40 yıllık trollüm ben böyle kafalar görmedim arkadaş, sanki tüm sözlük birleşmiş beni trollüyor.
başbakan çıkıyor, sağduyu beklenirken, sidik yarışına girişiyor, burdaki destekçi arkadaş, nah özür diler diye başlık açıyor, yetmiyor gezi parkını desteklediğini sandığım adam da tutuyor; akp'yi bu başarısına ulaştıran, halk koyundur,edebiyatına devam ediyor.
yüreğinde insan sevgisi olanların aklını durduran aşktır.
yahu onurlu bir başörtüsü mücadelesi verdiğinizde, örtülerinizden sürüklemedi mi bu polisler? şimdi de diğer kardeşleriniz, kolluk hizmetinin temel ilkeleri (bkz: orantılılık) (bkz: kademelilik) (bkz: ölçülülük) (bkz: elverişlilik) hiçe sayılarak zulüm gördüler.
nerde islam'da peygamber efendimizin bize öğütlediği insan sevgisi? nerede hukuk?
hepimiz günlük hayatın stresinden yoruluyor bazen iki kelimeyi bile girmeye üşeniyoruz. işte bu gibi durumlar için hanım yazarımız tek hareketle memesini açacak ve sistem onu ulu sözlüğe sokacak, bu kadar basit!
not: moderasyona hanım yazarlarımızın memelerinin tek tek sisteme tanıtılmasında yardımcı olabilirim.
tamamiyle onların twitter sayfalarını gören vatandaşın beyanıdır.
nasıl ki bir hadiste buyuruyor ya bir zaman gelir imanı muhafaza etmek elde bir köz tutmak kadar bir kor tutmak kadar ateş tutmak kadar zor olur. öyle olmuyor muuu bugün gençler özellikle bekarlar özellikle yollarda yürürlerken bazen ellerine ateş almış gibi olmuyorlar mı?
onlara bunları yapanlar zalimdirler. onlara bunu yapanlar o erkeklerin psikolojisini bozanlar, onları onların dişlerini gıcırdatanlar, onların ellerinin yumruklarını sıktıranlar, onlar günahkardırlar ve onlar zalimdirler.
onlardan birine bir gün sordum. açık saçık giyinen bir akrabama sordum. zalimsin dedim zalim olmak ister misin dedim. olmamm. olmak istemem tabiki dedi. ama dedim sen şu kılık kıyafetinle zalimsinn. zulmediyorsun erkeklere. hem onların pskolojilerini mahvediyorsun. ellerine bir şey de geçmiyoor. ama onları mahvediyorsun sen. yolun ortasında onların dişleri gıcırdıyor. onları harama sevkediyorsun. zulmediyorsun. bir insana bir tokat vursan zulümdür senin yaptığın tokattan çok daha ağir!!!
böyle giyinenler bilsinler ki zulmediyorlar. erkekler ne kadar da zayıfmış dedin. sen bilmiyor musun ki erkeklerin ne kadar zayıf olduğu bu meselede bilmiyor musun ki neden bilmiyor gibi davranıyorsun yalancı??? seni yaratan allah senin fıtratına onu yerleştirmemiş mi? erkekleri çıldırtmak için nasıl yürüyorsun? nasıl giyiniyorsun? nasıl bakışlar atıyorsun?? sen bunları bilmeden mi yapıyorsun?
gezi parkı'na ulusal kanal'a halk tv'ye bakıldığında, insanların kapıldığı endişe.
neden mi bu kanıya vardım?
* halk hareketi dye kıçımızı yırttığımız bir eylemde dahi mustafa kemal'in askerleriyiz diye bağırdığından.
* sürekli demokrasi diye özlem duyup, orduyu göreve çağırmandan, ısrarla her seçimden sonra, aziz nesin sözleri paylaşmandan.
* seni sömüren, mit üyesi doğu perinçek'e lider diye sarılmandan, bayrak pazarlaması yapan halk tv'yi kutsamandan
* atatürk'ün her yaptığını doğru kabul etmenden, adeta atatürk'ün hareketlerini sünnet gibi kabul edip, her hareketini ona yontmaya çalışmandan.
* diktatör erdoğan'a direnirken, diktatör atatürk'e sarılmandan
* hiçbir zaman empati yapamamandan, dersim'de katledilenlere, yaşam tarzına müdahale edilip asılan sana göre yobazlara bir kez olsun
üzülmemenden
* avrupa'dan geleni hep hayran olup, doğu'dan gelene hep en iyi ihtimalle şüpheyle yaklaşmandan; hatta arap turistten bile rahatsız olmandan.
bu liste uzar gider de, ben yazmaya hevesli bir yazar değilim.
* elbette ki sağduyulu kişilere değildir sözüm.
edit: boşuna zeka kıt demedik, yine ulusalcı olmamanın zıttını dindara bağlayan çıktı.
olaylarda bir polis arabası ele geçirdim, kullanmak istiyorum, fakat mazot pahalı; bunun için oyum artık genç partiye.
(bkz: dağ başını duman almış)
lütfen yayalım!
türkiye'de devletin kıymetinin bilinememesi durumudur.
şimdi real madrid'deydi. aynı umut bulut'un umutinho olmaması, sabri'nin sabrinho olmaması gibi.
her zaman direnmekten yana olan justin bieber'ın takipçilerinin haklı davasıdır.
* bugün bu hükümet; justin bieber'in itibarsızlaştırılmaya çalışılmasına engel olmadıysa
* ısrarla one direction pompalanıyorsa
* beybi beybi derken, en az 3 beybi isteyerek, akılları sıra biz belieberlarla dalga geçiliyorsa.
* bugün bu ülkede bir justin bieber heykeli bile yoksa
* başbakan biz direnirken bize bir hi bile demediyse.
gezi parkının yıkılmasıyla, ortadan kaldıralacak olan seyyar köftecilere olan zaaflarından ötürü ulu sözlük obezlerinin direnişi, haklı ve şişman bir başkaldırısıdır.
* bugün hükümet, ısrarla obezleri yok sayıp, kamu spotuyla şişmanları küçümsüyorsa.
* gıda maddelerinin (mesela alkol, mesela ağaç) yasaklanmasına ve kesilmesine neden oluyorsa.
* zaten taksim'deki restoranlar kapalıyken, tvlerde penguen gösterilip, biz obezlerin canı et çektiriliyorsa.
Atatürk bir sivil direniş önderi, bir muhalefet sembolü değil. O yüzden Mustafa Kemalin askerleriyiz gibi zırvalara kaptırmayın kendinizi. AKPden kurtulup asker mi olmak istiyorsunuz? Demokrasi isteyen insanlarız. Hem bu iş cumhuriyet mitingleri gibi piknik fasilitesi değil.
ulu sözlüğün dindar katoliklerinin (az değiliz) (azsak da uysal koyun değiliz) uyanma anıdır.
ısrarla bu ülkede hükümet, katoliklerin yoğunlukta olduğu illere cami yapıyorsa, noelde ve paskalyada ve bilimum kutsal bayramımızda zorla çalıştırılıyorsak; mum yakmak bizde kutsalken, inatla her yere elektrik verilmesi yoluyla, ampuller yanıyorsa.
noel baba gibi değerli bir din büyüğümüz, ısrarla yok sayılıp, çocuklara olmadığı yalanları; bir devlet politikası yoluyla dayatılıyorsa;
yaa bi siktirin gidini sonuna kadar hakeden karşılaştırmadır.
türkiye de siyaset bilimi dediğinde, bir mülkiye vardır, bir de diğerleri. istanbul siyasal gibi, mülkiyenin çakması bir fakülteyi burada karşılaştırmaya sokmak; embesilliğin elle tutulur görünümüdür.
biber silahı diyorum, zira bu "gaz" dedikleri şeylerle insan öldürdüler. ben bu zamana kadar hiçbir eyleme karışmadım. bir çoğunuzun liboş diye küçümsediği, kemalist olmayan; tamamiyle özgürlük yanlısı, görünürde hükümetle de bir problemi olmayan bir vatandaşım ve desteklediğim bir çok politikası var akp'nin. gelgelelim 26 yıllık şu ahir ömrümde tam 4 defa biber silahıyla tanışma şanssızlığına yakalandım. etrafınızda kime sorsanız, bir şekilde biber silahına maruz kaldığını fark edeceksiniz.
e herkes mi eylemci, herkes mi provokatör? polis vazife selahiyat kanununa göre, anayasaya göre, son çare olarak ve minimum zararla kullanılması gereken silahlar, nasıl olur da tüm ülkeyi bir şekilde mağdur eder? bunu aklım hafzalam almıyor.
bir ülke düşünün, en temel haklarınızı bu insanlara emanet ediyorsunuz. bu insanlar da, hiçbir şey olamayıp, son çare olarak polis olarak işe giren, bilgisiz, cahil, şiddete meyilli ve uzman çavuşlarla birlikte her türlü 3. sayfa haberini işgal eden bir güruh. sonra bu adam kalkıp, kolluk hizmetinin ilkeleri olan, (bkz: orantılılık) (bkz: ölçülülük) (bkz: elverişlilik)gibi ilkeleri yok sayıyor. bununla da yetinmeyip, (bkz: idarenin yasallığı) (bkz: mahkeme kararlarına uyma zorunluluğu)gibi gereksinmelerin tam karşısında yer alıyor.
benim için bu eylemlerin özü budur. türk polisi çığrından çıkan bir canavara dönüşmüştür.
ben ve benim gibi liberal olan tayfanın endişe duyduğu bir durum var ortada. biz ne istiyoruz? özgür, liberal bir ülke istiyoruz, kimsenin kimseyw karışmadığı. bunun için de akp'ye ordunun bir daha darbeye yeltenmemesi için yaptıklarında, kürt sorununun çözümünde bu zamana kadar yapılan her türlü "şahin" politikaların tersine, alışılmadık, farklı ve başarılı bir yol çizdiklerinde destek verdik. fakat şu an ortada bir gerçek var ki, akp gitgide, otoriterleşiyor, ülkede yer yerinden oynarken, dünyanın neredeyse her ajansı, haber kurumu olayları canlı yayınlarken, bizim televizyonlarımız, sağlıklı yaşam sırlarını filan tartışıyorsa, reyhanlı'da olanlara yayın yasağı getiriliyorsa; kadrolaşma da cemaatten olmayana zırnık verilmiyorsa; alkol yasaklarının amacı çığrından çıktıysa, sen düpedüz tiranlaşıyorsun demektir.
sözün özü, kemalist dikta gitti diye sevinirken, bu sever de kemalist metodlu islamcı diktayla karşı karşıyayız.
sözlerimi machiavelli'nin şu sözleriyle noktalamak isterim: "güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır."