'ney ne içlenmektir ne de hislenmektir ney hiçlenmektir ' dediği çalgı..
bu nazariyeyi destekler mahiyetteki neyzen tevfik dizeleri ise *** zihmindeki soru işaretlerini tamamen çözüp yerini mutmain bir hayranlığa bıraktırdı..
şimdiye kadar bir çalgıya dair duyduğum en özel ve en tasavvufi tespit olması hasebiyle bir dahaki cengelköy çınaraltı çay bahcesi karşılaşmamızda ellerini öpeceğim..
bundan evvel duyduğum en sıradışı çalgı yorumu ise rocker bi arkadaşın ;
istanbul üniversitesi beyazıt kampüsü'nde ne kadar tikky olduğunu tespit etmek için en az bir kere tikky borsasından en be an haberdar olabilmek için sıklıkla gidilmesi gerekilen bir kafe..
halbuki yumni kitapçılar çarşısı gibi nadide bir kitap cennetinin üstündedir , en eski üniversitemizin yavrucaklarının takıldığı yerdir , dünyanın en güzel kentinin en güzel ilçesindedir * lakin eşeğe altın semer vurmak hadisesi işte..
en kısa zamanda mekan işletmecilerinden kafenin girişine büyük bir faşizanlık numunesi olarak tikky ya da tikky avcısı olmayanlar giremez levhasını asmalarını bekliyoruz..gelişmeleri aktaracağım..
özellikle filmi muhteris ruhlar korosu diye tabir edebileceğimiz , her sahnede ihtiras * bekleyen bir zümreyle beraber izleyecekseniz * ikide bir ;
-olum yapma öpme öpppmee , ulan sana kız mı yok !
-bak bak bak , tak ibneye tak ! olum acıma , bu da klasik olmasın bırakırsan sıkacak ibne sana benden söylemesi!
şeklinde serzenişlerin duyulması , dillendirilmesi bittabi mümkündür..
--spoiler--
bir de filozof , karateci , riyaziyeci , dilbilimci ve eskrimci papazın edmond dantes'e verdiği ;
-affet , bağışla bidi bidi
gibi saçmapasan öğütler beni filmin gidişatı hususunda derin acılara ram eylemişti..fakat dantes başlardaki intikamlarında iyi bir çıkış yakalamasına rağmen birkaç iğneleyici söz dışında mercedes'e karşı yelkenleri suya indirmesiyle muhteris hayran kitlesinden tam not alamadı..neyse başka sefere..
--spoiler--
her cümlesinin içinde bir cümle daha bulunmasından mütevellit denk geldiği her cümleye sürpriz yumurta gibi yaklaşan insandır aynı zamanda..
sağda solda imge arayan bu basiretinin yanında , insani ilişkiler konusunda şahsına level üstüne level atlatan bir cesareti vardır..
sorulduğunda ;
tüm cevaplarını 'doğal'lık temalı veren , ' ne var ki bunda ? ' diyen , kaba bir hesapla türkiyê'nin 300 doğu avrupa'nın 100 batı avrupa'nın ise 50 yıl ilerisinde giden bir ruha sahipdir..
bu ruh imrenilerek bakılan bir ruhdur..insanlık tarihi açısından şimdilik! pek bir kıymet-i harbiyesi yoksa da kimilerinin bireysel tarihleri açısından birçok vakıa-yı hayriyeye ve vakıa-yı şerriyeye sebep olmuştur..
yılların üzerinde çifter çifter gitmesi nedeniyle içteki ıssızlığa çok erken vasıl olmuş , olduğunu iddia eden kişidir..kanımca bu özelliğinin ifşa edilmesiyle 31 aralık toplu intihar zirvesine şeref konuğu olarak davet edilecektir..haber beklesin..
ve zanneder ki herkes onun kadar iz bırakmadan *yaz(abil)ıyor..tam burda sorulmalıdır ;
şayet olması gerektiği gibi öyle soft olsa ne okuyacak , ne dinleyecek , ne yazacak ve ne izleyecektik ?
yazarken elleri titriyor bazılarının , uçlar kırılıyor , yarım sayfada eller ağrıyor ve terliyor *..ve bunlar yüzyıllardır alabildiğine varlar..***
bu insanın coğrafyasında cereyan eden olayları , düşen cemreleri ve doğal! afetleri geniş zaman kipiyle tüm insanlık habitatına mal etmenin taa başından beri hatalı bir girişim olduğunun bilincindeyim..
hasılı oralarda çok kalmadığımdan mütevellit ben de çok bilmiyorum..ama 'hayatınızın bir anında muhakkak tanıyın ' dileklerine ortak olacak olursam * bu insana gidecek kişilere yanlarında bol bol gülücük ,* kallavisinden yaşam sevinci , kudret helvası * ve hiç susamaması nedeniyle eyüp sabrı götürmelerini salık veriyorum..
güzel bir adam - sanırım yedi güzel adamdan biri- , 'sessizlik korkutuyor insanları birkaç uyduruk kelimeyle suskunluğu dağıtmaya çalışıyorlar halbuki insanların suküneti de paylaşabilmeleri gerekir ' demiş ben de o minvalde 'günlük tatsızlığımdan ,tuzsuzluğumdan değil öyle işte ! ' diyerek gecikmiş bir cevap hakkımı kullanıyorum ve yine özlü bir söz arkasına sığınıyorum..
bu şahıs hakkında alelade bir hasiye , ya da fazlasıyla akademik bir dipnot olamayacak diğer bir konu da vicdan meselesidir***
arayışlarının ** yegane kaynağı olan , vakt-i zamanında birgün knuştuğumuzda bedbahtlığımızı bağladığımız ama ne olursa olsun vazgeçemediğimiz vicdan meselesi , incelikli olma hali ya da e hepsi..
bu bağlamda gecikmiş olan bi cevap hakkımı daha kullanmak istiyorum ki o da büyük iskender'in çağlar atlayarak gelen bir sözünün gölgesinde*:);
'endişe dünyadandır ve hayal hiçtir'
yani koskoca iskender**bile endişe dünyadandır diyorsa * sen nasıl olur da benim incelikli olma haliyle savuşturduğum olaylara kahvehane ortamında 1. dereceden cinayet sebebi olabilecek sıfatlar yakıştırabilirsin :)..
baskın karakterini olumlu işlerde kullabildiği kadar * :) sorduğu sorulara ne olursa olsun bir cevap alabilmek adına kurbanları üzerinde de prospektussüz kullandığından bazen saçmasapan , fazlasıyla akli ya da at yalanı sikeyim inananı cinsinden cevaplarla karşılaşabilmektedir..
son olarak bu entrynin amilinin kesinlikle ve kesinlikle bir level atlamak için yapılan , bölüm sonu canavarlı basit bir the mission completed olayı olmadığını söyleyeyim..yoksa insanların yaşadığı harbiden yaşadığı şu canım akşam saatlerinde yapılacak iş değil bu..melankolik hallerimize de aldırmamak lazım..bir anatole francemüridi olarak ;
'yasamla bas edemiyoruz , yine de sonsuz bir yasam diliyoruz.' yani..
kendisi ;
'şu anda buraya bir şeyler zırvalamak istememden ötesi yok..' demiş ilahi dram tatatam :) sen adamı öldürsün diyeyim ben de..
an itibariyle tam biletin fiyatı 1 ytl , öğrenci biletinin fiyatı ise 50 ykr olan tiyatro..
yani diyorum ki cebinizde bozukluk falan kaldıysa , pantolon cebini deliyorsa ya da rahatsız ediyorsa tiyatro'ya gidin..ben gittim , korkacak bir şey yok..
süleymaniye'deyse bahsedilen ; kör karanlıkta girip mabede , aydınlıkta çıkmak..yepyeni kararlar vermek hayata dair , sekiz secdeden radikal değişimler beklemek..sonra arkasına geçip mabedin en kallavisinden bir cigara tellendirmek güzeldir..
bu sene gördüğüm en iyi türk filmi..gerçekten oluyor mu böyle şeyler bilmiyorum fakat olsaydı tıpkı böyle olurdu..
--spoiler--
aslında filmin özeti filmin sonlarına doğru bekir'in ağzından döküldü :
-herkesin inandığı bir şeyi var şu amına kodumun hayatında , benimki de sensin .'
--spoiler--
arabesk film..bekir arabesk karısı , babası , zagor arabesk..ve çok yakışmış..
hiçbir diyalog yapay değil , küfürler olması gerektiği için konulmuş gereksiz bir yerden samimiyeti yakalayalım diye değil..
vildan atasever kötü seçimdi..ama çok da göze batmıyor..unutturuyor senaryo..
--spoiler--
uğur :gerekirse orospuluk yaparım , metresin olurum
bekir : onu bu kadar çok mu seviyorsun !
bu karşılıktan sonra sahnenin bir anda pavyon sahnesine dönmesi , bekir'in masumiyetinin yok olması harikaydı..
--spoiler--
zagor orhan'ın adam bıçaklama sahnesinde harikaydı..üzerindeki terin mutedilliği , bakışlarındaki şaşkınlık , pişmanlık ve rahatlamanın birlikteliği tamamen harikaydı..
dün arkadaşlarla kızların ne kadar kötü şeyler olduklarını 1000. defa tartışıp , savın doğruluğu hususunda uzlaşırken 50 ,60 kere dinlediğimiz şarkıdır..
adam inanmış şarkıya..hem de ölüyor söylerken..
hani masada karşımda olsa ;
'güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın ,şimdilik ölümüne kadar hayattasın! ' diyeceğim ama yok..
nakarata kadar her şey çok güzel..grup üyelerinin cenazelerini kaldırıyoruz hep beraber , herkes bi omuz atıyor , demleniyoruz..
derken nakarat başlıyor ve benim aklıma allah kahretsin ki 'senin o gözlerin var ya !!' kısmından sonra ibrahim erkal'ın unutulmaz dizeleri geliyor ;
senin o gözlerin var ya
vatan millet sakarya
insanın aklı şaşar yaa..
allah belanı versin ibrahim erkal!!..sürekli seni düşünüyorum..
kederime gelme ibrahim..
ve ben bu direk çağrışımı dillendiriyorum..kızıyorlar bana..o dakikadan sonra herkesin aklına gelmeye başlıyor..güzelleşip batağa dönüyoruz..el bende kalıyor..
hayatımda tanıdığım en beyaz kadındır..kocası vardı , mutsuzdu , ayrıldı..bir de sevgilisi vardı , bu sevgili daha sonra kocası oldu , anna intihar etti..
(bkz: benim anneannemin annesi de kürtmüş) geyiğine benzer ki amaçlanan ikisinde de meseleye dışarıdan bakmıyorum , aslında aynı bokun farklı renkleriyiz gibi bir şey olsa gerek..
aslında fena halde önemsenen yaşanmışlıklardır..önemsemiyorum diyen , önemsenmemesi gerekir diyen herkes tarafından merak edilen ve önemsenen günü geçmiş olaylardır..
insan fıtratı gereği sürekli karşılaştırmalar yapar..rakı'yı votka'yla , latin güzellerini finlandiya hatunlarıyla , sumo güreşini kırkpınar yağlı güreşiyle , eski sevgiliyi yeni sevgiliylekarşılaştırır..kendisi yaptığından ötürü karşı tarafın da bunu yaptığını bilir..ve doğal olarak merak eder..doğaldır yani , merak edilir , sorulur , öğrenilir ,'vay amına koyim'denilir..
ayrıca yukarıda bahsettiğim sevgilinin sevgili geçmişiydi..sevgiliden gayrı geçmişiyse zaten öğrenilmelidir..
yaklaşık on yıl önce..
çocukluğumun geçtiği yedikule'deyiz..
istasyon caddesinden sahile inen yolda süleyman turan adındaki ünlü bir şahsın çekim yaptığı haberi fırtına hızıyla yayılır..ilk kulağıma geldiğinde tanımadım süleyman turan'ı fakat yaklaşık 30 saniye sonra yanında , ona bakar bir vaziyette kendimi bulduğumda anımsadım..zerre kadar siklemediğim bir herifdi..hatta kemal sunal hariç sevdiğim bir aktör yoktu o zamanlar..
biz 4 5 arkadaş hepimizin altında bisiklet var..
demezler mi siz bisikletlerinizle çekim sırasında sahil yolundan gelip istasyon caddesine doğru gidin diye..
hemen kabul ettik tabi..
3 4 tekrarda çektik sahneyi..ulan nasıl da havaya girmişim çektik diyorum bak..neyse hani bahsediliyor ya ekşi sozluk'te yazar olan ünlüler diye falan işte bunlardan bir tanede uludağ sözlük'te var..
aylin aslım'ın ben kalender meşrebimşarkısının klibini çektiği , bunun dışında bir çok diziye son olarak da karagümrük yanıyordizisine ev sahipliği yapan nadide mekan..
setinde batak oynadığımız dizidir..
evet gariptir ama gerçektir..
sözlük yazarlarından biriyle 3. kişiyi bulmanın verdiği huzur eşliğinde kadırga havuzlu kıraathane'ye doğru yollandık..yüreğimizde alacağımız ihalelerin heyecanı , batacağımız oyunların korkusuyla kahveden içeri girdik..bir de ne görelim !! çok eskiden beri hastası olduğum bir manken-oyuncu..daha sonra öğrendiğim kadarıyla dizide uğur arslan'ın sevgilisi rolündeymiş..
böyle olmamalıydı dedim kendi kendime..ne bilim böyle olmamalıydı işte..karşısına çıkıp aslında bu ben değilim , batak çok sık yaptığım bir şey değil şiire , edebiyata ilgi duyarım falan demek istedim fakat nafile..kafama kafama koz yiyordum o sıralar..
yanımdaki puştların şiddetli ısrarları nedeniyle yönetmen olduğunu tahmin ettiğim adama bizim oturduğumuz yer tarafında çekim yapacak mısınız ? diye sordum..o herif de 'evet' dedi..bir de 'kalkmazsanız çok iyi olur yakışıyorsunuz masaya '..*
ben kısa vadede yeşilçam'dan bir jönlük teklifi beklerken kahvehane'de batak oynayan ve masaya fena halde yakışan dış kapının mandalı rolü moralimi çok bozdu..bunu yukarıda bahsettiğim ve ciddi anlamda bir şeyler hissettiğim manken-oyuncu şahsın duyması ve aşağılayıcı bir gülücük atması ise cabası oldu..
rolü kabul etmedim tabi prensiplerim vardı*ve o lağukla bir dahaki karşılaşmamız çok yakında vuku bulacaktı..
bir anda nasıl da değişir halet-i ruhiyesi , hareketleri..
rakı masasındaysa bardağı sek diker kafaya , bilet kuyruğundaysa eliyle beş beş yapar , sokakta el sallar , kamera ekibi ciddi bir programa aitse 'ne olcak bu memleketin hali?' temalı serzenişlerde bulunur..
ama herzaman çok tatlıdır..
bes on saniyelik çekim bittikten sonra sorar kameramana 'hangi kanal abi ?' diye..
kanalı öğrendikten sonra bir de yayın tarihini almışsa şanslıdır en azından belli bir zaman aralığında o kanala bakacaktır..almadıysa daha feci bir ızdırap..günlerce bekle 'hanım televizyona çıktık ' diye..
aslında en güzeli cekim yapan kamera gören türklerin olduğu bir ekranın başındaki 60 milyon kişiden biri olmaktır ki güvenli ve eğlencelidir..
derdini birine anlatsa o birinin bu derde götüyle güleceğini düşünen kimselerin kullandığı mutluluk türü..
sonu eroin'e giden kısa ince bir yol olarak tarif edilse de alakası yoktur..çok düzenli bir şekilde yıllardır ot ya da pıt kullanan insanlar olduğu gibi ilk uyuşturucu deneyiminden birkaç hafta sonra beyaz işine giren garip bünyeler de mevcuttur..
ben şimdiye kadar hiçbir zaman göğsünü gere gere 'işte benim derdim bu' diyen bir madde bağımlısı ya da bildiğim kadarıyla adam akıllı bir derdi olan madde bağımlısı tanımadım..ekseri bu adamlar çok hassas çocuklardı..sertap abla'nın da dediği gibi;
-dertleri gönül kendisi arar da bulur !!
yani böyle..esas anlatmak istediğim dertlerinin olduğu düşünüldüğünden dolayı madde bağımlılarına duyulan saygının gereksizliği..ki onlar da böyle bir şey beklemiyorlar zaten..esas saygı hiç yenilmeden intihar eden müntehirlere duyulmalıdır ki o da başka bir başlığın konusu..ilhami çiçekmesela..