pili bitmiş, çamur atmaktan bile aciz duruma gelmiş, karışmış, kokuşmuş, örümcek ağlarının sardığı bir yönetimin çırpınışlarıdır.
lan drogbayı kim istemez alsaydınız ya angutlar. snijdere de aynı muhabbeti yapmıştınız. eksileyecek fenerliler olacak tabi biliyorum. üstünüze alnmayın arkadaşlar sözüm size değil, galatasaraylıyım ama fenere ve camiasına her zaman saygımız var.
ancak bu yönetim size yakışmıyor be bilader. koca camia bir kaç dinozorun eline kalmış.*
şahsen gerçekleştirdiğim eylem. 2012 nisan ayında 92 kiloya ulaşmış iken eylül ayı itibarı ile 78 kiloya düşmüş bulunmaktayım.
kilo vermeyi düşünen arkadaşlar olur düşüncesi ile bir kaç tüyo vermek istedim.
öncelikle kilo vermeye niyetlenip 1 hafta içinde 4-5 kilo verdim diyen arkadaşlar oluyor. buna açıklık getirelim. bu giden kilolar vücuttaki ödemdir. bunu dikkate almak çok doğru olmaz.
basit bir kalori hesabı yapalım. normal bir erkeğin günlük kalori ihtiyacı yaklaşık 2500 kaloridir. günlük saatte 6,5-7 km hızla 30 dakika yürümek 175 kalori, 5 km hafif tempoda koşmak 350 kalori civarındadır.
vücuttan kalıcı olarak atılacak yağ oranı ise 1 kg yağ = 7200 kalori.
öncelikle çok sıkı ve sağlıksız bir diyete gerek yok, günlük olarak 2500 kalori olan alımı 2300 lere düşürürsek yani günlük 200 kalorilik bir azaltma yaparsak yeterli olacaktır.
12 kilonun 4 kilosunu ödem, şişkinlik olarak düşünelim. kalan 8 kilo için 8*7200= 57600 kalori yakmamız lazım.
6 ay üzerinden düşünürsek ayda yaklaşık 10000 kalori yapar.
yani günlük 200 kalori azaltma ile ayda 6000 kalori,
haftada 1 gün 5km koşu 350, ayda 1400 kalori yapar.
böylece aylık 9600 kalori civarında yakmış oluyorsunuz.
9600*6 ay = 57600 kalori yani 8 kilo yapıyor.
uygulaması oldukça basit ve gerçekleştirdiğim bir teknik.
3 aydır azalttığım kaloriyi de alıyorum ve sporu düzenli olarak yapmıyorum. buna rağmen 100 gr bile almadım.
evet biraz mhp nin 40 yapar hesabı gibi bir entry oldu, farkındayım.*
şimdiden söyleyeyim bu entariyi böbürlenmek için falan değil sadece yardımcı olabileceğimi düşünerek yazdım.*
6 yıl önce lübnan ile ne yaşamışsak şu anda suriye ile yaşadığımız problemlerle aynı. değişen hiçbir şey yok yani. o gün lübnan a asker yollamaya çalışıyoruz. suriye ile düşmanız. bugün suriye ile düşmanız, mültecilerini krallar gibi ağırlıyoruz. bizden hiçbir halt olmayacağının başka bir kanıtı.
6 yıl önceki bir köşe yazısı buyurun efendim;
ya sabır...
türk askeri, "saldırılardan korumak için" lübnan'a gitsin mi?
tartışılan soru bu.
en sonda söyleyeceğimi, en başta söyleyeyim...
o lübnan, bana mı sormuştu, bekaa vadisi'nde pkk'yı saklarken?
neredeydi şu meşhur mahsun korkmaz akademisi... var mı hatırlayan?
ne çabuk unutuyor türkiye...
hiç mi hafızası yok bu milletin?
madem göğsümüzü siper edecek kadar çok seviyoruz lübnan'ı... o zaman neden lübnan'ın hamisi suriye'ye savaş açmaya kalktık kardeşim?
neden?
evet, çocukların öldürülmesi vahşettir.
insanlık suçudur. ama...
bekaa vadisi'nden gelen pkk'lılar, köylerimizi basıp, bizim bebelerimizi öldürürken, vicdanı neredeydi lübnan'ın?
din kardeşiysek eğer...
müslüman suriye, müslüman lübnan... neden "sünnetsiz" teröristlerin müslüman türkleri katletmesine göz yumuyordu?
bakın önceki gün, roma'da lübnan için bir toplantı yapıldı...
15 ülke katıldı.
abdullah gül de oradaydı.
toplantı sonundaki açıklamayı italya dışişleri bakanı d'alema yaptı.
dedi ki:
"sivillerin öldürülmesi kabul edilemez."
abdullah gül, tebrik etti d'alema'yı.
türkiye'ye falan davet etti.
peki kim bu d'alema?
abdullah öcalan, roma'nın cehennem mahallesi'ndeki villasında saklanırken, kimdi italya'nın başbakanı?
kim veriyordu öcalan'ın yiyecek içecek parasını, telefon masrafını, avukatlık ücretini, kirasını?
kimdi o zamanlar, hiç utanmadan, "öcalan terörist değildir" diyen?
kimdi, "türkiye'de insan hakları yok...
öcalan'ı türkiye'ye iade etmem" diyen?
kimdi, türk milletini sokağa döküp, italyan mallarını boykot ettiren?
bu d'alema.
işte o d'alema.
bugün çıkmış ne diyor dallama?
"sivillerin öldürülmesi kabul edilemez."
allahım ne çabuk unutuyor türkiye...
hiç mi hafızası yok bu milletin?
tüm türkiye'yi kanser eden aykut kocamanın oyun oynama hakkının elinden alınmasıdır. sen playstationda bile kadro kuramazsın be hocam. ya hocam derdin problemin ne bu takımla senin? işleyen tekere ne diye çomak sokarsın. illede teknik adamlığını ortaya koymak zorundamısın? yani o değişiklikleri yapınca 5 mi atacaktın, onu mu düşünüyordun?
bırak hocam bırak!! valla bak, kendine de yazık ettin bize de.
teknik direktörlük yapma demiyorum. hobi olarak yine yap.
not: galatasaraylıyım, türküm. inşallah bu beraberlik fenerbahçemize bir şey kaybettirmeyecek ve guruptan çıkacak. canı gönülden inanıyorum.
akp ye iki kez oy vermiş biri olarak söylüyorum. evet akp ye oy verdim, doğruda geliyordu bana. beni buna iten ilk sebep rakamlar olmuştu. ekonomide istikrar olduğunu ve istikrarın bozulmaması gerektiğini düşünüyordum.
yanılmışım....
akp hükümeti dönemindeki başarının bir ilk olduğu söyleniyor. peki verdiğimiz şehit sayısının da bu hükümetle doruğa ulaştığını neden kimse söylemiyor?
dağlıca baskınında verdiğimiz 15 şehitten sonra erdoğan'ın izleyeceği tutum benim için akp nin kaderini belirleyecekti. yaklaşık 3 gün hiçbir ses çıkmadı.
ardından o tarihi söylem geldi:
''sözün bittiği yerdeyiz, bıçak kemiğe dayandı''
umutlanmıştım. inanıyordum gerçekten somut adımlar atılacağına. ama nooldu? yine kanlıca,kato ne bileyim ebesinin nikahı, başladılar bombalamaya. dağ taş bombalandı yine. başka bir icraat yok.
artık bıktım, usandım. şehit haberi görünce okumuyorum, okuyamıyorum. bu yüzden kendimi hain gibi hissediyorum.
yeter allahaşkına yeter, yazık değil mi? günah değil mi? içiniz nasıl acımaz? nasıl kalbiniz sıkışmaz? hepimizin kanı akıyor. suriyenin, iranın, taaa aq. kardeşim sen kendi evladından önce komşunun evladını mı düşünüyorsun?
nasıl bu orospu çocuklarının dağlarda piçlerle kucaklaşmasına göz yumarsın? hangi hükümette, hangi yönetimde, hangi başbakanda, cumhurbaşkanında bunu gördük. ne zaman bu kadar ayyuka çıktı bu mesele. adamlar ebemizi belliyor, sen hala başkanlık, yarı başkanlık, parlamenter yönetim peşindesin.
tükiyenin ekonomi notu 10 üzerinden 11 olsa ne değişecek.
biz aç yaşamaya alışkınız, babamızda yoksuldu, varsın biz de yoksul olalım. ama biz soysuz değiliz. biz vatanımız, onurumuz için yaşıyoruz.
ironik bir durumdur. kamuoyunda kendini her pozisyonda yere atan biri olarak tanınan arif'in '' bak burak darbe almadan düşme, darbeyi al sonra uçabilirsin.'' demesi, '' herkes ben değil'' demesiyle eşdeğerdir.
edit: başlık ''burak'a nasihat vermesi'' olacaktı. tüm sözlük yazarlarından, türk dil kurumundan ve sadri şenerden özür dilerim.*
üstüne polis üniforması giyince delikanlı olmuş artistler grubudur. siz kim oluyorsunuz da vatandaşı çocuğunun karısının önünde dövüyorsunuz. hem de en az 10 polis. kelepçeleyin alın içeriye, sizin göreviniz bu. eşkiya mı oldunuz lan başımıza. bizim güvenliğimizi sağlayacağınıza asıl tehlike siz oldunuz. olmamış dallamaları polis yaparsan olacağı budur.
not : bu entry'i haberi okuyup, videoyu izleyip ardından haklı olarak öfkeli bir şekilde yazdım. şu at gözlüğünü çıkarmadan yorum yapıp yok telaşla girilmiş yok gazeteye inanılmazmış diyen arkadaşlar yine insanlık bende kalsın. inşallah sizin başınıza böyle bir şey gelmez.
bu arada görevini layığıyla yapan polislerimize canımız kurban, ortaya canını koyan kardeşlerimiz abilerimiz lütfen alınmasınlar. ancak bu vicdansızlığa sessiz kalmakta bize yakışmaz.
dayak yiyen asker kardeşimiz bulunmuştur. yediği dayak gördüklerimizle kalmıyor.
sinir bozucu, çaresiz bırakan hadise. benim kulağımda mı sorun var bu kulaklıklarda mı? diye düşündüren sorundur efenim kendisi. hiç paniğe kapılmayın yalnız değilsiniz.
kulakiçi dahil hiçbir kulaklığa ev sahipliği yapmayan kulaklarımız çözüm bekliyor.
baba ile ilgili herhangi bir konuşma, entry, makale, haber vs görüldüğünde anlaşılan anlardır.
aslında bu saydıklarım onun yokluğunun anlaşıldığı anlardan sadece bir kaçıdır. oysa o kadar fazladır ki onun yokluğu. her anı kanınıza işler.
hayatınızda size haksızlık yapıldığını düşündürür. keşke o da görseydiler çoğalır, çoğalır, çoğalır ve görmediği için hayatınızdaki yenilikleri (örneğin: çocuğunuzu) kahrolursunuz.
acaba ne olurdu diye düşündüren varsayım. ilk akla gelen davanın bu kadar uzun sürmeyeceği ve iyi ya da kötü sonuçlandırılacağı gibi görünüyor. evet sanırım kötü yönde.
fenerbahçe'li bir avukatın yapmış olduğu suç duyurusudur. aynı konu fenerbahçe'de olsa yine aynı şeyi yapacağını söylemiştir bu avukat abimiz. takipçisiyiz.
her filminde rastlarsınız. arkadaş bir filmde ya sadece bir fransız filminde piyano çalmasın. bana mı denk geliyor anlamıyorum. illa bir piyano çalar, bir görsellik bir hadicanımsendecilik, baydınız ulan beni. şu anda ''intouchables'' (dokunulmazlar) diye bir fransız filmini izlemeye başladım. inşallah piyano çalmaz dedim, kendi kendime. dakika 7, gol 1.
insanın sinirlerini zorlayan hadisedir. özellikle mynet, milliyet gibi sitelerde rastlanır. mesela '' juventus'un flaş transferi'' başlığında bir haber görürsünüz. tıklarsınız. sizi başka bir siteye yönlendirir. oradaki habere tıklarsınız. o da sizi başka bir sayfaya yönlendirir. nihayet habere ulaştım dersiniz, bu kezde haberin içinde ki reklama tıklarsınız. lanetler okuyarak sayfayı kapatırsınız.
hepimizi kahreden, insanlığımızdan utandıran, içler acısı bir olay. iki çocuk annesi bir kadın emine akçay. 6 yaşında bir oğlu, 7 aylık bir kızı var. yoksulluk can evinden vuruyor bir anneyi. çocuklarını ısıtmaya çalışıyor. elindeki 6 tl ile odun almaya çalışıyor. oduncunun verdiği odunları yakmaya çalışıyor, olmuyor. lastik yakmaya çalışıyor, olmuyor. nihayetinde oğlunun eline fön makinesini tutuşturuyor, 7 aylık kardeşini ısıtmasını söylüyor. ardından diğer odaya geçip kendini asıyor.
hepimiz hayatımızın çeşitli anlarında yoksulluk çektiğimizi düşünmüşüzdür. ancak böyle bir haberden sonra ne kadar iyi bir yaşama sahip olduğumuzu anlıyorum. 3-4 gündür bu haber aklımdan çıkmıyor. bu durumdaki insanlara nasıl yardım edilebilir? her gün gördüğümüz onlarca dilencilere verilen paralar, böylesine ihtiyaç sahiplerine nasıl ulaştırılabilir?
allah hiç bir anne babaya böyle acı yaşatmasın. kendiniz için her şeye katlanabilirsiniz. ama çocuklarınız için asla.