doğrudur, arkadaş olamazlar ama kardeşlik derecesinde yakın olabilirler.
ya sevgili olursun ya kardeş gibi olursun. öyle arkadaş ayağı falan geçicen bunları, iki taraf da olmasa bile * bi taraf mutlaka öteki tarafa alıcı gözüyle bakmıştır ya da bakacaktır. *
hayır hasta olur, ne bileyim elden ayaktan düşer yıkarsın da ''erkeğimin ayağını yıkarım'' demek nedir allasen? nasıl bir mantık, nasıl bir kafa yapısı anlayamıyorum -ki- bu şekilde düşünsen bile o hayatındaki insanla seni ilgilendirir. ne diye malzeme yapıp söylüyosun ki bunu.
gerçi sağlıklı bi durumdayken sevdiği insana ayağını yıkatan erkekten de pek bi şey beklenilemez. o yüzden geçinir giderler diye düşünüyorum.
şu gencecik yaşımda -21- ağına düştüğüm lanet şey.
üzüldüğümde, sinirlendiğimde, heyecanlandığımda böğrüme bir inek oturuyor ve kalbimin çarpıntısından nefes alamaz hale geliyorum. üstüne bi de baş dönmesi, boğazda düğümlenme ve elin ayağın kesilmesi gibi şeyler olunca insan korkuyor biraz haliyle. ''hayır ne oluyoruz yani çarpıntı falan bu yaşta'' dedim ilk başlarda da insan bi süre sonra alışıyor.
uyurken ansızın açılan ışığın beyninize beyninize hükmetmesi. sabah yine uyurken şrak diye açılan perdeden sızan güneş ışığının, yine beyninize beyninize hükmetmesi.
bütün bunların sonucunda baş ağrısıyla uyanmak.
gerçi kyk da kalıyorsanız alt kat olsun, üst kat olsun, başka yerler olsun her türlü olumsuzdur.
el veya yüzü yıkarken kazağın kolunun ıslanması ve onun en az 2-3 saat kurumaması. kolda hissedilen soğukluk, nemlilik böyle rahatsız edici duygular bütünü.
suyu çok temizdir ve plajda olduğu gibi oranıza buranıza birsürü kum girmez.
dev karetta karettalarla karşılaşıp ''hasiktir çok büyükler lan'' diyebileceğiniz, mis gibi sıkmalar yiyebileceğiniz mersin' de denize girilebilecek en güzel yer.
yemek yapabilsin,
pis olmasın,
göt olmasın,
beyinsiz olmasın,
anlayışlı olsun,
yapılan esprileri anlasın,
dizi takip eden bir salak olmasın,
sabah ''kahvaltı hazır'' diyerek uyandırsın, (bu çok önemli) *
geleni gideni çok olmasın, evi keraneye çevirmesin,
saçmalıklarıma katlanabilsin,
bi de,
kaşlı olsun, gözlü olsun,
üniversiteyi kazanmadan önce her gün kendisine nefretler yağdırıyordum, bi gideyim daha da dönmem gibisine ergen gerisi laflar ediyordum. fakat öyle olmadı... 2 senedir her gün sahilini, yol kenarlarındaki palmiye ağaçlarını, her daim açık olan güneşini, sevimli ve sıcakkanlı insanlarını, yayaya yol veren sürücülerini, balkonda karpuz yeme ritüelini, arkadaşlarla sokaklarında şarkı söyleyip yürümeyi, öğrenci dostu esnafını, tantunisini, forum tikilerini, acılı şalgamını ve içinde bulundurduğu tüm sevdiğim insanları özlüyorum.
tek hayalim okulumun bi an önce bitmesi ve kendimi ait hissettiğim ve ömrümün sonuna kadar da hissedeceğim şehre, mersin'e dönmek. *
yaklaşık 27 saattir yanımda olan not topluluğuna sürekli bakıp ''ya birazdan başlarım'' diyorum. ama olmuyor, yataktan bir türlü çıkamıyorum. şu an tek yapmam gereken şey o notları alıp hepsine çalışmak ama yapamıyorum, lanet olsun ki yapamıyorum. *