isteyerek seçtiğim bir bölümdü.Aslında hayalim güzel sanatlar okumaktı fakat Türkiye'de sanata ,sanatçıya değer verilmediği için vazgeçtim ve hayatta kalabilmek için para da kazanmam lazımdı.
Sanatla iç içe olan bir bölüm olduğunu düşünerek seçtim yanılmışım.
Toki evleri yapmak falan kabusumdu mesela birinci sınıfta daha çömezdik o zamanlar tabi. Verilen eğitimi gördükçe fazla hayalperest olduğumu anladım.
Tasarımcı olarak değil müteaahhitlere hizmet edecek şekilde yani piyasa mimarı olacak şekilde yetiştirildik.Ayrıca zaten köklü bir üniversitede okumadığım için imkanlarımız çok kısıtlıydı.Bize gereken malzemeleri yoktan var ettik 4 sene boyunca.
Ayrıca 2015'te sanki o kadar açılan mimarlık bölümü yetmiyormuş gibi kontenjanlarıda arttırdılar.Üstteki yazar arkadaşa da katılıyorum piyasada iş bulmak,iş bulsan bile adam yerine konulmak çok zor.Ben daha bitirme projesini veremedim ama mezun olan arkadaşlarımdan doğru haberdarım bu durumdan.Ayrıca piyasa da durma noktasında döviz kurundaki artış yüzünden.
Bazen düşünüyorum da keşke bu bölümü okuyacağıma A101 de kasiyer olsaydim şimdiye mağaza müdürüydüm ve güzel bir maaşım olacaktı.Okudum da noldu işe girdiğimde asgari ücretle bir müteahhitin emrinde ömür çürütücem.Bir değerim olmayacak çünkü o kadar mimar var ki gerek piyasada gerek mezun olma yolunda olan.Değer miydi değmez bence.
Bu ülkenin bende dahil olmak üzere çoğunluğu Tatlı su müslümanı.Sırf cennet cehennem korkusundan ötürü ibadet eden bir topluluktan bahsediyoruz.Okuyup anlamadığın bir şeyi yargılayamayacağın gibi,inanmakta saçma ve bu saçmalığı hepimiz yapıyoruz.Tüm sureleri biliyorum diye geçinen ahkam kesen insanların türkçe mealleri hakkında gram fikirleri yok. Dinimiz ilim öğrenmeyi,okumayı anlamayı da emretmiş .Bir şeyleri anlamışız ama yanlış anlamışız.
Ben sanırım hayatı ciddiye alamıyorum,ne zaman hayatımda ciddi olacak bir şey olsa kaçışımda bu yüzden.Mesela geçen biri ile konuşmaya başladım görüşmedik bile daha,ama görüştüğümüz an ona karşı olan ilgim bitecekmiş gibi geliyor.Ayrıca biri hayatıma girerse hayallerimle arama bir duvar örecekmiş gibi de geliyor.Ayrıca beni benden başka kimse anlamayacakmış gibi de geliyor.O kadar soğumuşum ki insanlardan hepsi tenekeden farksız benim için,ses çıkarıyorlar ama içleri boş.
Evli insanlar belirli bir ayı geçtikten sonra birbirlerine karşı tahammülsüz,yüzyüze iki kelimenin ötesine gidemeyen iki kelimenin sonuda tartışmaya varan insan toplulukları gibi geldi hep.Evlilik aşkı öldürür derler ya,bir yanım inkar ederken bir yanım doğruladı.Umarım bizim iki kelimeden fazlamız olur sevgili eşim,umarım korkularımı haklı çıkarmazsın,umarım sırf çocuk var diye ayrılamayan çiftlerden olmayız ve umarım birbirimizi hep çok severiz.
Çoğu insan böyledir bence.Sürekli engeller çıkarmıyor mu karşımıza hayat.Şuan dünya turunda olmak isterdim tüm her şeyi arkamda bırakmak;istediğim şehirde istediğim hayatı yaşamak isterdim.Okuduğum bölümden de pişmanım mesela değiştirmek isterdim son senemde olmama rağmen.Lakin sadece istemekle yetiniyorum,bunu yapmam için ekonomik durumumun çok çok daha iyi olması lazım, iş bulabilmem lazım en kötü ihtimalle ve ikisi de yok.Şimdi ne mi olacak?Mezun olup kapalı duvarlar arkasında günün 8 ile 12 saati arası bir zaman dilimini harcayacağım.Elbet kazanacağım para .-Asgari ücretin biraz üstü-.Kiraladığım evin masraflarına gidecek.Sonra ne?Uyuyup uyanacağım bunaldım diyip evde içmeyeceğim çayı .Kafeye gideceğim birkaç sahte arkadaşla.Sonra belki ondanda sıkılıp evlenirim.Peki nerde benim hayatım?Adı var kendi yok.
ilk kez bugün farkettiğim nesildir. Zamanında ne dalgası dönerdi sözlükte.Kendimi yaşlı hissetmeme sebep olmuştur.Hey gidi gençliğim,zaman ne çabuk geçmişte ben farkında değilim.
Merkeze gitmek istersin araba yoktur,yarım saat beklersin çevre yolunda anca gelir.Gezmek istersin mesela bi hava almak istersin evden uzaklaşmak falan gezecek yer yoktur tozlu toprak yoldan başka .Market vardır bir tane onda da ekmek ve sigaradan başka bir şey satılmıyordur en azından bizim burada öyle.Zaten sahibi de keyfine göre açıyordur marketi işler kesat diye.Kısaca bir hafta yaşamak istersen avantajlı tabi ya da belirli bir yaşı aşmışsan emekliysen mesela avantajlı tabi.Lakin genç ve ailenle yaşıyorsan bunaltıcı.
Sanki yakın zamanda ölecekmişim de herkes bana iyi davranıyor gibi,bende sanki ölecekmişim de o yüzden ailemin yanından ayrılamıyor vicdan yapıyor gibiyim.
Tüm kanallar bir anda bu sitenin tanıtım filmini göstermeye başladı. Eğer bir reklam stratejisi ise çok iyi,hacklenmiş olsada olmasada.Tv kanallarının hacklenmiş olduğu algısıda gece gece bir heyecan yaratmadı değil.
Köpekleri biz evcilleştirdik,ve her geçen gün yaşam alanlarını kısıtlayıp yeni yapılar inşa etmeye devam ediyoruz.Evde yaşamasın tüy döker,sitede olmasın gürültü yapar,sokakta yaşamasın ben korkuyorum,tiksiniyorum.Barınak şartları ise zaten belli,hijyenden uzak bir ölüm yuvası.E bu hayvan nerede yaşasın.Hiç bir yere sığdıramadınız be şu hayvanları yazıklar olsun,bence böyle düşünenler toplatılsın biz köpeklerle mutluyuz.
Okulu bitirmek zorundayım ama okulla birlikte tüm hayatım bitiyor gibi,insanlar hayatımdan çıkıp gitmeye meyilli,geçmiş hatalarımın defteri hala önümde ve asla kapanmıyor.Yeni bir hata eklememe de gerek kalmıyor.Yaşamayı
hakedip haketmediğimi sorguluyorum bazen.Bir hayata sığamayacak kadar kötüysem neden varım,neden buradayım?Bilmiyorum ölmek günah ama yaşamak da içimden gelmiyor.
Birisi, kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve oluk oluk kanama başlıyor yeniden… Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor.
O yüzden değil mi, içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta tedirgin ve gergin dolanmalarımız? -anlatsam mı, anlatmasam mı?- kararsızlığımız, -bu sevgi beni acıtır mı?- kuşkularımız… Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Tek yapmamız gereken; sevginin bize vadettiklerine güvenmeyi sürdürmek, ama kime ikinci defa güveneceğimizi de iyi seçmek.
‘