kişinin, değil dünya gezegeninde, evren kapsamında kendini yalnız hissetmesidir.
peki bu nasıl oluyor ? şöyle ki; senden başka hiçkimsenin senin için birşey yapmadığını gördüğünde böyle kendini evrende yalnız hissedersin arkadaşım.
ama moralini bozmana gerek yok, çünkü yalnız olmak seni güçlü yapar. tek başına ayakta kalmayı öğrenirsin, korkmamayı, risk almayı. eğilirsin, hatta yıkılırsın. elinden tutup birileri seni kaldırmayacağına göre, kendin ayağa kalkar ve yola devam edersin. sonra kendini öyle güçlü hissedersin ki. etrafında melekleri ve koruyucu kollayıcıları ile dolaşanlara acırsın, destekçileri bir an yanlarından ayrılsa hepsini tek darbede yere indirebilceğini bilirsin çünkü.
lakin sert bir karaktere bürünürsün. herşey ve herkes potansiyel tehlikedir, gardını alarak yaşamaya alıştığın için kimse seni anlayamaz. hayata güzel bak derler, hayatın güzelliğini görmemiş insan nasıl hayata güzel baksın.
hayat, öleceğin güne kadar bir şekilde ona dünya üzerinde tutunabilme savaşının adıdır. senin için kelebek mi, çiçek mi, aşk mıdır yoksa ? güldürme beni.
bir an önce birileri tarafında öldürülmek istedi, nasıl olduğu hiç önemli değil, silahla bıçakla, işkence ile.. hangisi hiçbir işe yaramayacağını bile bile ilaçların peşinden gitmekten daha kötü olabilirdi ki ?
o gece, doktor ziyareti sonrası, eskiden girmeye korktuğu sokaklara girdi, kaldırımda sıralanmış fahişelerin yüzlerine baktı, anlamak istedi. anlayamadığı ne çok şey vardı..
hem sonra onu bile anlayabilirdi, hatta herkesi affedebilirdi. binlerce kez özür dileyebilirdi. önemsenmeyeceğini biliyordu ama yaptı, sonuç beklediği gibi oldu. şimdilik dikkate almamış olsa bile, o da ne zaman öleceğini öğrenceği bir gün gelirse kesin affederdi nasıl olsa. olmazsa da canı sağ olsun, canı sağ olsun yeterdi.
o gecenin sonunda hala yaşıyordu, en sevdiği şehirde, en sevdiği semt, taksim'de, o otelde. üşüdü, ağladı, ağladı ve ilaçlar tesir edince uykuya daldı.
tam olarak aydınlanmamış bir sabaha uyandı. yağmur, soğuk... Bu şehrin her halini sevdiği halde, istanbul artık mezar gibiydi, bütün anıları toprağın altına gömmüştü, oysa başbaşa daha ne şarkılar dinleyceklerdi, eski güzel birkaç günü hatırlayıp mutlu olacaklardı. buraya kadar mıymış ? sen de mi istanbul ?
öyleymiş. hayata bu kadar öfkeli olmasa mıydı, çok fazla şey istemeseydi de barışsaydı, bugün herşey daha farklı olabilir miydi acaba ? hayat... küsmüş, gidiyordu. dur diyemezdi, çünkü hayat ona gidenlerin asla geri dönmediğini çok güzel öğretmişti.
türk ailesinin oldukça üzerinde durduğu, ancak hala en doğru yöntemi belirleyemediği konu.
boş vakitlerimde güzin abla tarzı yardım istenen sitelerde, erkeklerden yedikleri darbelerle yürekleri rocky' nin son raunddaki haline gelmiş kızlarımızın zavallı haykırışlarını okuyorum. her birine tek tek üzülüyorum, tek tek sinirleniyorum. kendilerini şöyle bir tutup sarsmak, yüksek tondan azarlamak istiyorum.
bir örnekle inceleyelim:(kızlarsoruyor.com'dan alıntıdır)
internetten biriyle tanıştım ilk kez çok sevdim o başlarda benden sapıkça seyler istiyordu her defasında reddettim hala da reddediyorum.
( 'internetten tanışma' girişi hemen hepsinde ortak. bu internet tanışmaları kızlarımızın ağızına sıçıyor amk. kızımız ilke kez çok sevmiş, eyvallah zaten hiçbir zaman az sevmezler, hep çok sever onlar. erkeğimiz sapık evet. sapıkça şeyler istemiş, bunu yorumlamayacağım, okuyanların hayal gücüne bırakıyorum. kızımız hep reddetmiş, çünkü çok ahlaklı o. sapık mapık demeden sevmiş ama olsun o reddebilen tertemiz bir kız(mış). )
şimdi istekleri bitti nerdeyse benle evlenmek istiyor. kızlara guvenim yok zaman ver 3 ay sonra soz takıcam dyo.
(edepli kız, sapığımızı adam etmeyi neredeyse başarmış. istekleri artık daha az sapıkça. kızlara güveni yok, kimbilir ne darbeler yemiş, sonunda sapık olmuş. zaman verilirse kıza söz takacak kadar normale dönebilirmiş. )
seviyorum diyo ama hiç güzel bi mesj atmıyo sarılmıyo elmi tutmek istemyo. (genç adam, kıza göre sevginin kanıtı olabilecek hiçbir eylemde bulunmamış, ama seviyorum diyor. demesi de yeterli gelmiş ki, kız olaya devam edebilmiş. )
araynca bazen acmıyo.kafasna gore aryo hergun değil .beni merk etmıyo.
(ilgi bekliyor, merak edilmek istiyor. bu kıza ben ilgi göstersem bana aşık olur, lezbiyence istekleri var ama onu çok seviyorum diye bir yerlerde yazar yazar ağlar.)
sevdiği bi kız vardı onu aldtmış soğudm dyo ama ben inanmıyorum ondan tel beklyo sanki. onu farklı nodan aradm onu defalarca aryo bana gelnce işim var arayamdm dyo.çok ağladm üzüldüm.
(zehir hafiye iş başında. küçücük aklıyla bir de plan yapmış, aslında plan işe yaramış, gerçeği ta gözüne sokmuş ama onun istediği gerçekler değil, ilgilenilmek, merak edilmek. ve sonuçta kızımız ağlıyor. bir kız işte bu kadar kolay ağlıyor. )
onu frçaladm cunku suçüstü yaptım.ogunden beri onu aramıyorum onun gibi umursamaz oldum. hala aryo bazen ii biri dyorum bazende cok kotu biri.arayınca napıyosun dyo.ne aşkm ne bitanem ? (aramasına hala izin veriyor, umutla telefonu açıyor. ama ne aşkım var, ne bitanem, böyle sevgi mi olur ? ağla kızım, biraz daha ağla.)
ama hiç kızmıyo bana hiç kotu bişi demıyo hatalıda olsa ozur dlemıyo bunlarda cıldrtyo beni sanki hiç umursamıyo.
(acaba onu hiç umursamıyor mu ? olabilir mi böyle birşey ? hala emin değil.)
ama beni de bırakmıyo.beni abisiyle tanıştırdı ama suan komando eğitimnde üstüne gtmek istemoyrum ama başkalarını aryo.
(abim dediği kişinin abisi olamdığına yüzde bir milyon bahse girerim. genç sapık eğitimde, üzerine gitmemek lazım. uysal kızı oynamak lazım, aradığı kişiler belli ki onun gibi çocuğun başının etini yemiyor. sakin olup beklemek istiyor kızımız. sabırlı olmak kızın kanına çoculuğundan itibaren zerk edilmiş.)
bu nasıl sevgi sizce velenmeli miyim çok kararsızım.nasıl biri analayamadm sevse boyle yapmaz dimi ilgisiz bi adam .
(evlenmek için yanıp tutuşan biri varmış gibi, evlenmeli miyim diye düşünüyor. düşünmekle kalmayıp, bizlere soruyor. hep beraber düşünelim, asiye nasıl kurtulur ? )
ama içince çok ii bri oluyo bana sarılyo opuyo beni sevyomusn dyo beni kmse boyle sevmemşti dyo aşık gibi ilgilenyo benle.
(insanların, içince karşısındakini kim olduğunu önemsemeden öpebilecek hale geldiğini bilmiyor. içirip içirip kendini sevdiriyor (!) kız.
ama içmeynce soğuk duryo ya lütfen yardım edin napmalıyım ? sizce bu adam ne yapamay çalışıyo? nasıl biri? evlenmek hatamı olur?
(sorular, sorular... bitmek bilmeyen bir umut, hatta evlenmek hayali.)
kızlarımızın durumu örnekte görüldüğü gibi. inanmak ve sevmek konusunda inanılmaz bir genişlikleri var. sevmeyen adamı bile sevebilir hale getirmekte inançlı. sinirlendiğim için alay ediyorum, yoksa bu kızın bir birey haline gelmesini ne çok isterdim. bu adama 'hassiktir' diyebilmesi ne iyi olurdu ? evet, birey olmak 'hassiktir' diyebilmektir.
sorunun temelinde ise kızları taa bebekliğinden itibaren yetiştirme şeklindeki hatalar yatıyor. cinsiyetinin kız olmasının öğrenilmesi ile zaten daha anne karnındayken kaybetmeye başlıyor. ev işlerinde maharetli olabilmesi için dayakla eğitilen kız hizmetçi modunda kalarak, onurunu kaybediyor. erkek kardeşleri top oynarken, o yemek hazırlıyor, ev süpürüyor. onlar aslan oğlum, yakışıklı oğlum, çok canlar yakacak benim oğlum diye sevilip sırf pipisi olduğu için göklere çıkarılırken, kızımız 'sen sus, sen karışma, süslenme, dikkat çekme, adam gibi yürü kıvırma' ikazlarına maruz kalıyor. beğenilmek istemek ve beğenilmek suçmuş gibi.
çok güzel atasözlerimiz var bizim: kızını dövmeyen dizini döver, kızın gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya. senin gösteremediğin ilgiyi başkası gösterirse, sevmediğin kadar başkası severse, sadece içtiğinde onu öpüyor bile olsa, bu kişi zurnacı da olsa internet sapığı da olsa bu kız onu sever arkadaş. erkeklerin yaptığı gibi daldan dala atlamaz ama bak, o kadar ezik o kadar özgüvensiz ki, bulabildiği tek dalda ısrarla tutunmaya devam eder.
sonuç: 'kızlar çok aptal, en ufak ilgiye hemen tav oluyolar.' (!)
ikinci sonuç: bu kızlardan alabildiğine faydalanan ve doğuştan kazandıkları özgüveni hayat boyu yükselten milyonlarca piç.
internette geçirdiği uzun zamanların çoğunda, birileriyle tanışma arzusu içinde olan, bu arzu içinde olmasa bile gelene git demeyen, belki birşeyler olur lan bu sefer umuduyla görmeden ve görünmeden uzunca bir süre sadece yazdıkları ile kişilerin zihinlerinde yer etmeye çalışan ve yeterince umutsuz, yeterince yalnız birine denk gelirse de bunu fevkalade başarabilen adamların sıkça rastlanması sonucu varılan haklı tespit.
internetteki insan topluluklarının yer aldığı (sözlükler, facebook, bloglar...) yerler dışında, kendi sosyal ortamında yer edinememiş hafif arızalı bu güruh içinde ağzı laf yapanların başarıları elbette yadsınamaz. ancak bu başarının nereye kadar devam ettiğine bir bakmaları lazım. tanıştığı adam/kadınla görüşme yani olayı 'normal' hale getirme aşamasına gelebilenlerin, yazarak verdikleri imajın % kaçını karşıladığını sorsak, gözü yaşlı hayali kırılmış insanlardan alacağımız cevap elbette gerçeği yansıtmayacaktır. onlar yaptıkları hatanın farkında olan ve bunu açıkça ifade edebilen insanlar değilller ki, zaten hiçbir zaman dürüst olmadılar, hayal dünyasından çıkıp gerçek yaşama adapte olamadılar ki kendi analizlerini yapabilsinler. hala sevdiklerine ve hatta sevildiklerine dair inançları bir kenarda mutlaka duruyor, emin olun.
demem o ki, sağlıklı ilişkiler ve hatta sağlıklı ayrılıklar için, dışarıya bir bakın. 'hayat sokakta' lafını çok severim. kendini evine, internetine kilitlememiş, tüm geçmişi ve tüm hatalarını kabullenip, kendini ortaya çıkarmaktan korkmamış, hesaplaşmasını bitirmiş cesur insanlara bir bakın ve değilseniz de onlardan biri olun. bir loserın, diğer bir loserdan başka çaresi yoktur ve iki loser bir araya gelirse hayatlarının rengi ancak kendilerine benzer.