Maç sonunda rıza hoca'nın neden hakeme koştuğuna anlam veremedim. Faulu kullandırmamış. Ulan +3 bitti, duraklamada herhangi bir sürenin uzamasına neden olacak bir şey de olmadı. Tam +3'de kornerde kullanıldı. Napacaklar? Galatasaray puan kaybedene kadar uzatacaklar mı? Diğer takımlar +5, +6'ları oynarken -ki puan kaybettiği maçlardan bahsediyorum- maçın normal süresinde bitmesine engel olacak ne vardı? Siktiri boktan bi serbest vuruş mu? Bu kadar karaktersiz olmayın.
Beyaz-zenci metaforuyla ne anlatmak istediğini düzgünce açıklamaz ise bizzat ırkçılıkla suçlanacak kişi. Ki bu elim açıklama daha önceki örnekler baz alınırsa fenerin üstüne yapışıp kalacak.
genç kız çantasına nazaran içinde işe yarar malzeme bulması daha zor olan çantadır. zira sırf çanta boş görünmesin diye içine don, atlet ne varsa tıkıştırılmıştır.
tabiki çocukluk anımı anlatacağım. dinleyiniz;
yine bir gün düğüne gidiyoruz ve annemin çanta telaşı tuttu. kadının toplasan iki çantası var. biri çarşılık, diğeri düğünlük. ne koysam içine diye dört dönüyor kadıncağız yine. annem çantası için yakıt ikmali yaptıktan sonra çıktık. bahsettiğim düğünden birkaç hafta sonra evin altını üstüne getirmeme rağmen gri üzerinde bmw williams ve juan pablo montoyabaskısı olan f1 tişörtümü bulamadım. ara tara yok. almancı dayıma zar zor getirtmiştim. annemler ne zaman dayımla konuşsa arkadan yalvara yalvara "montoya tişörtü getir" dayı diye yırtınırdım. velhasıl adamcağız da unutmayıp getirmişti. ama bir görsen metalik gri üzerine lacivert, birkaç yerinde bmw arması ve önünde montoya... tüm mahalle hasta. bildiğin bir tur verilen bisiklet gibi bir kere giydiriyorum. nasıl bir havam var sorma. ama yok... yer yarıldı yerin dibine girdi. annem de seferber, babamın umrunda değil. günlerden bir gün yine bir düğün. evet tişört annemin düğünlük çantasından çıktı. iki düğün arası mevsim değişmişti maalesef. yazı beklemek zorunda kaldım.
büyüdüm işim oldu, para kazandım ve gittim anneme içinde bir ton makyaj malzemesi olan en az çanta kadar büyük bir makyaj çantası aldım. artık o çanta rahat doluyor. aman anacım gardıroptan uzak dur.
öncelikle galatasaraylıyım. ama şunu da belirteyim birisi kazanacaksa, evet fenerbahçe'ydi. burak kaçırmasaydı falan filan onlar tamamen hikaye. olcan'ın pozisyonu kırmızı, büyük ihtimal hakan balta'nınki de. gelelim gole. golden önce sabri ilerde ayağında top 3-5 saniye gecikmeli olarak boş adama saçma sapan pas atıyor. bek olduğunu unutuyor. top dönüyor sağ kanattaki kuyt'a geliyor, gol oluyor. umut 90 dakika top oynuyor ve bir tane hava topu alamıyor, ayağında top tutamıyor. telles çıkıyor, olcan bekte kalıyor. son dakikalarda bruma beklenirken emre giriyor. burak, fenerbahçe topla çıkarken yürüyor. sen bu kadar eksin varken kadıköy'de kazanamazsın.
sadece eğlenmek için vardır, rölatiftir, "bu nasıl başlık lan?"dır. biz canı sıkılana "parmak değiştir." diyen insanlarız. yemeyin beni.
üzerinize afiyet biraz sakarımdır. kimi kandırıyorum yahu, bayağı bayağı sakarımdır. bugün oturmuş bir dönercide yemek yerken telefonumun kapağı açık olan pet suyun arkasında olduğunu fark ettim. aynı zamanda telefonumun ekran kilidi de açıktı. sakarım dedim ya suyu falan dökerim diye işkillendim. tuttum telefonun ekran kilidini kapattım. yo yo kapakla değil. bildiğin tuşla. suyun ağzı hala açık.
sonunun Xherdan Shaqiri gibi olmamasını umduğum yetenekli solak futbolcu. gerçi biz kısa boylu yetenekli futbolcuları borsaya bildirip kaptırmaya alışığız.
--spoiler--
Raket, top ve rakip olmadan hayali bir tenis maçı oynarsam delirdiğimi düşünürsünüz. Akli dengemin yerinde olduğuna inanmanız için bir raket, top ve rakip yetiyor öyle mi?
--spoiler--