Sene 93 - Meliha Gümüşler - 93 yılında eski bir renault'un kaputunun üzerinde fotoğrafımız var dün gibi. Her zaman güzel hatırlarım annelerimiz iyi komşudur. ilk arkadaş.
Sene 98 - Gülseri Yağız - ilkokul 1.sınıf öğretmenim. Denizlili hafif kaçık hocam. Yıllar sonra 2016 yılında aklıma düştü ve facebook üzerinden buldum. Denizli Merkez Efendi ilkokulunda öğretmenlik yapıyor. Emekli olmak üzere. Ziyaret ettim. Bana Atatürk'ü sevdirdi.
Sene 01 - Muhammet Haktan - Çocukluk arkadaşım. ilkokul 3'e geçerken istanbul'a taşındılar. Babası terzi idi. işlerini bana yaptırırdı. Ben de saftım dediğini yapardım. Kramponlarını evden bile getirdim. Koyu ANAP'lıydılar. Siyasetle o zaman tanıştım. insanları kullanmamayı öğrendim. Kaptan oldu. Vodafone Park'da locaları var. Hala görüşüyoruz.
Sene 02- Fırıncı Ferit. Fırını aşırı eski ve pisti. Ekmekleri ilaçlı derdi anneannem. Alkolik felandı herhalde. Oğulları o öldükten sonra fırının yerine tekel açtılar. Hala işletiyorlar. Bomboş bir adamdı. Kahverengi palto ve kasketle otururdu. Bana ekmek parası verirlerdi. Ben yeni fırına gitmezdim. Ferit'in ekmeği ucuzdu. Kalan para ile tofita ya da cips alırdım. Tabi ki taso için. Boş yaşamak nedir özeti Ferit.
Sene 03-20?? - Mehmet, Sinan, Fatih ve Yağmur. Tek kelime. Dostluk. 20 yıla aşkın bir sürenin birikimi. Aynı mahalle, aynı kapılar, aynı sesler. Salçalı ekmek. Salatalık ve ekmek. Panda'dan çıkan bedava dondurmalar. Cola Turka futbol topu. Nerede o eski bayramlar nerede o eski ramazanlar. Mehmet 18 Ağustos'da evleniyor. Askerden geldi. Sinan hovardalığa devam özel bir bankada. Hala Moda'da sabahlayacağız. Tam kaşardır. Fatih makine mühendisi ama dalgıç oldu. Adam ekmeğini denizden çıkartıyor. Yağmur psikolog oldu. Yarın akşam nişanlısı bana gelecek. Sakarya'da bilim sınavı var. Misafir edeceğim kardeşimi. Kız tarafıyız ama damadı seviyoruz. Hiç ayrılmadık.
Sene 02-07 - Yaşar Ergin - Okul müdürü. Mahmut Hoca. Astrası vardı. Annem babam ayrılınca bana en çok sahip çıkan ve destek veren o idi. Okulda başarılı idim. etkilenmedim sanmıştım ama yıllar sonra geçmişi süzgeçten geçirince anladım. Yaşar Ergin tam otoriter, eskitip, dayaktan kaçınmayan (haksız olduğu zaman çokça olmasına rağmen) bir öğretmen ve müdür idi. Emekli oldu. Bana dik durmayı öğretti.
Sene 06- ihsan Kurşunluoğlu - Dershane Biyoloji Hocası. Adam 55 yaşında felandı. Ama aşırı hayat dolu idi. Mayıs ayı istavrit bol vurur kıyıdan. Akşamları çıkışta bizimle balığa gelirdi. Akçaabatsebat Spor'un eski topçusudur. Hayattan keyif alıp enerjik olmayı öğretti.
Sene 07-Fetih Naifoğlu - Lise zamanları artık. Aranan adam. Her anın adamı. Saf dostluk. Temiz, çıkarsız ve net. Annemin favori adamı. O'da kaptan aile şirketleri var. Babaları ile zamanında dayılarım alışveriş yaparmış. Amcası Binali ulaştırma bakanı iken denizcilik müsteşarı idi boğazdan kuzey bayraklı bir geminin geçişine müsaade etmedi diye aşağıya çekildi. Babası ile ağır kankayız. Dürüstlüğün vurgusu kendisi. Seferden geleli epey oldu. Filiz annenin pideden pizza yapması efsane olaydır. Ayrıca üniversite için tercih yaparken babaannesi ne yazdın diye sormuştu. Kadına sosyoloji dedim yanlışlıkla. Kadın neredeyse ölüyordu. Bütün salon öğretmen öğretmen diye bağırdık.
Edit: Evet. Artık evli. Burcu Güneş'in "Oflaya oflaya şarkısının ilk çıktığı dönem sabahlara kadar Playstation kiraladığımız (ben yenerdim çoğunlukla) o adam evli. Ve çok değerli bir eşi var artık. Amazon Naifoğlu. Sanırım en son 1 nisan 20'de konuştuk. Brezilya'dan çıkmışlardı Tayland'a yol alıyorlardı. 9 günlük yolları vardı. Bugün yarın varırlar. Dikkat etsin kendine.
Sene 08- Aylardan Ocak Babamın annemi aldattığını öğreniyoruz. Ve bir gece de ailemiz dağılıyor. Zaten çok becerebildiğimiz bir şey değildi aile olmak. Babamla annem geçinemezdi. Bir gecede çocukluğum bitti. Artık her hava karardığında her okul çıkışında eve gelmek zorundaydım ve maddi manevi inanılmaz zor bir sürecin içine girdik o tarihten beri çalışıyorum. Hala rüya gibi geliyor o günlerin geride kalıp benim üniversiteyi bitirip askerliği yapıp iş güç sahibi olmam. Yani kısaca babam... Nasıl baba olunmayacağını öğrendim.
Sene 08- Göker Abi - Sevdiğin insanların arkasında dur. Hatalarını ört. Onlara destek ol. Hala LOL oynuyoruz. Official Enişte niki.
Sene 09- Hülya - Gerçekçi aşkların başlangıcı. ilk acılar. Liseden sonra hiç haber alamadım. Hacettepe'de Fen Bilgisi öğretmenliği kazanmıştı sanırsam.
Sene 10-15 - Sonun başlangıcı. Funda. En güzel yıllar nasıl heba edilir. insan kendi hayatının içine nasıl sıçar ders olarak okutulur. Kimseye kendinden fazla değer verme ve asla kendinden ödün verme demeyi öğretti.
Sene 10 - Eylül - Şeker Portakalı - Zeze. Okuyanlar bilir.
Sene 11- Burak Denizalp. Üniversitede tanıdığım ilk adam. Okulun yurduna zar zor girdim KYK sıram gelmedi daha yedekteyim. Burak Manisalı idi. Afyon'da oturuyordu ailesi. Konya'da tıp okuyan Merve diye bir kız arkadaşı vardı. Çocuk makine mühendisi idi ikinci öğretimden yüzde %10'a girmiş birinci öğretim harcı ödeyen bir adamdı. Yani zehir anlayacağın. Sonra kız bunu bıraktı çekti gitti. Burak intihar etmeyi denedi defalarca kaç defa annesi gizli gizli beni aradı ne olur oğluma yardım et dedi. Yanında olmaya çalıştım. Şuanki aklım olsa bu çocuğu bir dakika bırakmazdım ama ben ondan daha çocuktum. Temiz kalpli olmayı öğretti. Bana ilk geldiğim gece borç verdi. Cebimde 5 liram vardı. Bunları hatırlayınca Funda'yı öldürmem gerektiğini hissediyorum.
Sene 12- Samet. Adam kendine ben piçim diyordu. Hayatımda gördüğüm en sinsi ve tehlikeli adamlardan biriydi. Bir anda seni oyuna getirip mutsuz edebiliyordu. Bu özelliklerini sonradan öğrendim zaten delikanlı değildi. Arkamı kollamayı öğrendim.
Sene 12- Aylardan haziran otelde çalışıyorum. Bir sevda bir heves uğruna. Tarık diye bir şerefsiz. Ne konuşursak gidip patrona yetiştiriyordu. insanları tanımadan güvenmemeyi o zaman öğrendim.
Sene 15- Elvan - Ulaşılmaz olanın nasıl kıymetlendiği ve hırs denilen duygunun insanın gözünü nasıl kör ettiğini öğretti. Aslında yanılmışım. Ve bu yanılgı gelecek yıllarda beni daha da derin çıkmazlara sürükleyecekti.
Sene 16- Küçük El - En güzel zamanlar. Gençliğimin ikinci baharı. Hayatımın en güzel yazı. Mezuniyet, kep, diploma, tez savunması felan. Gece yenen dondurmalar. Gece oturup gündüz 5'e kadar uyumalar. ilk doğum günü sürprizim. Omg Bravo replikleri. Turgut Uyar Büyük Saat ve daha bir sürü tatlı hediye. Özel hediyeler. En büyük kaybediş. En büyük çöküntü. Deprem. Depresyon. Yanılgının ortaya çıkması ve biraz vicdan azabı. Karşılıklı hatalar ama iyi ki vardı. En güzel yılların sonu güzel bitti. Sarılmak dünyanın en değerli eylemi onu öğretti. Mirası: izmir. Alsancak Dostlar Fırını'nda hala 12 boyoz yiyebiliyorum ve By Zeynel diye efso bir kuaförüm var.
Sene 16 Aralık - 20?? Şeytan, Gollum, Ozi, Amet Abi. Bu adamları anlatamam. Yaşamak lazım derler ya. 44 tane lahmacun + 5 kuşbaşı kaşarlı pide yiyebiliyoruz. Dardayım de. Deme de dersen anlarsın misali. Tabi ben de onlar için öyleyim.
Sene 18 Ocak - Batobaba01_Ceyhan_Prensi. Adam.
Sene 18 Ağustos - Sonbahar, Tarkows'kinin insan 25 inde ölür 75 inde gömülür sözünü haksız çıkarabilecek tutkuyu barındıran.
Sene 19 Mayıs - ilk Plasiyer - ipeksi yumuşak saçları, korkunç tırnağı, sürekli siyah sevmesi, 200 TL'lik takımlarımız ve onun aldığının çirkin olması ve ceketinin bol gelmesi. Değenekçi adam ve kiralanan Passat. Ama her ne olursa olsun adamın dibi. Damak zevkimizin uyuşması da aşırı iyi enerji. Köfteci Yusuf ve her türlü türevi. Ortak sevgi izmir. Tabi cennet kokan Duru. Tarihin ilk plasiyeri. Özlendi.
Bugün dönüp geriye baktım.
Sanki hiç bitmeyecek, hiç geçmeyecek gibiydi onca yıl. En güzel yıllar. En değerli yıllar.
En acı yıllar. Geride anılar bırakan yıllar. Caddede yürürken ansızın karşıma çıkan yıllar.
Eyvallah...
bir kaç gündür izmir'deyim. bir iş için eğitime geldim karşıyaka'da. egitim sonunda iş için sınav ve mulakat süreci var. 10 kişiyiz. 8 kadın 2 erkeğiz. ben ve bir kız hariç kimse iş istediği için geldiğini söylemedi. ben direk işsizim işe alinirim umuduyla geldim dedi. yani başta bile kimse dürüst değil. neyse daha dün tanıştı bu kadın arkadaşlarımızdan bazıları bugün kankalar. gülüşmeler cilveleşmeler vs vs. ulan herkes birbirinin gözünün içine bakıyor iş için. 2 saat sonra birbirlerinin kuyusunu kazacaklar bu hareketler ne lan böyle. bana çok samimiyetsiz geliyor. yanlış düşünüyorsam söyleyin bilmiyorum.
tüm aile şu veya bu sebeplerden toplanıyor. ben istanbul'dayım orada burada kalıyorum genellikle dayım oluyor hatta yengem teyzelerimden çok severim. kendi evim gibi en çok orada rahat ediyorum. neticede bu sabah gittiler. çekirdek ailem ve bir teyzem memlekette. dayımların ikisi de gitti aileleri ile. istanbul'da evi bana bıraktılar. ben iş için buradayım. açıkçası çok da gidesim yoktu. bayramdan sonra dönmek gerekecek. son 2 ayı evde geçirmiştim asker dönüşü. annemle yeterince doyduk birbirimize artık kavga eder olduk ve evde huzursuzluk oluyor. arda turan gibi zarar vermeye başladım eve ve bırakmak istedim. çıkıp geldim bende. uçak biletleri zaten el yakıyor otobüs yolculuğu da uzun ve gereksiz pahalı. 100 lira seviyelerine çekmişler fırsat bu fırsat onları da anlamak lazım.
dönelim konuya...
bayramlar istanbul'un en güzel zamanları. trafik yok. kalabalık yok. ramazan da bitti. daha önce de yaptığım gibi tadını çıkaracağım. iki ay önce yenisini aldığım müze kart + cüzdanımda. tek kuruş vermeden güzel bi müze turuna çıkacağım gitmediklerimi de bu fırsatta gezerim. belki diyalog müzesine bile giderim. tek başıma olma ihtimalim yüksek arkadaşlar da sağda solda işte askerde memlekette. kaldık istanbulla baş başa.
namazı süleymaniye de kılmaya çalışacağım. oradan beşiktaş kahvalticilar sokağına ya da klasik çınaraltına kayacağım. kahvaltıyı halleder müzelere başlarım. öğlen bi kuru fasulye gömerim.
öğleden sonra saat ve havanın durumuna göre bi kireçburnu yapılabilir. akşama kadıköy hoş duruyor. yemeğe en büyük teyzem burada ona gider onların ahali ile bayramlaşır ve o görevi tamamlarım. sonra çıkarım kadıköy'e. haldun taner gs diğer sahnelere bakacağım varsa güzel bi tiyatro 9-10 pm gibi denenir. gece 12-1 gibi döner çay demler lol oynarım. ulan ne takıldım.
sabah 8 gibi uyanır sahilde yürüyüşe çıkarım uyanmazsam yalan olur ama 3 alarm banko ya da annemi ararım o kaldırır telefonla.
bizim hatun'un darbe girişimini engelledikten sonra bayramda ondan bi sürpriz beklemek istemiştim aslında telafi adına ama planlayamadı bayramı ve ailecek hep beraber olacaklar gibi.
ikinci gün pazartesi ve müzeler kapalı olacaktır en mantıklısı fetihpaşa korusunda kitap okumak olabilir. powerı şimdiden doldurdum ayrıca. acıkırsam pilavcılara inerim ya da döneri özledim çok bi zurna gider.
3.gün de sabah yürüyüşü iyi olacaktır ama o akşam kısa tatili olanlar ve dışarıdaki millet ertesi gün çalışacağı için çok geçe kalmam. en fazla bi sinema yaparım. akşam olmadan evde olurum yemeğimi yaparım çay içerim. tatilimiz de bitmiş olur.
ne kadar para harcadım kahvaltı yemekler ve sinema ihtimali düşünülünce 80 tl artı 20 tl yol. bedava olacak mı yine toplu taşıma sayın topbaş?
bayramdan sonra iş görüşmelerinin ve iş fırsatlarının artmasını ümit ediyorum. dananın kuyruğu kopacak. bulduk bulduk. beklentiler ve mulakatların da sonuçlanmasını diliyorum. yoksa aralık ocağa kadar tası tarağı toplayıp eve dönüp kilo alacağım iyice.
bayramda istanbul da olan reşit ve akıllı yazarlarla görüşmek dileğiyle.
gece gece gelen çılgın bir istektir. izmir'den istanbul'a dönüyorum. bu esnada radyomu dinliyor ve imsak vaktine kadar çay yudumlamaya devam ediyorum. bu esnada kafamda kareoke fırtınası esiyor. evet sesim bok gibi ama bu olay aşırı keyifli. seksendörtten söyle şarkısını seslendirmek istiyorum. ardından da mfö'den sarı laleler patlatmak istiyorum. bayram sonrası istanbul'da bi kareoke mi yapsak?
normal şeyler bunlar. Allah korusun can kaybı yok şuana kadar.
şimdi ne olacak? hemen felaket senaryoları yazılıp çizilecek. haber bültenlerine boğaziçi ve istanbul teknik üniversitesinden hocalar bağlanacak. olası marmara depremi konuşulacak. akşama haber çıktı yani.
azıcık coğrafya bilen insanlar ege ve marmara'nın deprem kuşağında olduğunu bilir. (hörst ve grabenlerden dolayı) kıyamet koparmaya gerek yok bir şeyi de abartmayın.
bence depreme değil götümüzün dibindeki midilli adasının yunanistan'a ait olmasına üzülün.
malum her kanalda buzluktan indirilen hocalar var ntvspor açık bir kaç saattir.
baya esrarengiz olaylar olmuş oluyor.
bir prim var, show var, terim var, arda var, tüpçü var, medya var, magazin var, referandum var, erdoğan var, rıdvan dilmen var, üst akıl var, baba oğul felan var, disiplin var, iletişim var, dışarıdakiler var, gizli güçler var, jetgiller var, power rangers var, malzahar var...
arda, terim, gri, bulut, maç
ne oluyor aq...
internetteki bütün iş ilanlarını ele geçiren tayfa. kariyer.net, yenibiris.com gibi yüksek ölçekli sitelerdeki birçok ilan bu platform üzerinden reklam ediliyor. biz fakirlere yeni umutlar dağıtacak gibi. ama arayan yok baba onlar kazanıyor.
özellikle içinde yaşadığımız coğrafyaya ve akabinde küresel sisteme etkisi göz önüne alındığında bu konu hakkında bir entry dahi girilmemiş olması sözlüğün durumunu oldukça iyi anlatıyor. neticede sol tarafta eriyecek olsa da belki bir kaç ilgili kimse okur diye biz üzerimize düşeni yapalım naçizane.
Körfez'in iddialı ülkelerinden katar. dünya bankası'nın verilerine göre (http://data.worldbank.org/country/qatar ) 2,235 milyon. 11,610 km2'lik bir ülke. Körfez ile çevrili olduğundan tek kara komşusu Suudlar elbet. Ekonomik olarak küçümsenmeyecek veriler içeriyor elbet. Katar dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz üretici konumunda. Rusya ile yaşanan uçak krizi esnasında baya konuşulmuştu Türkiye'de bu mesele. En büyük gelir kalemini petrol ve doğalgaz ticareti oluşturuyor bu durumda. yine dünya bankası verilerine göre 187,7 milyar dolarlık milli geliri, 83.900 $ kişi başına düşen milli geliri mevcuttur. (veriler 2015, 2016 rakamlarını bu ay açıklayacak dünya bankası) uluslararası stratejik çalışmalar merkezi rakamlarına göre 2014 askeri harcaması 3,7 milyar dolar seviyelerinde.
( https://csis-prod.s3.amaz...428_military_spending.pdf ) linkini atalım merak eden incelesin. daha güncel rakamlar sipri'de var. https://www.sipri.org/
peki neden katar'da bu yaşananlar? En büyük sebebi katar'ın son yıllarda izlediği bağımsız dış politika ve Arapların bir kısmı için önem arz eden Müslüman kardeşler gibi hareketlere olan desteği. Katar çok yönlü bir dış politika yürütüyor ve oldukça ılımlı davranıyor. iran'la, S.Arabistan'la, HAMAS'la, Batı'yla, Türkiye ile iyi ilişkiler içinde Katar. Proaktif ve çok yönlü bir dış politika yürütüyor. 1981'de KiK kurulduğunda hedef Körfez için ortak dış politika ve hedeflerdi. Elbette bu pastanın en büyük payını Suudlar alıyordu. Yıllar geçtikçe Katar Suudların şemsiyesinin altından uzaklaşmaya başladı. BEA'de KiK içinde gelişim gösterdi ancak BEA iç ve dış siyasetinde her zaman ingiltere ve S.Arabistan'a bağlı kalmayı tercih etti.
yeni haftaya ambargolarla uyanan katar özellikle S.Arabistan tarafından yemen'de husilere destek vermekle, genel olarak Müslüman Kardeşlerin safında yer almakla hatta daha da ileri götürerek DEAŞ ve El Kaide'ye destek vermekle suçlanıyor. ihvanı bir kenara bırakırsak diğer iki örgüt küresel bazda terör örgütü kabul ediliyor. Suudların en büyük destekçisi işe demokrasi katili dikta Sisi rejimi.
Aslında kriz zamanlama itibari ile sanki geliyorum dedi gibi. bir kaç hafta önce Katar ajansları tarafından ABD'ye karşı iran'ın yanındayız gibi açıklamalar geldi. Sonradan yalanlanmış olsa da bu ABD için rahatsız ediciydi. Katar Suudi Arabistan'ı da siyonist israil ve Sisi ile bölge ülkelerine karşı işbirliği yapmakla suçluyordu. Katar'ın Türkiye ile olan iyi ilişkileri de bu kriz için bir sebep konumunda. 2014'de de benzer bir kriz yaşanmıştı ve 8 ay sürmüştü. Şimdi ise benzer bir durum geçerli ve uçuşlar durmuş gıda tırları ambargo altında beklemekte. Katar'ın ülke dışında 335 milyar dolarlık kaynağı bulunuyor ve bu leş kargaları için iştah kabartan bir durum. Bölge'de belli bloklar oluşmuş durumda. Katar, Türkiye, Fransa bloğunun karşısında S.Arabistan, BEA, Mısır, israil ve ABD bloğu duruyor. Küresel güçler Katar'ın politikalarını kontrol etmek istiyor. Bölgenin S.Arabistan'ın tekelinde olmasını istiyorlar. Çünkü S.Arabistan ABD'nin sözünden çıkmaz. Katar'ın büyümekte olan gücü hem KiK'te hem de Körfez geneli ve Ortadoğu'da rahatsız edici. Türkiye gibi bağımsız aktörlere Ortadoğu'da yer yoktur. Krizin Tramp'ın S.Arabistan ziyareti sonrası gerçekleşmesi ise bir çok spekülasyonu ortaya çıkartıyor. ABD ile S.Arabistan arasında 110 milyar dolarlık yeni bir silah anlaşması imzalandı. Şu ya da bu şekilde Katar'ı içinde bulundukları bloktan sıyırmaya çalıştıkları bir gerçek. Katar'ın hem Türkiye hem de iran ile ilişkilerinin bu denli iyi olması Körfez'in babaları için risk teşkil ediyor. Türkiye daha önce iran ile yaşanan krizlerde olduğu gibi arabulucu rolü üstleniyor. Fransa'nın bu noktada ABD ile yaşanacak diplomasi trafiği önemli olacaktır. Suudların tavrı değişmeyecektir. Bu noktada Katar'ın üstündeki tıkanıklığı açacak manevra nereden gelecek merak konusu.
kadıköy'ün kalabalık sokaklarında belki de en samimi mekan. renkli masaları renkli sandalyeleri. karşısında london pub sağında baykuş ve zahter. iki sokak boyu uzanan renkli şemsiyeler ve fenerler. çay 1 liraydı 2011 de geçen yıl 1.5 oldu. hala aynı ayıptır söylemesi yudumluyorum. çalışanları güleryüzlü yıllardır. ayrıca sokağın bu kısmındaki tek alkolsüz mekan muhtemelen. şuan burada çok tatlı bir muhabbet havası var ama yagmur baslamak üzere. gece izmire hareket etmeden hemen önce süper bir uğrak noktası.
bilmeyenler için bahariyeden düz devam edin ilk sağdan girin ve 40 metre sonra sola dönün sokağın sonunda.
metro da ilanını gördüm. Bugün açıldı kendileri. her şey için spor, spor için her şey sloganı ile açılışa özel inanılmaz ucuz. sadece quechua çanta almaya gidin derim 15 tl.
neden? diye sorarlar sözlük. zaten boktan bir android uygulaman var. bir de anlamsız bır kısıtlama metodu. ben üretken bir yazarsam ve sen buna karşılık veremiyorsan ilişkimizi gözden geçirmeliyiz.
edit: hızlı düşünmek düşünmemek ise haklısındır.
edit 2: telefon değildir o uygulama özelliğidir. düşünemediğin belli yavrim.
çok yakın zamanda 224 kişiyi taşıyan rus uçağını düşürdüklerini açıklayan mesaj yayınladılar. bu mesajı 7 farklı dilde yayınlayıp 224 haçlı öldürüldü ifadesini kullandılar. ayrıca bazı islami guruplar vasıtasıyla rusya'nın dağıstan bölgesinde faaliyetlerde bulunmayı sürdürüyorlar.
sakarya üniversitesi-korucuk hattının lanet otobüsüdür. 23 km lik yol bu otobüs sayesinde 58 dakikada gidilir ve kabusa dönüşür. uzun hattır fazla basar. şöförleri çılgındır ve düzenli cinsel hayatları vardır. tek avantajı derse gitmek için 1 saat öncesinden otobüse binilmesi ve bu sistemsellikte hayatınızın düzenli olması. her saat başı otobüs vardır. son otobüs 23.00 dedir.
işin kötü yanlarından biri de az önce olduğu gibi gelmemesidir. arada böyle olur. oysa 9 daki dersim için namazdan sonra uyumayıp güzel bir kahvaltı yaptim ve 8 de evden çıktım. ama nafile nasip olmadı. şimdi yalandan çarsıya gidip aktarma yapmak yerine zaten ilk ders uçtu, bende 9 arabasını beklerim. neden uzakta oturuyorsun sorusunun cevabı ise okul civarı 850-1200 tl arası değişen fahiş emlak piyasası. ben burada 300 e kalıyorum. aklına sıçayım milletin. para bok verin bakalım.
johnny depp yaşlandıkça daha da kaliteli eserler ortaya koymaya devam ediyor. filmin benim için özeti muhteşem final, inanılmaz hayal gücü sınırları ve kusursuz oyunculuk. tüm bu değişkenleri bir bilim kurgu başlığı altında birleştirdiğim vakit, filmin sonunda isimler belirmeye başladığında ilk hissiyatım şu oldu: "critsopher nolan eli değmiş gibi bir hal vardı." düşünür düşünmez yapımcılardan ilk gelen isim oldu. morgan freeman artık yıllanmış şarabı felan geçti, filmdeki göbeği on numaraydı. bir ordu emeklisi havası vermiş doğrusu. ayrıca mutlaka parantez açmak gerekir ki paul bettany'nin oyunculuğuna hep hayran kalmışımdır ve bir kez daha kendini kanıtladı. her zaman en iyi yardımcı erkek oyuncu edasını fazlasıyla veriyor. elbette kanımca yardımcı oyunculuktan daha iyi performanslar sergilediği de olmuştur zaman zaman. hayatımın en hoş filmlerinden biri mürekkep yürek ve toz parmak rolüyle paul bettany'dir. buradan selamı da çakmış olalım (bkz: inkheart). son olarak şöyle bağlayalım rebecca hall çok zarif bir güzellik.
maçı veren dijital platforma sahip olmayanların sınırsız internet imkanıyla yasa dışı izlediği maçtır. lig maçları için ağırlıklı olarak tercih edilen bu yönetimin sorunları önemli maçlarda milletin aşırı yüklenmesi sonucu sürekli yaşanan donmalar, sınırsız açılıp kapanan reklamlar ve kanımca en önemli sorun hareket etme özelliğine sahip bir türlü yakalanamayan, yakalanınca da reklam skili atıp kaybolan küçük çarpı (x) işaretleridir.
bu fabrikada iki tür üretim yapılır. birincisi sıfırdan alınıp sihirli ellerler piyasaya sürülen sıfır ve genç çocuklardır. yakın geçmişte ozan tufan, şener, erdem özgenç, emre taşdemir, harun tekin, enes ünal gibi güneş menşei belgeli bursaspor patentli çıkışlar mevcuttur. ikinci cins üretim de eskiyen ya da yeterli gelişimi sağlayamayan kumaşı sağlam parçaların yeniden piyasaya kazandırılmasıdır. ne kadar eleştiri alsa da burak yılmaz, olcan adın, kısmen selçuk inan. son dönemde volkan şen, yabancı olarak bence josue, fernandao. şimdi ise nevzat demir'de kurulan yeni imalathanede bugün bakıyorum bir oğuzhan özyakup, bir kerim frei, cenk tosun net olarak piyasaya kazandırılacak gibi duruyor. özellikle kerim frei'dan şenol güneş imzası altında çalışacağından patlama bekliyorum.
elbette yapılan bu üretimlerin ülke futbolu adına daha verimli kullanılması gerekir ve bu oyuncular da tercih yaparken başarı ve kariyer planlamasını doğru yapmalıdır. hedef ilk etapta avrupa olmalıdır.
Cızlavet veya Cislavet diye okunan Gislaved 1930 yılından itibaren Türkiye'de özellikle Doğu Anadolu Bölgesi'nde giyilen, hurda lastiklerden yapılmış, ayakkabı şekli verilmiş ve kundura gibi türlerinin eskitemediği bir lastik ayakkabı türüdür. 1893 yılında isveç'in Gislaved adlı kentinde bir lastik firması kuran Wilhelm ve Carl Gislow kardeşler, 1897 yılında kauçuk olan Galoş'u (Galoshes) üretmiş ve bu ayakkabı türü Türkiye'de Gislaved olarak tanınmıştır (firma sonradan oto lastiği üretmiş).
Özellikle kırsal kesimlerde kullanılan Gislaved, gelişen teknolojiye rağmen hala kullanılırken fiyatları da yaklaşık olarak 15 liradır. Genelde siyah olan Gislaved su çekmemesi, çabucak kuruması, temizliğinin kolay olması dolayısıyla tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde kullanılırken en büyük dezavantajı ise ayakları sıcak tutmamasıdır. Biraz daha pahalı olanlarının içinde astar bulunurken kadınlar için renkli olanları da vardır. Kırsal kesimdeki halkın kışın su çekmediği için tercih ettiği Gislaved, yıllardır üretilmemesine rağmen (sadece küçük firmalar üretir) günümüzde kırsal bölgelerde hala en çok tercih edilen ayakkabıdır.
Türkiye'de Cizlavit, Cizlavat, Cizlavet (bölgelere göre değişir) olarak üretilen lastik ayakkabı Avrupa'da Gislaved adıyla bugün giyilen bez ayakkabılar (Converse, Keds gibi ama öncesi Galoş'tur. Ayrıca benzer bir yazı da Keds ile ilgili olan ve çıkışı yine oto lastik firması olan Goodyear firması olurken ilgili yazı için buradan) olurken, bu ayakkabılar yıllar önce Gislaved isimli firma tarafından üretilmiştir. Çok sonradan Türkiye'ye gelmiş olan bu ayakkabılar modaya uyarlansa da kırsal kesimde pratik ve kullanışlık açısından Cizlavit hala vazgeçilmez ayakkabı olarak kullanılmaktadır. Şunu da söylemek gerekir ki; Türkiye'de bu ayakkabı tercih edilirken, Avrupa ise galoş adıyla lastik ama sonuç olarak aynı ayakkabı türü tercih edilmektedir (aşağıdaki ikinci resim Avrupa'nın günümüzdeki Galoş yani Galoshes'idir.).
- Washington merkezli düşünce kuruluşu Center for American Progress “Korku Şirketi: Amerika’da islamofobi Ağının Kaynağı (2011)” ve “Nefret Üretmeye Çalışan islamofobi Ağları (2015)” isimli iki rapor yayımladı ve kısaca durumun boyutunu ifade edeyim.
- Raporların genelinde de aktörler çok benzer olmakla beraber amaçlar ve kaygılar da örtüşür vaziyettedir. Kökleri sanıldığı kadar derin olmayan kendi içinde bağlantılı küçük ama bir o kadar da etkili bir grubun oluşturduğu bu endüstriye ilişkin 2011 raporunda kamuoyunu yanlış bilgilendiren ve yönlendiren, islam karşıtı yayın yapan kişiler ve kurumlara 2002-2009 yılları arasında 42 milyar dolar bağış yapıldığı belirtiliyor. 2015 raporunda ise bu tarz kurum ve kuruluşlara yapılan yardımın 57 milyon dolara ulaştığından söz edilmektedir.
- Birçok ayrımcı uygulamanın yapıldığı ABD’de en çok uygulanan yöntemler şunlardır: Camilere yönelik saldırılar ve inşa sürecinde çıkarılan zorluklar, hakaret ve tehdit içerikli mesajlar ve mektuplar, Kuran’a yönelik saldırılar, hakaret içerikli el ilanları dağıtmak, duvarlara hakaret içerikli yazılar yazmak ve gamalı haç çizmek, Müslümanlara sözlü ya da fiziki saldırıda bulunma, Müslümanlara iş bulma konusunda zorluk çıkarma ve sosyal medya başta olmak üzere ayrımcı söylemleri yaymak gibi faaliyetler gerçekleştirilmektedir.
- 11 Eylül sonrası yaşanan kırılma ile ötekileşen islam ve Müslümanlar bu konu nedeniyle zorluklarla karşılaşmaktadırlar. ABD’de de büyük bir islamafobi Endüstrisi oluşmuş durumdadır. Yüksek miktarda maddi kaynakla beslenen bu kuruluşların toplumsal algıyı olumsuz yönde tetikledikleri açıktır. (r.s.)
panathinaikos'u elemeyi başaran azeri kardeş takımımızdır. ülke puanımız açısından ve 12. sırayı korumak adına bizleri sevindirmiştir. kazak ve azeri takımlarındaki gelişim gözardı edilmemelidir.
iğrendiğim durumdur. sabahın körü be aq. adam bildiğin sigara yemiş hala yanıyor midesinde. hizmet sektöründesin bir de bu kadar saygısızlık olmaz. ben bu pisliği solumak zorunda mıyım?
(bkz: sigarayı acilen bırakman lazım)
Yaklaşık 1 saat önce otobüste radyo spor dinlerken italyan gazeteci francesco perrone'nin telefonla canlı yayına bağlanıp inter ve milan'ın da talip olduğu lavezzi ile fenerbahçe'nin 10 milyon euro bonservis bedeli karşılığı anlaştığını belirtti. yıllık ücret konusunda lavezzi ile anlaşamayan inter ve milan kulüplerinin transferden çekilmek üzere olduklarını ve fenerbahçe'nin teklifinin yıllık 4 milyon euro'nun üzerinde olduğunu ve transferin bitmek üzere olduğunu iddia etti. resmi açıklama 2-3 gün içinde yapılacakmış.
-götümden uydurmuyorum inanmayan kanal geçmişlerine ulaşılabilen bir site bulup radyo sporu dinlesin saat 17.30 civarlarıydı.