telefonuna turkcell,vodafone, avea üçlüsünden ve tebrikler saat kazandınız kısa mesajlarından başka bir mesaj gelmeyen kimi bünyeleri gülümseten bir durumdur.
kitap defterin götürülmemesi gereken sınavdır. nasılsa bir halta yaramayacaklar. hem ayrı bir havan olur. bak kitap defter yok bende, aynı sizin gibi çakacağım nasıl olsa anlamına gelir.
çöküşten farklı bir durumdur. ağır ağır dibe doğru indiğini bilirsin, hissedersin. kimi zaman çaresizce bırakırsın kendini. ama bilirsin ki dibe ulaştığında tekrar yukarı çıkabilecek güce kavuşacaksındır bir müddet sonra. çöküşse ansızın gelir. fena sarsar adamı. bir daha yüzeye çıkacak gücü hiç bulamayacak hissi ağır basar. dolayısıyla dibe vurmak o kadar da kötü değildir. beterin beteri vardır...
"herhalde, herhalükarda" sözcükleri, aslında "ne olursa olsun, mutlaka" anlamlarına gelir. ancak günlük konuşmalarda bu sözcük bir kesinlik belirtmek yerine "galiba" tarzı şüphe içeren anlamlarda kullanılır.
eziklik değildir o. bir ayrıcalıktır aslında. arkadaşlar arasındaki gece muhabbeti bambaşkadır. gecenin gerçekliği gündüzünkinden farklıdır çünkü. bir kaç sene sonra zaten işe gitmek için sabahları bir kahırla yataktan kalkacaksın. tadını çıkarmalısın ikinci öğretimin.
sıcaklarla birlikte, sabırsız oruçlu bünyelerin tehdit dolu bakışlarına maruz kalacak adamdır.e şimdi sigara yasağı da var. nerede içecek tiryaki sigarasını. hoşgörü efendim hoşgörü. adam tutup da dumanını yüzüne üflerse sıkıntı tabi.
pişmanlıkların ve intikamın filmidir. sıkı filmdir. başroldeki abi richard karakteri çok iyi kotarılmıştır. ayrıca o filmin sonundaki ingiltere manzarası nasıl bir yerdir öyle yahu, nasıl bir düzen içinde kurulmuştur o kasaba?
herkes içinde gizli bir intihar düşüncesi biriktirir. işte o gizi açığa çıkarır bu kitap. ama öyle seviyorum ulen tarzı arabeski sallamaz. bir varolma sorunudur aslolan. yeni nesilin tutnamayanların karakterilerine özenebilmeleri için önce onlar gibi hayata tutunmaya çalışıp sonra tutunamadıklarını anlamaları gerek.
çok acayip bir film. o kadar çok şey var ki filmde anlayabilene. bir başkası olmanın dayanılmaz çekiciliği, aşk denilen şeyin bencilliği, ihtirasın vurdumduymazlığı, gerçeklerin altüst edilişi... ayrıca filmdeki catherine keener'a ilgi duymamak mümkün değil. nasıl bir kendine güvendir, nasıl bir cazibe şaşırdım sözlük. kısacası kesinlikle izlenmesi gereken filmler arasında sayılmalıdır.
ürünlerin ambalajlarında yazan bir özellik. ancak kelime oyunlarına dikkat etmek gerekir. ambalajların üzerinde eğer sadece "hiç bir katkı maddesi yoktur" yazıyorsa renklendirici, tatlandırıcı, asitlik düzenleyici vs. gibi hiç bir kimyasal ürün olmadığı anlamına gelir ki bu en iyisidir. ancak "koruyucu katkı maddesi yoktur" yazıyorsa bu; sadece antimikrobiyal katkı maddesi yoktur anlamındadır. yani içinde renklendirici, tatlandırıcı vs. türünden kimyasallar bulunabilir anlamındadır ve bu maddelerin kimileri uzun dönemde kanserojen etkiye sebep olabilmektedir.
bir dönem neredeyse her evde olmazsa olmaz canlılardı. tetris kadar vazgeçilmezdi. ilginç bir durum aslında. hayvan beslemenin modasının da olduğuna tanık oldu bir nesil. ballı yemler, balık kemikleri, çıngıraklı aynalar asılırdı kafeslerin içine. sonra "bunların tüyleri ciğerlere yapışıp kistlere neden oluyormuş" sözleri yayıldı etrafa. kimileri bu yüzden vazgeçti kuş beslemekten. kimileri kuş öldükten sonra bir daha üzülmemek için kafesleri çürümeye terk etti. öyle yada böyle artık muhabbet kuşları evlerden uzaklaştı.
anlaşılan bugün de devam ediyor bu saldırı. arkadaşın biri "ne düşünüyorsun" iletisinde "inci diye biri küfürlü mesajlar yollamış duvarıma" bla bla diye yazmış. incisözlük kendini duyurmak için elinden geleni yapıyor belli ki.
bir masala başlar gibi belirsiz
kelimelerin gücünü duyarken parmaklarımda
süzülen birkaç damla
kan
rengi bir hüzün
-ki hüzün geçmişindir, kaskatı ve tenha-
sıçrar içimdeki tabutlara.
bir şiire iki ölü fazlaydı, dedikleri
görkemine inandıkları hayata
atılmış son bir imzaydı ölüm
söyledikleri ayet gibi keskin ve kesin
oysa bildikleri koskoca bir
hiç
bir ölünün kirpiklerine bakmazlar mı ki onlar?
onlardan süzülen hayat artıklarına.
dünya kupasını kendi halinde takip etmeye çalışan bünyeleri bile futboldan soğutan yorumcudur. nasıl yorumlar öyle yahu bunlar. bir kaç kalıp cümle, söylediklerinin arkasında durmak ve doğruluğunu kanıtlamak için neredeyse her pozisyonda sürekli kendini tekrar etmek... yeter yahu. susunuz lütfen. vuvuzelalar da sussunlar tabi. herkes sussun, futbol konuşsun artık.