önce hayatın, sonra yumruk duvarının vurduğu çilekeş (!) kızlardır. *
o kızların olduğu yarışmada bir de 'sarıyer otobüs fordcusu' tarzı * bir kullanım olmuştu. meşhur galiba. çok ayıp sayın 'fordseverler'!
biraz süslü püslüyseniz, ilk oturuşta ters ters bakan amcadır. çok kızmıştır size, o'nun zamanında kızlar böyle midir? ama sonra yanlışlıkla ayağına falan basıp da gülümseyerek özür dilediğinizde bakışları yumuşayıverir, dünyanın en tatlı amcası olur. *
bu amcalara genelde ulus otobüslerinde denk gelirsiniz. (ankara) hal'den evine yiyecek almış, hacıbayram'da namazını kılmış eve gidiyorlardır. genellikle sapık olma ihtimalleri çok düşüktür, yanlarına bir bayan oturunca olabildiğince temkinli davranırlar. rahatsız etmemeye bakarlar. *
birinin değer verdiği eşyası kırıldığında ya da bozulduğunda ahalisinden gelen "yenisini al" cümlesine karşılık gelen cevap.
bazen samimi olmayabiliyor tabi:
tıpkı kuzenimin dökülen telefonunu eski sevgilisi aldı diye yenisiyle değiştirmemesi ve bir kaç gün sonra yeni sevgilisine hediye almak için telefonu satması gibi...
*beklenmeyen bir durumla karşılaşıldığında söylenen ama fazla şok ifadesi içermeyen sözcük grubu. mesela doğum gününüzde sevgiliniz hediye almış, siz büyüklüğü göğüslerinizle eşdeğer bir pırlanta beklerken, kutudan bir anda eski püskü bir toka çıktığında 'bu ne aq' dersiniz. ha bir bayanın 'aq' demesi ne kadar gerçekçidir, orası ayrıca tartışılmalı. ama sözcükler unisex efenim, söyleyiniz, söyletiniz.
kaliteli kulaklıktır*.ha bir de bana ait olmayan kulaklıktır. yok böyle birşey arkadaş ya. seri halde kulaklık bozar mı bir insan? bozma yöntemleri hakkında bayağı bir deneyimim oldu.
kavga eden kızların, kavga esnasında özellikle saçlara çalışmasıdır. o kadar tekme, yumruk vs. yerler gıkları çıkmaz ama saçları çekilsin, basarlar yaygarayı. saç, kızların hassas noktası olsa gerek. **
beni keşfetmiş yazar. * nicki de ayrıca güzeldir. bir de terazi burcudur. bunu da bizzat kendisinden kopya etmişimdir. valla başka birşey bilmiyorumdur. allah beni kahretsindir. bu -dır, -dur lardan bıkmışımdır. yeterdir.
*gençliğin yeni modası. aşırı bir olayla ya da durumla karşılaşılınca oluşuyor efenim. daha ne olduğu tam olarak çözülemedi ama ilk okunduğunda gülme efekti havası var kendisinde. *
istiklal marşı'na gülünmediği sürece gayet masumca yapılan eylemdir. zira insan o anda istiklal marşı'na gülmez. gülmemesi gereken bir durum olduğu için güler. insanın doğasında var efendim yapma dedikçe yapası gelir. ha istiklal marşı'na gülen varsa bin türlü küfrü hakedendir.
özellikle genç kızların maruz kaldığı ve tek güzel yönü devamlı yemek olan işkencedir.
efendim, kadınlar her zaman bir şekilde süslenip püslenip, biraraya gelip dedikodu yapmanın yolunu ararlar ve altın günleri bunun içindir.
koca koca kadınlar, pasta börek yapar, bir kişinin evinde toplanırlar. dedikodular yapılır, oğullar övülür, yenilir içilir. üstelik herkes birbirini inceler, içten içe ya kıskanır ya eleştirir. bir de genç kızlar vardır. kadın gibi olan hani. oturur dedikodu yaparlar, el işi yaparlar, kah kah gülerler, kimisi ise kendini beğendirmek için ikiyüzlü bir hürmet gösterir.
bir de bu tarz şeylerle ilgilenmeyen genç kız vardır. o mutfak ekibindedir. içeriye pek gitmez. bu ikiyüzlü hürmetkarlar, gelirler, mutfakta hazır yapılmış olan şeyleri içeri götürürler.
devamlı bir gürültü vardır. car car car bütün kadınlar bir ağızdan konuşur, kimse kimseyi dinlemez.
sonra millet sırayla evine gitmeye başlar, kalanlar bir de gidenlerin dedikodusunu yapar, rahatlarlar.
gün bittikten sonra ise kadın gibi olan kız ve anne, yoruldum bahanesine otururlar, temizlik yine ilgisiz genç kızımıza kalır. **
insanların şu ara en çok yaptığı eylemlerden yalnızca birisi...
erkek milleti bunu yapıyor ve bilimsel bir açıklaması da var fakat...
kız milletine ne oluyor? sonra da olaya duygusal yaklaşıyorlar. hamileyim, beni birdaha aramadı,* şuyum-buyum... suçu her zaman erkeğe yüklemesini biliyorlar.
yaparsın, kendi tercihindir fakat olaya duygusal yaklaşma... karşıdan bakan bir insan en ufak bir duygusallık göremiyor çünkü...
efendim olayın aslı da var, astarı da... bir öğle vakti, yol paramı kaybettiğim için, en yakındaki akrabaya sığınma kararı aldım. evde sadece evin genç kızı vardı. * salona girdiğimde masanın üzerinde kadehin içinde kırmızı şarap, yanında lor peyniri, menemen ve köy ekmeği vardı. 'yahu' dedim, 'bu güzide sofraya şarap gider mi çay varken?'. kızın cevabı 'napim çay demlemeye üşendim.' oldu...
ha 'korkunç derecede zenginim' mesajı vermek isteyen bir kişilik de olabilir. orası ayrı...
acı bir olayı, insanda iz bırakan yaşanmışlıkları, sevdiklerini, kaybettiklerini unutamamış olup, yaşamın durmayan temposu yüzünden unutmuş gibi yapıp devam etmeye çalışmaktır.
her yalnız kalındığında, her akla geldiğinde tutulamayan gözyaşları akar gider...