Bugün bitirdiğim , duygu yüklü bir dostoyevski klasiği. Tahminimce her insan bu kitap da kendisinden bir şeyler bulacaktır. Kitabı okurken yeri gelecek öfkelenecek yeri gelecek duygulanacak bazen de güleceksiniz ancak çoğunlukla üzüleceksiniz.
Kendinizi hazır hissettiğiniz de kitaplığınızın rafında duran ezilenler adlı kitaba gözünüz çarparsa hiç tereddüt etmeden elinizi uzatın. Sizi sürükleyici bir hikaye bekliyor olacak.
Evet , kaçtım kaçtım ve sonunda ben de corona oldum. Tabiki mesleğim gereği yüksek risk altındaydım ve artık corona olmaya yaklaştığımı hissediyordum. Muhtemelen omicron oldum. Sırasıyla yaşadıklarımı anlatacağım :
1. Gün , çok küçük öksürükler ( sanki boğaz tahriş olmuş gibi )
2. Gün , tüm eklemlerde ağrı , baş ağrısı ve 39 derece civarı bir ateş. ( bu gün test yaptırdım ve sonuç negatif )
3. Gün , şiddetli baş ağrısı , hafif burun akıntısı ve halsizlik.
4. Gün , öksürük , hapşırma , şiddetli boğaz ağrısı.( tekrar test yaptırdım ve sonuç pozitif )
5. Gün , şiddetli boğaz ağrısı şiddetini artırarak devam ediyor. Öksürük bitti gibi bir şey. Hafif bir göğüs ağrısı var.
6. Gün ( bugün ) sonunda boğaz ağrısı hafifledi. Öksürük de yok denecek kadar az. Burun akıntısı da yine aynı şekilde. Ateş ise hiç yok.. Fakat asıl ilginç olan şu , omicron değil delta varyantına sahipmişim.
Bu süreç bitene kadar her gün gelip burda editleme yapacağım.
Umberto Eco'nun ortaçağ avrupasında din ve bilim çatışmasını , polisiye bir hikaye ile birleştirerek anlattiğı bir başyapıttır.
Kitaptan mantık üzerine bir kaç cümle :
" Mantığın evrensel bir silah olduğuna inanmıştım her zaman ; şimdi ise mantığın geçerliliğinin onun nasıl kullanıldığına bağlı olduğunun bilincine varıyordum. Mantık önce içine girmek , sonra da dışına çıkmak koşuluyla birçok şeye yarayabilirdi. "
paradoks: ''allah varsa kendisinin bile kaldıramayacağı büyüklükte bir şey yaratabilir mi ?''
önce bu paradoksu çürüterek başlayalım:
büyük bir dikdörtgen düşünün içine bir kare ve üçgen çizdiğimi düşünün. ve bu kare ve üçgenin içerisine çizebileceğim en büyük çember bunların taşıyabileceği en büyük alanlı cisimler olarak tanımlayalım.
şimdi üçgen kareye soruyor: bizim bir yaratıcımız var ise kendisinin bile taşıyamayacağı büyüklükte bir şey yaratabilir mi ?
yani benim kendimden büyük bir çember çizebilip çizemeyeceğimi sorguluyorlar. evet ben kendimden büyük bir çember çizebilirim ancak benim çizdiğim çember benim taşımakla yükümlü olduğum bir şey değil. yani 2 boyutta taşınabilen bir şey 3. boyuta geçtiğinde çok farklı bir anlam ifade ediyor. ancak üçgende karede bunu algılayamazlar çünkü benim taşıyabileceğim bir şeyin bir ağırlığı ve hacmi olması lazım. ama 2 boyutta hacim ve ağırlık tanımlı şeyler değildirler.
yani bugün bizim kaldırabildiğimiz bir şey üst boyuta geçtikçe şekil değiştirecektir ve üst boyut için çok farklı bir anlam içerecektir. dolayısıyla yaratıcının gücünün yetmeyeceği bir şey olmayacaktır. benim kendimden büyük olarak çizdiğim çemberin bana hükmedemeyeceği gibi. çünkü istediğim zaman o çemberi silebilirim. yani ben yarattığım şeye hükmedebilirim.dolayısıyla allah'ı 3 üncü boyutta düşünemeyeceğimiz için ( yani allah bizlerden biri değildir )böyle bir paradoksun olduğunu da kabul edemeyiz.
aynı şekilde parmağınızın birini üçgenin yanına diğerini de karenin yanına koyduğunuzda onlar bunu algılayamayacaktır. çünkü siz 2 boyutta aynı anda farklı yerlerde olabilrsiniz ancak bunu anlamak 2 boyuttaki biri için mümkün değildir. ve siz 2 boyutta istediğiniz şekle girebilrsiniz 2 boyuttaki bunu da anlayamayacaktır. azrail in aynı anda hem amerika'daki hemde türkiye'deki insanın canını nasıl aldığını boyut farkına bakarak çok rahat anlayabiliriz. çünkü bizim üst boyutumuzdaki bir varlık aynı anda birçok yerde olabilir. ve istediği şekle bürünebilir.
bilimsel olarak zamanın 4. boyut olduğu ispatlanmıştır. çünkü biz zamanla var olup zamanla yok oluyoruz ve hiç bir şekilde zamanın önüne geçemediğimiz gibi zamana hükmedemiyoruz.yani zaman bize hükmediyor. dolayısıyla eğer 4 üncü boyutun üstünde bir boyut yoksa bile zaman bizim yaratıcımızdır.
ispatlanması mümkün olmayan bir şey olsa olsa inançtır zaten. Bilim diyecek halimiz yok. Ancak yanlış bir inançtır çünkü tam tersi yani allah'ın varlığı ispatlanabilir.
Şimdi hadi ispatla diyenler çıkacaktır. Hadi ispatlayayım ;
bir yaratıcının var olduğunun ispatı:
paradoks: ''allah varsa kendisinin bile kaldıramayacağı büyüklükte bir şey yaratabilir mi ?''
önce bu paradoksu çürüterek başlayalım:
büyük bir dikdörtgen düşünün içine bir kare ve üçgen çizdiğimi düşünün. ve bu kare ve üçgenin içerisine çizebileceğim en büyük çember bunların taşıyabileceği en büyük alanlı cisimler olarak tanımlayalım.
şimdi üçgen kareye soruyor: bizim bir yaratıcımız var ise kendisinin bile taşıyamayacağı büyüklükte bir şey yaratabilir mi ?
yani benim kendimden büyük bir çember çizebilip çizemeyeceğimi sorguluyorlar. evet ben kendimden büyük bir çember çizebilirim ancak benim çizdiğim çember benim taşımakla yükümlü olduğum bir şey değil. yani 2 boyutta taşınabilen bir şey 3. boyuta geçtiğinde çok farklı bir anlam ifade ediyor. ancak üçgende karede bunu algılayamazlar çünkü benim taşıyabileceğim bir şeyin bir ağırlığı ve hacmi olması lazım. ama 2 boyutta hacim ve ağırlık tanımlı şeyler değildirler.
yani bugün bizim kaldırabildiğimiz bir şey üst boyuta geçtikçe şekil değiştirecektir ve üst boyut için çok farklı bir anlam içerecektir. dolayısıyla yaratıcının gücünün yetmeyeceği bir şey olmayacaktır. benim kendimden büyük olarak çizdiğim çemberin bana hükmedemeyeceği gibi. çünkü istediğim zaman o çemberi silebilirim. yani ben yarattığım şeye hükmedebilirim.dolayısıyla allah'ı 3 üncü boyutta düşünemeyeceğimiz için ( yani allah bizlerden biri değildir )böyle bir paradoksun olduğunu da kabul edemeyiz.
aynı şekilde parmağınızın birini üçgenin yanına diğerini de karenin yanına koyduğunuzda onlar bunu algılayamayacaktır. çünkü siz 2 boyutta aynı anda farklı yerlerde olabilrsiniz ancak bunu anlamak 2 boyuttaki biri için mümkün değildir. ve siz 2 boyutta istediğiniz şekle girebilrsiniz 2 boyuttaki bunu da anlayamayacaktır. azrail in aynı anda hem amerika'daki hemde türkiye'deki insanın canını nasıl aldığını boyut farkına bakarak çok rahat anlayabiliriz. çünkü bizim üst boyutumuzdaki bir varlık aynı anda birçok yerde olabilir. ve istediği şekle bürünebilir.
bilimsel olarak zamanın 4. boyut olduğu ispatlanmıştır. çünkü biz zamanla var olup zamanla yok oluyoruz ve hiç bir şekilde zamanın önüne geçemediğimiz gibi zamana hükmedemiyoruz.yani zaman bize hükmediyor. dolayısıyla eğer 4 üncü boyutun üstünde bir boyut yoksa bile zaman bizim yaratıcımızdır.
Montaigne'nin denemeler isimli kitabını okumuştum bu acıyı derinden hissettiğim bir sonbahar akşamında. Ne kadar kötü bir his olduğunu çok iyi bilirim. Gerçi şimdiler de sadece duygusal değil fiziksel olarak da acı verdiği kanıtlanmıştır. Çorum'da ağaçlardan kopan turuncu-kahverengi , ağaç yapraklarını izlerken , aynı fırtınayı yüreğimde hissediyordum ve benden de kopuyordu bir şeyler , adına aşkı bir başkadır denilen kasım ayına yaklaşırken.. işte böyle bir zamanda aldım elime bu kitabı ve üzerimde inanılmaz bir etki bıraktı. Özellikle kitapta yalnızlık ile ilgili olan bölüm hala aklımda ve ne zaman kendimi yalnız hissetsem hemen aklıma gelir ve rahatlarım.
Her şeye rağmen aşk denilen bu duyguyu , sonucu nasıl biterse bitsin en güzel şekilde anlatan cümlenin " kim bilir en son aşk şarabından hangi şanslı içmiş ? " Olduğunu düşünüyorum.
albay aureliano buendia , yıllar sonra idam mangasının karşısına dikildiğinde , babasının onu buzu keşfetmeye götürdüğü o çok uzaklarda kalmış ikindi vaktini anımsayacaktı. (gabriel garcia marquez-yüz yıllık yalnızlık )
Mini etek giymekteki amaç zaten bacakları göstermek değil mi ? Yani tabiki her durum için geçerli değil. Örneğin , bir sahneye çıkıyorsunuzdur ya da bir tv programı formatı gereği giymişsinizdir o başka. Ancak günlük hayatta kullanım amacı başka ne olabilir ki ? Şimdi kimse bana dikkat çekmek için giymedigini söylemesin. E sen baskınlar diye giyersen bakarlar. Bundan daha normal ne var ki ?
-iki tane yılanın var ve bunların birinin ismi a , diğerinin ismi ba. Bu yılanlara ne icirirsin ?
+ ?? ( Herhangi bir cevap verir , genelde cevap su olur.)
- a yılana gazoz , ba yılana limon.
Kara biber ile pul biberin çocukları ne olur ?
Acıların çocuğu
Bir kalemi yere atmışlar düşmemiş , neden ? Çünkü pilot kalemmiş.
Yılmaz erdoğan'ın yaşayabilme ihtimali ( sevebilme ihtimali) şiirinde geçen bir dizedir '' yanağım otobüs camının garantisinde '' zaten bir kez bile dinlemiş olanlar muhakkak hatırlayacaklardır. Çok değil bundan 5-10 yıl öncesine kadar böyle şiirler dinlerdik biz. çünkü böyleydi.
geçenlerde metro'da yaşanan talihsiz olayın üzerine aklıma geldi.
Hayatımda geçirdiğim en kötü ales sınavıydı. Gerçekten çok kötü bir sınavdı. Sadece benim mi öyle geçti yoksa diğer adaylarda mı kötü bir sınav geçirdi merakla bekliyorum. Artık açıkla da öğrenelim ÖSYM. !!
Bence sınav normalin üzerinde zordu. Yani her bir soru çözülebilir. Bence her bir soru ortalama 1-2 dk arasında da çözülebilir. Ancak üst üste 150 tanesi çözülemez. Bu yönüyle son derece saçma bir sınav. Say-2 de 7 ve sözel 1 de 15 tane soruyu hiç okuyamadim.
Mustafa kemal atatürk'ü bu ülkede , bu ülkenin vatandaşlarına karşı savunmak zorunda bırakıyorsunuz ya yazıklar olsun. Ulan beyinsiz adam Türkiye cumhuriyetini kurdu. Hala laga luga yapıyorsun.
Arar. Neden aramasın ? Ancak belli bir süre sonra arar. Seks diye bahsettiğin şey teoride zaten fiziki bir ihtiyacı gidermektir. En basit şekilde karnın doyduğunda acıkana kadar yemek yemezsin. E sevgi yoksa arada niye bir daha seni becermek isteyene kadar arasınki ?
Putpersliğin önüne geçmek için zamanında söylenmiş olabilir. Beyinsiz insanlar için günahtır. Çünkü maalesef zeka yoksunu oldukları için yeterince düşünemedikleri için allah'ın yerine başka bir şey koyabilirler. Ancak ortalama zekaya sahip hiç bir insan için günah değildir. Hatta günahtır demek günahtır. Çünkü siz kimsiniz de olmayan bir şeyi allah'ın emriymiş gibi fetvaya dönüştürüyorsunuz ? Bu da şirk koşmaktır ve büyük günahtır.
Ateist değilim fakat düşüncelerini biliyorum. Aslında ölüm hakkındaki düşünceleri herkesle aynı. Sadece ölümden sonraki hayata inanmıyorlar. Yani ruhani boyuta karşı çıkıyorlar. Dahası karşı çıkıyorlar demek de yanlış olur , o kısımla ilgilenmiyorlar demek daha doğru. Peki öldükten sonra ne olacaklarını düşünüyorlar ?
Bu sorunun cevabı son derece basit ; bir çiçek , böcek , bakteri ya da başka bir sey. Yani var olan bedensel enerjilerinin doğaya yayılacağına ve bu enerjinin doğada herhangi bir şekilde devam edeceğini söylüyorlar ki yanlışta değil.
CHP liye iş yaptırmak derken ? Hayırdır ? Abi bizim şu işi bir hallet demek gibi mi ? Ne bileyim KPSS ye girmeden iş buldurmak gibi mi ? Yani beklentin ne ? Çünkü bu ülkede yaklaşık 80 yıldır CHP yok.yani olmayan bir şeyden nasıl bir beklentin var ?
işte burada bir saman yığınının üzerine uzanmış düşünüyorum. Kendimden önce var olan ve sonra var olacak zamanı düşünüyorum. Bu zamanın içerisinde yaşamış olan vr yaşayacak olan insanları düşündüğümde samanlığın içerisine atılan toplu iğneden daha daha değersiz olduğumu görebiliyorum. Ancak yinede bu bedenin içerisinde bir kalp atıyor ve istekler doğuyor. Hiç biri bir başkasınınkinden daha önemsiz değil.
Çalıştığım lisede maddi durumu iyi olmayan çok fazla öğrenci var. Özellikle ygs için kaynak kitaplara ihtiyacımız var. Ellerinizde kullanmadığınız temiz kitaplar varsa ve okulumuza bağışlamak isterseniz bana özelden ulaşın lütfen.
Bir gün bir Türk ile bir kürdü idam sehpasına çıkarmışlar. Kürde sormuşlar son isteğin nedir diye , Kürt, anamı görmek istiyorum demiş.
Sonra Türke sormuşlar senin son isteğin nedir diye , Kürt anasını görmesin demiş.
Bir kurdu ormanda avcılar kovalıyormuş. Kurt kaçmaktan yorgun bitkin bir şekilde ormanda bir çiftçiye rastlamış ve çiftçiye , beni avcılar kovalıyor , yakalamak üzereler. Çok yoruldum daha fazla kaçamam , bana yardımcı olur musun ? Hayatım senin ellerinde demiş. Çiftçi biraz düşündükten sonra tamam sen şu torbanın içine gir ben torbanın ağzını kapatayım avcılar gittikten sonra seni bırakırım demiş. Çaresiz olan kurt torbanın içine girmiş. Avcılar gittikten sonra kurdu çiftçi serbest bırakmış. Serbest kalan kurt çiftçiye teşekkür ettikten sonra tam gidecekken bir dakika diyerek çiftçiye dönmüş ve benim karnım çok acıktı , avcılardan kaçarken çokta yoruldum , e burada senden başka yiyecek de yok , ben seni yiyeceğim demiş. Çiftçi olur mu öyle şey ben senin hayatını kurtardım , sana iyilik yaptım , şimdi sen beni yemek istiyorsun diye cevap vermiş. Kurtta , birde insan olacaksın bilmiyor musun bu dünyada iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yoktur demiş. Bunun üzerine biraz tartıştıktan sonra şuna karar vermişler. Ormanda karşılarına çıkan ilk üç kişiye soracaklar. Eğer kurt haklı çıkarsa çiftçiyi yiyecek , yok çiftçi haklı çıkarsa serbest kalacakmış.
Ormanda dolaşırken bir ata denk gelmişler ve durumu anlatmışlar. At da , tabiki kurt haklı , yıllarca sahibimi üzerimde taşıdım. Onun yüklerini çektim ama o ne yaptı ? Beni yaşlanınca kapıya koydu. iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yoktur. Demiş.
1-0 öne geçen kurt iyice iştahlanmış ve devam ederken bir köpeğe rastlamışlar ve durumu köpeğe anlatmışlar. Köpek , tabiki kurt haklı , ben yıllarca sahibimin evini korudum. Onun malına canına göz kulak oldum. Peki ya o ne yaptı ? Her gün beni tekmeledi bana kötü davrandı demiş.
2-0 öne geçen kurt , çiftçiye seni yiyeceğim demiş. Ancak çiftçi itiraz etmiş. Biz böyle anlaşmadık bir kişiye daha soracağız ondan sonra yersin demiş. Kurtta nasıl olsa birazdan yiyeceğim diyerek kabul etmiş ve devam etmişler.
Son olarak bir tilkiye rastlamışlar ve tilkiye durumu anlatmışlar. Tilki yıllardır düşmanı olan ve hiç sevmediği kurtu görünce , dur ben şu kurta bir oyun oynayayım diye içinden geçirmiş. Tilki , ben her şeyi anladım da bu kurt bu torbaya nasıl sığdı onu anlamadım diye cevap vermiş. Kurtta yahu az önce anlattıkya sığdım işte diyerek karşılık vermiş. Tilki , gözümle görmeden inanmam demiş. Bunun üzerine kurt ucunda yemek olduğu için , gireyim şu torbaya da nasıl olsa çıkınca çiftçiyi yiyeceğim diyerek torbanın içine girmiş. Ve ardından tilki gözüyle çiftçiye işaret etmiş ve çiftçi torbanın ağzını kapattıktan sonra kurdu eline bir taş alıp demek sen beni yiyecektin ha diyerek bir güzel dövmüş. Çiftçi tilkiye teşekkür ettikten sonra aklına bir şey takılmış. Ben bu tilkinin kürkünü soysam acayip paraya satarım diye düşünmüş. Ve elindeki taşla tilkinin kafasını yararak tilkiyi öldürmüş , derisini yüzdükten sonra torbaya yaklaşarak kurda , kurt sen haklıymışsın bu dünyada iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş. Demiş.
5 dk içinde sınava çalışmaman için önünde hiç bir engel yok. Ama başarılı olmayı beklemek ? işte çalışmadan başarılı olacağını düşünmek nasıl bir zekadır ?