veya kişilere şerrefsizler demiş, senin vicdanını yirim ben. taş atanlara tezahürat yapmasaydın bari o zaman belki senin o kokuşmuş vicdanına inanırdık.
bugün dtp otobüsü yarın atp otobüsü, hiçbirşey farketmez diyorsanız ve güvenininiz reyting göstergeleri gibi tepenize vurmuşsa bir darbeyi de başkalarından yemeniz an meselesidir iş te o an. milli maç sonraları alamanları yenmiş sevinç naraları atmış güruhlar görüyorum karşımda ne yazık ki. taşlayın derim iyi edersiniz!.
bu ülkenin sizin gibi televizyon koltuklarında futbol maçı seyreder gibi elinde mısır gevreği rahatlığı ile siyasal sorunları gayet sağlıklı! analiz eden beyinlere ihtiyacı var!
uludağ sözlükte yer alan herhengi bir kürt ün dtp ye sempatisi olsun veya olmasın bunları okuduğunda ne düşünebileceğini öğrenmek için biraz sosyoloji azcık da psikoloji okuyun e mi?. gerçi siz gördüklerinizi yorumlayamayacak kadar acizsiniz, okuduklarınızı anlayacağını beklemek ne kadar doğru bir beklenti olur onu da bilemiyorum ya.
pek de övünülecek bir bölgesel nitelik olmasa gerek diye düşünüyorum. geliştirdikleri türk tipi ayrışım tezleri(boyoz, gevrek, vs)nin içini dolduran şeylere , ve her halükarda dile getirdikleri demokrat egeli havasını içinde taşıyan zeplin dün itibariyle dtp lilere gerçekleştirdikleri saldırıyla düşmüş bulunmakta.
cumhuriyet halk! partisi ön tanımlı demokrasi anlayışı ile buraya kadar gidilebilirdi ancak ve balon sönecekti ki biraz erken söndü sanırım. yine her fırsatta hiç çekinmeden dile getirdikleri çağdaş, medeni, muassır medeniyet seviyesine hiçbir zaman erişemeyeceklerini düşünüyorum bu üzerlerindeki narsist(güneş etrafımda dönüyor) elbisesini çıkarmadıkları sürece varolan inandırıcılık yeteneklerini de kaybedeceklerinden de şüpheliyim.
eğer bahsedilen egelilik ile çağdaşlık ve moderniteyi aynı kefeye koyacaksak bu türkiyedeki ege bölgesi değil yunan egesi olmalıdır bence ve demokrasinin neden bu yakada değil de o yakada dünyaya yayıldığını da anlamak zor olmasa diyorum.
Sorunların olduğu yerde mutlaka kazanç da vardır. nasıl ki ikinci dünya savaşı öncesi dönemde bankerler ülkelerin savaşa katılmaları ya da ülkelerin savaşmaları için çalışmalar yapar ve savaş çıkınca onları borca sokarak finanse ederler( mayer amschel rothschild. vb), bazıları da var olan sorundan ekmek kapısı çıkarır hatta sürekli iş gibi buradan kazandığı paralarla iş kurar, iş büyütür, zamanla kürt sorunu üzerinden kazandığı paralarla işveren konumuna bile gelebilir. verdiğim ilk örnek askeri olsa da bahsetmek istediğim sözde sanat camiasından kürt sorununu paraya dönüştürme mühendisleri. bunların yayılma hızı yüksek olduğu kadar yayıldığı yerin ölçeği de hayli büyük. onları genelde popüler medya dediğimiz yerlerde, taksim in veya beşiktaş ın lüks semtlerinde, boğazda gemilerden geçerken ki görülen evlerinde görebilir, hatta uzaktan el hareketleri bile yapabilirsiniz ama bunu pek tavsiye etmem. tavukların kuluçkada olduğu dönem gibi onlar da belli sürelerde kuluçkaya yatar ve ne yumurtlayacaklarını pek bir merakla bekler meraklı izleyici güruhu! genelde yaptıkları filmlerdeki kürtler "lo lo", "lê lê" ikilemelerinin veya dilan, berfin, lawo, kezeba mın, kelimelerin vurgulamasından öteye geçmez, oyuncuların kostümleri de erkek ise; şalvar ve şal, kadın ise tülbent ve fistandır tüm kürt gerçeğini temsil edecek ve içine alacak elbiseler olarak! film müziklerinden bahsetmeme gerek bile yok, lê dayê dir, lo kurê min gibi şeylerdir genel de onlar da. hangi üniteyi işlediğimizi az buçuk siz de anlamışsınızdır ama merakı ve heyecanı biraz daha arttırmak hiç de fena bir fikir gibi gelmiyor.
bahsettiklerimiz "onlar" diye bir şahıs zamirinde tanımlayabileceğimiz kitlesel tekil şahıslar, genelde şu edebiyatı yapar: ben şu şartlarda büyüdüm(ki her röportajda muhakkak vardır), küçükken boyacılık da yaptım, mendil de sattım ı oynayarak sözüm ona geçmişini inkar etmemek üzerine bir izleyicilerden takdir beklentisi için yapılmış şeyler ve akabinde lahmacun, çiğköfte(onların diliyle: çikıfte) ve kebap partileri ile medyada boy gösterir bi güzel temsiliyet bağışladıkları kürtlerin göğsünü kabartırlar ki maazallah o kabarmış göğse çuvaldız batırsan farkında bile olmayacaklar. duyarsızlaşmış ve izleyici olarak takip ettiği bu temsil mekanizması onun içini koflaştırmıştır. hep türkçe türkü söylemiş sanatçı! kişileri popüler bir tv kanalında kürtçe söyledi mi kürtlerin özgür olduklarını düşünür vay be bu da bizden diye gururlanırlar. büyük şehirlere göç eden bunların takipçileri yine bunlar gibi giyinir, kelime haznelerini bunlardan seçer ve ilişkilerini bu tip insan ilişkileri ile paralellik gösterir ve türk insanı kürt sorunundan bahsederken, kendi süper tezlerini arz-ı endam ederken bu soruna yine bu yiğit! lerin gözüyle bakar. evet, baksanıza kürtler serbest, müzik de yapabiliyorlar, film de yapabiliyor derler, hatta kültür bakanlığı bazılarında proje destekçisi olarak da boy gösterir. ama hiçbir zaman bunların sisli bir havada dışarıda dolaştığını göremezsiniz, genelde sevdikleri iklimler ılıman akdeniz iklimi, sevdiği havalar ise güneşli ve denizden meltem esintilidir.
bir de kürt müziği ve sineması niye gelişmiyor diye yakınma cümleleri de kurar bu küme, çalıntı söz ve müzikten beslenen şarkıcı safsatası, çakma kürtler yerine gerçek kürt sanatçılarının albümlerine ve sorundan istifade bölgenin bağrından(varoş! ayakları) kopmuş maddi kazanç amaçlı kişilerin filmleri yerine esas kaygılı filmlere rağbet gösterselerdi ya da bunları anlamaya çalışsalardı bu tür soruları sormamıza bile gerek kalmazdı. bu tür çalışmalar üzerinden kürt sorunu tahlilleri yapmaları ya da en ufak bilgi veya görgü tanıklığı kırıntısına bile dahil olmadan temellendirme ve teşhisin besleyici damarlarının bu tür eserler olması, sadece arabesk müzik dinleyerek araplarla empati kurma safsatasını akla getiriyor.
hayran kitlesi denilen tek tek kişilerden oluşan çok kişi kavramı beğendikleri, benimsediği kişilere benzeyen bir yapıya sahiptir. örneğin bir ibrahim tatlıses dinleyicisinden toplumsal sorunlara duyarlı, nihat doğan dinleyicisinden kadına veya kürt(türk de olabilir)kadın haklarına önem veren, mahsun kırmızıgül izleyicisinden kürt sorununu mantıklı bir çerçeve içerisinde ele alacak bir yaklaşım göremezsiniz. tabi gani rüzgâr şavata ve türevlerinin gülo, zeyno, ayşo ları ve kürtleri sadece namus davaları işleyebilmekten başka işe yaramayan uzaylı ufolar gibi göstermesine şimdilik nefesim yetmiyor. canımızı yakan gerçeklerle dalga geçtiklerini hala görememek ya da bile bile bu popüler kürt prototiplerini kullanmayı kazanca dönüştürme oyununda tahammülün topuzu kaçmadı mı artık?
gecenin ilerleyen saatine yani dükkan, büfelerin işlemde olmadığı zamanlarda oldukça dramatik unsurları içeren sahne. son sigara olduğunu bilir ve bir dahaki sigaryı da en erken 7.30 sıralarında içececiğinizi bilmenizin verdiği iç sıkıntısı ile gerisini düşünmeyip o an bu sıkıntıdan bir sigara içmeden çıkamam der ve sigarayı yakarsınız. sigara biter bakarsınız pakete öylece. ula ne yaptım ben son sigaraymış lan bu diye hayıflanırsınız ama gelin görün ki son pişmanlık fayda etmez, beni yakmadan önce düşünecektin der gibi bakar kül tabağındaki izmarit.
-kızım haydi artık uyku vaktin gelmedi mi,kanepeden kalkta yatağına gir uyu.
-üff anne ya n'olcak sanki biraz daha tv seyretsem.
-tabi öss yi de tv de çözersin.
-tamam ya anne.*
ateist kişisi yanacağına inansa bir dine inanırdı. ne yani şimdi bu başlığı açmasalardı acıyacaktın yani vah vah mı diyecektin dedirtmeye sebep veriyor. inananların kesin dille herşey hakkında hele ki diğer dünya denilen mekan hakkındaki konuşma tarzları çok komik oluyor bazen.
yanacaksın nihhaha, cıss cıss.
cehennem ateşinde ateistler yanarken, patlamış mısır da yersiniz şimdi siz.
seçim kanununa göre 5 yılda bir yapılan seçimlerde değişen iktidar ve iktidarın ideolojisine göre şekillenen bıyıklar. kişi veya kamu çalışanının ideolojik fikri ne olursa olsun çalıştığı yerde zora düşmemek ve evet bende sizdenim demenin ilk kurallarından biri.
dünyadaki diğer duygulardan açık ara farkla sıyrılmış bu eylemi yaptığınız kişi canından çok sevdiğiniz insan ise, hele de bütünleşiyorsanız bununla yıllarca aradım buldum demektir anlamı veya her sarılışınıza onun yanınızda olduğunu ona sarılabildiğiniz sevinciyle dolduruz içinizi. o olmadığında hayalinizi kurarak başka şeylere sarılabilirsiniz veya o güzel hissi hayal kurarak da yaşamak istersiniz( (bkz: yastığa sarılmak) ve yastık da sizin sevginizden nasibini alır böylece.
insanın içinde saklı olup da çıkartılmayı bekleyen hisleri çıkarmak görevi bazen değil çoğu zaman sevdiğiniz kadına düşer bir erkeğin gözünde. bunu yıllarca görmediğiniz veya bakmadığınız bir eşyanın üzerinde birikmiş tozlar olarak düşünebilirsiniz. hayatına girecek olan kadına bu duygularınızı açığa çıkarmak onları sevgisiyle beslemek düşer. aslında doğası itibariyle kötü dediğimiz insanı açığa çıkarmak hiç de zor değildir ve biraz çabalansa ve çıplak gözle bakılsa aslında yeni doğduğu gibi ki çocuk hallerine bile dönebilir yeter ki siyahla boyanmış gözlükler ve mesafeler olmasın.
insanlar cansız ve duygusuz şeylere sarılır bazen, bu bir oyuncak ayı veya yastığa. gönülden geçen odur ki yaşamın gelecek yüzyıllarında kümeler konusunda anlatıldığı gibi herkes birebir örten ve eşleşen durumunu yaşasın.
israilli bir müzisyen. dinlenilesi hele ki "kites" diye bir parçası vardır ki nasıl yapmıştır, nasıl dile gelmiştir o ritimler ve geçişler şaşırtıcı güzellikte.
nefret ettiğim arabesk sanatçıların yine klasiklerinden. sırf şarkıya eşlik ya da kaptırıyormuş gibi görünmek için ellerinde sanki bir keman varmış gibi sağa sola hareket ettirerek şarkının sözsüz bölümlerini doldurduklarını sanarlar. sanki hepsi bir anne ve bir anneden doğmuş gibi aynı hareketi yapmazlar mı.
işin ilginç yanı hiçbirinde keman çalamayan tiplerdir. nerde görülmüş ki arabeskçinin keman çaldığı.*
rüyadasındır bir uçurum var önünde ve normalde kalbin üç buçuk atıyorken bir an durup düşünüp ula ben rüyadayım ki zaten ne diye korkuyorum atlayayım madem ki ölmeyeceksem. veya silahı size doğrultmuş bir kişiye vur ulan vur ben kolay ölmem diye cesaret gösterileri yapmanızı sağlar. ilginç bir duygudur, psikolojide henüz bu kavramdan bahsedildiğini duymadım. duyan varsa kısa mesaj atsın lütfen.
bunu yapan zihniyet sakattır yalnız bu zihniyeti teoreme dönüştürüp kürtleri içine alacak şekilde genişletmek ya da sadece kürtlerde bir elin avucunu geçmeyecek kadar insan yapıyorken bunu kürtlere mal etmek hele hele bunları türk elit! lerle asimile etmek düşüncesi kromozomları eksik olmayan bir bireyin düşünemeyeceği bir şeydir. ha düşünebiliyorsa da kromozomlarını veya beyninde normal bir insana ait olması gereken miktardan az bileşim var mı yok mu diye acilen en yakın sağlık ocağına başvursun diyorum, ne ilaç kullanıyor bilmiyorum ama sanırım kullandığı ilaçlar yan etki etmiş aşırı dozda da beyin ölümü gerçekleşir, yazıktır.
gazetelerde hergün büyük puntolarda okuduğumuz kızına tecavüz, turiste tecavüz(pippa bacca,vs) gibi haberlerin çoğu ne yazık ki urfa, hakkari gibi şehirlerde geçmiyor!. batı illeri dediğimiz şehirlerde bayağı zaman geçirdim hala da geçiriyorum ki buna rağmen burada gördüğüm rezillik veya kültürel bozukluklukları doğuda görmedim. veya gittiğim batıdaki köylerde doğunun misafirperverliğini aradım hep ama asla genelleme ihtiyacı duymadım.
eğer herhangi bir ırka ait bir bireyle zorunuz varsa bunu o bireye atfedin. eğer madem ki ırklara özgü gerikalmışlıkları incelemeye veya araştırmaya niyetliyseniz o çok sevdiğiniz batı toplumunun, kazanlarda insan yakan(alman, nazi), giyotinle insan kesen(fransız) veya derileri doğrayan büyük britanyalıların da rezillikleri hakkında da sözlükte birkaç başlık açın ama yok varsa yoksa sizin işiniz bazı kürtlerin yaptığı yanlış şeyleri cımbızla çekip bunu teorileştirmek.
zekanın ve empatinin bütün çağlar içinde oranının en düşük olduğu bir dönemden geçiyoruz.
çocukların psikolojisinden zerre kadar anlamayan babadır. çocuklara ahlaki değerleri kendi değil de bu tür tv programları ve dizilerle vermeye çalışmaktadır ki bu hem çok yanlış hem çok tehlikelidir. çocukluk yaşları hayal gücünün geliştirilmesi gereken yaşlar iken çocuğun hayal gücü tamamen olmayan bir şey üzerine kurulur ve algısı çoğunlukla korku senaryolarına yönelir.
ahlak dediğimiz değerler silsilesini sadece din ile tanımlama saçmalığının uygulayıcı olan böyle bir baba ile ev için kullanılan herhangi bir araç-gereç in yer değiştirse daha iyi olur çocuklar daha iyi büyür bununlar. (bkz: danino)