bu sözlüğe birşeyler katmaya çalışmış bir yazar.
daha doğrusu sözlükle karşılıklı birbirlerine birşeyler katmışlardır. bilen bilir, bu nickim yenidir, daha önce başka bir nickle yazardım. bayadır yazarım aslında bu sözlükte.
bu sözlüğün bana kattıklarından bahsedersem az çok; çok güzel dostluklar kurdum burada, günlük hayatta bu kadar derinlemesine muhabbet edemeyeceğim insanlarla muhabbet ettim, farklı kesimlerden insanlar tanıdım, bazen güldüm, bir kere de ağladım *, birçok şey öğrendim falan filan.
benim sözlüğe kattıklarım da, birkaç bilgi içerikli entry ve belki birkaç insanın bazı konularda düşünmesini sağlayabildiysem ne mutlu bana.
kırgınlıklarım yok demeyeceğim, kırgınlıklarım var, olmaz mı hiç. kırgın ayrılıyorum sözlüktten hatta biraz. ama olsun. güvenimi kıran insanlar oldu. affediyor muyum, bilmiyorum.
birileri zafer naraları atabilir gidişim üzerine, birileri de üzülebilir belki.
vedalaşmadığım dostlar varsa affola, ani oldu gidişim, bu entry hepinize bir veda yazısı olsun.
son entrym kendi nickaltıma olsun istedim. neden, çünkü manyağım. *.
lan şu an farkettim, duygusal ağlamaklı falan bir veda yazısı yazamıyor muşum. neyse bunla idare ediverin. rasim abladokuzuncu nesil silik yazısını gördüğünüzde, aa bu sabırlı, terbiyeli, saygılı bir insan evladıydı neden silik yedi ki diye düşünmeyesiniz diye yazıyorum bu veda entrysini. kendim gidiyorum yani bilesiniz. bir de vedalaşmadığım dostlara yazıyorum.
bütün gün online listesinde duran bir rasim abla eksiliyor sözlükten gençler, ve itiraf ediyorum seri artı oy veren melek bendim. heheh.
neyse, not olarak düşmek isterim ki gidişimden kimse sorumlu değildir, birileri üstüne alınıp sevinmesin hemen. bir süredir düşündüğüm bir mevzuydu, hem bir takım şerefsizlikler hem de sözlüğün zamanımı fazlaca kaplıyor oluşu.
son olarak; tanışmama vesile olduğu güzel insanlar için sözlüğe müteşekkirim.
bu da rasim ablanızın son entrysi idi. şimdi silik yazısını beklemek düşer bize.
hoşçakalın dostlar.
bu kurama göre, davranışların sonuçları hakkında önceden düşünüyoruz, seçtiğimiz zonuca ulaşmak için karar alıyoruz ve kararı uyguluyoruz.
ayrıca, bu kurama göre davranışı belirleyen doğrudan tutum değil, niyettir.
birincisi, Kişinin davranışa yönelik tutumu. yani davranışın sonuçlarıyla ilgili düşünceler ve olası sonuçların değerlendirilmesi.
ikincisi, öznel değerler. yani başkalarının onun davranışları hakkında ne düşüneceği falan.
üçüncüsü, davranışsal kontrol.
ama bu kuramın açıklayamadığı davranışlar var, aşık olmak, kavga etmek gibi. ayrıca alışkanlık haline gelmiş düşünmeden yaptığımız davranışları da açıklayamıyor.
ama bu kuram davranışı öngörebilme konusunda önemli katkılarda bulunmuştur.
lisede öğrendiğiniz tarih bilgilerine kesinlikle inanın, üstüne yeni şeyler asla eklemeyin. ekleyecekseniz, tarih araştıracaksanız bile sakın ha farklı taraftan bakanların, farklı insanların yazdığı kitaplarını okumayın. onlara inanmayın.
unutmayın ki siz hangi millete-dine-mezhebe mensupsanız, siz en üstün millete-dine-mezhebe mensupsunuzdur. geri kalanlar her daim haksızdır, size zarar vermek için dünyaya gönderilmiş şeytanlardır.
hiç gidip görmediğiniz yerler, ne koşulda yaşadığını bilmediğiniz, zerre tanımadığınız insanlar hakkında atıp tutun, küfredin.
onlardan biri gelip karşınıza dikilirse de dinlemeyin, siz olayın içinde olmasanız, o olan biten herşeyi görmüş-duymuş olsa bile siz her daim herşeyi daha iyi bilirsiniz.
bilip bilmeden konuşma yeteneğinde de uzman birçok yazarımızın gene takdir edilesi bir diğer özelliğidir. genelde sorunları küfrederek çözdüklerini düşünürler, tabi bazen küfretmek dışında, sorunlara öyle çözümler bulurlar ki insan gülse mi ağlasa mı şaşar.
psikoloji tarihinin en önemli deneylerinden biridir sosyal uyma deneyi. grubun görüşlerinin yanlış olduğuna adımız gibi emin olsak da, dışlanma kaygısı gibi nedenlerden ötürü grubun öne sürdüğü fikri kabul ettiğimizin resmidir.
bu çalışmada da her 3 denekten biri, tersi olduğuna bariz şekilde inandığı halde, grubun geri kalan üyelerinin söylediğini doğru kabul etmiştir.
güzel kitap eleştirileri yazan, mehmed uzun hayranı bir yazar. nickini de diclenin yakarışındaki baş karakterden alıyor büyük ihtimalle.
yardımsever, muhabbeti keyifli, iyi bir yazar arkadaş, ha bir de mamostêmin olur kendileri.
teşekkürü borç bilirim kendisine.
suya sabuna dokunmayın. tartışmalardan kaçının. komikli şeyler yazın. ben bu yazıyı sana yazdım ve sözlük yazarlarının itiraflarına romantik, ağlamalı şeyler yazın.
sakın ha siyaset ve futbol'a bulaşmayın. gerçek düşüncelerinizi belirtmeyin, hep ılımlı yaklaşın herşeye.
--spoiler--
BSM-Bağımsız Sinema Merkezi, 15 Şubat 2013'te 'Red!' filmiyle izleyicilerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.
Türkiye'de daha önce sinema alanında ele alınmamış olan siber savaş ve siber aktivizm konularını merkezine alan belgeselin ilk teaserı bugün yayınlandı.
Konusunu çok sayıda uzmanın da katkılarıyla kapsamlı şekilde ele alma iddiasını taşıyan 'Red!' filmi, Türkiye'de siber aktivizm denince tartışma götürmez şekilde öne çıkan RedHack'i ve eylemlerini de farklı açılardan incelemekten geri durmuyor.
BSM-Bağımsız Sinema Merkezi
Çıkış Tarihi: 15 Şubat 2013 - Tür: Belgesel - Süre: 60 dk.
Ekip: Yönetmen: Mustafa Kenan Aybastı - Senarist/Editör: Onur Doğan - Görsel Tasarım/Görüntü Yönetimi: Barış Akyüz - Müzik/Ses Tasarım: Serkan Polat Afiş Tasarım: Sinan Acıoğlu Görsel Tasarım/Görüntü Yönetimi Yardımcısı: Umut Çelik - Müzik/Ses Tasarım Yardımcısı: Özgür Şahin
cinsellik bir tercih meselesi değildir, yönelimdir. bazı insanlar eşcinseldir. onların tercihi değildir, öyledirler işte. bunu kabul etmek neden bu kadar zor?
belirtmek isterim ki eşcinselliğin erkeklikle bir alakası yoktur, eşcinsel yarı erkek falan sayılmaz. cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim farklı kavramlardır.
ayrıca;
(bkz: homofobi)
hastalık olduğu iddiaları seneler öncesinde kalmıştır. fakat buna rağmen hala 'tedavi edebileceğini' söyleyen psikolog/psikiyatrlar bulunmaktadır. itibar etmeyiniz.
eşcinsellik tedavi edilmesi gereken bir hastalık değildir. zira hastalık değildir.
tercih hiç değildir. o yüzden 'cinsel tercih' dememiz yanlıştır. doğru söyleyiş şekli; 'cinsel yönelim'dir.
kürtçenin varlığına bile tahammül edemeyenleri rahatsız etmiş romandır.
üzgünüm çocuklar ama kürtçe diye bir dil var, ve bir halk bu dili konuşuyor. hadi şimdi sinirden kendinizi yemeye devam edin bakalım.
işsizdir. işin gücün mü yok evladım? 10 saniye kuralı, 30 saniye kuralı sonra 1 saat içinde 6 oy kuralı falan.
işin zor. azmini kutlamak mı lazım bilemedim şimdi.
2 yıl önce; lise biteli 1 sene olmuş, ben üniversiteye başlamamışım daha. bütün arkadaşlarım 1 sene önceden üniversiteyi kazanmış, farklı şehirlere dağılmışlar falan, anlayacağın hepsiyle ilişkimiz bir şekilde kopmuştu. o kadar yalnız kalmıştım ki, yani asosyalliğin dibine vurmuştum resmen. bu yalnızlığım malum sosyal paylaşım sitesine de yansımış: bir durum güncelliyorum beğenen yok, fotoğraf ekliyorum beğenen yok. ben de yalnızlığım bu kadar da göze batmasın, insanlar anlamasın diye fake hesap açmıştım, onunla kendi durum güncellemelerimi, fotoğraflarımı falan beğeniyordum, hatta yorum yapıp şizofren gibi konuşuyordum da.
artık kullanmıyorum ama o hesabı gençler, merak etmeyin. *
(bkz: asosyallik)
(bkz: hayata dair iç burkan detaylar)
edit: ve evet utandım bunu şimdi buraya yazarken ama itiraf işte. *
katılmadığım önerme.
sürekli hesap ödeyen zengin çocuklarıyla takılanlar var veya tutumlu kızlar.
ama ben para sıkıntısı çeken de çok gördüm. ayın sonunu getiremeyen, bütün gün aç aç gezinen, arkadaşları bir yere gittiğinde benim işim var diyen, tavuk döneri iki kişi yiyen... *
rüyasında sözlükle ilgili şeyler görmeye başlamışsa, uyanır uyanmaz ilk işi de sözlüğe girmek oluyorsa, aman dikkat etsin kendine. reelden kopup sanalda yaşamak o kadar da iyi değil.