isviçreli profesör heinrich gudjohnsen'in iddiasına göre, türkiye jeofizik ve jeotermal anlamda dünyanın merkezi. bütün kıtaların ve kara parçalarının sismik haritasını çıkaran gudjohnsen, bu kara parçalarını bilgisayarda birleştirdiğinde, merkezde türkiye'nin yer aldığını gördü. işin ilginci, dünyanın merkezi çatalhöyük, yani binlerce yıl önce yeryüzünde kurulan ilk şehrin yer aldığı bölge.
özal ve ecevit görmüş nesiller hatırlar, bir zamanlar trt sanat müziği koroları felan olurdu cnm yea. allaam yerappim o kadınlar ne kadar güzel olurdu lan.
o ne sikko bir dünyadır. düşünsene korunaklı bölgelerde yaşayan muazzam zengin insanlar. bu bölgeleri korumak için geliştirilmiş güvenlik teknolojileri. milyarlarca aç insan. mahvedilmiş doğa. o belgesellerde izlediğimiz hayvanların hiçbiri kalmamış.
parktayım. yazın o sonsuz neşesi, kuşların cıvıltıları, dalların nazlı nazlı sallanması.. düş gibiyim adeta, topkek gibiyim. karşıdan bir hatun geliyor, memeli. kocaman götünü erotik bir bilinçle sallıyor sağa sola. ben onu hayran hayran izlerken, minnacık bir böcük kaçıyor gözüme. kırpıştırıyorum, bir daha da göz zinası yapmamam gerektiğini anlıyorum. her şey bir işaret, biliyorum.
birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde, sazan balığıyla, hintli saduyla, italyan porno yıldızıyla, coca cola fabrikasında çalışan kızla, rusyadaki bir polisle, atlas okyanusundaki yunusla, yıldızların flört ettiği şahane evreni paylaşıyor olmanın neşesi, başka hangi evrende var?
arzuladığında, hormonları harekete geçtiğinde bazı adamların sigara içişidir. pek çok yerde görmüşsünüzdür. sigara baş parmak ve orta parmağın arasına alınır. ses çıkartarak, derin, hüplemeli bir şekilde bir nefes alınır, dudak büzüşür. ses çıkartarak nefes verilir. mesela durakta otobüs beklemektedir, mini etekli bir hatun gelir durağa. birden kahramanımızın sigara içişi değişir. arzular şelale, sigara şahane.
612 yılının şaban ayında, devlet-ü ala kanuni sultan süleyman efendi hazretlerinin emriyle hagia sophia nam ortodoks kilisesine nazire yaparcasına arşa yükselen süleymaniye camii şerifinde, camiinin inşaatı bittiğinde, bir kaç rum ve ermeni deyyusun camii içerisünde şarap içme olayıdır. mimar sinan efendi hazretlerimiz durumu görünce ya kafirler allahın evinde şarap içilir mi demiş. kafirler ise efendimiz, şarap itikatımızca kutsal olduğundan böyle şahane-i debdebe bir camiinin içerisinde allahı yad etmek için içerüz demişler. la havle çeken sinan efendimiz kafirleri kovmuş ama yevmiyelerini de vermeyi ihmal etmemiş.
bu güzel gezegenin hem coğrafi, hem de etnokültürel anlamda merkezi olan anadolumuz, ve üzerinde yaşayan türkler kutlu varlıklardır. pek çok kutsal kitapta türklerden olumlu bir şekilde bahsedilir. türkler hem kültürel anlamda, gerekse bilim konusundaki çıkışlarıyla, pek çok millete ilham vermiş kutlu bir topluluktur.
"türk kadar zarif ve güçlü olmak isterdim" goethe
"türkler, neşeli mizaçları ve sahip oldukları erdemlerle, pek çok topluma ışık tutmaktadırlar" bernard shaw
arkadaş memlekette başımı ne taraf çevirsem bu böceklerle karşılaşıyorum. erkekse kral, kızsa prenses olmak istiyor. yamuğunu yakaladığında, yanında tir tir titriyor sümük gibi. götüne tekmeyi vuruyosun, yüz metre ilerde kral olduğunu ilan ediyor.
-tam da tarihin öznesi olduğumuzu sandığımız anda, belirli bir otorite için hizmet ediyor olmayalım sakın?
-ne diyosun olm bölücü müsün?
-yanılsamalardan bahsediyorum. en özgür olduğumuzu sandığımız anda tutsaksak?
-şakirt misin oğlum sen?
-biz kendimizi okumuş insanlar olarak tanıttık, ama öğrendikçe hiçbir şey bilmediğimizi anladık..
-faşist misin hayvan herif ne diyosun lan?
-özgürlükten bahsediyorum dostum, özgürlükten..
-ya git komünist komünist konuşup adamın asabını bozma..
artık bestelenmesi gereken klasik müzik şaheseri. türk musikicisi topluma ayna olmalı, ona yön göstermeli.
1-hazırlık, panik, kaos
2-misafirler yavaş yavaş gelir, gergin bekleyiş
3-merhabalaşma, muhabbet
4-yeme içme müzik, neşeli
5-pistte oynama, hızlı
6-romantik dans
7-düğün biter, pompa zamanı, hareketli
bir anımı anlatmak istiyorum. yıllar önce, yüceler yücesi saruman efendimiz bizi makamına davet etmişti. biz de davete icap ettik, hazretlerin huzuruna çıktık. merak ediyorum, a.c.a.b. nasıl biri diye. neyse odaya girdim, gözlüklerini çıkardı, gülümsedi, karşısına geçip oturdum, halini hatrını sordum. nasıl kibar, nasıl zarif bir insan. o propagandacı deyyusların anlattığı gibi biri değil, tapılacak adam adeta.
biz hizmet ehliyiz, dedi. gandalfla arasındaki tatsızlığı sordum, bana küfür etti, dedi, gandalf küfürbaz iblisin tekidir. ben de sihir yeteneklerimle onu kulemin zindanına hapsettim, ama bir şekilde kurtuldu şerefsiz. uzun uzun gandalfı anlattı, neymiş hobbitleri, cüceleri, elfleri, insanları birleştirecekmiş. sorarım size, bu bölücülükten başka nedir?
hayatını saurona hizmete adamış bu adamın gözlerindeki gururu görmeliydiniz. şimdi efendim, saurona atılan bazı iftiralar var. neymiş, guantanamo vadisinde insanlara işkence yapıyormuş, hobbitlerin köylerini boşaltıyormuş, zina yapan kadınları recmediyormuş. bazı saf dostlarımız bu masallara inanıyor. benim asıl niyetim bu iyi niyetli insanları uyarmak.
kötü niyetli iblislere gelince, siz gidin istiklalde müzik yapan kirli sakallı adamlarla ikinci yeniyi tartışın. ikinci yeni ne lan? gidin üniversiteli kızlarla foucault'yu tartışın.
saruman efendimizi faşist olmakla suçluyorlar. ayıptır. üç yüz yıllık köhnemiş fikirlerle karşımıza geliyorlar. neymiş, insan haklarıymış. insan hakları ne lan? insan ne, hakları ne? hayır insan hakkı desen anlarım. insanın bir tane hakkı olabilir, su içme hakkı. su içiyorsun diye sana karışan oldu mu bu memlekette, hayatına müdahale eden oldu mu?
bazıları aklısıra hikayenin sonunu anlatıyor, neymiş yüzük hüküm dağında eriyecekmiş, sauron yok olacakmış falan. inanmayın böyle şeylere. paralel evrenlerden birinde de kral marx efendi kapitalizm ortadan kalkacak dediydi, noldu?
saçma sapan peri masallarına inanıp adamı deli etmeyin.
hem sosyolojik hem de psikolojik bir vaka. bütün kinini gariban, kalender insanlara gösteriyor. ama onun için, obama, buenos aires belediye başkanı, kuzey kore dışişleri bakanı şahane insanlar. otorite karşısında sevimli bir tavşan. ama gariban karşısında aslan. bütün öfkesini boşaltıyor, sonra da bir köşeye geçip kendini tanrı zannediyor. kendini tanrı zanneden sümük parçaları var elimizde.
anadoluda, hala, delikanlı diye bir sıfat var, bunun tam tersi.
o ne güzel bir cd'dir. medeni dinlerden önce, pagan ve şaman kültürlerde, ağaçlara çaput bağlanırdı, ki halen devam etmektedir bu uygulama. bazı nesnelerden medet umulurdu. nazar boncuğu gibi inançlar hala devam etmektedir.
işte 21. yüzyılın gamlı ve şanslı bireyi, bıyıklarına kurban olduğum türk insanı, arabasının önüne cd asıyor. ışıl ışıl parlıyor, görsen ne kadar güzel, medeni. bizi cehaletten, kötülüklerden koruyor o cd. hem çevremize teknolojiye entegre olduğumuzu gösteriyor, hem de ışıldaklı bir neşe saçıyor etrafa.
bu toprakların insanının içine işlemiş bir düşüncedir, bir danimarkalının, ingilizin bizden daha üstün olduğu inancı. o yüzden turistik beldede arap turist gören insanımız onu küçümserken, bir avrupalı, amerikalı ya da kanadalı turist gördüğünde şekilden şekle girer. türlü yavşaklıklar, are you disco.. hayır biz de ingilizce biliyoruz, bir yabancıyla karşılaştığımızda efendi gibi sohbet ediyoruz. bu yavşaklık bütün yabancılara gösterilse yine iyi, aynı ilgi, sevgi ve şehvet filipinlilere, malezyalılara, ürdünlülere gösterilmiyor, ona bozuluyorum.